Akademi Dergisi
2.15K subscribers
60.5K photos
25.6K videos
370 files
7.57K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Akademi Dergisi
İki büyük boş arazi arasında bir asfalt ya da beton yoldayım... Karşımda Recep Tayyip Erdoğan var. Onunla yol ortasında atışıyorum. Sözlü tartışmalar sırasında birkaç adım ileri geri gidiyorum ve bir anda üzerimdeki silahı çekip ona dört el sıkıyorum. Yakın…
Evet, bu rüya gerçekleşiyor diyebiliriz. Bunun haricinde yazdığım birkaç rüya zaten gerçekleşti. Mesela Bahçeli'nin karşımızda duramayışı, perişan hali ve Tayyip'le yolunun ayrılması... Buna işaret eden rüyayı yazmıştım.

#RüyaTabirleri
Forwarded from Akademi Dergisi
Yavuz gibi diyorum: Bu dünya iki sultana dar.

Ben sadece sizi devirmek ve Türkiye'yi kurtarmak için mücadele etmiyorum. Sizi kullananların dünyaya yayılmış ağını bir an önce parçalamak için mücadele ediyorum. İster inanın, ister inanmayın. Sizleri değil, sizleri oynatan konseylerin mensuplarını bile çapımın adamları olarak görmüyorum. Bütün dünyaya hakim olmuş bir İslami idare tesis edilecek, onun temel kolonlarını, çok sağlam surette dikiyorum. Bunun için de sizin sisteminizin temel kolonlarını yıkıyorum.
Forwarded from Akademi Dergisi
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
"İçimde hiç sönmeyen bir fetih sevdası var."
20 yıl önce, enteresan bir gece...

Bundan tam 20 yıl öncesiydi, cemaatimize ait bir müessesemizde üniversite talebesi olarak kalıyordum.

Çok gayretliydim. Durmadan, dinlenmeden, uyumadan okuyor, öğreniyor ve öğrendiklerimle amel etmeye çalışıyordum. Sabah namazlarından sonra bile talebe arkadaşlar istirahata çekiliyor ama ben uyumayıp kitaplar okuyordum. İlim, hikmet öğrenmek gayretiyle adeta kendimden geçiyordum. Bu halim etrafımda da çok dikkat çekiyor ve hiç istemediğim halde parmakla gösteriliyordum. Bizim yolumuzda kişiye "deli" denmezse, o yarımdır, hamdır, hala olmamıştır. Kemale ermemiştir. Bana o zamanlardan "Deli mi bu?" derlerdi.
Öyle bir zamanda, bir akşam vakti, cemaatle akşam namazı kılındıktan sonra, kurstaki dershanemize geçtik. Arkadaşlar okul derslerine çalışıyorlardı. Ben yine elime güzel bir ilmi eser almış, içine dalmış ve durmadan kulaçlar atıyordum. Ne olmuş, nasıl olmuş anlamadım, herkes çıkmış gitmiş, cemaatle yatsıyı kılmışlar ben orada masanın üzerinde uyuyakalmışım. Sonradan öğrendim ki talebe arkadaşlar beni uyandırmışlar ama "Tamam" dedikten sonra yine yorgunluktan ve uykusuzluktan uyuyakalmışım.
Çok enteresan üç rüyayı art arda görerek uyandım. Saat gecenin ikisi olmuştu. Etrafıma bir bakındım, yatağımda değil, dershanedeyim ve şaşırdım. Saate baktım, daha da şaşırdım. Gördüğüm rüyalar zihnimde film izler gibi dönmeye başladı ve en çok da onlara şaşırdım.

Peşpeşe gördüğüm rüyalardan birinde, mahallemizin ana caddesindeki bir dükkanın önündeydim. Dükkan ne dükkanıydı, neye kullanılıyordu, gösterilmedi. O dükkanın önünde çok büyük hadiseler yaşanacağı içime doğduruluyordu, rüyada bunu kesin şekilde biliyordum ve "Burası mı, burada mı yaşanacak" dercesine dükkana ve etrafına bakıyordum. Tam o sırada bir genç kızı arkasından/sırtından görüyordum. Açık kumral ve uzun saçlı, tesettürsüz bir kızdı. Fazlası ile neşeli ve kendine fazlasıyla güvenen hatta kendini beğenmiş halleri vardı.
O genç kız bir anda dükkanın önünde görünüyor, şımarık davranışlar sergiliyor, sonra yürüyerek geçip gidiyordu. Sonra ben o dükkanın önündeki kaldırımda, yüzüm caddeye dönük olarak, namazdaki son oturuştaki gibi dizlerimin üzerinde oturuyordum. Cadde boş, kaldırım boş, hava puslu/karanlık... Büyük belaları, büyük imtihanları işaret eden rüyalardaki gibi bir pus, bir karanlık...

Bir anda görüyordum ki aslında o kaldırımda tek değilim. Ben dahil beş kişi, orada dizlerimizin üzerinde yanyana tek sıra halinde oturuyorduk. Merkezde kalan kişi üstazımız Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri... Sağında iki kişi, solunda iki kişi var. Sağından ikinci kişi benim. Üstazımız dönüp bana baktığında ve göz göze geldiğimizde içimde bir ses yankılanıyor. Sanki kulak olmadan da duymak gibi bir şey ve şu deniyor: Sen bu küfrün, bu karanlık devrin içinde sağdan ikinci sıradasın.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Aynı gece gördüğüm ikinci rüyada ise büyük bir mücadelenin/cihadın içinde olduğumu görüyorum.

Önceleri bir başımayım, yanımda, etrafımda kimse yok. Dinimizin, devletimizin, milletimizin düşmanlarını bir başıma bir köşeye sıkıştırıyorum. Çok kalabalıklar ama öyle bir mücadele ediyor, baskı kuruyor ve korkutuyorum ki sıkıştırdığım yerden çıkamıyorlar. Onları öylece bir süre tutuyorum. Tutarken benim tarafımda/safımda olan kalabalığı görüyorum. Bu sırada düşmanların/hainlerin/münafıkların bazılarının elleri ile bizim safa bir şeyler atıp durduklarını görüyorum. Dikkat ediyorum ki fırın ekmeklerinin köşelerini bizim safa atıp duruyorlar. Daha da dikkat edince görüyorum ki o ekmek parçaları hep altından...

Sonra bir an geliyor, benimle birlikte olan kalabalık hareketleniyor, arkamdan geliyorlar ve silahlarını çektiklerini görüyorum. "Artık hazırız." diyorum. Ben de dahil olmak üzere hep beraber şu ilahiyi (Çağırayım ey dost) büyük bir vecd haliyle söyleyerek köşeye sıkıştırdığım düşmanları toplayıp alıyoruz.
Gözyüzünde İsa (a.s.)
Tur dağında Musa (a.s.)
Elindeki asa

?
Akademi Dergisi
Hala feryat ediyor. "Kod 512" ölümden beter halde... Şeytan'a tapan kişilerden oluşan konseyler tarafından yönetilen ve düşman gördükleri çok kişileri bu güne kadar çok ağır büyüler ve emirlerinde olan güçlü cinler ile yok eden Ankebut Ağı'nın, cinler alemindeki…
Bu arada, sizin haberiniz olmamıştır, yine benden duyun.

Kod 512'nin ölmesi çok büyük tesir oluşturdu. 1 milyar 750 milyon nüfusu olan koca kabile, onun öldüğüne önce inanamadı. Sonra acı gerçeği kabullendikleri gibi intikam yeminleri ettiler. Neler neler oldu, ben size anlatmadım.

Kalabalık bir cenaze töreni yaptılar. Haa, hiii, hooo diye diye ve döne döne acayip bir merasim gerçekleştirildi. Sonra 512'nin leşi yakıldı. Onlarda usuldür cenazeyi yakmak.

Sonra kabilenin en seçme cinlerinden gruplar oluşturduldu, bir o grup, bir bu grup derken, saldırıp durdular. An itibari ile hepsi mevta... 512'nin peşinden bine yakın seçkin ve kendine güvenen cin daha ölmüş oldu.

Bu gerçeklerin haberini alan o Sanhedrin hahamlarının yüzlerini bir görmeliydiniz.
Akademi Dergisi
Öldü, o da az önce öldü... İblis'e en yakın adamlardan biri olan, cinler aleminin en namlılarından biri olan, gayr-i müslim cinler arasında en bilge kişilerden biri olan, "Gel sen de Müslüman ol, kurtulanlardan ol" dediğimde "Ben Müslüman olsam, peşimden…
Çok güçlü bir hasımdı, çok sıradışı bilgi ve tecrübe sahibiydi ve beş bin yüz on iki (5112) yaşındaydı.

Hadis-i şerifte mealen "Her insanın cinlerden bir arkadaşı vardır. Bu, kafirdir. Ona vesvese verir." buyruldu. "Sizin de var mı ey Allah'ın Rasulü?" denildiğinde "Evet, benim de var ama benim şeytanım iman etti, Müslüman oldu" buyruldu.

Kod 512 benim şeytanımdı. Şu baş şeytan var ya hani İblis dediğimiz, o bu 512'yi daha ben anne karnında iken bana musallat etmiş. Beni durdurmakla görevlendirmiş. Bir gün çok büyük hizmetlere vesile edileceğimi, büyüklerimiz tarafından çok büyük hizmetlerde kullanılacağımı biliyormuş o İblis... Buna mani olmak için merhume anneme de 512'yi musallat etmiş. Hayatını acılarla doldurmuşlar. Benim hayatımı da acılarla, akıl almazlarla doldurdular. Sırf ben bu günlere gelmeyeyim ve şu vesile olduğum güzelliklere/hizmetlere/cihada vesile olmayayım diye...

Ben, hayatımızda böyle sıradışı, az bilinir/duyulur dengeler/gerçekler olduğunu bir buçuk sene önce öğrendim. Hazret-i peygamberin soyundan geldiğimizi de... Soyumdan pek çok kişinin hayatlarının insan ve cin şeytanları tarafından mahvedildiğini de... Benim hayat hikayem de çok acı bir hayat hikayesi... Anlatmaya başladığımda, on dakika geçmeden psikolojisi sarsılanlar var. On günlerce kendine gelemeyenler... Firavun'un sarayında yetişen Musa (a.s.)'nın hayatı gibi... Kuyulara, zindanlara atılan Yusuf (a.s.)'un hayatı gibi...

Neticede, benim dünyaya gelmeme, Müslümanlık üzere yaşamama, şu yolumu/üstazımı bulmama, gayret edip mesafe almama ve dünya üzerinde kurulmuş şu şeytani çarka darbeler vurmama mani olamadılar. Bunları yapabilmek için en çok güvendikleri kişilerden biri olan 512 de kısa süre önce öldü ve kendine güvenen o hahamlardan bazıları da öldüler...

Bundan sonrasında neler yapacağıma dair bazı şeyler de hem bana, hem onlara, Ankebut'u en tepeden yöneten bazı isimlere malum... Tayyip'i asacağım, bu mevzudan bile sayılmayacak, daha sonrasında neler yaptığımı gördüklerinde... Ankebut Ağı'nı dünya genelinde dağıtıp yok edeceğim.
Trump, Ali Koç'u kastederek "Her şeyi mahvetti, anlaşılan laf dinlemeyecek. Daha fazla başımıza bela olmadan ondan kurtulalım" diyerek Ali'nin idam fermanını imzaladı. Darısı Tayyip'in başına...
"Hey, ne oluyor, kendinize gelin"

Gün içerisinde değişik saatlarde Rusya, Çin, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, bazı Türk cumhuriyetleri ve daha başka ülkeler Türkiye ile diplomatik temas kurdular. Devlet gücümüzü İsrail ve Amerika adına elinde tutan AKPKK'ye, diplomatik nezaket kurallarının dışına çıkmadan "Hey, ne oluyor, kendinize gelin" dediler.

Öncelikle Türkiye ile aralarındaki ticari ilişkilerin bir anda büyük darbeler alacağını, devamında her türlü münasebetin gözden geçirileceğini "tam ayarında" ifade ettiler.

"Şöyle şöyle iddialar duyuyoruz. Türkiye'de bir iç karışıklık ve kaos ortamının olması bizi rahatsız eder. Ticari ilişkilerimize darbe vurur. Biz bu türlü sıkıntıların yaşanmasını istemeyiz, siz iddiaların gerçeğe dönüşmemesi ve kaos ortamı oluşmaması için elinizden geleni yapın" tarzında, aba altından sopa gösteren cümlelerdi bunlar...
Bizim çok güçlü bir ittifakımız var. İttifakımızın bazı üyeleri ile daha önce yaşanan büyük sorunlar da an itibari ile çözülmüş durumda. Benim içeride olduğum onbuçuk ay boyunca neler neler oldu. Daha anlatmaya fırsat bulamadım. Müttefiklerimiz, her zaman yanımızda olmaya devam edecekler.
Oğul
"Bağrındaki kurşunlarla çık peygamber katına, o mübarek avcun içine birer birer say oğul!"
"AKP milletvekilleri arasında Türkiye’nin uçuruma gittiğini görenler var"

AKPKK'den istifa eden DEVA Partisi İstanbul Milletvekili ve gizli Yahudi Mustafa Yeneroğlu, görevdeki bir bakanın kendisine FETÖ ile ilgili "Benim ömrüm burada geçti" dediğini anlatarak, "'Hayatım orada geçti' diyen biri gayet rahat bakan olabiliyor. Ama sadece sohbetlerine katılmış insanlar terör örgütü üyeliğinden doğduklarına pişman edilebiliyorlar" dedi. Yeneroğlu ayrıca AKP'de birçok vekilin Türkiye'nin uçuruma gittiğini düşündüğünü söyledi.

DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, AKP milletvekilleri arasında Türkiye’nin uçuruma gittiğini görenler olduğunu, ayrılanların hain ilan edileceklerini düşündüğünü söyledi. Yeneroğlu, bir kabine üyesinin FETÖ konusunda “Ömrüm bunların içinde geçti” dediğini anlattı.
"Gidişatın uçuruma doğru olduğunu görüyorlar."

Karar TV’de konuşan Yeneroğlu, “Mağduriyetler, hukuksuzluk vs. konularında AK Partili vekiller neden duyarsız” sorusuna ise şu karşılığı verdi:
- AK Parti’dekiler ayrılanların başına neler geldiğini görüyor. AK Parti’den ayrılınca hain ilan edileceklerini biliyorlar. FETÖ’cü olarak köşeye sıkıştırılabileceklerini, geçmişten bir şey çıkarılarak her türlü baskıyı göreceklerini biliyorlar. Dolayısıyla korkuyorlar. 18 yıllık iktidar beraberinde herkesi yozlaştırdı. Sadece sonuçta gücün kendisi o güçten menfaatlenen herkesi yozlaştırabiliyor. İktidar menfaatlerinden yararlanırken, bu haksızlıkları dile getirip ayrıldığı zaman çevresini de karşısına da alacak. İl, ilçe teşkilatını ikna etmesi gerekecek. İnsanlar ‘vuruyoruz, kaçıyoruz, uçuyoruz’ söylemi ile gerçeklerle alakası olmayan bir dünyada senaryolarla besleniyorlar. Bu ortam içerisinde insanlar gittikçe daha duygusal oluyor. Aslında oturup konuştuğunuz zaman akl-ı selim düşünüyorlar. Türkiye’nin nereye gittiğini, gidişatın uçuruma doğru olduğunu görüyorlar. Bakanlık yapmış, milletvekilliği yapan birçok arkadaşımından ben bunu duyuyorum. Ciddi manada endişeliler.
‘700 BİN TERÖR ÖRGÜT ÜYESİ OLABİLİR Mİ?’

Yeneroğlu, 15 Temmuz sonrası en az 700 bin kişinin FETÖ mensubiyeti iddiasıyla terör soruşturması geçirdiğini söyleyerek, “Bu bile bir facia. Bir ülkede bu kadar mensubu bulunan bir örgüt varsa o ülke batmış demektir. Bir terör örgütünün yüz binlerce mensubu olmaz. Bir örnek vereceğim. Kişi astsubay, abisi, kız kardeşi bu örgütün içinde olduğu gerekçesiyle ihraç ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama bu durumda olan bakan ve büyükelçi arkadaşlarımız var. Haksızlık karşısında benim başıma bir şey gelmesin diye susuyorlarsa haksızlığa destek veriyorlar demektir” diye konuştu.