Hz İbrahim, Allah'tan kendisine çok hayırlı bir evlat vermesini istemiş.
Sonra bir değil, pek çok defa hz İbrahim aynı rüyayı, oğlunu boğazladığını görmüş.
Bütün peygamberlerde olduğu gibi "zelle" yapmış, günah seviyesinde olmayan kusur işlemiş.
Rüyayı gerçek manasına anlamış. Tekrar tekrar görünce, oğlunu kurban etmesi gerektiğine kanaat etmiş.
Bu, bir baba için aşırı zor olacağı halde, baba da oğlu da bu yanlış anlaşılma neticesinde "ilahi takdir" diyerek razı olmuşlar.
Tam hata yapacakken Allah teala, hz İbrahim'e seslenmiş ve onu bu davranıştan men etmiş.
Hz İbrahim'in rüyası ona "Allah'a yakın olmak için, en sevdiğin, en değer verdiğin oğlundan uzaklaş" ya da "Uzak kalmaya razı ol" mesajı vermiş.
Hz Adem'in oğulları arasında husumet oluşunca, hz Adem de oğulları Habil ile Kabil'in, Allah'a yakınlaşmalarını istemiş.
Habil, hayvancılık yapıyormuş ve en sevdiği hayvanından Allah için geçmiş. Onu Allah için kesmiş ya da bağışlamış birilerine... Hatta belki de hayvanlara bağışlamıştır.
Kabil ise çiftçi imiş. Kendi mizacı sertmiş zaten, öyle anlatılmış hep. En kıymetli mahsüller yerine, nefsine uyarak, imtihanı kazanamayacak şekilde, en değersiz mahsullerden geçmiş, onları Allah için vermiş.
İşte bir manasıyla, o mahsuller de "kurbanlık"tı. Yani Allah'a yakınlaşmak, Allah'ı kendinden razı etmek için kendisinden geçilen şeydi.
Ayetlere hızlıca bakabildim de hiçbir ayette aslında tam olarak yani en açık ifadeyle "kurbanlık hayvan kesin" emri yok.
Nüsuk, mensek kelimeleri geçen ayetlerde mana geniş. Sadece "kurbanlık hayvan" manasına kesinlikle gelmiyor.
Bu kadar mühim bir ibadet, sadece hayvan kurban etmekle ifa edilebiliyorsa, ayetlerden hiç değilse birinde açıkça "kurbanlık hayvanları Allah için boğazlayın, kesin" manası olmalı mıydı?
📎 Genelde Allah’a yakınlık sağlayan her türlü ibadet ve taat, özelde Allah için kurban kesme anlamına gelen bir terim.
Kurban tartışmaları yeni değil. Geçmişte de sık sık bu tartışmalar yaşanmış. Zaten Hanefi mezhebinde kurban vacip. Bunu karıştırıp farz deyip geçenler de çok. Farz değil, vacip. Diğer üç mezhepte ise sünnet kabul edilmiş.
Hz İbrahim rüyayı yanlış anlasa da anladığı amel etmek zorundaydı. Öyle anlayıp da anladığı şekilde amel etmese, kusur etmiş olurdu.
Bu yanlış anlama, onun ve oğlunun imtihanları oldu. Bu teslimiyetlerinden Allah çok razı oldu. Lakin onların yanlış anlamayla daha ileri gitmelerine ise izin vermedi. Hata ettiklerinde düzeltilen bütün peygamberler gibi hz İbrahim de uyarıldı, hatadan döndürüldü.