Son çare olarak böyle bir yol buldular

Ruhani ve Hamaney, Haşmetullah Felahatpişe'ye ve birkaç kişiye daha "Çıkın, konuşun" dedi.

İran için işler çok kötü hale geldi. Herkes İran'ın ne kadar güçsüz ve korkak olduğunu gördü. Ruhani'nin çok liyakatsiz, vasıfsız olduğunu da gördü. İran'ın yalnız kaldığını da gördü. ABD'nin, yeni oluşturduğumuz bu dengeler içinde İran'a kesinlikle harp açacağını da gördü. Ne yazıyorsam, İranlılar kelime kelime okuyup üzerinde değerlendirmeler yapıyorlar. Bu savaşın İran için bir felaket hatta belki de bir yok oluş olacağını kesinlikle kabullendiler.

"Ruhani bir ileri bir geri vitese takıyor. Çok sık olarak aynı resmi açıklamalar yapılıyor" dediğime de takıldılar. Ve son çare olarak böyle bir yol buldular. Sanki İran'da akl-ı selim sahibi birileri çıkmış da "Bırakın bu yönetici kadroyu. Bunlar İran'ı harbe sokamazlar. İran hiçbir şekilde ABD ile savaşa girmeyecek" dedirtiyorlar. Haşmetullah'a ve benzerlerine bu şekilde çıkışlar yapması talimatı verenler Ruhani ile Hamaney... İyice komik hallere düştüler ama bu oyunlar da İran'ı kurtaramaz. İran hak ettiği sonu görecek.

Şair burada "Kibir, hilecilik, yalancılık, oyun kurmak falan gerçekten kötü şeylermiş. Kuyu kazdık, kazdığımız kuyuya düştük. Neye uğradığımızı şaşırdık. Açıkça da özür dileyemiyoruz. Siz zaten -Bakın, yarın hemen pişman olursunuz ama biz silersek tam sileriz, geri dönseniz de o tren kaçmış olur- dediniz. Biz de çaresiziz. Gelin bu işi tatlıya bağlayalım" mı demek istemiş?

Trump! Ne yapayım bunları, nasıl karşılık vereyim? Ne yapıyoruz İdlib'i, Güney Azerbaycan'ı? Hemen hamlelerini yap da sen de pişman olma.

Çin'in casus şirketi Huawei'ye bir darbe de Microsoft'tan

Microsoft Huawei’nin Windows dizüstü bilgisayarlarını kendi internet mağazalarından kaldırdı.

The Verge Teknoloji sitesinin haberine göre, Microsoft Huawei’nin Windows dizüstü bilgisayarlarını kendi internet mağazalarından kaldırdı.

Verge, Microsoft’un Huawei diz üstü bilgisayarlarından Windows lisansını kaldırıp kaldırmadığı ile ilgili bir açıklama yapmak yerine sessiz kalmayı tercih ettiğini yazdı.

Kardeş ülke Suriye'de güvenlik birimleri Şam ve Dera kırsallarında sözde İslami terör yuvalarında, bir kısmı Türkiye ve ABD menşeli büyük miktarda silah ve mühimmat ele geçirdi.

İngiliz devi iflasa hazırlanıyor

İngiltere’nin en büyük ikinci çelik üreticisi British Steel’in, iflas sürecini başlatmaya hazırlandığı, şirketin üretim tesislerinde çalışan 5 bin kişinin ve tedarik zincirinde çalışan 20 bin kişinin işini kaybedebileceğini bildirdi.

Yok Trump, yok...
Anlaşıldı, sen hala basit planlar peşindesin ve seninle de yol alınmaz.

Az daha hem Ankebut Ağı'nız dağılıyor ve hem de bu ağdaki devletler batıyordu. Koca koca şirketleriniz batıyordu. CIA'nız alay konusu oldu. Türkiye seçimlerini bile elinize yüzünüze bulaştırdınız. Aramızdaki gizli Hıristiyanlar bile sizi takmaz, size karşı güçlenir oldu. Elinizdeki basın ve medya gücünün haricinde hiçbir sahada bizden iyi halde değilsiniz ve bunu bütün dünya gördü. İrili ufaklı kaç devlet birden kontrolünüzden çıktı ve çıkıyor. İttifakımıza geldiler ve geliyorlar. Aylardır elimden neler çektiniz, neler. Daha dün bile sizin Pompeo, Çinli mevkidaşına itiraf etti, elimizden neler çektiğinizi, sisteminiz çökmek üzere iken nasıl da son anda kurtulduğunuzu ama senin neler konuştuğuna, nasıl değerlendirmeler yaptığına bakıyorum, gülüp geçiyorum. Bu kadar tarihi bir fırsatı çok basit hesaplarla, gerçekten bomboş hesaplarla elinizden kaçırıyorsunuz. Keşke Macron ve Merkel'i dinleseydin. Bir de bakıyorum da kabul edemediğin taleplerimiz, çok küçük, basit talepler. Ne kadar uzlaşmacı olmak istediğimiz, taleplerimizden bile belli.

Hiç sözü uzatacak değilim Trump. Ben yarın akşamı beklerim. Sen de o vakte kadar son kararını verirsin. Ondan sonrasında da Sayın Putin'in size baştan söylediği o şeyi yaparım. Biz, gücümüzün farkındayız. Biz izin vermezsek, siz ne Türkiye içinde ne de Türkiye çevresinde bir halt edemezsiniz. Bu kadar perişan hale getirdiğimiz Çin'in ve İran'ın hakkından bile gelemezsiniz.

Kendi kendilerini vurdular.

ABD'nin Bağdat'taki Büyükelçiliğini ABD vurdu. CIA'nın kontrolündeki terör ağı kullanıldı. Her şey inciğine boncuğuna kadar hesap edildi. Bu, İran'ı köşeye sıkıştırmak için yapılan çok basit mi basit bir oyundu.

İran'daki bu saldırıyı ABD yaptı. Rahip Brunson'ın terör şebekesi kullanıldı. Hedef, İran halkının korkusunun, endişesinin artırılması ve İranlı yöneticilerin iç siyasette sıkıştırılmasıydı.

Yahudi ve Mason olan Üzeyir Garih de Ankebut Ağı'nın mensubuydu. Şeytan'ın Konseyi'nin talimatları ile yol alıyordu.

Son zamanlarında konseyin emirlerine itaat etmiyordu. Ya hiç emirleri takmıyor, gereğini yapmıyor ya da ağırdan alıyor, sorunlar çıkartıyordu.

Üzeyir Garih ve çevresi, mensubu bulundukları "içimizdeki İsrail"in Ankebut Ağı'ndan ve yönetici konseylerden hariç durarak yoluna bakması ve Türkiye'de gerçek kimliklerini gizleyerek sinsice ve ihanetle kurdukları Cumhuriyet/Atatürkçülük sistemi ile yollarına bakması taraftarıydı.

Garih, Ankebut Ağı'na direnebilecek, onların yönetiminden çıkabilecek kadar güçlü olduklarını düşünüyor ve buna göre hamleler yapıyor olsa da konsey onun üzerini hemen çizmedi. Birkaç tekrarla Garih'i ikaz ettiler. Son defasında Garih, konseyin taleplerini ret edip ikazlarını takmaz iken üslubunu da çok sertleştirmişti.

"Biz ne yapmamız gerektiğini biliriz. Sizden talimat alacak değiliz." derecesine kadar getirmişti karşı koyuşunu...

Konsey, Garih'in o tavrını bardağı taşıran damla gördü ve Garih'in üzerini çizdi. En hızlı şekilde ve Garih gibi olanlara/düşünenlere bir gözdağı verir şekilde Garih'in öldürülmesini emir etti. İşi CIA'ya havale etti. Takım elbiseli üç CIA personeli çok sakince, nazikçe bir şekilde Garih'in ofisine gitti.

Bu üç kişi Garih'e bir yakınını kaçırdıklarını, kendisi ile gelmezse onu öldüreceklerini söylediler. Garih de korumalarına beklemelerini söyleyerek, tek başına CIA'cılarla beraber çıktı.

CIA'cılar onu eski bir fabrika gibi bir yere götürdüler. Sorgulama yapmadılar, işkence yapmadılar, bir şey anlatmadılar. İçeri girdikleri gibi üç kurşun sıktılar Garih'e... İkisi kalp bölgesine ve biri karın kısmına... Garih kısa sürede can verdi.

Gözlerini oydular. Diz kapaklarının altına kesikler attılar. Kalbini çıkarttılar. İhanet eden Masonlara yapılan uygulamayı yaptılar.

Cesedini sonradan o mezarlığa attılar. Planlara göre olay yerine kendilerine bağlı olan bir polis ekibi gelecekti ve işi punduna uydurup sorunsuzca cesedi kaldıracaklardı. Garih'i mezarlıkta kimin öldürdüğü tartışılacak, araştırılacak ama bu yönlü tartışmaların sonu gelmeyecek ve yıllara yayılıp dosya kapatılacaktı. Bu, Ankebut Ağı'nın Türkiye dahil dünyanın her yerinde binlerce kere yaptırdığı bir usül. Cesedi attıktan sonra polis ekibini aradılar "İş bizden çıktı, sıra sizde" dediler.

Her şeyi çok çok hızlı ve planlı bir şekilde yaptılar ama beklemedikleri bir şey oldu. Garih yanlısı, Ankebut Ağı karşıtı, içimizdeki İsrail'in mensubu bazı gizli Yahudiler, sinirlendiler. Garih gibi Ankebut Ağı'na karşı olan gizli Yahudiler, Garih'i büyük bir kayıp olarak gördüler. Bu reste, bu gözdağına karşı hamle yapmak istediler. Olay yerine müdahale ettirdiler. Orada oynanacak orta oyununu bozdular. Düzmece raporlar ve ifadeler ile mevzunun kapatılmasını önlediler. "Şu kısım şüpheli, bunun böyle olması sıkıntılı, şu açıdan soruşturulmalı" falan derlerken meydan iyice karıştı.

Planları bozulunca, hemen bir yolunu bulup mevzuyu kapatmak istediler. Artık kendilerine bir katil lazımdı, her şeyi itiraf etmeliydi ki mevzu ancak bu şekilde kapatılabilirdi. Öyle biri de yoktu ve bulmak, ayarlamak zaman isterdi.

Panik hali ile suçu önce mezarlıkta uyuşturucu kullandıkları söylenen iki genç kıza attılar. Kontrollerindeki basın ve medya da hemen destek verdi, onları linç etti. Gruplar sahada çatıştığı için, Garih yanlıları da karşı hamleler yaptı. Kısa süre içinde iki genç kız temize çıktı. Bu defa suçu ayakkabı boyacısı 15 yaşlarında bir gencin üzerine yıkmak istediler ama ona da izin verilmedi. Sonunda biraz zaman aldı ama eroinman bir asker olan Yener Yermez'i ayarladılar. Ona milyonlarca dolar teklif ettiler. Yine de kabul etmiyordu, bir de ailesini yok etmekle tehdit ettiler ve suçu Yener Yermez'e yıktılar.

Ellerindeki basın ve medya da rahat bir nefes aldı ve gece gündüz Yener Yermez'e vurdu. Artık bütün Türkiye'nin tanıdığı ve aradığı Yener Yermez, memleketine otobüsle giderken sözde yakalandı. Bir mahalle karakolunun henüz birkaç senelik başkomiseri bile bu golü yemezdi ama koca devletin üst seviye siyasetçileri, iş adamları, emniyet müdürleri, savcıları, hakimleri, basın ve medya kuruluşları yemiş rolü oynadılar. Çünkü her şey talimatla yapılıyordu ve hepsi Ankebut Ağı'na çalışıyordu.

Üzeyir Garih'in tam da bu anlattığım şekilde öldürüldüğünü bilen çok sayıda insan var. Aile fertleri de gerçekte neler yaşandığını biliyorlar.

Şimdi bile Garih cinayeti ile alakalı gerçek bir soruşturma başlatılsa, bu güne kadar dillendirilen resmi anlatım ilk günde çöker. Çok sayıda resmi evrakta usulsüzlük olduğu birkaç günde ispat edilebilir. Türkiye'yi ve pek çok ülkeyi gizli bir paralel devlet sistemi ile yöneten Ankebut Ağı somut deliller ile ifşa olur. Garih'in çok yakın durduğu Gülen'in ve FETÖ'nün de aslında bu gerçek paralel devletin, Ankebut Ağı'nın bir alt projesi olduğu, İslam'la ve Türklükle bir bağı bulunmadığı, milyonlarca Müslümanın da kandırıldığı somut delillerle gözler önüne çıkar. O gün içimizdeki İsrail Türkiye'de temelden yıkılır ve Ankebut Ağı Türkiye'de hiçbir şey yapamaz. Trump gibiler Türkiye'ye sadece uzaktan bakabilir olur. Bunların sistemlerini yıkıp geçmek çok kolay ve çok da kısa sürecek bir iş.

Sahi, Yener Yermez'e ne oldu?

Öldü mü yoksa tahliye mi oldu ya da hala içeride yatıyor mu?

Bana "Yener Yermez içeride yatmıyor, mezarda yatıyor" dediler de inanmadım. "O kadar da yapamazlar" dedim ama içimde de şüphe olmadı diyemem.

Henüz hiçbir şey bitmedi, bu dosya kapatılamadı.

Suriye'nin resmi haber ajansı SANA, Amazon isimli gemi ile yasadışı şekilde askeri malzeme taşınmasının yanında bir de aynı seferde IŞİD teröristlerinin taşındığının iddia edildiği bir haber yayınladı.

Biz, sahadaki vatanseverler ve ayrıca müttefik olduğumuz çok sayıda ülke, bu işin peşini bırakmıyoruz, bırakmayacağız. O gemide Libya'ya götürülen askeri malzemenin bir kısmının TSK'den çalındığı bilgisi kesinleşti, arazide bu yönde çalışmalar Türkiye içinde ve dışında devam ediyor. Çalışmanın sonrasında bu konuda yargılamalar mutlaka başlayacak. Şu ana kadar soruşturmanın önüne engel olmuş herkes vatana ihanet, uluslar arası savaş ve terör suçları kapsamında yargılanacaklar.