Akademi Dergisi
2.13K subscribers
60.9K photos
25.9K videos
370 files
7.59K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Nakit yardımlar yapılmaması ve ayni yardımlar yapılması için sahayı yönlendirdim ve bu çok geniş bir tesire sebep oldu. Çok sayıda taraf ki aralarında maddi gücü yüksek şirketler de var, para kaptırmadılar. Sahaya ihtiyaç duyulan malzemeleri ve erzakı gönderdiler.
Daha anlatması uzun, yaşananları detaylarına kadar herkes biliyor ama Ankara çetesi ne yaptı?
Yardıma koşmak için seferber olmuş teknik sahada yetişmiş ve tecrübeli vatandaşlarımızı hava limanlarında bile kasten bekletti. Onları kasten küstürdü, sıktı, daralttı, uzaklaştırdı, dağıttı. Bölgeye milletin seferberliği ile götürülmüş iş makineleri bile günlerce, haftalarca bir kenarda bekletildi. Emir tanımayarak müdahale etmek isteyenlere suçlu muamalesi yapıldı.
Sonra, bölgeye bir şekilde gidenlerini kenara attı. Yardımları kasten engelledi.
Birkaç gün geçti, baktılar ki istedikleri gibi gitmiyor işler, ayni yardımları çalarak nakite çevirmenin yollarına bile baktılar. Millet içi acıyarak bölgeye bebek bezleri, sıfır iç çamaşırları gönderdi, onları bile nakite çevirmenin yollarını aradılar, çoğunu ihtiyaç sahiplerine dağıtmadılar.
Bunu hükumet denilen Ankara yaptı ve yaptırdı. Ziynet eşyasını da Ankara çaldırdı, sahadan toplattı.
O bölgede sadece hanelerden çıkartılan ziynet eşyası, başta da altın takılar, ayrıca nakit paralar, toplamda milli servet gibiydi. Baskı yaptım, ilk defa olarak bir afet sonrasında polisler bunlara el koydular, muhafaza altına aldılar, kayıtlar tuttular ama Ankara bu, bırakır mı onları?

Hesabı soruldu mu bunların? Nerede o kayıt altına alınanlar? Ele geçenlerin kaçta kaçı kayıt altına alındı? Kayıt altına alınanların ne kadar doğru rakamlar yazılarak kayıt altına alındı?
Daha inanılmaz ve tahammül edilemez tarafları da var. NATO'nun bilmem kaçıncı maddesine göre buraya NATO'yu doldurmaya kalktılar. O gün İstanbul'un sert mücadelesi ve sahayı yönlendirmesi olmasaydı, NATO üzerinden bile bölge bizden kopartılacaktı. Bu günlerda hala bu maksatla, bölgeyi bizden kopartmak maksadıyla oyunlar kuruyor olmayacaklardı.
Sonunda işi o kadar ileri götürdükler ki sağ kurtulmuş insanların kendi evlerine girmelerine ve eşyasını çıkartmalarına izin vermediler. Tamamen hukuksuz bir şekilde yasak koydular.
Yüz binlerce belki milyonla hasarlı daireden bahsediyoruz. Bunların sağ kalan sahipleri evlerine giremediler. Eşyası sağlam ama girip alamadılar. Binalar hasarlıymış ve çökebilirmiş.
Sonra tutup, koca milletle dalga geçer gibi, hiç hukuk tanımadan o binaları çetelere verdiler.
Evet, güya resmi evraklar döndü, güya hükumet kararı var. Ne imiş oraların yıkılması işi falanca şirketlere, ekiplere verilmiş.
Herifler oraları yıkıp geçmediler ki. İçerilere girdiler, beyaz eşyayı, ziynet eşyasını, çelik kasaları, mobilyayı, elektronik cihazları, mutfak eşyasını, küçük ve değerli olan diğer şeyleri, hatta kapılardan yerlerdeki fayanslara kadar her şeyi söküp çıkarttılar. Klimaları bile çaldılar. Cep telefonlarını bile çaldılar.

Ve en inanılmaz olanı ise, bunu dimdik durararak, isyan eden hak sahibine "Bak polisi çağırırız" diyerek yaptılar.
Madem ki çıkartılabiliyor, hak sahibi yaşıyor?
Hak sahibi yaşamıyor olsun, dairenin kaydı var. Kimin yaşadığı belli. Vefat edenlerin akrabaları, varisleri var?

Onlara neden verilmiyor? Çıkartmanın bir masrafı varsa, uygun bir ücret tarifesiyle o ücret hak sahibinden kesilsin?

Aksi halde, uygulama bir yağma değil mi? Hem de devlet kurumları üzerinden yağma değil mi?

Sığınmacı denilenlerin ilk anlardan itibaren başlattıkları yağma faaliyetlerini sert şekilde durdurdum diye mi sözde hükumet üzerine yağmaya çevrildi bu iş?
Bunu, bunu, işte bunu bile yaptılar ve yapıyorlar. Ta ki yıkma sırasında binalardan çıkan uçuk miktardaki inşaat demirlerine kadar her şeyi nakite çevirdiler ve bunu kendilerinin piyonu olan kişiler üzerindeki sözde şirketler üzerinden yaptılar. Güya resmi evraklar ve güya devlet kararı vardı diye, isyan halindeki halk bir süre sonra mecburen sustu. Aslında susturuldu. Basın ve medya yine yanlarında durmadı. Kaç kere canlı yayın yapan gazetecilere haklı gerekçelerle saldırdılar ama adli makamlarında umurunda olmadı.

Bazı bölgelerde o acının üzerine bir de devlet eliyle bu soygun/hırsızlık yapılırken halktan eylem yapanlar oldu, doğru düzgün haber bile olmadılar. Hangi gazeteci çıkacak da o gün geldiğinde ve idam cezası aldığında "Ben gerçekten gazetecilik yaptım" diyebilecek.

Aynı süreçte, 3. kere aday olması bile Anayasa suçu olan, zaten daha önceki sözde cumhurbaşkanlıkları da tamamen hükümsüz ve gayri meşru olan Tayyip isimli pislik herif çıktı, hesap sormak isteyen, "Yardımlar yapılmıyor" diyen millete dümdüz sövdü.

Aynı günlerde Kızılay başkanı bile halkla dalgasını geçiyordu. Ahbap çavuş ilişkilerinin ne seviyede olduğu sadece birkaç gün içinde meydana çıktı ama şimdi Haluk Levent Filistin diyerek vurgun yapmayı deniyor.

Bu mu hükumet, bu mu meşruiyet? Bu mu hukuk devleti? Bu mu hukukun üstünlüğü? Bu mu milli güvenlik? Bu mu can, mal, ırz emniyeti? Bunları karşısında ayağa kalkmak, millet olarak bunları ayaklar altına almak mı suç? Aynı sıralarda askerin ve polisin halkının yanında durması mı suç?

Bunlar mı Filistin'e yardıma götürecekmiş ordumuzu? Bunların ordumuzu götürdüğü her yerde analar da çocuklar da ağladı, ağlıyor. Yapmadıkları, yaptırmadıkları kara para işi, vahşet, teröristlik, sadistlik yok. Dünyanın dört bir yanında şu anda bile kara para işleri için kan döktürüyorlar.
O Abdullah Gül Çingenesi ile birlikte genç yaşlarda İngiltere'de bulunan, orada bu günler için yetiştirilen Hulusi Akar Çingenesi de bu süreçte çıkıp skandal açıklamaları peş peşe yaptı.

Afet bölgesine ordumuzun gerekli kısmını gönderince, san ki bütün TR'nin milli güvenliği riske girecekmiş gibi konuşabildi... San ki TR'nin milli güvenliği mi var?

Bu ülkede Türkten, müslümandan başka herkes özgür ve emniyet içinde...
O sözde sağlık bakanı Fahrettin Koca da her hamlesinde millete yardımı değil, kendilerinin ve hükumet ya da yardım ekibi ya da ordu gibi görünen diğer tarafların daha çok kaçakçılık ve istila işleri yapmasını hedefledi.
İşte, sağ kurtulduğu, ambulansa konulduğu, gaza basılarak hastahaneye götürüldüğü ve o anlarda ağır yaralı olmadığı kamera kayıtlarına yansımış olan bir kız çocuğu hala ortada yok?
İşte, Avrupanın bilmem neresinde, afetten sağ kurtulan erkek çocuğu sapasağlam bulundu ve ortalık ayağa kaldırılmadı. "Bu çocuk buraya nasıl gelmiş olabilir? Zaten vahim iddialar vardı, afetzedeler kaçırıldı mı?" diye sorulmadı.

Nerede sözde basın, medya, sözde gazeteciler, bu konunun üzerine neden düşmediler? Adli makamlar ve STK'ler düştüler mi?

Bir deprem profesörü daha ilk günlerde bölgeye giderek "Bin kadar çocuk sağ kurtulmuş olduğu halde yitik/kayıp. Bölge halkı bundan ötürü dertli" mealinde paylaşım yapmış ve gözaltına alınmıştı. Neden konu oralara bağlanmadı, bağlanmıyor?
👍1
Ankara çetesi ve beraber paslaştığı hükumet görünüşlü diğer suç çeteleri, aynı şeyleri yapıyorlar. Yine bebek, çocuk, genç kız, organ dahil, mümkün olan her şeyi nakite çevirmeye çabalıyorlar. Yine TR'nin bölünmesini hatta mümkün olursa yok olmasını istiyorlar, bunun için çabalıyorlar.