“İslamı yaşamak isteyen kişinin öncelikle bahane bulma ruhunu terk etmesi gerekir.”
Seyyid Kutub
Seyyid Kutub
Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit
Bülbülü dinle ki gelesin coşa
Karganın namesi gider mi hoşa
Meyvesiz ağacı sallama boşa
Ne yaprağını dök ne dalı incit
Bekle dost kapısın sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda Sahrasında Mecnun değilsen
Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit
Rızaya razı ol hakka kailsen
Ara bul mürşidi müşkülde isen
Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit
Gel haktan ayrılma hakkı seversen
Nefsini ıslah et er oğlu ersen
Hüdai incinir inciden versen
Ne kimseden incin ne eli incit
Aşık Hüdai
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit
Bülbülü dinle ki gelesin coşa
Karganın namesi gider mi hoşa
Meyvesiz ağacı sallama boşa
Ne yaprağını dök ne dalı incit
Bekle dost kapısın sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda Sahrasında Mecnun değilsen
Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit
Rızaya razı ol hakka kailsen
Ara bul mürşidi müşkülde isen
Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit
Gel haktan ayrılma hakkı seversen
Nefsini ıslah et er oğlu ersen
Hüdai incinir inciden versen
Ne kimseden incin ne eli incit
Aşık Hüdai
Forwarded from İdris YAVUZYİĞİT
ÇANAKKALE KONFERANSI2019.pptx
14.1 MB
'ÇANAKKALE KONFERANSI2019' dosyasını sizinle paylaşıyorum
Hz. Lokman kendisine kulak vermeyi bekleyen bizlere sesleniyor:
“Ey oğlum! Dünya derin bir deniz gibidir. Çoğu insan orada boğulmuştur. Takva gemin, iman yükün, tevekkül hâlin, salih amel azığın olsun!”
“Ey oğlum! İyiliği, ondan anlayana yap. Nitekim koç ile kurt arasında dostluk olmadığı gibi, iyi ile kötü arasında da dostluk olmaz. Çekişmeyi seven, hakarete uğrar; kötülük olan yerlere giden, töhmet altında kalır; kötülüğe yaklaşan, kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pişman olur.”
“Kendini unutup da insanlara iyiliği emretme! Yoksa senin durumun, insanlara ışık verdiği hâlde kendisi yanarak tükenen muma benzer!”
“Ey oğlum! Dünya derin bir deniz gibidir. Çoğu insan orada boğulmuştur. Takva gemin, iman yükün, tevekkül hâlin, salih amel azığın olsun!”
“Ey oğlum! İyiliği, ondan anlayana yap. Nitekim koç ile kurt arasında dostluk olmadığı gibi, iyi ile kötü arasında da dostluk olmaz. Çekişmeyi seven, hakarete uğrar; kötülük olan yerlere giden, töhmet altında kalır; kötülüğe yaklaşan, kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pişman olur.”
“Kendini unutup da insanlara iyiliği emretme! Yoksa senin durumun, insanlara ışık verdiği hâlde kendisi yanarak tükenen muma benzer!”
“Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.
Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor.
Kendisine bir ülkü edinen çok az.
Umutlu birisi çıkıp iki ağaç
dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye
kadar yaşayacak mısın sen?"
Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.
İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı.
Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor.
Herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor...”
“Yalanlarımız ortaya çıkmadıkça hepimiz dürüst insanlarız.”
Dostoyevski
Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor.
Kendisine bir ülkü edinen çok az.
Umutlu birisi çıkıp iki ağaç
dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye
kadar yaşayacak mısın sen?"
Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.
İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı.
Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor.
Herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor...”
“Yalanlarımız ortaya çıkmadıkça hepimiz dürüst insanlarız.”
Dostoyevski
“İyi bilin ki âlemlerin Rabbi dışında taptıklarınız benim düşmanımdır;
Beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
Beni yediren ve içirendir.
Hastalandığım zaman bana şifa verendir.
Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.
Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine odur.
Rabbim bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmaya bana nasip eyle!
Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.”
Şuara Suresi 77-85
Beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
Beni yediren ve içirendir.
Hastalandığım zaman bana şifa verendir.
Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.
Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine odur.
Rabbim bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmaya bana nasip eyle!
Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.”
Şuara Suresi 77-85
Hayatı Ramazan Gibi Yaşamak 2025.pptx
15.9 MB
Hayatı Ramazan Gibi Yaşamak konulu sunum vaaz örneği
RAMAZAN BAYRAMI Vaazı.pptx
13.2 MB
Ramazan Bayramı konulu sunum vaaz örneği
Üstad Sezai Karakoç ne güzel söylemiş
“Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda, İslam toplumu ölmemişse ve hala yaşıyorsa, bunu gelip gelip dirilten Ramazanlara borçludur.
Ve bir gün tam dirilecekse bu da yine bir Ramazan’da başlayacaktır. Ramazanlarla başlayacaktır.”
Bu duyguyla Ramazan Bayramınızı tebrik eder hayırlı, bereketli, huzurlu bir dirilişe ve ömre vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ederim.
“Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda, İslam toplumu ölmemişse ve hala yaşıyorsa, bunu gelip gelip dirilten Ramazanlara borçludur.
Ve bir gün tam dirilecekse bu da yine bir Ramazan’da başlayacaktır. Ramazanlarla başlayacaktır.”
Bu duyguyla Ramazan Bayramınızı tebrik eder hayırlı, bereketli, huzurlu bir dirilişe ve ömre vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ederim.
Huzur Ama Nasıl
Padişah vezirini huzuruna çağırarak sorar: Bana hizmet eden hizmetçimin hayatta benden daha mutlu olduğunu görüyorum, Acaba sebebi nedir? Halbuki onun hiçbir şeyi yok. Ben ise padişahım, her şeyin sahibiyim, ama onun kadar huzurum ve keyfim yok.
Bunu işiten Vezir cevap verir: Ey Padişahım, sen ona 99 kuralını uygula! Padişah be kural nedir dedi.
Gece bir torbaya 99 altın koyup kapısına bırak ve üzerine de “Bu 100 altın sana hediyedir” yaz sonra kapısını çal ve olanları izle. Padişah merakla vezirin anlattığını yapar.
Hizmetçi kapıyı açar, sağına soluna bakar ve altınları alır. Heyecanla altınları sayar lakin bir tane altının eksik olduğunu görünce “Galiba dışarda bir yere düştü” diyerek çoluk çocuk kayıp altını aramaya koyulur.
Gece boyunca kayıp altını ararlar, bakmadıkları sokak yoktur. Hatta boş araziler ce sokaklardaki eşyaların bile altlarına bakalar. Ama nafile. Eksik altını bulamadıkça baba, çocuklarını azarlar hatta bir ara onlara saldırır hale gelir.
Ertesi gün olur sabah, hizmetçi kederli, düşünceli olur. Çünkü bütün gece uyumamış kayıp altını aramıştı. Suratı asık, keyifsiz, her halinden şikayetçi bir tavırla padişahın huzuruna gider. Böylece Padişah 99 kuralının anlamını öğrenmiş olur.
Bazen biz, Allah’ın bize ihsan ettiği 99 nimetini unuturuz. Sonra hayatımızı o kayıp bir nimeti aramakla geçiririz. Halbuki o nimet bilmediğimiz bir hikmetlerden dolayı, belki bir imtihan belki daha iyisi gelecek, belki ahrette verecek bilinmez.
Ama biz 99 nimeti görmez o bir şeyin peşine düşeriz. Sonra bulamayınca kendimizi mutsuz, huzursuz, keyifsiz eder ve içinde bulunduğumuz nimetleri unuturuz.Allah’ın nihayetsiz nimetlerine şükredelim. Şüphesiz ki o şükürle nimetlerimiz artar. Bir kaidedir ki şükür nimeti ziyadeleştirir.
Padişah vezirini huzuruna çağırarak sorar: Bana hizmet eden hizmetçimin hayatta benden daha mutlu olduğunu görüyorum, Acaba sebebi nedir? Halbuki onun hiçbir şeyi yok. Ben ise padişahım, her şeyin sahibiyim, ama onun kadar huzurum ve keyfim yok.
Bunu işiten Vezir cevap verir: Ey Padişahım, sen ona 99 kuralını uygula! Padişah be kural nedir dedi.
Gece bir torbaya 99 altın koyup kapısına bırak ve üzerine de “Bu 100 altın sana hediyedir” yaz sonra kapısını çal ve olanları izle. Padişah merakla vezirin anlattığını yapar.
Hizmetçi kapıyı açar, sağına soluna bakar ve altınları alır. Heyecanla altınları sayar lakin bir tane altının eksik olduğunu görünce “Galiba dışarda bir yere düştü” diyerek çoluk çocuk kayıp altını aramaya koyulur.
Gece boyunca kayıp altını ararlar, bakmadıkları sokak yoktur. Hatta boş araziler ce sokaklardaki eşyaların bile altlarına bakalar. Ama nafile. Eksik altını bulamadıkça baba, çocuklarını azarlar hatta bir ara onlara saldırır hale gelir.
Ertesi gün olur sabah, hizmetçi kederli, düşünceli olur. Çünkü bütün gece uyumamış kayıp altını aramıştı. Suratı asık, keyifsiz, her halinden şikayetçi bir tavırla padişahın huzuruna gider. Böylece Padişah 99 kuralının anlamını öğrenmiş olur.
Bazen biz, Allah’ın bize ihsan ettiği 99 nimetini unuturuz. Sonra hayatımızı o kayıp bir nimeti aramakla geçiririz. Halbuki o nimet bilmediğimiz bir hikmetlerden dolayı, belki bir imtihan belki daha iyisi gelecek, belki ahrette verecek bilinmez.
Ama biz 99 nimeti görmez o bir şeyin peşine düşeriz. Sonra bulamayınca kendimizi mutsuz, huzursuz, keyifsiz eder ve içinde bulunduğumuz nimetleri unuturuz.Allah’ın nihayetsiz nimetlerine şükredelim. Şüphesiz ki o şükürle nimetlerimiz artar. Bir kaidedir ki şükür nimeti ziyadeleştirir.
Kartalı gagalamaya cesaret eden tek kuş Kuzgundur, kartalın boynuna biner ve onunla beraber uçarken bir taraftan da gagalar onu yemeye çalışır.
Kartalın bu durumda yapabileceği pek birşey yoktur, ve hiç karşılık vermez, onunla savaşmaz.. kuzgun için enerji harcamaz..
Sadece kanatlarını açar, gökyüzünde daha, daha yüksekten uçmaya başlar..
Uçuş çok yüksektir, kuzgun için sonun başlangıcıdır bu durum..
Çünkü kuzgun kartalın uçtuğu yükseklikte oksijensiz kalır ve nefes alamaz, sonunda düşer..
Sizinle savaşmaya, eleştirmeye, çalışanlara cevap verip enerjinizi harcamanız gerekmez..
Onlarla zaman harcamayı bırakın...
Kartalın bu durumda yapabileceği pek birşey yoktur, ve hiç karşılık vermez, onunla savaşmaz.. kuzgun için enerji harcamaz..
Sadece kanatlarını açar, gökyüzünde daha, daha yüksekten uçmaya başlar..
Uçuş çok yüksektir, kuzgun için sonun başlangıcıdır bu durum..
Çünkü kuzgun kartalın uçtuğu yükseklikte oksijensiz kalır ve nefes alamaz, sonunda düşer..
Sizinle savaşmaya, eleştirmeye, çalışanlara cevap verip enerjinizi harcamanız gerekmez..
Onlarla zaman harcamayı bırakın...
İnsanlık tarihi boyunca inceleme araştırma yapılmış ve toplumları yönlendiren ve insanları peşine takıp sürükleyen karizmatik büyük liderlerin iki özelliği ortaya çıkmış;
1) Güvenilir insan olmak
2) Hep veren olmak
1) Güvenilir insan olmak
2) Hep veren olmak
Nasrettin Hocanın evliya olduğuna dair toplumda bir şâyia dolaşmaktadır. Günlerden birgün, onun evliya olduğunu duyanlar toplanıp gelirler ve şöyle bir soru sorarlar:
- Hocam evliya mısınız?
- Evet...
- Peki evliya olduğunu bize göster.
- İnanmıyorsanız şu karşıdaki koca ağacı çağırayım da gelsin buraya. O zaman evliya olduğumu anlarsınız.
- Tamam, hadi çağır da gelsin.
Herkes, ne olacak diye merakla hocayı izlemeye başlar. Hoca, "Ey ağaç gel buraya!" diyerek çağırır fakat ağaç kıpırdamaz. Üç defa tekrar etmesine rağmen bir değişiklik olmaz.
Kalabalıktakiler: "Bak hocam, ağacı çağırdın ama sana gelmedi" derler. Hoca hiç istifini bozmadan:
'O bana gelmezse ben ona giderim, evliyada kibir olmaz' der ve ağaca doğru yürümeye başlar.
- Hocam evliya mısınız?
- Evet...
- Peki evliya olduğunu bize göster.
- İnanmıyorsanız şu karşıdaki koca ağacı çağırayım da gelsin buraya. O zaman evliya olduğumu anlarsınız.
- Tamam, hadi çağır da gelsin.
Herkes, ne olacak diye merakla hocayı izlemeye başlar. Hoca, "Ey ağaç gel buraya!" diyerek çağırır fakat ağaç kıpırdamaz. Üç defa tekrar etmesine rağmen bir değişiklik olmaz.
Kalabalıktakiler: "Bak hocam, ağacı çağırdın ama sana gelmedi" derler. Hoca hiç istifini bozmadan:
'O bana gelmezse ben ona giderim, evliyada kibir olmaz' der ve ağaca doğru yürümeye başlar.
Öğretmen sınıftaki zeki ama aynı zamanda kıskanç öğrenciye sordu:
“Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?”
Öğrenci:
“Çünkü, onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım!” dedi.
Öğretmen masasından kalkıp, eline bir parça tebeşir aldı ve tahtaya bir çizgi çekti. Öğrencinin yüzüne bakıp bu çizgiyi nasıl kısaltırsın diye sordu.
Hemen atılan öğrenci, “Çizginin bir parçasını silerim!” dedi. Öğretmen bu cevabı kabul etmedi.
Öğrenci biraz daha düşündü ve eliyle çizginin bir bölümünü kapattı. “İşte kısaldı!” dedi.
Bu cevap da yanlıştı.
Doğru cevabı alamayacağını bilen öğretmen, tahtaya ilkinden daha uzun çizgi çekti ve
“Şimdi birincisi nasıl görünüyor?” diye sordu.
“Daha kısa” dedi öğrenci ve başını eğdi.
“Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir” dedi öğretmen.
Kendinizle yarışın, başkalarıyla değil.
“Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?”
Öğrenci:
“Çünkü, onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım!” dedi.
Öğretmen masasından kalkıp, eline bir parça tebeşir aldı ve tahtaya bir çizgi çekti. Öğrencinin yüzüne bakıp bu çizgiyi nasıl kısaltırsın diye sordu.
Hemen atılan öğrenci, “Çizginin bir parçasını silerim!” dedi. Öğretmen bu cevabı kabul etmedi.
Öğrenci biraz daha düşündü ve eliyle çizginin bir bölümünü kapattı. “İşte kısaldı!” dedi.
Bu cevap da yanlıştı.
Doğru cevabı alamayacağını bilen öğretmen, tahtaya ilkinden daha uzun çizgi çekti ve
“Şimdi birincisi nasıl görünüyor?” diye sordu.
“Daha kısa” dedi öğrenci ve başını eğdi.
“Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir” dedi öğretmen.
Kendinizle yarışın, başkalarıyla değil.
”Cicero’ya yaşlılığında sorulan soru :
“Üstad, yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz?
” Verdiği yanıt:
“Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…”
Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere,
Gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır.
Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar.
“Yaşlanmak ve yaş almak,”
Gençlik bir hayat devresi değil,
Bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç,
Kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç,
Korkuları kadar yaşlı,
Umudu kadar genç,
Bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe,
Neşe duydukça,
Güzellikleri fark ettikçe,
Beyni yeni şeyler keşfettikçe
Herkes gençtir.!!!!
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan,
Yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.
W. E. Glads
“Üstad, yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz?
” Verdiği yanıt:
“Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…”
Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere,
Gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır.
Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar.
“Yaşlanmak ve yaş almak,”
Gençlik bir hayat devresi değil,
Bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç,
Kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç,
Korkuları kadar yaşlı,
Umudu kadar genç,
Bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe,
Neşe duydukça,
Güzellikleri fark ettikçe,
Beyni yeni şeyler keşfettikçe
Herkes gençtir.!!!!
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan,
Yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.
W. E. Glads
ANNE BABA EBEVEYN OLMAK 2017 merkez camii.pptx
2.1 MB
Anne Baba Ebeveyn Olmak konulu sunum vaaz örneği