Yeni yıl yaklaşırken, Bukowski özetlemiş aslında: "Nice mutlu yıllara demeyeceğim, çünkü değişen bir şey yok. Günler aynı, insanlar aynı, yalanlar aynı, dekorlar ve sahneler aynı, kandırılanlar aynı. Ve yine aynı olacak; sahte kahkahalar, sıra dışı böğürmeler..İyi kusmalar."
👍99❤14😁10👎4👏4💯4⚡2❤🔥1✍1🥱1
9 Nisan 1951 tarihinde intihar ederek yaşamına son veren Sadık Hidayet’in ölümünü, 25 yıllık arkadaşı şu şekilde anlatmıştır:
“Paris’te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu.”
Doğu’nun Franz Kafkası olarak bilinen Sadık Hidayet, en bilinen romanı Kör Baykuş’ta ruh durumunu şu şekilde ifade etti:
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin.
Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa, benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı.
İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir yıldırım düşse de, sakin pırıl pırıl bir dünyaya yeniden doğsam?
Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna!
Dünya,ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum.
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya.
Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ıstırap, bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu.
Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur, bir üflemeye bakar.
Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum.
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler.
Yalnız ölüm yalan söylemez!
Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır.
Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir.
Sadece görünmeyen yangınlar,
duyulmayan fırtınalar,
gizlice çürüyen ruhlar vardır.
Nedir günler, nedir aylar?
Benim için bir önemi yok bunların;
Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
“Paris’te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu.”
Doğu’nun Franz Kafkası olarak bilinen Sadık Hidayet, en bilinen romanı Kör Baykuş’ta ruh durumunu şu şekilde ifade etti:
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin.
Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa, benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı.
İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir yıldırım düşse de, sakin pırıl pırıl bir dünyaya yeniden doğsam?
Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna!
Dünya,ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum.
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya.
Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ıstırap, bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu.
Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur, bir üflemeye bakar.
Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum.
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler.
Yalnız ölüm yalan söylemez!
Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır.
Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir.
Sadece görünmeyen yangınlar,
duyulmayan fırtınalar,
gizlice çürüyen ruhlar vardır.
Nedir günler, nedir aylar?
Benim için bir önemi yok bunların;
Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
❤47🕊10👍8😢8❤🔥5✍4🌚3
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
"Ben giderken en çok seni götürdüm.
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları.
Yardan düşmüştüm,
Yaralarım yardan armağandı...
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası.
Ben sevmeyi beceremedim,
Belki de sevilmeyi...
Benim sevmeye engel evcil acılarım.
Şehre bir yağmur yağdı Ben ağladım..."
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları.
Yardan düşmüştüm,
Yaralarım yardan armağandı...
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası.
Ben sevmeyi beceremedim,
Belki de sevilmeyi...
Benim sevmeye engel evcil acılarım.
Şehre bir yağmur yağdı Ben ağladım..."
❤🔥63👍8😢5❤3🌚2
Evde en çok yaptığım şey kitap okumaktı. Kitap okuyarak yükselen duyguları başka etkilerle bastırmayı düşünüyordum. Kullanabildiğim tek dış etki ise okumak, yine okumaktı. Okumanın bana çok yardımı dokunuyordu; coşku veriyor, acı veriyordu. Arada bir canımı son derece sıktığı da oluyordu."
Fyodor Dostoyevski/Yeraltından Notlar
Fyodor Dostoyevski/Yeraltından Notlar
❤73❤🔥16👍9
Karşılıksız veya söylenmemiş bir aşkı olan genç kadın ya da erkek, aşık olduğu kişinin hayatını iş edinen bir dedektiflik bürosu kurar. Küçük parçalarını bildiği o hayatın bütününü görmek için uğraşır, çıldırır. Çünkü ortaya çıkacak bütünde kendi yerinin ne olduğunu ölesiye merak eder.
Barış Bıçakçı/Veciz Sözler
Barış Bıçakçı/Veciz Sözler
❤45👍16❤🔥9⚡1
Sonra büyüyoruz. Dünyanın bize öğretildiğinden farklı iktidar kurallarının olduğunu, düşenin dostu olmadığını, hayatın adaletsiz olduğunu, karşılıksız aşk denen bir olgu olduğunu, yalan söyleyenlerin mumlarının yatsıdan sonra da yanmaya devam edebileceğini tecrübe ediniyoruz.
Barış Muşlu/Yıka Beynini
Barış Muşlu/Yıka Beynini
❤🔥35👍17💯4❤3😢3⚡1
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
4213 sigara izmaritini hangi adam sevdiği kadının dudakları değdiği için toplar ki?
Kemal yapmıştı. Sırf Füsun'un dudaklari değdiği için de değil, ona ait bir parça olarak düşündüğü için toplamıştı bu izmaritleri.
İzmaritleri küllüğe bastırış şekillerinde Füsun'un duyguları gizlidir.
Kemal yapmıştı. Sırf Füsun'un dudaklari değdiği için de değil, ona ait bir parça olarak düşündüğü için toplamıştı bu izmaritleri.
İzmaritleri küllüğe bastırış şekillerinde Füsun'un duyguları gizlidir.
❤🔥53❤15🥱9🤔4👍2
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol daha çok işimiz var” diyorum
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Sitare, Dilaver Cebeci
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol daha çok işimiz var” diyorum
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Sitare, Dilaver Cebeci
❤58❤🔥8👍8🔥5