Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.6K photos
25.7K videos
370 files
7.57K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Bunu yapmak, kuru havuzların üzerini ve etrafını kapatmak mesele bile değil çünkü, kuru havuzların arasındaki kara alanlarına, isteniyorsa fabrika bile kurulacak, fabrika...

O kadar geniş alan, o kadar sağlam zemin olacak, kuru havuzlar arasında bile... Kuru havuzlar arasındaki kayalık kara alanında, kullanılacak gelişmiş teknoloji sayesinde, kısa sürede çok derin ve sağlam kuyular/temeller açılabilecek. O kuyulara, özel yapılmış taşıyıcı kolonlar adeta çakılacak. En şiddetli depremde bile o zemine ve o zeminden beslenen, güç alan çok ağır çatılara hiçbir şey olmayacak. Fırtına ve yağış hiç sorun olmayacak.
Bu sistem sadece tersane için yapılmayacak. Turizm için de yapılacak.

Çok benzeri şekilde yapılan turistik alanların zemini kaya sağlamlığında olacak. Deniz alanında kalan yarım çember kısım hem istenmeyen rüzgarları kıracak, hem de istenmeyen dalgaları hatta dev dalgaları yani tsunamileri kıracak, mani olacak.
Bu sistemle yapılacak olan turistik tesislerde dev dalga ve deprem endişesi kalmayacak.

Deniz alanındaki yarım çember şeklindeki doldurma alanın hem denize bakan kısmında, hem de karaya bakan kısmında, toplamda on binle villa olacak. Ayrıca karadaki yarım çember alanda da yüksek sayıda konut ve diğer maksatlarla kullanılan binalar, büyük oteller vs. olacak.
Bu gibi projelerde çemberin içinde birkaç tane küçük adacık da yapılabilecek. Çemberin dışında, doldurma alanın dış kısmında da adacıklar yapılabilecek. Bu suni adacıklar da zemine eritilmiş kayaların serilmesi, dökülmesi ile yapılacaklar, çok sağlam olacaklar.
Yine bunun benzeri projeler donanmamız için de yapılacak.

Donanmamıza ait çok sayıda deniz aracı bu korunaklı çemberin içinde duracaklar. Zaten daha önce tekrarla anlattığım gelişmiş teknolojilerle ve karadan havaya sistemlerle, uçaklara pek ihtiyaç kalmadan hava savunması da sağlanabilecek. Çemberde bu türlü karadan havaya atış yapan enerji silahları olacak.

Savunma maliyetleri, şu andakine göre yok denecek kadar küçük rakamlara düşecek. Toplarla, füzelerle, füzelere karşı ya da uçaklara karşı füze gönderen sistemlerle boş yere uğraşılmayacak.
Kayalık alanlar tıraşlanırken ya da oyulurken ya da eritilmiş kayalar bir yere dökülürken... En gelişmiş ve güçlü toplar/füzeler atılsa bile yıkılmayacak kadar sağlam hücreler, tüneller vb de yapılabilecek.

Bu sayede... Sivil kullanımda afetlerden korunma için, afet sonrasında sığınma için, afet sonrası ihtiyaçların depolanması için kullanılacaklar...

Askeri kullanımda afetlerden korunma, afet sonrasında barınma, afet sonrası için stok tutma gibi maksatlarla kullanılacak, ayrıca mühimmat deposu olarak da kullanılacak. Bütün tedbirlere rağmen, beklenmeyen sorunlar çıkmışsa ve düşman taarruzu bir şekilde mümkün olmuşsa taarruzdan korunmak için, kritik unsurları, silahları, araç ve gereçleri korumak için de kullanılabilecek.

Bu kısımlara saatlerce aralıksız hava bombardımanı yapılsa bile hiç yıkılma, çökme, yanma olmayacak.
Trakya'da, Marmara'da, Ege'de, Ak denizde boşuna böyle alanlar aramayın. Buraların hepsinin deniz sınırları değişecek. Boşuna arazilere paranızı gömmeyin. Büyük zararlar edeceksiniz.
Kanser diyorlarsa ölmüştür o Charles ya da en azından ölüm koridoruna girmiştir ve çıkamayacağına da emin olmuşlardır.

Sahayı hazırlamak için "kanser" diyorlardır şimdilik...

Fazla kalamayacağını, kısa sürede oyundan düşeceğini açıkça yazmıştım o vakit...

Sahi Sırrı nerede, ölüm koridorunda mı, çıktı mı, öldü mü, gömüldü mü?
Şu aşağıdaki hadis, kandillerin dini delili değil:

“Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib Gecesi, Şabanın 15. Gecesi, Cuma, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gecesi.”

Deylemi'de geçen bu hadis hep zayıf bulundu. Senetleri sorunlu görüldü. Zayıf hadislerle amel etmek isteyen eder ama yeterince kuvvetli bir delil değildir zayıf hadisler.
Akademi Dergisi
Şu aşağıdaki hadis, kandillerin dini delili değil: “Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib Gecesi, Şabanın 15. Gecesi, Cuma, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gecesi.” Deylemi'de geçen bu hadis hep zayıf bulundu. Senetleri sorunlu görüldü. Zayıf…
Kandırıldığımızı kabul edeceğiz.

Biz ehl-i sünnet müslümanlar da pek çok dini meselede kandırıldık.

Bunlardan biri de kandiller...

Zaten şu yukarıdaki hadisi delil kabul edenler varsa, o halde her cuma gecesini de kandil ilan etsinler. Kandil günlerinde ve gecelerinde yaptıkları amelleri yapsınlar.
Akademi Dergisi
Kandırıldığımızı kabul edeceğiz. Biz ehl-i sünnet müslümanlar da pek çok dini meselede kandırıldık. Bunlardan biri de kandiller... Zaten şu yukarıdaki hadisi delil kabul edenler varsa, o halde her cuma gecesini de kandil ilan etsinler. Kandil günlerinde…
"Kandillere dair itibar edilecek dini delil yok. Kandiller peygamberimiz zamanında, sonraki asırlarda yoktu. Son birkaç asırdır var" demek, ehl-i sünnete düşman olmak demek değil.

13. yüzyılda da kandil uygulaması görülmüş ama çok yayılmamış. 18. yüzyıldan itibaren yaygınlaşmış.

"Osmanlının koca koca alimleri bilmiyor muydu" diyen maymun suratlı, gizli Ermeni, pavyon serserisi, MİT'in maskelisi Halil Konakçı, ne kadar boş biri olduğunu altı dakikada kendisi dünyaya ilan etmiş.
Akademi Dergisi
"Kandillere dair itibar edilecek dini delil yok. Kandiller peygamberimiz zamanında, sonraki asırlarda yoktu. Son birkaç asırdır var" demek, ehl-i sünnete düşman olmak demek değil. 13. yüzyılda da kandil uygulaması görülmüş ama çok yayılmamış. 18. yüzyıldan…
Ayrıca o videoda sıraladığı, isimlerini saydığı, koca alim gördüğü kişilerin hepsinin kocaman sarı kartları var. Kırmızı kartı vermek için biraz daha detaylı çalışmalar yapılması gerekiyor.
Akademi Dergisi
Ayrıca o videoda sıraladığı, isimlerini saydığı, koca alim gördüğü kişilerin hepsinin kocaman sarı kartları var. Kırmızı kartı vermek için biraz daha detaylı çalışmalar yapılması gerekiyor.
Osmanlı devleti denilen sistemi müslümanlar kurmadı, kuranlar müslüman olmadıkları gibi Türk de değillerdi.

Daha ilk asırlardan itibaren Osmanlı kripto hainlerin hakim olduğu bir projeydi. Yakında bu hususlarda daha çok tarihi mesele konuşulacak ve ispatlar da yapılacak.

Osmanlıdan çok önce hüküm sürmüş olan, Türk/İslam devleti olarak kayıtlara geçmiş olan başka devletlerde bile kripto hainler hakimdi. Bunlar da geniş geniş konuşulacak. Şu kürsü maymunları o günlerde bile hala böyle kuru gürültü yapmanın yollarını arayacaklar ve birileri bunları katletmeden dinimizle oynamaktan, tuzaklar kurmaktan vazgeçmeyecekler.
Akademi Dergisi
Osmanlı devleti denilen sistemi müslümanlar kurmadı, kuranlar müslüman olmadıkları gibi Türk de değillerdi. Daha ilk asırlardan itibaren Osmanlı kripto hainlerin hakim olduğu bir projeydi. Yakında bu hususlarda daha çok tarihi mesele konuşulacak ve ispatlar…
Osmanlı padişahları, zaten hristiyan kökten, soydan geldikleri için hristiyan kadınlarla evlenmeyi ya da cariye görüntüsü vererek onlardan çocuklar yapmayı tercih ettiler. Böyle tercihler yapmalarının sebebi olarak biz gerçek müslümanlara hep masallar anlatıldı.

Halil Konakçı da bu gibi soylardan gelme bir Ermeni/Çingene zaten...
Ayrıca Süleyman Çelebi'nin de kocaman bir sarı kartı var. Mevlid-i şerif denilen eseri bir gayr-i müslim bile yazabilir. İnanmadığı halde İslam'ı çok iyi araştıran, anlayan, öğrenen ve İslami meselelere dair çok bilgili şekilde konuşabilen, yazabilen kişiler her devirde oldu, bu devirde de var. Bunlar, gayr-i müslim olduklarını gizleyen kişiler de değillerdi, değiller.

Bu kişiler istediklerinde mevlid-i şerif de yazarlardı, tefsir de yaparlardı. Bunları yazmak bir ölçü değil.

Böyle bir eseri yazmış bir kişinin her dini hususta isabetli olduğunu iddia etmek, kandillerin sıhhati hususundaki tartışmayı bu kadar basit temellere ve iddialara dayandırmak... Mahalle serserisi gibi eliyle sümük çekerek kürsüde konuşan, o sırada atarlı giderli ve mahalle raconuna uygun cümleler kuran, Çingene karası suratına münafıklığın ve günahların karası da eklenmiş olan Halil Konakçı'da görülür.
Akademi Dergisi
Ayrıca Süleyman Çelebi'nin de kocaman bir sarı kartı var. Mevlid-i şerif denilen eseri bir gayr-i müslim bile yazabilir. İnanmadığı halde İslam'ı çok iyi araştıran, anlayan, öğrenen ve İslami meselelere dair çok bilgili şekilde konuşabilen, yazabilen kişiler…
Mevlid-i şerif denilen eser, dinimizce kutsal ve her yönüyle muteber ve tenkit edilemez bir eser de değil.

Toplanıp toplanıp mevlid-i şerif okumak diye bir şey de yoktu, sonradan çıktı. Okunmak istenirse okunur, okunursa sevap da kazanılır. Çünkü peygamberimiz övülüyor, ona salat ediliyor, onun hayatı öğreniliyor. Lakin bunu yapmanın binbir türlü yolu var ve mevlid-i şerif isimli eseri abartmanın faydası yok, zararı var.

Asırlardır okunan, çok meşhur olmuş türlü kasideler ve evrad da var ama nedense mevlid-i şerif, tıpkı gizli hristiyan Said-i Nursi'nin uydurma risaleleri gibi, birileri tarafından fazlasıyla ve art niyetli şekilde övülüyor, her devirde yaygınlaştırılmak isteniyor.
Biz gerçek ehl-i sünnet müslümanlar, MİT'in kürsülere çıkarttığı Halil Konakçı gibi, Cübbeli Ahmet gibi, benzeri yüzlerce Çingene gibi yobaz değiliz.

Sözü kimin söylediğine bakmayız. Sözün ne olduğuna bakarız. Doğru olup olmadığına bakarız.

İtikadı bozuk ilahiyatçı bir profesör söylemişse bile, batılı müşteşrik söylemişse bile hatta açıkça İslam düşmanı olan bir ciğersiz söylemişse bile biz önce sözün ne olduğuna bakarız. Doğru ise doğru deriz. Söze doğru dememiz, o sözü söyleyen yamuk kişiyi doğru kişi bilmemiz demek değildir.
Bizler yobaz olmadığımız için...

Bize çok büyük alimler olarak öğretilmiş, kahramanlar olarak öğretilmiş kişiler hakkında, farklı iddialar duyarsak, araştırdığımızda bu iddiaların doğru olduğunu da anlarsak... O yanlışımızdan döneriz.

"Geçmişteki koca koca alimler bilememişler mi, bir sen mi biliyorsun. Sen onların tahsil ettiği ilimlerini isimlerin bile bilmiyorsun" demeyiz. Bilememiş olabilirler ya da art niyetleri de olabilir.

Ezbere öğretilen şeyler hatalı ise, zararın neresinden olursa olsun döneriz. Sarsılmaz dağ gibi gördüğümüz, her sözü senet olduğu iddia edilen, bizlere öyle öğretilmiş kişilerin hataları üst üste meydan çıkarsa da bu acı gerçeği kabul ederiz. Nefsi tavırlar sergilemeyiz. Münafıkça tavırları hiç sergilemeyiz.

Halil Konakçı pisliği gibi kaşı gözü ayrı yönlere oynarak konuşmayız, tartışmayız.
Zorlamanın da manası yok. Kandiller hususunda da benzeri diğer tartışmalı hususlar da da ehl-i sünnetin muteber delilleri yok. Aldatıldık, kandırıldık. Şu günümüzdeki kadar vıcık vıcık her yere bulaşmış, sızmış olmasalar da geçmiş asırların hepsinde de ehl-i sünnet müslüman rolü oynayan münafıklar çoktu. Onların tahrifatı da büyük oldu.

Şu an itibariyle, aksi gerçekten ispat edilene kadar, Osmanlı'nın bütün şeyhülislamlarının bile sarı kartları var.
İşte sözde Hanbeli mezhebi... Öyle bir mezhep de yok, Ahmet bin Hanbel muteber bir kişi de değil.

Onca şey paylaştım. Görmedi mi, duymadı mı Halil Konakçı, Cübbeli Ahmet ve benzeri yüzlercesi?

İsmimi veremezler, cesaretleri de yok, masonlardan ve MİT'ten ağır fırça hatta kurşun bile yerler... Lakin ismimi vermeden konuya dair konuşsunlar, mani ne? Konuşamıyorlar çünkü bu meselede de acı gerçek gözler önünde... Dört mezhep denildi durdu ama dördüncü mezhep hiç olmamış.

Bu kadar ana kolon meselede bile kandırılmışız, kandillerde kandırıldığımızı mı kabul etmeyeceğiz?

Dört halifeden sonra İslam dini tamamen yok edilmek istendi. Bunu yapamadılar ama çok büyük tahrifatı hemen dört halifenin peşinden yaptılar.