İdris YAVUZYİĞİT
862 subscribers
33 photos
126 files
44 links
Download Telegram
“Özel ve genel bütün vazifeleri adalet, merhamet ve yüksek bir ahlak ile yerine getirme gücünü veren eğitime tam ve asil bir eğitim diyebilirim.”
Milton
Ahilik Teşkilatı’nın mensuplarını eğitip yetiştirirken dikkate aldığı, her bir ferdinin mutlaka uyması gereğine inandığı evrensel umdelere bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Benlik ve bencilliğin, yozlaşmanın hakim olduğu, bireyselleşmenin, ötekileştirmenin, tüketmenin önplana çıktığı modern dünyanın aslında ıslahının mümkün olduğunu Ahilik Teşkilatımız en mükemmel şekli ile asırlardır ortaya koyarak büyük bir medeniyetin inşasına katkı sunmuştur.

Bu vesileyle Ahi Evran gibi bu teşkilata emek veren, hak ve hakikati öğreten, şahsiyetli insan yetiştirme derdinde olan herkese Rabbim rahmet eylesin. Bugün aynı duyguları yeşertmeye gayret eden herkese kolaylıklar versin.

■ İçi, dışı, özü, sözü bir Ol. Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol.
■ İyi huylu ve güzel ahlâklı ol.
■ Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst ol.
■ İkram ve kerem sahibi ol.
■ Elin, kapın ve sofran açık olsun.
■ Gözün, dilin ve belin kapalı olsun.
■ Gözün, gönlün ve kalbin tok olsun.
■ İşinde ve hayatında, kinden, çekememezlikten ve dedikodudan kaçın.
■ Ahdinde, sözünde ve sevginde vefalı ol.
■ Küçüklere sevgi göster. Büyüklere karşı edepli ve saygılı ol.
■ Alçakgönüllü ol. Büyüklük ve gururdan kaçın.
■ Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzlü ve güvenilir ol..
■ Gelmeyene git. Dost ve akrabayı ziyaret et.
■ Tüm yaratılmışlara, eşyaya ve eşhasa karşı borçlu olduğunu unutma.
■ Herkese iyilik yap. İyiliklerini iste.
■ Yaptığın iyilik ve yardımları başa kakma.
■ Yapılan iyilik ve hayırda Cenab-ı Hakk’ın hoşnutluğundan başka bir şey gözetme.
■ Hakka, hukuka saygılı ol. İşlerinde hak ölçüsünden ayrılma.
■ Müşterini velinimet bil.
■ Muhataplarının işlerini içten gelen bir iştiyakla, samimiyetle, güler yüzle yap.
■ Komşularınla iyi geçin. Komşunun eza veriyorsa sabret, cahilse görmezden gel.
■ Yaratandan dolayı yaratılanları hoş gör.
■ Hataları yüze vurma.
■ Hata ve kusurları daima kendi nefsinde ara.
■ İyilerle dost ol. Kötülerden uzak dur.
■ Fakirlerle dostluğu, onlarla oturup kalkmaktan şeref duy.
■ Zenginlere zenginliklerinden ötürü itibar etme.
■ Allah için sev. Allah için nefret et.
■ Hak için hakkı söyle ve hakkı söylemekten geri durma.
■ Hakkı daima koru. Hakka riayette haksızlıkla mücadele et
■ Emrin altındakileri ve hizmetindekileri koruyup gözet.
■ Kötü söz ve hareketlerden sakın.
■ Kötü kişilere ve kendini bilmez cahillere uyma. Onlara iyilikle mukabelede bulun.
■ Belâ ve musibetlere karşı sabırlı ol.
■ Müslümanlara karşı lütufkâr ve hoş sözlü ol.
■ Düşmana karşı onların silahıyla karşılıkta bulun.
■ Fani dünyaya ait şeylerle öğünme. Böbürlenmekten uzak dur.
■ Âlimlerle dost ol. Âlimlerle ülfet et.
■ Her zaman her yerde yalnız Allah’a güven.
■ İnanç ve ibadetlerinde samimi ol.
■ Açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uy.
■ Örf, âdet ve törelere uy.
■ Sır tutmayı bil. Sırları açığa vurma.
■ İsraftan kaçın. Aza kanaat et.
■ Cömert ol. Unutma ki cennet cömertlerin yurdudur.
■ Varlık zamanında da darlık zamanında da infak et.
■ Feragat ve fedakârlığı daima kendi nefsinden yap..
İlmin Ahlâkının verildiği,
Manevî değerlerin hayata aktarıldığı,
Adaletin baştacı edildiği,
Disiplin, tertip ve düzenin sağlandığı,
Dürüstlüğün hakim olduğu,
Kız ve Erkek Öğrencilerin kendilerini daha rahat hissedebilecekleri sınıf ortamlarının düzenlendiği,
Öğretmenlerin değer bulduğu,
Öğrencilerin kendilerini değerli hissettiği bir anlayışın Eğitim Camiasının her kademesine hakim olması Duamdır.
Mensubiyetlerimiz, aidiyetlerimiz
Allah için değilse boştur. Vallahi boştur, billahi boştur.

■ Hocalarınızın sözü size Allah'ın sözünden daha tatlı geliyorsa,
■ Hocalarınız size Allah'tan daha yakın ise,
■ Hocalarınızdan çekinip korktuğunuz kadar Allah'tan korkmuyor ve çekinmiyorsanız,
■ Hocalarınızdan utandığınız kadar Allah'tan utanmıyorsanız,
■ Hocalarınızın dediğine itibar ettiğiniz kadar Allah'ın dediğine itibar etmiyorsanız,
■ Allah'ın sözünü eğip büküyorsanız,
■ sizden olmayanları ötekileştiriyorsanız, incitiyorsanız,
■ Hocalarınızın dediğini yaptığınız kadar Allah'ın dediğini yapmıyorsanız,
■ Hocalarınızı örnek aldığınız kadar Peygamberi örnek almıyorsanız...

vay halinize...
Yerin dibine batsın karacahilliğiniz, tarafgirliğiniz...

Batman Gercüş ilçesinde görev yaparken çok değerli bir abim bir şeyhin müridi ile olan diyaloğunu anlatmıştı ve o zaman çok gülmüş geçmiştim... Aslında bize bir gerçeği haykırmaktaymış meğer...

Efendim olay özetle:
Bölgenin tanınan Şeyhlerinden biri hacca gidip dönmüş ve yanına gelenlere, mürit ve öğrencilerine orada neler gördüğünü ve yaptığını anlatmış...
İşte Arafatıydı, Minasıydı, Beytullahıydı, Uhuduydu... anlatmış ve Mescid-i Nebevide namazları imamın arkasında Cemaatle kıldığını, imama uyduğunu, Kabede de İmamların arkasında bütün vakitlerde namaz kıldığını söyleyince mürid daha fazla dayanamamış ve "Yahu Şeyhim sen onlardan daha layıksın, Kabenin imamını geri çekip sen öne gecseydinya..." demiş...

Ah be benim güzel kardeşim!
Allah'a ve Rasulüne tâbi olsan, hayatı ve ahlâkı "Din-İslam" olan alimleri örnek alsan...
PROF.DR.NEVZAT TARHAN DAN
BAŞÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ NEFİS BİR YAZI!
Başını örtenler:
Eğer inanmadan örtünüyorsanız, başörtüsünü çıkarınız.
Eğer siyasi simge olarak örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer mahalle baskısı ile örtüyorsanız çıkarınız.
Eğer babanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer kocanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer ağabeyinizin baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer yaşadığınız ortamda prim yaptığı için örtüyorsanız, başörtünüzü çıkarınız.
Eğer gelenek olduğu için örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer sizi güzelleştirdiği için başınızı örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer Allah için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz.
Eğer inandığınız için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz.
Eğer dini gereklilik için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz devam ediniz. Ancak artık özgür olmadığınızı unutmayın. Başörtüsü ile sakız çiğneyerek dolaşamazsınız. Karşı cinsle sarmaş dolaş olamazsınız. Artık temsil ettiğiniz bazı değerlerin var olduğunu unutmayınız.
Eğer inandığınız için örtünüyorsanız içini doldurunuz. Dürüstlüğünüz, çalışkanlığınız, hoşgörünüzle örnek olurken; ahlakî anlayışınız, oturup kalkışınızda da daha dikkatli olmalısınız.
Çünkü başörtüsü sizin için hem bir hak hem bir değerdir.
Haktır; çünkü sonradan çıkarılmış bir kavram değildir. 1400 yıllık bir geçmişi vardır. O halde örtündüğünüz gibi yaşayın. Yaşadığınız gibi örtünün.
Prof.Dr.Nevzat TARHAN
“Kur’an’a karşı 5 büyük sorumluluğumuz var...”

1. Kuran’a hakkıyla iman etmek, Allah’ın kitabı bilinciyle iman etmek...
2. Onu en güzel şekilde okumayı öğrenmek ve her daim okumak...
3. Onun hayat veren ilkelerini, mesajını en doğru şekilde anlamak...
4. Onu bir hayat kitabı haline getirmek...
5. O’nun merhamet, adalet, ahlak yüklü hayat teklifini bütün dünyaya sunmak...

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri doktora sorar:
- “Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?”
Doktor: - “Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz” der.

Adam: - “Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük” der.
- “Hayır” der doktor ve ekler:
- “Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

Kuranı-kerim her fırsatta bizlere aklı kullanmaktan bahsederken bizler aklı öncelemeyi ihmal ediyoruz. Olaylara, kişilere akıl ve vahiy perspektifinden bakmayı beceremiyoruz maalesef.
Hz. Amine, son anlarında Efendimiz'e şunları söylemişti:

"Her başlayan biter
Her gelen gider
Her yeni eskir
Her taze bayatlar
Her güzel çirkinleşir
Her yaşayan ölür.

Ezeli ve ebedi olan sadece Allah'tır."

Şu bir gerçek ki insan ezeli ve ebedi olanı aramaya dünyevi istek be arzularla başlıyor. Yanılgılar yangınlara sürüklüyor. Nefsanî haz ve hız hayatı ebedî olandan uzaklaştırıyor.

Bilinmesi gereken en büyük hakikat aldığım nefesin, taşıdığım nefsin, yaşadığım anın sahibi yüceler yücesi Allah'tır. O ne derse, ne dilerse, neye karar verirse gerçek hakîkilat odur. Bana düşen bu hakikati, yüceler yücesini bulmak, gösterdiği çizgide hayat sürmek ve şerefli bir sona ermektir.
Tolstoy’un
"İnsan Ne İle Yaşar"
adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir.
Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir.
Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der.
“Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”

Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer.
Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez.
Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti.
Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar.
Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…

Reis olanları izlemektedir.
Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır.
Pahom’u bu mezara gömerler.
Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der:
“Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”

Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev…
Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük !
Alıntı..
Din Görevlisi Hocam!
"Vadiyi boş bırakırsan Tilki orada kendini Vali sanırmış.”
#camilervedingörevlilerihaftası
“Güç erkeğe,
güzellik kadına verilir
Ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir.”

Oscar Wilde...
"Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir" [Kuran-ı Kerim, Şura, 30]-----
Portekiz'de 27 yaşındaki Sophie Lagoa ismindeki bir kadın sürücü, sarhoş bir vaziyette araba kullandığı gerekçesiyle trafik polisleri tarafından yakalanarak mahkemeye sevk edilir.
Kadın, oldukça ağır olan bu trafik cezasından kurtulabilmek için sahasında çok iyi bir avukat olan Eduardo Borja ile anlaşır. Avukat, bütün meslekî marifetlerini kullanarak bayan Sophie'yı ceza almaktan kurtarır.
Başına gelen musibetten ders alıp uslanmayan Sophie Lagoa, beraatini kutlamak için bir bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer. Daha sonra da yine sarhoş vaziyette direksiyonun başına geçer.
Ve o sarhoş kafayla yolda giderken bir vatandaşa çarparak onu yirmi metre kadar arabasıyla sürükler. Perişan vaziyette hastaneye kaldırılan adam bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak ölür.
Bayan Sophie Lagoa, hapishanenin yolunu tuttuktan günler sonra, arabasıyla çarparak ölümüne sebep olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle ceza almaktan kurtaran avukat Eduardo Borja olduğunu öğrenecektir

Celal Sürgeç Hocamdan alıntıyla
Amele sirayet etmeyen ilim kuru bir ağaç gibidir. Kütükten hiçbir farkı yoktur.
Amele dönüşerek hayat bulan ilim meyveleri olgunlaşmış yeşil ağaç gibidir.

İlmi İle Amil Olan Din Görevlisine bu necip milletin ihtiyacı var.
Yakın Tarih bunun ne kadar önemli olduğunu defaatle ortaya çıkarmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanım, Meclis Başkanım, Bakanlarımız, Millet Vekillerimiz, Valilerimiz, Kaymakamlarımız, Belediye Başkanlarımız, İl/İlçe Yöneticilerimiz, Muhtarlarımız, STK Temsilcilerimiz

1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla en yakın Cami ve Kuran Kurslarımızı ziyaret etmeye ve Din Görevlilerimizle hasbihal etmeye davet ediyorum.

#camilervedingorevlilerihaftasi
#BenimHocam #İyikiVarsinHocam #Diyanet
Padişahın birisi bir gün hizmetçilerinden birine meyve verdi.
Hizmetçi meyveyi öyle iştahla yemeye başladı ki, padişah dayanamadı ve “Bir parça da bana ver” dedi.
Hizmetçi hemen o meyveden bir parça sundu. Ancak padişah meyveyi ısırır ısırmaz onun acı olduğunu fark etti ve kaşları çatıldı.

Hizmetçisine “Söyle bakalım, acı bir meyveyi neden bu kadar iştahla yedin?” dedi.

Bunun üzerine hizmetçi şu cevabı verdi:
“Padişahım şimdiye kadar elinden yüzlerce armağan aldım ve yedim.
Hepsi de birbirinden lezzetliydi. Bir kerecik de elinden acı meyve geldi diye suratımı asmam.”

Cağımızın en büyük hastalıklarından birisi verilen nimetlerin farkında olmamak ve şükretmemektir. Feridüddin Attar'ın Mantıku’t-Tayr eserinde yer verdiği olay bu gerçeği bizlere hatırlatıyor.

"Kuluna teşekkür etmeyi bilmeyen Rabbine nasıl şükretsin..."
İlim üç karıştır.
Birinci karışını öğrenenler kibirli olurlar.
İkinci karışını öğrenenler mütevazı olurlar.
Üçüncü karışını öğrenenler ise aslında bir şey bilmediklerini öğrenmiş olurlar.

Kadı İbn Tayyib
"Reyting adına, bütün aile, gelenek, ahlak ve inanç değerlerini hiçe sayarak şüyuu vukuundan beter çirkinlikleri ekranlara taşımak, gayr-i meşru ilişkileri sıradanlaştıran, şiddeti ve istismarı teşvik eden yayınlar yapmak milletimize, medeniyetimize, nesillerimize ve geleceğimize karşı işlenen büyük bir suçtur."

Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali ERBAŞ Hocamızın Ekim 2020'de yaptığı anlamlı çağrıya kulak verseydik bugün daha güzel olurdu.
Her geçen gün milletimizin, neslimizin aleyhine işlerken dijital ortamların aktörleri görevlerini icra etmeye, ifsat projelerini tek tek hayata geçirmeye devam ediyorlar. İçimizde sen ben kavgasıyla birbirimize düşmek yerine yangını söndürmek için daha çok adım atmış olsak bugün daha huzurlu olurduk.

Rabbim ailemizi, neslimizi, değerlerimizi, ekranlarımızı, geleceğimizi korumayı nasip etsin.
Akşamları tekkelerde iki soru sorulurmuş:

- Bugün gönül kırdın mı?
- Namazını kıldın mı?

Birinci soruya evet diyene ikinci soru sorulmazmış.
Biz müslüman geçinen insanların hali neden düzgün olmaz?
Yoksa biz gerçekten imanımızı zaafa uğratıp emanet bilincimizi ve güven duygumuzu mu kaybettik?
Şuursuzca etrafa savrulan küllere mi döndük?
Ahlâk pazarında tüccarlara sermeye mi olduk?

Ne oldu bize?
Ne oldu Asımın nesline?
Ne oldu Anadolunun saf çocuğuna?