Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.4K photos
25.6K videos
370 files
7.56K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Muhterem büyüğümüzün, münasip bir dille, herkesin anlayabileceği bir üslupla/kelimelerle konuşmaları, yönlendirmeleri olacak. Herkes dikkatle takipte olsun. Cemaatimiz içindeki münafıklara karşı dikkatli olunsun.
Şu paylaşımlardan 13'ler konseyinin de haberi oldu. Kendi aralarında konuşuyorlar. "Yapacak bir şey yok, bizim onlara (Cemaatimizi kastediyorlar) gücümüz yetmez." diyorlar.

Erdoğan ise zaten öyle de böyle de yıkılacağını gördüğü için ve bir de Ali Koç'un yönlendirmelerine kapıldığı için böyle planların içinde. Oysa geçmişte Mustafa Koç'un yönlendirmelerine/talimatlarına da uymuştu ama o sefer sadece Mustafa Koç cehennemine yol almıştı. Bakalım bu sefer nasıl olacak.

Son günlerde konseyin kararı net. Şu darbe tiyatrosu planlarına rızaları yok. Böyle teşebbüsler olmasını istemiyorlar. Onlar kendi kontrollerinde AKPKK projesini bitirip yerine başka adamlarını getirmek istiyorlar. Bu mümkün olmazsa anlaşma yapabilecekleri kişilerin memleketin başına geçmesini istiyorlar.
Bu Vatan Senin \/ Söz: Abdurrahim KARAKOÇ \/ Yorum: Naim KALYON
Bu vatan senin

Slogana kanıp da binme dolmuşa,
Ayırt eyle, kim Firavun, kim Musa
Avrupa'ya bel bağlayan deyyusa...
Canını sıkarsan, bu vatan senin

Yukarı katlara inanma sakın,
Nakışlı sözlere aldanma sakın,
Uyanma vaktidir, kurtuluş yakın...
Nizama sokarsan, bu vatan senin

Karanlık zatları hizaya dizip
Ümüğün sıkarsan, bu vatan senin
Trump'ı uykusundan uyandırdılar. "Türkiye'de savaş çıkıyor, haberiniz olmalı" dediler. O da "Ne savaşı ya, kim çıkartıyor" şeklinde şaşkınca karşılıklar verdi.

Sonra paylaşımları gösterdiler ve şöyle dedi: "Allah kahretsin, bu ahmaklar ne yapıyorlar kendi kafalarına göre... Bütün her şeyi berbat edecekler. Bütün dengeleri bozdular zaten. Hep bunların yüzünden. Bir işi yapamadıkları gibi, şimdi kendi kafalarına göre hareket ediyorlar."
Trump, 13'ler konseyi ile de görüştü. Konsey, kararlarına/talimatlarına uymayan ve kendi başına işler çeviren Ali Koç'un öldürümesi kararı aldı. Ali Koç'un bu fevri tavırlarının kendileri ve bütün sistemleri için tehlike oluşturduğuna karar verdiler.
Beni alacaklarmış

Dün, içimizdeki İsrail'in bazı kafa adamları, Tayyip'le beraber toplantı yaptılar. Orada epeyi konuştular. Sürekli işlerinin baltalandığını, uyuşturucu işinde gelirlerinin kesildiğini, fuhuş işinde büyük darbeler alındığını, silah işinde de darbeler aldıklarını, bu nedenle çöküşe gittiklerini konuştular.

Bu gidişin bu şekilde daha fazla devam edemeyeceğini, kendilerinin daha fazla idare edecek para güçlerinin kalmadığını, en fazla on gün içinde birçoklarının iflasını ya açıklayacağını ya da gizleyerek iflaslarını gerçekleştirmek zorunda kalacaklarını konuştular.

Oynadıkları oyunların hiçbirinin onları kurtarmadığını, tam tersine gitgide sistemlerini zarara soktuğunu falan konuştular. Perişan haldeler. Çökmeden önce son ümitleri şu darbe tiyatrosu...
Bunu sahnelemeden önce beni almak istiyorlar. Bunu da hukukuna uyduramıyorlar. Yine emirlerindeki hakimleri, savcıları, doktorları kullanarak bir hastahane kartı oynamak istiyorlar. Beni aldıracaklar, hastahaneye yatıracaklar ve sözde tedavi iddiası ile ilaç verip öldürecekler. Ya da hiç değilse şu darbe tiyatrosu gerçekleşene kadar yayın yapmamamı, kimseye yön vermememi sağlayacaklar.

Dün Ali Koç'la Tayyip bu hususu ayrıca görüştüler. Ali Koç'un kafa dağılmış, bu işi olur görüyor ama Tayyip'in kafası daha o kadar dağılmamış, sarsılmamış. Bunun olur iş olmadığını görüyor.

Biz çok takılmıyoruz. Her şeye hazırız. Gelip alsınlar da görsünler bir anda Türkiye nasıl karışıyor ve dünya siyasetinde, devletler arası münasebetlerde neler neler oluyor.
Dün Merkel ile Tayyip telefon görüşmesi yaptı.

Konu bendim, cemaatimizdi, Ankebut Operasyonumuzdu. Merkel de elimizden çok çekti ve perişan halde. Tayyip ona darbe tiyatrosundan bahsedip desteğini isteyince ve "Bu son şansımız" deyince, Merkel çok sevindi.

Verdi gazı Tayyip'e...

Tayyip bir ara yoklama çekti "Geçen sefer bir halt ettik, arkasında duramadık. Adam çıktı, daha da güçlendi, hepimizi çökertiyor. Bu sefer öyle olmasın, arkamızda dik durun, bir şeyler yapın" mealinde cümleler kurdu. Merkel "Ne gerekiyorsa, üzerimize ne düşüyorsa yapacağız" mealinde cümlelerle karşılık verdi.

Biz Merkel'in halini çok ama çok iyi biliyoruz. Kendine hayrı yok. Şu güzelim ülkemizde yeniden kan dökülürken de sonrasında da Tayyip'e ciddi manada bir destek veremez. Aslında Tayyip de bunun farkında. Daha önceki görüşmelerde bunu Merkel'e fark ettirdi "Senden bir şey olmaz. Beni yola çıkarttın, yolda bıraktın." manasına gelecek cümleler kurmuştu.
Abdullah Gül de bu sabah itibariyle kanaatini değiştirdi ve adamlarına "Bırakalım yapsınlar şu işi (darbe tiyatrosunu), biz de dik duralım, bu güçlü safta (cemaatimizi ve ülkeler arası ittifakımızı kastediyor) yer alalım ve sonra bunların yaptıkları baskıyı göğüsleyip onlara geri gönderelim, aleyhlerine çevirelim" mealinde talimatlar verdi. Cemaatlerindeki herkese ve ayrıca basın ve medyadaki, ordudaki, emniyetteki, istihbarat birimlerindeki bütün adamlarına haberi/talimatları uçurdular.

Biz de bunu istiyorduk. Kimsenin şu darbe tiyatrosunu bozmasını istemiyoruz. Vatansever gruplar da aynını yapsınlar. Herkes bıraksın, herkes yol versin. Şunlar gelsinler de şamar nasıl vurulur, görsünler.

Göreceksiniz, Devlet Bahçeli ve onun etrafında toplaşmış hainler bile Tayyip'i ve çetesini bu hususta yalnız bırakacaklar.
Kıyama kalkmanın zamanı geldi
Kıyama kalkmanın zamanı geldi
Sınırları zorluyorsun. Bu millet patlayacak

Gizli Ermeni olan Engin Altay, Abdullah Gül'ün talimatı ile az önce şu konuşmayı yaptı.

Sahibi gizli Ermeni cemaatinden olan KRT TV konuşmasını canlı yayınladı. Konuşmadaki mesajı şuydu:

"Bak, bizi dinle Erdoğan! Senin devrin bitti. Bunu kabul et. Seni herkes yalnız bırakıyor. İyice zora düşüyorsun. Sana -Sessizce çekil- dediler, bu emri dinle. Ortamı germe, biz istenmeyen üzücü hadiseler yaşanmasına taraf değiliz ama görüyorsun ki hatları çok geriyorsun. Sınırları zorluyorsun. Bu millet patlayacak ve bil ki biz de karşında olacağız. Biz de sizi devirmek istiyoruz ama bu, sandıkla olsun, seçimle olsun istiyoruz. Bizi de zorlama. Yazılanlar doğru, evet biz de şu anda karşındaki büyük grupla uyumlu hareket ediyoruz, edeceğiz."
Akademi Dergisi
İki büyük boş arazi arasında bir asfalt ya da beton yoldayım... Karşımda Recep Tayyip Erdoğan var. Onunla yol ortasında atışıyorum. Sözlü tartışmalar sırasında birkaç adım ileri geri gidiyorum ve bir anda üzerimdeki silahı çekip ona dört el sıkıyorum. Yakın…
Evet, bu rüya gerçekleşiyor diyebiliriz. Bunun haricinde yazdığım birkaç rüya zaten gerçekleşti. Mesela Bahçeli'nin karşımızda duramayışı, perişan hali ve Tayyip'le yolunun ayrılması... Buna işaret eden rüyayı yazmıştım.

#RüyaTabirleri
Forwarded from Akademi Dergisi
Yavuz gibi diyorum: Bu dünya iki sultana dar.

Ben sadece sizi devirmek ve Türkiye'yi kurtarmak için mücadele etmiyorum. Sizi kullananların dünyaya yayılmış ağını bir an önce parçalamak için mücadele ediyorum. İster inanın, ister inanmayın. Sizleri değil, sizleri oynatan konseylerin mensuplarını bile çapımın adamları olarak görmüyorum. Bütün dünyaya hakim olmuş bir İslami idare tesis edilecek, onun temel kolonlarını, çok sağlam surette dikiyorum. Bunun için de sizin sisteminizin temel kolonlarını yıkıyorum.
Forwarded from Akademi Dergisi
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
"İçimde hiç sönmeyen bir fetih sevdası var."
20 yıl önce, enteresan bir gece...

Bundan tam 20 yıl öncesiydi, cemaatimize ait bir müessesemizde üniversite talebesi olarak kalıyordum.

Çok gayretliydim. Durmadan, dinlenmeden, uyumadan okuyor, öğreniyor ve öğrendiklerimle amel etmeye çalışıyordum. Sabah namazlarından sonra bile talebe arkadaşlar istirahata çekiliyor ama ben uyumayıp kitaplar okuyordum. İlim, hikmet öğrenmek gayretiyle adeta kendimden geçiyordum. Bu halim etrafımda da çok dikkat çekiyor ve hiç istemediğim halde parmakla gösteriliyordum. Bizim yolumuzda kişiye "deli" denmezse, o yarımdır, hamdır, hala olmamıştır. Kemale ermemiştir. Bana o zamanlardan "Deli mi bu?" derlerdi.
Öyle bir zamanda, bir akşam vakti, cemaatle akşam namazı kılındıktan sonra, kurstaki dershanemize geçtik. Arkadaşlar okul derslerine çalışıyorlardı. Ben yine elime güzel bir ilmi eser almış, içine dalmış ve durmadan kulaçlar atıyordum. Ne olmuş, nasıl olmuş anlamadım, herkes çıkmış gitmiş, cemaatle yatsıyı kılmışlar ben orada masanın üzerinde uyuyakalmışım. Sonradan öğrendim ki talebe arkadaşlar beni uyandırmışlar ama "Tamam" dedikten sonra yine yorgunluktan ve uykusuzluktan uyuyakalmışım.
Çok enteresan üç rüyayı art arda görerek uyandım. Saat gecenin ikisi olmuştu. Etrafıma bir bakındım, yatağımda değil, dershanedeyim ve şaşırdım. Saate baktım, daha da şaşırdım. Gördüğüm rüyalar zihnimde film izler gibi dönmeye başladı ve en çok da onlara şaşırdım.

Peşpeşe gördüğüm rüyalardan birinde, mahallemizin ana caddesindeki bir dükkanın önündeydim. Dükkan ne dükkanıydı, neye kullanılıyordu, gösterilmedi. O dükkanın önünde çok büyük hadiseler yaşanacağı içime doğduruluyordu, rüyada bunu kesin şekilde biliyordum ve "Burası mı, burada mı yaşanacak" dercesine dükkana ve etrafına bakıyordum. Tam o sırada bir genç kızı arkasından/sırtından görüyordum. Açık kumral ve uzun saçlı, tesettürsüz bir kızdı. Fazlası ile neşeli ve kendine fazlasıyla güvenen hatta kendini beğenmiş halleri vardı.