Akademi Dergisi
2.13K subscribers
60.9K photos
25.9K videos
370 files
7.59K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Mesela son sözde seçimde Balon Musk TR'deki kritik hesapları açıkça sansürledi. Tamamen hukuk dışı bir şekilde sansürledi ama yine de şunun bunun piyonu Muharrem İnce sahadan çekilmek zorunda kaldı.
Yine de Meral Akşener korkudan titredi, neye uğradığını şaşırdı.
Yine de Tayyip gerçekten yüzde 20 bile oy alamadı. Yine de Abdullah Gül, yedili çetesi ve onları yönlendiren Londra ecel terleri döktü.
Yine de o Tayyip ya da dublörlerinden biri oraya buraya mesajlar verdi durdu. "Milletin iradesine saygı göstermeniz lazım" dedi hep. "Aman ha, mfs'ye uymayın, darbe falan yapmayın" dedi.
Hem TR içi dengeler hem de milletler arası dengeler tamamen Türkiyenin ve Türk milletinin lehine, tamamen Ankebut Ağının aleyhine olacak şekildeydi ama TR içi gruplar dik durmadılar.
Çok mu lazım sosyal medya? Nereye kadar sansürlenebilir sosyal medya?

Ordu şerefli bir kalkışma yapsaydı, milleti de TV yayınları üzerinden sahaya çağırsaydı... Toplu SMS'ler ile çağırsaydı. Radyo yayınları ile de çağırsaydı. O iş o gün bitmişti. Balon Musk ve benzerleri kahrolmuşlardı. CIA, masonlar, satanistler kahrolmuşlardı. TR, şu içinde bulunduğu devasa tehlikelere sürüklenmemişti. Hala neler yaşandığına, TR'nin ne kadar büyük tehlikeler içinde bulunduğuna, ne kadar organize ihanetler yapıldığına bir bakın...
Hala Maraş merkezli afetlerin yaraları sarılmadı, güya Filistin'e yardıma koşuyoruz. Bu kadar mı ayardan çıkılırdı, o günlerde gerekenler yapılsaydı?
Hiç mi, hiç mi bu memlekette gerçek gazeteciler, televizyoncular, savcılar, hakimler, polisler, askerler yok? Hepsi mi kripto, hepsi mi mason, hepsi mi hain, hepsi mi kara para işlerine ortak? Hepsi mi şu ya da bu çetelerden, örgütlerden talimatlar alıyorlar?

Haydi o günlerde tarihi fırsatlar kaçırıldı, bu gün şartlar daha da Türk miletinden yana, hala kim kimi, neden, ne bahane ile bekliyor?

Neden bu ülkede bu kadar kahpeliğe, açıkça ihanetlere, türlü hukuk tanınmaz tavırlara, yalanlara, halkın toptan kandırılmak istenmesine, peşkeşlere, sözde sığınmacılara, ABD ve NATO üslerine, verilen sözde vatandaşlıklara, sokaklarda milletin "açız, rahatsızız, tepkiliyiz, istemiyoruz Ankara'yı" demesine sessiz kalınıyor?
"Kişi, gücünün yetmediği şeylerden sorumlu değildir" bu temel hukuk kaidesidir.
Bir insan, gücü yetmiyorsa, başka bir insanın hayatını kurtaramaz. Hiçkimse ona, "Neden şöyle şöyle davranarak onun hayatın kurtarmadın" diyemez. Tenkit edebilir, suçlayamaz.
"Benim elimdeki o imkan, sadece beni hayatta tutmaya yetiyordu. Çok zor şartlardaydım, ona yardım edecek imkanı bulamadım" der.
Devletler de böyledir. Kendi sorunlarını çözmemiş ve acılar feryada dönüşmüş olan bir devlet, başka bir devletin ya da devletçiğin yardımına koşmak zorunda değil ve koşamaz. Koşuyorsa orada tuhaflıklar, sorgulanması gereken hususlar vardır.
Sadece Maraş merkezli afetlerden sonra yaşananlar bile kırk kere Ankara çetesini ve genel kurmay kademisini ezip geçmeyi gerektiriyor. Bu, hukukun gereği, insan olmanın gereği. Bu bir zaruret...

Bunu yapmak, devlet ve millet olmanın gereği...
Koca ordumuzu sahaya indirmediler, onlarca ordunun bölgeye gelmesi için çırpındılar.
Şimdi Filistin'e güya sahra hastahaneleri gönderiyorlar, hastahane gemileri gönderiyorlar ki aslında insan ve organ kaçakçılığını hedefliyorlar, o vakit Maraş'a ve çevresine göndermediler. Bilerek, kasıtla, yalanlar da söyleyerek bölgeyi yardımsız bıraktılar. Enkaz altındaki yüzbinlerce kişinin ölmesini bekledikten, beklettikten sonra bir de yabancı orduları oraya doldurdular.
Herkes gördü etrafımıza doluşan yabancı donanmalara ait gemileri.. Bütün gazeteciler gördü, o süreçte nelere sebep olduğumu...
İmkansız görülen şartlarda yağmaları büyük oranda durdurduğumu... İsrail'in ve Çin'in bile sözde yardım ekiplerini, aslında insan kasaplarını sahadan uzak tuttuğumu... Çok sayıda ülkenin yardım ekibi görünüşlü insan kasaplarını ve ziynet eşyası hırsızlarını uzak tuttuğumu...
Herkes, dünya genelinden çok yüksek sayıda kişi gördü ve inanamadılar. Bu ülkenin polislerine ve askerlerine, yağmacıları gündüz vakti vurdurdum, sıktırdım, yüzlerini de gösterdiler kimse aksine çaba, çıkış sergileyemedi.

"Siz kimsiniz?" diyemedi.
TR'nin aciz, çaresiz kalmış bir ülke görüntüsüne büründürülmesini de en başından itibaren engelledim, planları bozdum.