Akademi Dergisi
2.12K subscribers
59.8K photos
25.1K videos
370 files
7.53K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Çalışma alanına gelindiğinde, ihtiyaç duyulan hammadelerin platforma getirilmesini sağlardım.

Mesela şu videodaki gibi işler yapılacaksa... Kumun, mıcırın, inşaat demirinin, çimentonun ve ihtiyaç duyulan diğer şeylerin kocaman gemilerle, toplu halde plaftorma getirilmesini sağlardım.

Bu sayede hem ham maddeler temin edilirken hem de üretilen ürünler yerlerine konurken muazzam bir tasarruf sağlardım. Binlerce kamyonun, on binlerce kere sefer yapmasına gerek kalmazdı. Binlerce kamyona, kamyon şoförüne ihtiyacım kalmazdı. Her safhada maliyetler çok çok büyük oranda düşerdi. Bunca kamyonun, iş makinesinin kullancılarına, yakıtlarına, bakımlarına, tamirlerine, lastiklerine, yedek parçalarına, ustalık kısımlarına, sigortalarına devasa meblağda paralar vermezdim.
Şu helikopter tekniğini geliştirirdim. İki motorlu ve pervaneli halden, mesela sekiz ya da on dört motorlu ve pervaneli hale getirirdim. Çember şeklinde, iç kısmında çelik örgü olan ama tamamen dolu dolu olmayan bir ana gövde yapar, motorları eşit aralıklarla dış çembere yerleştirirdim.
Bütün motorlar/pervaneler tek merkezden komut alırdı. Aracın yatayına ya da dikine hareket etmesi gereken zamanlarda hepsi olması gerektiği gibi hareket ederlerdi.

Aracın pilotu olmazdı. Uzaktan kumandayla kontrol edilirdi. Platformun üzerinden kalkınca, üretilmiş olan devasa taş bloğu ya da köprü ayağını ya da dev gibi bir iş makinesini de kaldırır, az ötedeki sahile ya da az daha içerideki yola ya da belirlenmiş yere bırakır geri dönerdi.

Üretilen ve taşınması güç olan ürünleri de platformda üretilmemiş ama taşınmış olan çok büyük ve ağır ürünleri de kolayca karaya bırakabilirdi.
Söz konusu çember şekilli hava aracını yaparken, dış çemberin alt kısımlarına, belirli aralıklarla ve büyük büyük ve içleri boş çelik toplar sabitlerdim.

İçleri boş ama malzemesi kalın olan bu paslanmaz çelik toplar, aşırı bir ağılık oluşturmazlardı ama istenilen bir anda ya da acil durumda aracın batmadan denize konmasını sağlarlardı. Hatta buradan kafa çalıştırılıp bir ilerlense, günümüz deniz araçlarının temel teknikleri bile değişir.
Fosil yakıtlı motorlar yerine, çok özel ve güçlü elektrik motorlarla da şu çember şekilli uçan aracı bir denerdim. Sonuçlar olumlu olursa, kesinlikle onu elektrik kablosu ile beslerdim.

Bu da işten bile değil... Dev gibi platformun dört köşesine birer tane büyük kablo makarası taksam... Gerektiğinde kabloyu/makarayı serbest bıraksa, gerektiğinde düzgün şekilde sarsa işimi görürdü. Kabloyu da uygun kalitede ve özelliklerde yaptırırdım ve üzerini ince ve paslanmaz çelik tel örgülerle sardırırdım.
Bu kısımda bile onlarca farklı ihtimal var. Hiç bunlarla uğraşmayıp da ağır yükleri manyetik alandan istifade ile de karaya kolayca çıkartacak bir sistemi platforma uygulatırdım.
Yalnız çember şekilli uçan araç, suni adalar yaparken, çok büyük beton blokları ya da kayaları, kısa sürede, insanları riske atmadan, düşük yakıt masrafıyla denize bırakmak için çok faydalı olurdu. Zaten aracın gelişmiş elektronik kontrol, konum belirleme, fotoğralama ve daha başka özelikleri de olurdu. Bir operatör, platformdan inmeden, kendini ya da başka birini riske atmadan tehlikeli işleri çok hızlıca ve tam isabetle yapabilirdi.
Böyle işlere ihale ile girilecekse, kimse benim verdiğim teklifi veremezdi. İşleri kesinlikle ben alırdım. Üstelik sözleşmedeki şartlara tamamen bağlı kalarak hatta oradaki şartlardan daha iyi iş çıkartacak hak edişimi alırdım.

En kötü senaryoyu çalışsak, yeni ihaleler alamamış olsam... Çekerdim platformu uygun bir yere, tersane olarak kullanırdım ya da başka başka şeyleri imal etmekte kullandırdım. Bu platform sahile yakın bir yere sabitlenince de türlü yollardan enerji üretirdi, temiz su üretirdi, ihtiyacımın binlerce kat üzerinde olan o enerjiyi ve suyu satardım.

Hiç olmadı platformu peşin paraya satardım ve kesinlikle kısa sürede yüzlerce alıcısı çıkardı. Hiçbir şekilde zarar etmezdim.
İlk bakışta böyle bir platform tekniği çok çok yüksek maliyetli ve riskli olarak görülebilir ama hiç öyle değil... Bu platform da sadece bir kaç sene içinde kendini amorti eder. Kullanıldıkça bedavaya gelir hatta birkaç kopyasının da kısa sürede yapılmasını sağlar, masraflarını karşılardı.
Bu öyle bir şey ki istendiğinde dört yanına çok sayıda kepçe kolu takılır ve aynı anda çalışır. Ya da kepçe değil de taşı/toprağı tıraşlama ya da delmeye yarayan uçlar takılır. İstendiğinde aynı anda çok sayıda vinç kolu çalışır. İstendiğinde kendini karaya, deniz dibine bile kollarıyla sabitler.
Ben olsam, söz konusu platformun orta kısmına şöyle de bir delik açardım. Bu da olursa, değişen şartlara ve mekanlara göre, bu kısım da çok farklı farklı maksatlarla kullanılabilir.

Hatta böyle bir platform yapıp balıkçılığa girişenler, uçuşa geçerler. İstedikleri kısımlara hemen binaları istedikleri ölçülerde kurarlar. Sonra binaların içlerine makineleri ve imalat bantlarını tesis ederler. Sonra da kurutulmuş balık, işlenmiş balık, konserve balık, hızlı dondurulmuş balık ve hayvan yemleri üretirler.

Balık sezonunda bunu yaptıktan sonra, diğer balık sezonuna kadar da platformun üzerini dönüştürürler ve başka projeleri yaparlar.

Sistemin sök-tak sistem olması, doğru malzemelerin tercih edilmesi, detaylarda isabetli olmak, sonuçta çok büyük kazançlar sağlar.
Dahası da var.

Yine 3B uygulamasında dar vakitte çizdim. Yeni öğreniyorum zaten çizmeyi ve temsili bir resim olduğu göz önünde bulundurulsun. Gerçeğine uygun bir resim değil bu...
Bu mantıkla, söz konusu platforma üst katlar yapardım. Hem kullanma alanı çok artardı hem de platformun herhangi bir yerinden ayrılma, kırılma ihtimali ortadn kalkardı. Zemin katı otuz metre yükseklikte yapar, diğer katları daha düşük yapardım.
Sonra iş buradan devasa tatil adası projesine kadar giderdi. İlk yapılan plaftormlarda iyice tercübe kazanılır, detaylar görülür, değerlendirmeler yapılırdı ve sonraki projelerde tatil adasını yaparken, yüksek sayıda insanı bunlarda konuk ederken hiç iç sıkıntısı yaşamazdım. Her türlü ihtimali görmüş, çalışmış, dikkate almış, gerekli tedbirlere uymuş olarak kullanıma sunardım.
Tatil adası yaparken de zemin katıyla üst kat arasına otuz mt yüksekliğinde onlarca apartman yapardım. Bütün apartmanların bir yüzü denize dönük olurdu.

Apartmanları hem çok hoş görünüşle, mimariyle, renk tercihleriyle yapardım hem de bol çelik kolon desteğiyle yapardım. Böyelikle çelik örgü görüntüsü ortada kalmadan üst katları bu apartmanlar taşırlardı.
Her bir kat, altındaki kata kıyasla içeri çekilmiş ve kenarları daha içeride olacağı için, her katta yanlardan epeyi güneş ışığı alınırdı. Lakin ben üst katlardaki gün ışığını alt katlara aktaran sistemleri de bol bol kullanırdım. Yine de yetersiz kalacağı noktalar olursa oralarda da elektrikli aydınlatma çalıştırırdım. Onlar da otuz mt yukarıda ve gün ışığı veren lambalar oldukları için, insanları hiç rahatsız etmezdi. İnsanlar sanki üstlerinde bir tavan yokmuş gibi hissedebilirlerdi.
Bu kısımlarda ve devamındaki kısımlarda hep farklı farklı tercihler yapılabilir ama neticede öyle bir suni ada meydana getirirdim ki dünyanın en güzel şehri diye bilinen yerler bile yanında sönük kalırlardı.

Her katın kenar kısımlarında geniş alanlar gerçek kumsal kumuyla kaplanır, toplamda yüzlerce büyük havuz da bulunurdu. Katlarda içeri, merkeze doğru gidildikçe de çok gelişmiş, yüksek teknolojili ama bir yandan da sanat eseri gibi, tablo gibi güzel, rengarenk duran bir şehir görürlerdi. Yolların iki yanında da kafeler, restoranlar, güzellik merkezleri, mağazalar vb. olurdu. Bu suni adada alış veriş çok yüksek seviyede olurdu.

Her yerinde gerçek toprakta gerçek bitkiler, çiçekler, ağaçlar olurdu. Bol bol çocuk parkları da bulunurdu.
Ne temiz su sorunu, ne atık su sorunu, ne enerjji sorunu, ne sıcak ya da soğuk hava sorunu yaşanırdı. O kadar bol elektrik enerjisi olurdu ki en düşük ücretli odada bile klima bulunurdu. Dahası, yine de çoğu kişi klimaları kullanmazdı. Çünkü binalar çok özel bir ısı ve ses yalıtması ile inşa edilirdi. Bunları da özel malzemeler sayesinde, zan edilenden çok uygun maliyetle yapardım.

Üst katlara doğru gidilikçe apartman şekilli binalar yerine müstakil, bahçeli, deniz manzaraları mekanlar olurdu. Belki en üst kata da Tac Mahal mimarine benzeyen bir mimari ve renk terciyleriyle kocaman bir saray yaptırır, odalarını yüksek ücretle kiralardım.
Suni adalar ayrı bir konu... Ön bilgi olarak arada bunları yazdım ama şu çember şekilli araç üzerine gereğince çalışılırsa, kısa süre sonra denizcilik/gemicilik baştan ayağa değişir. Dalgalarda hiç sallanmayan tekneler, yatlar ve orta boyda gemiler bile yapılabilir. Üstelik hem sallanmıyorken hem de kendine çarpan dalgaları elektrik enerjisine çevirir. Elektrikle çalışır, yüksek hızda ağır yükler taşır, maliyetleri çok düşürür ve iş üstüne iş almayı sağlar.
Ben zaten orantısız güç, tekelleşme gibi saçmalıklara ömrümce hiç itibar etmedim. Bana göre, çalışan kazanır. Hak ediyorsa dev olur, hak ediyorsa tek olur.

Mühim olan hukukun üstünlüğüdür. Hukuk üstünse ve güçlü olanın değil de haklı olanın yanındaysa, birilerinin devleşmesi ya da tekleşmesi/tekelleşmesi hiçbri sorun çıkartmaz.

Çünkü devleşen ve tekelleşen taraf da karşısında adalet sistemini, devletin gücünü bulur ve hemen yanlışından döndürülür. Dönmüyorsa zorlamayla döndürülür.