Basit bir hayatı zorlaştırmak suretiyle yaşamaya çalışmak…
İlginç varlılara dönüşüyor eşref-i mahluk olarak yaratılan insan…
İlginç varlılara dönüşüyor eşref-i mahluk olarak yaratılan insan…
Üc tür paran var:
- Bilgi
- Zaman
- Para
Birine ihtiyacin oldugunda, onu elde etmek için diger ikisini kullan.
- Bilgi
- Zaman
- Para
Birine ihtiyacin oldugunda, onu elde etmek için diger ikisini kullan.
"Belki de her şeyi kabullenip hayatı akışına bırakmak lazım. Zorlamak bazen çözüm değildir. Ve zorla olan hiçbir şey güzel değildir.”
Tolstoy
Tolstoy
Gazze’de
50 binden fazla insan hayatını kaybetti.
16 binden fazla çocuk öldü.
2 milyondan fazla insan açlık, susuzluk ve bombardıman altında yaşıyor.
Bu savaş değil, bu bir soykırımdır. İnsanlık suçudur, bir vahşettir. Gözler önünde bir milletin yok oluşudur.
Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu soykırım maalesef Müslümanların! Vahdetine / birliğine, kardeşliğine, ümmet bilincine, dirilişine, zalimin karşısında mazlumun umuduna vesile olamamıştır.
Müslüman adıyla maruf ülke ve devletlerin sessizliğini, tevhidin bir parçası olamadığını, inançlarının vicdanlarını harekete geçirecek kadar kavi olmadığını, zalimin karşısında sünepeliğini ortaya koymuştur.
Bize düşen tıpkı Ebu Ubeydelerin, Ömerlerin, Selahattinlerin, Yavuzların yaptığı gibi kendi dirilişini gerçekleştirmek, islamla hayatın her alanını şereflendirmek, Müslüman kimliğini hayat düsturu haline getirmek, sözlerin ve amellerin hayat bulması için mücadele vermek, değerler ekseninde peygamberi bir ahlak inşa etmek, hidayet rehberi ve hayat kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim’i ruhumuza nakşetmek, hak, adalet, ehliyet, liyakat esaslı emin bir insan yetiştirmektir.
50 binden fazla insan hayatını kaybetti.
16 binden fazla çocuk öldü.
2 milyondan fazla insan açlık, susuzluk ve bombardıman altında yaşıyor.
Bu savaş değil, bu bir soykırımdır. İnsanlık suçudur, bir vahşettir. Gözler önünde bir milletin yok oluşudur.
Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu soykırım maalesef Müslümanların! Vahdetine / birliğine, kardeşliğine, ümmet bilincine, dirilişine, zalimin karşısında mazlumun umuduna vesile olamamıştır.
Müslüman adıyla maruf ülke ve devletlerin sessizliğini, tevhidin bir parçası olamadığını, inançlarının vicdanlarını harekete geçirecek kadar kavi olmadığını, zalimin karşısında sünepeliğini ortaya koymuştur.
Bize düşen tıpkı Ebu Ubeydelerin, Ömerlerin, Selahattinlerin, Yavuzların yaptığı gibi kendi dirilişini gerçekleştirmek, islamla hayatın her alanını şereflendirmek, Müslüman kimliğini hayat düsturu haline getirmek, sözlerin ve amellerin hayat bulması için mücadele vermek, değerler ekseninde peygamberi bir ahlak inşa etmek, hidayet rehberi ve hayat kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim’i ruhumuza nakşetmek, hak, adalet, ehliyet, liyakat esaslı emin bir insan yetiştirmektir.
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
— "Sen kimsin?"
Hoca gülümseyerek cevaplamış:
— "Hiç... Hiç kimseyim."
Bunu duyanlar dudak büküp küçümsemişler.
Hoca da sormuş:
— "Peki, ya sen kimsin?"
Adam kendinden emin bir şekilde cevaplamış:
— "Ben mutasarrıfım!"
Hoca sormaya devam etmiş:
— "Sonra ne olacaksın?"
— "Herhalde vali olurum."
— "Peki, ondan sonra?"
— "Belki vezir olurum."
— "Daha sonra?"
— "Bir ihtimal, sadrazamlık nasip olur."
Hoca son bir soru daha sormuş:
— "Peki, bütün bu makamların sonunda ne olacaksın?"
Adam boynunu bükerek cevaplamış:
— "Hiç..."
Bunun üzerine Nasreddin Hoca gülümseyerek demiş ki:
— "Eee be adam... Madem en sonunda sen de ‘hiç’ olacaksın, ben zaten şimdiden senin yıllar sonra ulaşabileceğin makamdayım!"
— "Sen kimsin?"
Hoca gülümseyerek cevaplamış:
— "Hiç... Hiç kimseyim."
Bunu duyanlar dudak büküp küçümsemişler.
Hoca da sormuş:
— "Peki, ya sen kimsin?"
Adam kendinden emin bir şekilde cevaplamış:
— "Ben mutasarrıfım!"
Hoca sormaya devam etmiş:
— "Sonra ne olacaksın?"
— "Herhalde vali olurum."
— "Peki, ondan sonra?"
— "Belki vezir olurum."
— "Daha sonra?"
— "Bir ihtimal, sadrazamlık nasip olur."
Hoca son bir soru daha sormuş:
— "Peki, bütün bu makamların sonunda ne olacaksın?"
Adam boynunu bükerek cevaplamış:
— "Hiç..."
Bunun üzerine Nasreddin Hoca gülümseyerek demiş ki:
— "Eee be adam... Madem en sonunda sen de ‘hiç’ olacaksın, ben zaten şimdiden senin yıllar sonra ulaşabileceğin makamdayım!"
Yaşlı bir çiftçi, hapisteki oğluna bir mektup yazar:
“Evladım, bu yıl patates ekemeyeceğim. Tarlayı tek başıma kazacak kadar güçlü değilim. Eğer burada olsaydın, bana yardım ederdin…”
Oğlu cevap yazar:
“Baba, sakın tarlayı kazma! Oraya çaldığım bütün parayı gömdüm.”
Mektup polis tarafından ele geçirilir. Ertesi gün polisler tarlaya gelir ve parayı bulmak için her yeri kazar… ama hiçbir şey bulamazlar.
Birkaç gün sonra oğul tekrar yazar:
“Baba, artık patateslerini ekebilirsin. Buradan sana yardım edebilmek için yapabileceğimin en iyisi buydu.”
Bazen alternatif metotlar geliştirmek gerekir. Yapmış olduğumuz hizmetlerin veya faaliyetlerin alternatiflerini hukuki çerçevede şekillendirmeye ihtiyacımız vardır. Öncelikle iyi bir faaliyet, planlama, organizasyon, gerçekleştirme aşamalarında özveriyle çalışan, fedakar, cefakar, vefakar insanlarla yol yürümek gerekir.
“Evladım, bu yıl patates ekemeyeceğim. Tarlayı tek başıma kazacak kadar güçlü değilim. Eğer burada olsaydın, bana yardım ederdin…”
Oğlu cevap yazar:
“Baba, sakın tarlayı kazma! Oraya çaldığım bütün parayı gömdüm.”
Mektup polis tarafından ele geçirilir. Ertesi gün polisler tarlaya gelir ve parayı bulmak için her yeri kazar… ama hiçbir şey bulamazlar.
Birkaç gün sonra oğul tekrar yazar:
“Baba, artık patateslerini ekebilirsin. Buradan sana yardım edebilmek için yapabileceğimin en iyisi buydu.”
Bazen alternatif metotlar geliştirmek gerekir. Yapmış olduğumuz hizmetlerin veya faaliyetlerin alternatiflerini hukuki çerçevede şekillendirmeye ihtiyacımız vardır. Öncelikle iyi bir faaliyet, planlama, organizasyon, gerçekleştirme aşamalarında özveriyle çalışan, fedakar, cefakar, vefakar insanlarla yol yürümek gerekir.
“Gök Kubbe’nin sahibi, Demir Kubbe’nin sahibinden daha kudretlidir.”
Ebu Ubeyde
Ebu Ubeyde
"İslam, korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir."
Aliya İzzet Begoviç
Aliya İzzet Begoviç
Devlet atını da itini de iyi tanır. Vakti geldi mi, atı nallamasını, iti bağlamasını iyi bilir.
Devleti baş tacı bilmek, bayrağın gölgesinde huzurla yaşamak varken ihanet edersen bu senin yanına kalmaz.
Devleti baş tacı bilmek, bayrağın gölgesinde huzurla yaşamak varken ihanet edersen bu senin yanına kalmaz.
ABD’de bir askeri okulda ders olarak anlatılan Horoz ve Tilki Hikayesi!
“Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış.
Filmin adı ” Küçük Tavuk “.
Bir kümes var. Kümeste bir çok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor.
Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.
Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.
Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.
Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor.
Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.
Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor.Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.
Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor.
Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.
Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.”
Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, “İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir” diyerek derse başlamış.
Sorular:
1-Kümes NERESİ?,
2-Yaşlı horozlar KİMLER?
3-Genç horoz KİM, şu anda neler yapıyor?
4-En önemlisi tilki KİM?
Buna göre içinde bulunduğumuz durumu sorgular isek binlerce yorum ortaya çıkar.
Unutmayalım Ulusların dostları yoktur sadece çıkarları vardır.
“Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış.
Filmin adı ” Küçük Tavuk “.
Bir kümes var. Kümeste bir çok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor.
Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.
Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.
Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.
Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor.
Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.
Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor.Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.
Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor.
Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.
Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.”
Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, “İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir” diyerek derse başlamış.
Sorular:
1-Kümes NERESİ?,
2-Yaşlı horozlar KİMLER?
3-Genç horoz KİM, şu anda neler yapıyor?
4-En önemlisi tilki KİM?
Buna göre içinde bulunduğumuz durumu sorgular isek binlerce yorum ortaya çıkar.
Unutmayalım Ulusların dostları yoktur sadece çıkarları vardır.
Felsefeye meraklı bir adam ağacın gölgesinde oturmuş kitap okumakta. Sorular üstüne sorular adamın kafasını karıştırmıştı.
Başını kaldırıp ağaca baktı. —Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım, dedi.
Hikaye bu ya birden ağaç dile gelir. —Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki, dedi.
Adam heyecanla: —Seni dinlemek isterim, dedi.
Ağaç konuşmaya başladı: — O halde beni iyi dinle şimdi ve bana bak sana on tane hayat dersi vereceğim, dedi.
Adam heyecanlanarak: —Tamam seni memnuniyetle dinlerim dedi.
Ağaç: —Dinle o zaman, dedi ve hayat dersini sıralamaya başladı:
1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir.
Zamanlamanı iyi yaparsan hayatında iyi olur güzel olur.
2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
4- “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” İnsanı geliştiren mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük insanlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük insan olurlar. Büyük devletler büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir.
Engelleri fırsat bilmelisiniz.
5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini zamanı gelince sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara sabır edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç fidesi gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
10- Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Ağaç olmayan yerde yağmur olmaz yağmur olmayan yerde bereket olmaz bereket olmayan yerde fakirlik olur hastalık olur hastalık salgın olan yerin havası suyu pis olur ama ağaç olursa bunların hiç biri olmaz.
Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. “Her şey bir ağacı sevmekle başlar.” Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.
Adam ağaca tekrar baktı, “ ASLINDA ODUN OLAN BU AĞAÇ DEĞİL BENMİŞİM MEĞERSE.” diye geçirdi içinden...
Başını kaldırıp ağaca baktı. —Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım, dedi.
Hikaye bu ya birden ağaç dile gelir. —Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki, dedi.
Adam heyecanla: —Seni dinlemek isterim, dedi.
Ağaç konuşmaya başladı: — O halde beni iyi dinle şimdi ve bana bak sana on tane hayat dersi vereceğim, dedi.
Adam heyecanlanarak: —Tamam seni memnuniyetle dinlerim dedi.
Ağaç: —Dinle o zaman, dedi ve hayat dersini sıralamaya başladı:
1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir.
Zamanlamanı iyi yaparsan hayatında iyi olur güzel olur.
2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
4- “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” İnsanı geliştiren mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük insanlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük insan olurlar. Büyük devletler büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir.
Engelleri fırsat bilmelisiniz.
5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini zamanı gelince sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara sabır edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç fidesi gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
10- Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Ağaç olmayan yerde yağmur olmaz yağmur olmayan yerde bereket olmaz bereket olmayan yerde fakirlik olur hastalık olur hastalık salgın olan yerin havası suyu pis olur ama ağaç olursa bunların hiç biri olmaz.
Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. “Her şey bir ağacı sevmekle başlar.” Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.
Adam ağaca tekrar baktı, “ ASLINDA ODUN OLAN BU AĞAÇ DEĞİL BENMİŞİM MEĞERSE.” diye geçirdi içinden...
“İktidarın değişeceğini anladığı gün trafik polisinin bile tutumu değişir.”
Süleyman Demirel
Süleyman Demirel
Arvasi hazretlerine “Ümmete dua edin” dediler.
O’da ayağa kalktı,sağa ve sola baktı ve “Ümmet Nerede? Gösterin dua edeyim.” Dedi.
O’da ayağa kalktı,sağa ve sola baktı ve “Ümmet Nerede? Gösterin dua edeyim.” Dedi.
اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنِي مِنَ الَّذِينَ إِذَا أَحْسَنُوا اِسْتَبْشَرُوا وَإِذَا أَسَاءُوا اِسْتَغْفَرُوا
“Allahım! Beni, güzel amel işlediği zaman sevinenlerden, kötülük yaptığı zaman da mağfiret dileyenlerden kıl.”
(İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel)
“Allahım! Beni, güzel amel işlediği zaman sevinenlerden, kötülük yaptığı zaman da mağfiret dileyenlerden kıl.”
(İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel)