Bayılıyorlar, ölüyorlar, çatlıyorlar. Veya zihinleri kontrol ediliyor, nereye gitmekte olduklarını bile unutuyorlar. Şaşkın şaşkın ortada dolaşıyorlar. Aşırı üstü aşırı bir korku veriliyor beyinleri üzerinden onlara ve çocuk gibi korkuyorlar, buraya daha fazla yaklaşamıyorlar. Bunu, onların beyinlerine cihazlar yapıyor.
Ya da şoförleri, pilotları hedefe alınıyor, içinde bulundukları araçları kazaya sevk ediliyor. Ya da araçları doğrudan hedef alınıyor.
Onların en üstün olarak gördükleri araçları bile zaten tekerlekli teneke... Ya da uçan tabut... Bu koruma araçları en gelişmiş UFO'lara bile "Sen kimsin?" diyorlar. Saniyeler içinde işini bitirebiliyorlar.
Yeri gelmişken şu eski yayınları okumanızda faydalar var...
👇👇👇
👇👇👇
Forwarded from Akademi Dergisi (Mehmet Fahri Sertkaya)
İblis benim ölmeyeceğimi biliyor. Çekirdek kadromdan olanların hiçbirinin ölmeyeceğini de biliyor ve yine hepinizi kafalıyor.
Ahmaklığınıza doymayın. Kaç senedir size bunu dedim, hala diyorum. Güya seneler önce de kaç kere ölüyordum, ölecektim.
Bırakın bu boş hayalleri... Melhame-i kübra tam olarak patlak verdiğinde ben de çekirdek kadrom da bu harbi sevk ve idare edeceğiz. Onlarca ülkenin ordularını cehenneme topluca göndereceğiz. İblis bunları da biliyor. Kaderi değiştiremeyeceğini de biliyor.
Ahmaklığınıza doymayın. Kaç senedir size bunu dedim, hala diyorum. Güya seneler önce de kaç kere ölüyordum, ölecektim.
Bırakın bu boş hayalleri... Melhame-i kübra tam olarak patlak verdiğinde ben de çekirdek kadrom da bu harbi sevk ve idare edeceğiz. Onlarca ülkenin ordularını cehenneme topluca göndereceğiz. İblis bunları da biliyor. Kaderi değiştiremeyeceğini de biliyor.
Forwarded from Akademi Dergisi (Mehmet Fahri Sertkaya)
Bundan böyle, öldürmeyen darbe, devleştirir...
Forwarded from Akademi Dergisi (Mehmet Fahri Sertkaya)
Akademi Dergisi
İblis benim ölmeyeceğimi biliyor. Çekirdek kadromdan olanların hiçbirinin ölmeyeceğini de biliyor ve yine hepinizi kafalıyor. Ahmaklığınıza doymayın. Kaç senedir size bunu dedim, hala diyorum. Güya seneler önce de kaç kere ölüyordum, ölecektim. Bırakın…
“Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım"
Hadis-i şerif meali:
(...) Mesih (İsa peygamber) parıldayan yüzüyle başını yere eğince, saçlarından terler damlar. Başını kaldırınca, inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhal ölür. Nefesi, baktığı yere ânında ulaşır. Mesih deccâlin peşine düşer, onu (Kudüs yakınındaki) Bâbülüd’de yakalayıp öldürür. Sonra Îsâ aleyhisselam, Allah Teâlâ’nın kendilerini deccâlin şerrinden koruduğu birtakım insanların yanına gelir, onların yüzlerini okşayarak deccâl fitnesinin sona erdiğini söyler ve kendilerine cennetteki yüksek derecelerini haber verir. Bu sırada Allahü Teâlâ, Îsâ’ya (aleyhisselam) vahyederek “Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım; diğer kullarımı toplayıp Tûr’a götür” buyurur. Allah Teâlâ Ye’cûc ve Me’cûc’ü yeryüzüne gönderir. Onlar tepelerden süratle inip giderler; öncüleri Taberiye gölüne varıp gölün bütün suyunu içer...
(Müslim, Fiten 110. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 59; İbni Mâce, Fiten 33)
Hadis-i şerif meali:
(...) Mesih (İsa peygamber) parıldayan yüzüyle başını yere eğince, saçlarından terler damlar. Başını kaldırınca, inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhal ölür. Nefesi, baktığı yere ânında ulaşır. Mesih deccâlin peşine düşer, onu (Kudüs yakınındaki) Bâbülüd’de yakalayıp öldürür. Sonra Îsâ aleyhisselam, Allah Teâlâ’nın kendilerini deccâlin şerrinden koruduğu birtakım insanların yanına gelir, onların yüzlerini okşayarak deccâl fitnesinin sona erdiğini söyler ve kendilerine cennetteki yüksek derecelerini haber verir. Bu sırada Allahü Teâlâ, Îsâ’ya (aleyhisselam) vahyederek “Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım; diğer kullarımı toplayıp Tûr’a götür” buyurur. Allah Teâlâ Ye’cûc ve Me’cûc’ü yeryüzüne gönderir. Onlar tepelerden süratle inip giderler; öncüleri Taberiye gölüne varıp gölün bütün suyunu içer...
(Müslim, Fiten 110. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 59; İbni Mâce, Fiten 33)
Forwarded from Akademi Dergisi (Mehmet Fahri Sertkaya)
Akademi Dergisi
“Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım" Hadis-i şerif meali: (...) Mesih (İsa peygamber) parıldayan yüzüyle başını yere eğince, saçlarından terler damlar. Başını kaldırınca, inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhal ölür. Nefesi…
Daha önce de izah etmiştim. Bu gibi hadis-i şeriflerde "nefes"ten kasıt, metafizik kabiliyetler. Peygamberler ve yüksek dereceli veliler, bir Huuu diyerek nefes verseler, kıtaları bile yerinden oynatabilirler.
Başka gezegenlerdeki milyonlarca kişiyi bile bir anda ve topluca öldürebilirler.
Başka gezegenlerdeki milyonlarca kişiyi bile bir anda ve topluca öldürebilirler.
Forwarded from Akademi Dergisi (Mehmet Fahri Sertkaya)
Hz İsa ile hz. Mehdi'nin, Deccal'ı nasıl öldüreceklerini anlatan hadiste de "nefes"e temas edilmiş. Metafizikle, uzaktan öldürecekler.
Forwarded from Akademi Dergisi (Mehmet Fahri Sertkaya)
Yine bu gibi hadislerde bahsedilen "Kudüs" de aslında İstanbul...
Sadece ben değil, ekiplerim arasındaki çekirdek/ana kadrodan olanlar da öldürülemiyor. Onlar da aynı yüksek teknoloji ile korunuyor.
Akademi Dergisi
Sadece ben değil, ekiplerim arasındaki çekirdek/ana kadrodan olanlar da öldürülemiyor. Onlar da aynı yüksek teknoloji ile korunuyor.
Onların hepsi İstanbul'da değiller ama fark etmiyor. Dünyanın farklı ülkelerinde olanlar da var ama öldürülmeleri mümkün değil. Deccal bile bu konuda çaresiz, aciz...
Dünya devletleri mi, konunun muhatabı bile değiller.
Dünya devletleri mi, konunun muhatabı bile değiller.
Bu defa daha açık şekilde herkes tarafından anlaşılmış oldu ki hazret-i İsa, gerçek Kudüs olan İstanbul'a ve bizim aramıza inecek.
O bizim aramıza inmeden önce biz, gerçek Kudüs olan İstanbul'u yaklaşık beş bin sene sonra yeniden fethedeceğiz ve yeniden İslam şehri, yeniden Kudüs yapacağız.
Gerçek Mescid-i Aksa İstanbul'da meydana çıkartılacak ve fethin sembolü olacak. Ayasofya çoktan yıkılmış olacak ya da hala yıkılmamışsa bile o günlerde dümdüz edilecek. Satanizmin, İblis'in ve onun piyonu olan Deccal'ın hakimiyet sembolü olan Ayasofya, Allah'ın mukkaddes kıldığı bu şehirde olmayacak.
Hakimiyet açıkça elimizde olduğunda, o şartlar oluştuğunda hz İsa yeryüzüne inecek. Mescid-i Aksa'ya gelecek. İnsanlığa manevi önder olacak. Biz müslümanların tahrif edilmiş dini bilgilerini de düzeltecek, doğru şekilde öğretecek.
Oraya daha var. Önce Rumlarla yani hristiyan batı alemiyle İstanbul hükumeti arasında anlaşma olacak. Sonra onlar yeterince toparlandıklarını, kuvvet bulduklarını ve bizim de fazlasıyla güçlendiğimizi düşünecekler ve bir çılgınlık deneyecekler.
Anlaşmayı onlar bozacaklar. Kendilerine güvenerek İstanbul hükumetiyle harbe girecekler. En çok da bizim güneydoğu ve Suriye tarafındaki devasa, uçuk projeler onları çekecek, o projelere kendileri sahip olmak isteyecekler. Çünkü ben Fırat'ın suyunu keseceğim. Suyu kesilen ve kurutulan Fırat nehrini kanala çevireceğim.
Hem enine, hem derinliğine olarak, ta Basra körfezine kadar kazacağım. Hem akıl almaz hazineler, tarihi eserler, madenler, altınlar, elmaslar çıkacak hem belki de geçmiş teknoloji çağlarından kalmış olan teknolojik araçlar ve cihazlar çıkacak.
O proje, dünyanın en gözde projelerinden biri olacak ki aslında daha şimdiden oldu ama açıkça ilan edilmedi. Projelere dair, en çok da Fırat projesine dair anlattıklarımı anlayanların akılları uçtu. Oralarda bir ev sahibi olmak, kişinin ardından gelecek nesillere bile yetecek bir zenginlik sahibi olmak manasına gelecek. Oralarda sıfırdan şehirleşme olacak. Fırat kanalına bağlı binlerce tali/ara kanal olacak. Talli kanallar arasında mükemmel şartlarda ilçeler oluşturulacak. Oralar bir su medeniyeti olacak. Her yerde temiz ve serin deniz suyu, deniz canlıları olacak. Elektrik enerjisinin tamamı temiz yollarla ve çok bol olarak üretilecek. İçilebilir su sorunu diye bir şey kalmayacak. Dolayısıyla çiftçilik ve hayvancılık da çok gelişecek, yaygınlaşacak.