Gerçekten müslüman da değildi, iyi niyetli bir kişi de değildi. Gerçekten İslami ilimlere vakıf da değildi.
Çok cahil bir kişiydi. Hayatının sonraki devirlerinde de derin ilim sahibi bir kişi asla olmadı.
Yakın geçmişte denenen "Bediüzzaman Said-i Nursi" projesinin, uzak geçmişte denenmiş, birkaç tık daha üst seviyede/kalitede uygulanmış haliydi.
İbn-i Hanbel, Bağdatlı değildi. Arap da değildi. Süryani ya da Yahudi idi. Ya da Süryanilerle Yahudilerin karıştığı bir soydan geliyordu. Öyle ise bile Süryani yanı ağır basıyordu. Lakin tam olarak Süryanilerden idi ise bile, Yahudilerle iş tutuyordu. Onlarla kaynaşmış, onlarla kardeş olmuş bir kişiydi. Asıl vatanı, şu anda Türkmenistan sınırları içinde olan Merv şehriydi. Bu şehirde, o devirde bile kendini yahudi ve süryani gören çingeneler doluydu. Bu gün bile bu şehir düzgün bir halde değil, bir Çingene diyarı. Zaten Türkmenistan'da da ne Türklük kalmış, ne İslamlık. Bunu bir süredir açıkça gözler önüne seriyorum.
Ahmet bin Hanbel satanistleşmiş bir kişiydi. Büyücüydü, kara suratlı, itici görüntüsü olan biriydi. Günümüzdeki Cübbeli Ahmet gibi, hatta ondan bile beter itici, kara suratlı, lakayt, hayasız, fitneci, kendini olduğundan yükseklerde göstermek isteyen biriydi.
Ahmet bin Hanbel satanistleşmiş bir kişiydi. Büyücüydü, kara suratlı, itici görüntüsü olan biriydi. Günümüzdeki Cübbeli Ahmet gibi, hatta ondan bile beter itici, kara suratlı, lakayt, hayasız, fitneci, kendini olduğundan yükseklerde göstermek isteyen biriydi.
Zamanın gerçek alimleri asla ona itibar etmedi, onu alimlerden görmedi. Onu ahlaklı, faziletli bir kişi olarak da görmediler. Hiçbir hususta ona itibar etmediler.
Onun hayatına dair anlatılanların hiç değilse yüzde doksanlık kısmı, tamamen ya da kısmen uydurma bilgiler. Tıpkı Said-i Nursi, Ali Haydar Efendi, Fethullah Gülen ve günümüzde muhtelif diyarlarda ve yakın süreçte yaşamış veya bazıları hala yaşamaya devam eden sahtekarlar, münafıklar gibi...
Onları nasıl yalanlarla şişirmek istedilerse, geçmişte Ahmet bin Hanbel'i de yalanlarla şişirdiler, göklere çıkarttılar.
Onları nasıl yalanlarla şişirmek istedilerse, geçmişte Ahmet bin Hanbel'i de yalanlarla şişirdiler, göklere çıkarttılar.
Lakin, onun hemen peşinden gelen gerçek alimler de Ahmet İbn-i Hanbel'in gerçek bir alim olmadığını açıkça ifade ettiler.
Mezhep imamı seviyesinde yani müçtehid imam seviyesinde fakih yani fıkıh alimi olmasını bir kenara koyalım, mezhep içi fıkıh alimi bile sayılamayacak kadar fıkıhta hiçti.
Mezhep imamı seviyesinde yani müçtehid imam seviyesinde fakih yani fıkıh alimi olmasını bir kenara koyalım, mezhep içi fıkıh alimi bile sayılamayacak kadar fıkıhta hiçti.
Bunu da bir kenara koyalım, Ahmet bin Hanbel, muhaddis yani hadis alimi de denilemeyecek kadar ilimden, irfandan uzak bir kişiydi.
Hadis sahasında, davranış tarzı itibariyle Ebu Hureyre'nin adeta bir kopyasıydı. Lakin, Ebu Hureyre kadar bile zekası, siyaset ilmi, gayreti yoktu.
Hadis sahasında, davranış tarzı itibariyle Ebu Hureyre'nin adeta bir kopyasıydı. Lakin, Ebu Hureyre kadar bile zekası, siyaset ilmi, gayreti yoktu.
Çok rezil bir hayat yaşadı. Düzgün bir çalışma ve geçim temin etme gayreti ve kararlılığı bile yoktu. Çok tembeldi. Sık sık, çöplerin, atıkların ya da tarlalarda hasattan sonra kalanların peşinde dolaşırdı. Temizlik bilmezdi. Tam bir Çingeneydi.
Genetik kodları o seviyede bozuk olan, o kadar kara suratlı, beden yapısı da itici seviyede bozuk olan birinden, zaten yüksek zekada olması, yüksek vasıflara sahip olması, alim olması, istikamette gitmesi, insanları da istikamete sevk etmesi beklenemezdi.
Tarihteki pek çok karakter gibi İbn-i Hanbel de bir vitrindi. Asıl karakter değildi, bir grup tarafından maşa olarak kullanılıyordu. Zaten Said-i Nursi'den, Adnan Oktar'a, yurt dışındaki benzerlerine kadar hepsi vitrin/di. Yüksek vasıfları olan, kendilerini ön plana ve sıkıntılara atmayan, yarı akıllı tipleri maşa olarak kullanan kişilerce oynatılıyorlar/dı.
Genetik kodları o seviyede bozuk olan, o kadar kara suratlı, beden yapısı da itici seviyede bozuk olan birinden, zaten yüksek zekada olması, yüksek vasıflara sahip olması, alim olması, istikamette gitmesi, insanları da istikamete sevk etmesi beklenemezdi.
Tarihteki pek çok karakter gibi İbn-i Hanbel de bir vitrindi. Asıl karakter değildi, bir grup tarafından maşa olarak kullanılıyordu. Zaten Said-i Nursi'den, Adnan Oktar'a, yurt dışındaki benzerlerine kadar hepsi vitrin/di. Yüksek vasıfları olan, kendilerini ön plana ve sıkıntılara atmayan, yarı akıllı tipleri maşa olarak kullanan kişilerce oynatılıyorlar/dı.
📎 Meşhur âlim, muhaddis Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe ed-Dîneverî (ö. 276/889) el-Me’ârif isimli eserinde “Ashâbu’r-Re’y” başlığı altında İbn Ebî Leylâ, Ebû Hanife, Rabi’a er-Re’y, Züfer, Evzâ’î, Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes, Kadı Ebû Yusuf, Ebû Abdillâh Muhammed b. el-Hasan eş- Şeybânî’nin ismlerini vermiş, ancak Ahmed b. Hanbel’den söz etmemiştir.(13) Bu eserde dikkat çeken diğer bir husus Ahmed b. Hanbel isminin “Ashâbu’l- Hadîs” başlığı altında da zikeredilmemiş olmasıdır.(14)
---
13 İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim ed-Dineverî, el-Me’ârif, thk.: Servet ‘Akkâşe, Dâru’l- Me’ârif, Kahire, 1388/1929, s. 494-500.
14 İbn Kuteybe, el-Me’ârif, s. 501-527.
---
13 İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim ed-Dineverî, el-Me’ârif, thk.: Servet ‘Akkâşe, Dâru’l- Me’ârif, Kahire, 1388/1929, s. 494-500.
14 İbn Kuteybe, el-Me’ârif, s. 501-527.
📎 Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Ahmed b. Hanbel’i fakih say- maması nedeniyle bazı sıkıntılara maruz kalan, bu nedenle Hanbelilerle karşı karşıya gelen bir şahıstır. Taberî, İhtilafu’l-Fukahâ’ adlı eserinde, Ahmed b. Hanbel’i fakihlerin arasında zikretmemiş, kendisine bunun nedeni sorulduğunda, Ahmed b. Hanbel’in bir fakih değil, muhaddis olduğunu söylemiştir. Bu durum Hanbelilerin tepkisini çekmiştir. Nitekim Taberî, 310/922 yılı Şev- val ayında vefat ettiğinde Hanbelilerin taşkınlık çıkarması endişesiyle onun için cenaze merasimi düzenlenmemiş, gece vakti gizlice kendi evine defnedilmiştir.(15)
Kaynakların bir kısmı, Hanbelilerin Taberî’ye olan düşmanlıklarına neden olarak bu tartışmayı göstermektedir. Hatta Taberî’ye nisbet edilen Cerîriyye mezhebinin yok olması da Taberî’nin Ahmed b. Hanbel’i fakihler arasında saymamasına bağlanmaktadır.(16)
---
15 Taberî,EbûCa’ferMuhammedb.Cerîr,İhtilafu’l-Fukahâ’,Dâru’l-Kutibi’l-İlmiyye,Beyrut t.y., s. 10-12; İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebî’l-Hasan Ali b. Ebî’l-Kerem Muhammed b. Abdül- kerim, el-Kâmil fî’t-Târîh, tsh.: Muhammed Yusuf ed-Dekkâk, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1407/1987, VII, 9; Ebû Zehra, Muhammed, İbn Hanbel Hayâtuhu ve ‘Asruhu Ârâûhu ve Fikhuhu, Dâru’l-Fikru’l-‘Arabî, Kahire, t.y., s. 178; Melchert, The Formation, s. 192; Mez, Adam, Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti İslâm’ın Rönesansı, (çev.: Salih Şaban), İnsan Yayınları, İstanbul, 2000, s. 252; Goldziher, “Ahmed b. Muhammed b. Hanbel”, I, 171; Hallaq, “Early Ijtihâd and the Later Construction of Authority” s. 333; Fueck, J., “The Role of Traditionalism in Islam”, Merlin L. Swartz (Ed.), Studies on Islam, (ss. 99- 122), Oxford University Press, New York&Oxford, 1981, s. 117-118.
16 Makdisi, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim, s. 47, 222.
Kaynakların bir kısmı, Hanbelilerin Taberî’ye olan düşmanlıklarına neden olarak bu tartışmayı göstermektedir. Hatta Taberî’ye nisbet edilen Cerîriyye mezhebinin yok olması da Taberî’nin Ahmed b. Hanbel’i fakihler arasında saymamasına bağlanmaktadır.(16)
---
15 Taberî,EbûCa’ferMuhammedb.Cerîr,İhtilafu’l-Fukahâ’,Dâru’l-Kutibi’l-İlmiyye,Beyrut t.y., s. 10-12; İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebî’l-Hasan Ali b. Ebî’l-Kerem Muhammed b. Abdül- kerim, el-Kâmil fî’t-Târîh, tsh.: Muhammed Yusuf ed-Dekkâk, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1407/1987, VII, 9; Ebû Zehra, Muhammed, İbn Hanbel Hayâtuhu ve ‘Asruhu Ârâûhu ve Fikhuhu, Dâru’l-Fikru’l-‘Arabî, Kahire, t.y., s. 178; Melchert, The Formation, s. 192; Mez, Adam, Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti İslâm’ın Rönesansı, (çev.: Salih Şaban), İnsan Yayınları, İstanbul, 2000, s. 252; Goldziher, “Ahmed b. Muhammed b. Hanbel”, I, 171; Hallaq, “Early Ijtihâd and the Later Construction of Authority” s. 333; Fueck, J., “The Role of Traditionalism in Islam”, Merlin L. Swartz (Ed.), Studies on Islam, (ss. 99- 122), Oxford University Press, New York&Oxford, 1981, s. 117-118.
16 Makdisi, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim, s. 47, 222.
Hanbeli diye bir fıkıh mezhebi gerçekte hiç olmadı
📎 Meşhur coğrafyacı Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Makdîsî (ö. 380/990) Ahsenu’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm isimli eserinde “Zikru’l-Mezâhib ve’z-Zimme” başlığı altında kendi döneminde yaşayan mezheplerden söz etmiştir. Makdisi, Fıkıh mezheplerini Hanefiler, Malikiler, Şafiiler ve Dâvu- dîler (Zâhiriler); Kelâm mezheplerini Mutezile, Küllâbiyye, Neccâriyye ve Sâlimiyye şeklinde sıraladıktan sonra Hanbeliyye, Rehaviyye, Evzâ’iyye ve Münziriyye’yi de Ashâbu’l-Hadis arasında zikretmiştir.(17) Buradan Makdisî’nin Hanbeliliği fıkhî veya kelamî bir mezhep değil; Ehl-i Hadis arasındaki bir ha- dis mezhebi olarak addettiği anlaşılmaktadır.
---
17 Makdîsî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed, Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm, E.
J. Brill, Leiden, 1906, s. 37.
📎 Meşhur coğrafyacı Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Makdîsî (ö. 380/990) Ahsenu’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm isimli eserinde “Zikru’l-Mezâhib ve’z-Zimme” başlığı altında kendi döneminde yaşayan mezheplerden söz etmiştir. Makdisi, Fıkıh mezheplerini Hanefiler, Malikiler, Şafiiler ve Dâvu- dîler (Zâhiriler); Kelâm mezheplerini Mutezile, Küllâbiyye, Neccâriyye ve Sâlimiyye şeklinde sıraladıktan sonra Hanbeliyye, Rehaviyye, Evzâ’iyye ve Münziriyye’yi de Ashâbu’l-Hadis arasında zikretmiştir.(17) Buradan Makdisî’nin Hanbeliliği fıkhî veya kelamî bir mezhep değil; Ehl-i Hadis arasındaki bir ha- dis mezhebi olarak addettiği anlaşılmaktadır.
---
17 Makdîsî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed, Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm, E.
J. Brill, Leiden, 1906, s. 37.
📎 Hanefi âlim Ebû Zeyd ed-Debûsî’nin (ö. 430/1039) fakihlerin ihtilafa düştüğü meselelerle ilgili kaleme aldığı Te’sîsü’n-Nazar adlı eseri sekiz bölüme ayrılmıştır. Eserin ilk beş bölümünde, Ebû Hanife ile diğer Hanefi âlimler veya Hanefi âlimlerin kendi aralarındaki ihtilaflarından söz edilmektedir. Son üç bölümde ise Hanefi âlimler ile İmam Malik, İbn Ebî Leylâ ve İmam Şafii arasındaki ihtilaflardan söz edilmiştir. Ancak eserde Ahmed b. Hanbel veya Hanbeli âlimlerin herhangi birinden söz edilmemiştir.(19)
---
19 Ebû Zeyd ed-Debûsî, Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa, Te’sîsü’n-Nazar, thk.: Mus- tafa Muhammed ed-Dımaşkî, Dâru İbn Zeydûn, Beyrut, t.y., s. 1-178.
---
19 Ebû Zeyd ed-Debûsî, Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa, Te’sîsü’n-Nazar, thk.: Mus- tafa Muhammed ed-Dımaşkî, Dâru İbn Zeydûn, Beyrut, t.y., s. 1-178.
Hanbel, listede yine yok
📎 Mezhep imamlarının fazileti ile ilgili kaleme aldığı el-İntikâ’ fî Fedâili’s- Selaseti’l-Eimmeti’l-Fukahâ adlı eserinde Maliki âlim İbn Abdilberr en-Nemerî (ö. 463/1071) İmam Malik, Ebû Hanife ve İmam Şafii’nin ismini vermiş, o dönemde Ahmed b. Hanbel’e nisbet edilen bir mezhep olmasına rağmen onu kurucu imamlar arasında zikretmemiştir. Ahmed b. Hanbel’in ismine İmam Şafii’nin ashabı arasında yer veren İbn Abdilberr, onun hadis alanında önder, Ehl-i Hadis mezhebinin imamı olduğunu ve bazı fıkhî meseleler hakkında ter- cihlerinin (ihtiyâr) bulunduğunu söylemiştir. (20)
---
20 İbn Abdilberr, el-İntikâ’, s. 107.
📎 Mezhep imamlarının fazileti ile ilgili kaleme aldığı el-İntikâ’ fî Fedâili’s- Selaseti’l-Eimmeti’l-Fukahâ adlı eserinde Maliki âlim İbn Abdilberr en-Nemerî (ö. 463/1071) İmam Malik, Ebû Hanife ve İmam Şafii’nin ismini vermiş, o dönemde Ahmed b. Hanbel’e nisbet edilen bir mezhep olmasına rağmen onu kurucu imamlar arasında zikretmemiştir. Ahmed b. Hanbel’in ismine İmam Şafii’nin ashabı arasında yer veren İbn Abdilberr, onun hadis alanında önder, Ehl-i Hadis mezhebinin imamı olduğunu ve bazı fıkhî meseleler hakkında ter- cihlerinin (ihtiyâr) bulunduğunu söylemiştir. (20)
---
20 İbn Abdilberr, el-İntikâ’, s. 107.
"Dört mezhebin icmaı" diye bir şey yok ve hiç olmadı. Çünkü Hanbeli mezhebi hiç yoktu, olmadı.
📎 Alâüddîn es-Semerkandî’nin Hanefi mezhebi ile ilgili kaleme aldığı ve genel itibariyle Ebu’l-Hüseyin el-Kudûrî’nin Muhtasar’ında eksik bulduğu konulara yer verdiği(22) Tuhfetu’l-Fukahâ isimli Hanefi fıkıh kitabında da İmam Malik ve İmam Şafii’nin görüşlerine yer verilmesine rağmen Ahmed b. Hanbel’in hiçbir görüşüne yer verilmemiştir. Bir diğer Hanefi âlim olan Kadı Numan b. Muhammed’in (ö. 351/659) İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib adlı eserinde de icma konusu ele alınırken, icmanın Malik, Ebû Hanife, Şafii ve Evzâ’î’nin görüşleri veya onların görüşlerini destekleyen kimselerle oluşabileceği belirtilmiştir.(23)
___
22 Semerkandî, Alâüddîn, Tuhfetu’l-Fukahâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1405/1984, I, s. 5-6.
23 Numan b. Muhammed,el-Kâdî, İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib, thk.: Mustafa Ğâlib, Dâru’l-En- dülüs, Beyrut 1983, s. 127.
📎 Alâüddîn es-Semerkandî’nin Hanefi mezhebi ile ilgili kaleme aldığı ve genel itibariyle Ebu’l-Hüseyin el-Kudûrî’nin Muhtasar’ında eksik bulduğu konulara yer verdiği(22) Tuhfetu’l-Fukahâ isimli Hanefi fıkıh kitabında da İmam Malik ve İmam Şafii’nin görüşlerine yer verilmesine rağmen Ahmed b. Hanbel’in hiçbir görüşüne yer verilmemiştir. Bir diğer Hanefi âlim olan Kadı Numan b. Muhammed’in (ö. 351/659) İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib adlı eserinde de icma konusu ele alınırken, icmanın Malik, Ebû Hanife, Şafii ve Evzâ’î’nin görüşleri veya onların görüşlerini destekleyen kimselerle oluşabileceği belirtilmiştir.(23)
___
22 Semerkandî, Alâüddîn, Tuhfetu’l-Fukahâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1405/1984, I, s. 5-6.
23 Numan b. Muhammed,el-Kâdî, İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib, thk.: Mustafa Ğâlib, Dâru’l-En- dülüs, Beyrut 1983, s. 127.
Küçük ve önemsiz
📎 Brockelmann, Geschichte der Arabischen Literatur adlı eserinde Hanefilik, Şafiilik ve Malikilik olmak üzere sadece üç Sünni fıkıh mezhebine değinmiş, Hanbeli mezhebini ise önemsiz mezhepler arasında zikretmiştir. (24)
___
24 Brockelmann, Carl, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî (GAL), (çev.: Abdulhalim en-Neccâr), Dâru’l- Me’ârif, Kahire, t.y., III, 235-314.
📎 Brockelmann, Geschichte der Arabischen Literatur adlı eserinde Hanefilik, Şafiilik ve Malikilik olmak üzere sadece üç Sünni fıkıh mezhebine değinmiş, Hanbeli mezhebini ise önemsiz mezhepler arasında zikretmiştir. (24)
___
24 Brockelmann, Carl, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî (GAL), (çev.: Abdulhalim en-Neccâr), Dâru’l- Me’ârif, Kahire, t.y., III, 235-314.
"Muhaddis olarak anılmayı tercih etmiştir."
📎 (...) Bunların başında Ahmed b. Hanbel’in daha çok hadis ile meşgul olması ve hadis öğrenmek amacıyla birçok rihleye katılması gelmektedir. Nitekim o da bir fakih olarak değil; muhaddis olarak anılmayı tercih etmiştir.(25) Onun Hadis ile ilgili müstakil bir eseri olmasına rağmen fıkıhla ilgili herhangi bir eserinin olmayışı da onun muhaddis olarak algılanmasına yol açan diğer bir husustur.(26)
Ayrıca onun reye karşı çıkması, kendisi dâhil olmak üzere hiç kimsenin fıkhî görüşünün yazılmasını tasvip etmemesi, genel itibariyle fetva vermeye sıcak bakmaması(27), fetva vermek durumunda kaldığı zamanlarda da mümkün oldukça sahabe ve tabiinin görüşlerine göre hareket etmesi(28) bunların yazılmaması yönünde telkinlerde bulunması da onun fakihler arasında sayılmamasına neden olmuştur(29)
___
26 Goldziher, “Ahmed b. Muhammed b. Hanbel”, I, 171; Hallaq, “Early Ijtihâd and the Later Construction of Authority”, s. 333; Sa’dî Ebû Ceyb, Ahmed b. Hanbel, s. 323; Vi- kor, Between God and The Sultan, s. 101-102; Türkî, Abdullah b. Abdilmuhsin, Usûlu Mezhebi’l-İmâm Ahmed Dirâsetün Usûliyyetün Mukarenetün, Müessesetü’r-Risâle, y.y., 1410/1990, s. 86.
27 Ebû Zehra, İbn Hanbel, s. 194-195; Melchert, The Formation, s. 141; Koca, “Hanbeli Mezhebi”, XV, 526.
28 Ebû Zehra, İbn Hanbel, s. 198.
📎 (...) Bunların başında Ahmed b. Hanbel’in daha çok hadis ile meşgul olması ve hadis öğrenmek amacıyla birçok rihleye katılması gelmektedir. Nitekim o da bir fakih olarak değil; muhaddis olarak anılmayı tercih etmiştir.(25) Onun Hadis ile ilgili müstakil bir eseri olmasına rağmen fıkıhla ilgili herhangi bir eserinin olmayışı da onun muhaddis olarak algılanmasına yol açan diğer bir husustur.(26)
Ayrıca onun reye karşı çıkması, kendisi dâhil olmak üzere hiç kimsenin fıkhî görüşünün yazılmasını tasvip etmemesi, genel itibariyle fetva vermeye sıcak bakmaması(27), fetva vermek durumunda kaldığı zamanlarda da mümkün oldukça sahabe ve tabiinin görüşlerine göre hareket etmesi(28) bunların yazılmaması yönünde telkinlerde bulunması da onun fakihler arasında sayılmamasına neden olmuştur(29)
___
26 Goldziher, “Ahmed b. Muhammed b. Hanbel”, I, 171; Hallaq, “Early Ijtihâd and the Later Construction of Authority”, s. 333; Sa’dî Ebû Ceyb, Ahmed b. Hanbel, s. 323; Vi- kor, Between God and The Sultan, s. 101-102; Türkî, Abdullah b. Abdilmuhsin, Usûlu Mezhebi’l-İmâm Ahmed Dirâsetün Usûliyyetün Mukarenetün, Müessesetü’r-Risâle, y.y., 1410/1990, s. 86.
27 Ebû Zehra, İbn Hanbel, s. 194-195; Melchert, The Formation, s. 141; Koca, “Hanbeli Mezhebi”, XV, 526.
28 Ebû Zehra, İbn Hanbel, s. 198.
Sinsi kararlar...
Sözlerinin yazılmasını istemedi. Sözleri yazılsaydı, hileleri, birbirine zıt konuşmaları ve rivayetleri yani yalancının ve fesatçının teki olduğu kısa sürede meydana çıkacaktı.
📎 Ahmed b. Hüseyin b. Hassân, bir kişinin Ahmed b. Hanbel’e “senin mesaillerini yazmak istiyorum. Çünkü onları unutmaktan korkuyorum” demesi üzerine, Ahmed b. Hanbel’in, “onları yazma, çünkü ben görüşlerimin yazılmasından hoşlanmıyorum” şeklinde cevap verdiğini rivayet etmiştir. Yine İbn Hassan’dan gelen bir rivayette Ahmed b. Hanbel, bir kişinin kendisinden birşeyler yazdığını hissettiğinde, “benim görüşlerimi yazma, çünkü olur ki şimdi bir mesele söylerim de yarın ondan vazgeçerim” demiştir.(30) Ahmed b. Hanbel’in talebesi ve aynı zamanda Hanbeli mezhebinin önde gelen sima- larından biri olan Ebû Bekir el-Esrem (ö. 261/874-75), Ahmed b. Hanbel’i tanımadan önce fıkıh ve ihtilafla ilgili birçok meseleyi hıfzettiğini, onu tanıdıktan sonra bunların tamamını terk ettiğini belirtmiştir.(31)
____
30 İbni Ebî Ya’lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, I, 80.
31 İbni Ebî Ya’lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, I, 173-174.
Sözlerinin yazılmasını istemedi. Sözleri yazılsaydı, hileleri, birbirine zıt konuşmaları ve rivayetleri yani yalancının ve fesatçının teki olduğu kısa sürede meydana çıkacaktı.
📎 Ahmed b. Hüseyin b. Hassân, bir kişinin Ahmed b. Hanbel’e “senin mesaillerini yazmak istiyorum. Çünkü onları unutmaktan korkuyorum” demesi üzerine, Ahmed b. Hanbel’in, “onları yazma, çünkü ben görüşlerimin yazılmasından hoşlanmıyorum” şeklinde cevap verdiğini rivayet etmiştir. Yine İbn Hassan’dan gelen bir rivayette Ahmed b. Hanbel, bir kişinin kendisinden birşeyler yazdığını hissettiğinde, “benim görüşlerimi yazma, çünkü olur ki şimdi bir mesele söylerim de yarın ondan vazgeçerim” demiştir.(30) Ahmed b. Hanbel’in talebesi ve aynı zamanda Hanbeli mezhebinin önde gelen sima- larından biri olan Ebû Bekir el-Esrem (ö. 261/874-75), Ahmed b. Hanbel’i tanımadan önce fıkıh ve ihtilafla ilgili birçok meseleyi hıfzettiğini, onu tanıdıktan sonra bunların tamamını terk ettiğini belirtmiştir.(31)
____
30 İbni Ebî Ya’lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, I, 80.
31 İbni Ebî Ya’lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, I, 173-174.
Hanbeli mezhebi/akımı, ehl-i sünnet değildi. Dalalet fırkasıydı.
Sadece hadis, sadece hadis, sonra tez yoldan sapıt...
📎 Ahmed b. Hanbel, kendi goruslerinin yazılmasını hos karsılamadıgı gibi kitap tasnifine de karsı cıkmıstır. Ibn Kayyim el-Cevziyye (o. 751/1253), Ahmed b. Hanbel’in, goruslerinin yazılmasından ve kitap tasnifinden hoslanmadıgını; sadece hadislerle ilgilenilmesini istedigini, bunun uzerinde ıs- rarla durdugunu belirtmistir.(32) Nitekim Ahmed b. Hanbel, Imam Safii’nin kitaplarının bile yazılmasını hos karsılamamıs, er-Risale’nin yazılmasını ya- saklamıstır.(33) Yine “Sufyan’ın Cami’si mi yoksa Malik’in Muvatta’sı mı daha hosuna gidiyor” seklindeki bir soruya Ahmed b. Hanbel, “ne o, ne de oteki, sen esere (hadise) sarıl” demistir.(34) Buradan da anlasıldıgına gore Ahmed b. Hanbel, ilmi hadis ile sınırlamıs, bunun dısındaki her turlu rey ve akli istidlale karsı cıkmıstır. Hatta er-Risale ve Muvatta orneklerinde oldugu sekilde hadis rivayetleriyle muellifin goruslerinin bir arada bulundugu eserleri dahi bidat saymıs, bunları kabul etmemistir.(35) Cunku ona gore rey, din dısı bir bilgi kaynagıdır ve hicbir rey yazılmamalıdır,(36) yazılmaya deger olan yegane bilgi, hadis rivayetleridir.(37)
____
32 Ibn Kayyim el-Cevziyye, Ebu Abdillah Semsuddin Muhammed, I’lamu’l-Muvakki’in an Rabbi’l-Alemin, thk.: Taha Abdurrauf Sa’d, Daru’l-Cil, Beyrut, 1973, I, 28.
33 Ibni Ebi Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, I, 139.
34 Ibni Ebi Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, II, 79.
35 Ibn Receb, Zeynuddin Abdurrahman b. Ahmed, SerhuIleli’t-Tirmizi, thk.: HemmamAb- durrahim Sa’id, Mektebetu’l-Menar, Urdun, 1407/1987, I, 345.
36 Ibni Ebi Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, II, 223.
37 Ozpınar, Omer, Hadis Edebiyatının Olusumu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2005, s.
235.
Sadece hadis, sadece hadis, sonra tez yoldan sapıt...
📎 Ahmed b. Hanbel, kendi goruslerinin yazılmasını hos karsılamadıgı gibi kitap tasnifine de karsı cıkmıstır. Ibn Kayyim el-Cevziyye (o. 751/1253), Ahmed b. Hanbel’in, goruslerinin yazılmasından ve kitap tasnifinden hoslanmadıgını; sadece hadislerle ilgilenilmesini istedigini, bunun uzerinde ıs- rarla durdugunu belirtmistir.(32) Nitekim Ahmed b. Hanbel, Imam Safii’nin kitaplarının bile yazılmasını hos karsılamamıs, er-Risale’nin yazılmasını ya- saklamıstır.(33) Yine “Sufyan’ın Cami’si mi yoksa Malik’in Muvatta’sı mı daha hosuna gidiyor” seklindeki bir soruya Ahmed b. Hanbel, “ne o, ne de oteki, sen esere (hadise) sarıl” demistir.(34) Buradan da anlasıldıgına gore Ahmed b. Hanbel, ilmi hadis ile sınırlamıs, bunun dısındaki her turlu rey ve akli istidlale karsı cıkmıstır. Hatta er-Risale ve Muvatta orneklerinde oldugu sekilde hadis rivayetleriyle muellifin goruslerinin bir arada bulundugu eserleri dahi bidat saymıs, bunları kabul etmemistir.(35) Cunku ona gore rey, din dısı bir bilgi kaynagıdır ve hicbir rey yazılmamalıdır,(36) yazılmaya deger olan yegane bilgi, hadis rivayetleridir.(37)
____
32 Ibn Kayyim el-Cevziyye, Ebu Abdillah Semsuddin Muhammed, I’lamu’l-Muvakki’in an Rabbi’l-Alemin, thk.: Taha Abdurrauf Sa’d, Daru’l-Cil, Beyrut, 1973, I, 28.
33 Ibni Ebi Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, I, 139.
34 Ibni Ebi Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, II, 79.
35 Ibn Receb, Zeynuddin Abdurrahman b. Ahmed, SerhuIleli’t-Tirmizi, thk.: HemmamAb- durrahim Sa’id, Mektebetu’l-Menar, Urdun, 1407/1987, I, 345.
36 Ibni Ebi Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, II, 223.
37 Ozpınar, Omer, Hadis Edebiyatının Olusumu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2005, s.
235.
(...) Nitekim Yahya b. Ma’in de, Mihne’den once Yahya b. Said el-Kattan’ın (o. 198/813) Kufelilerin mezhe- bine gore(62) Veki‘ b. el-Cerrah’ın (o. 197/812) Ebu Hanife’nin (o. 150/767) mezhebine gore(63) Ahmed b. Hanbel’in de Malik veya Safii’nin reyiyle fetva verdigine dair bir rivayet aktarmaktadır(64) Bu tesbitler Mihne’den once genelde Ehl-i Hadis’in, ozelde de Ahmed b. Hanbel’in kendine has bir fıkhının olmadıgını ortaya koymaktadır. Ahmed b. Hanbel’in, Mihne sırasında, kelami bir mesele olan halku’l-Kur’an karsısındaki kararlı tutumu ona sohret kazandırmıs, bunun yanı sıra onun fakih olarak da unlenmesine, olumunden sonra talebelerinin tesis ettigi Hanbeli mezhebinin Islam dusunce tarihinde yerini almasına vesile olmustur.(65)
___
62 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 132.
63 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 136.
64 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 706.
65 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 127-128; Macdonald, Development of Muslim Theology, s. 127- 128; Makdisi, George, Orta Cag’da Yuksek Ogretim Islam Dunyası ve Hristiyan Batı, (cev.: A. Hakan Cavusoglu, H. Tuncay Basoglu), Gelenek Yayınları, Istanbul 2004, s. 46; a.mlf., Islam’ın Klasik Cagında Din Hukuk Egitim, s. 340
___
62 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 132.
63 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 136.
64 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 706.
65 Ibn Abdilberr, el-Intika’, s. 127-128; Macdonald, Development of Muslim Theology, s. 127- 128; Makdisi, George, Orta Cag’da Yuksek Ogretim Islam Dunyası ve Hristiyan Batı, (cev.: A. Hakan Cavusoglu, H. Tuncay Basoglu), Gelenek Yayınları, Istanbul 2004, s. 46; a.mlf., Islam’ın Klasik Cagında Din Hukuk Egitim, s. 340