Kartalı gagalamaya cesaret eden tek kuş Kuzgundur, kartalın boynuna biner ve onunla beraber uçarken bir taraftan da gagalar onu yemeye çalışır.
Kartalın bu durumda yapabileceği pek birşey yoktur, ve hiç karşılık vermez, onunla savaşmaz.. kuzgun için enerji harcamaz..
Sadece kanatlarını açar, gökyüzünde daha, daha yüksekten uçmaya başlar..
Uçuş çok yüksektir, kuzgun için sonun başlangıcıdır bu durum..
Çünkü kuzgun kartalın uçtuğu yükseklikte oksijensiz kalır ve nefes alamaz, sonunda düşer..
Sizinle savaşmaya, eleştirmeye, çalışanlara cevap verip enerjinizi harcamanız gerekmez..
Onlarla zaman harcamayı bırakın...
Kartalın bu durumda yapabileceği pek birşey yoktur, ve hiç karşılık vermez, onunla savaşmaz.. kuzgun için enerji harcamaz..
Sadece kanatlarını açar, gökyüzünde daha, daha yüksekten uçmaya başlar..
Uçuş çok yüksektir, kuzgun için sonun başlangıcıdır bu durum..
Çünkü kuzgun kartalın uçtuğu yükseklikte oksijensiz kalır ve nefes alamaz, sonunda düşer..
Sizinle savaşmaya, eleştirmeye, çalışanlara cevap verip enerjinizi harcamanız gerekmez..
Onlarla zaman harcamayı bırakın...
İnsanlık tarihi boyunca inceleme araştırma yapılmış ve toplumları yönlendiren ve insanları peşine takıp sürükleyen karizmatik büyük liderlerin iki özelliği ortaya çıkmış;
1) Güvenilir insan olmak
2) Hep veren olmak
1) Güvenilir insan olmak
2) Hep veren olmak
Nasrettin Hocanın evliya olduğuna dair toplumda bir şâyia dolaşmaktadır. Günlerden birgün, onun evliya olduğunu duyanlar toplanıp gelirler ve şöyle bir soru sorarlar:
- Hocam evliya mısınız?
- Evet...
- Peki evliya olduğunu bize göster.
- İnanmıyorsanız şu karşıdaki koca ağacı çağırayım da gelsin buraya. O zaman evliya olduğumu anlarsınız.
- Tamam, hadi çağır da gelsin.
Herkes, ne olacak diye merakla hocayı izlemeye başlar. Hoca, "Ey ağaç gel buraya!" diyerek çağırır fakat ağaç kıpırdamaz. Üç defa tekrar etmesine rağmen bir değişiklik olmaz.
Kalabalıktakiler: "Bak hocam, ağacı çağırdın ama sana gelmedi" derler. Hoca hiç istifini bozmadan:
'O bana gelmezse ben ona giderim, evliyada kibir olmaz' der ve ağaca doğru yürümeye başlar.
- Hocam evliya mısınız?
- Evet...
- Peki evliya olduğunu bize göster.
- İnanmıyorsanız şu karşıdaki koca ağacı çağırayım da gelsin buraya. O zaman evliya olduğumu anlarsınız.
- Tamam, hadi çağır da gelsin.
Herkes, ne olacak diye merakla hocayı izlemeye başlar. Hoca, "Ey ağaç gel buraya!" diyerek çağırır fakat ağaç kıpırdamaz. Üç defa tekrar etmesine rağmen bir değişiklik olmaz.
Kalabalıktakiler: "Bak hocam, ağacı çağırdın ama sana gelmedi" derler. Hoca hiç istifini bozmadan:
'O bana gelmezse ben ona giderim, evliyada kibir olmaz' der ve ağaca doğru yürümeye başlar.
Öğretmen sınıftaki zeki ama aynı zamanda kıskanç öğrenciye sordu:
“Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?”
Öğrenci:
“Çünkü, onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım!” dedi.
Öğretmen masasından kalkıp, eline bir parça tebeşir aldı ve tahtaya bir çizgi çekti. Öğrencinin yüzüne bakıp bu çizgiyi nasıl kısaltırsın diye sordu.
Hemen atılan öğrenci, “Çizginin bir parçasını silerim!” dedi. Öğretmen bu cevabı kabul etmedi.
Öğrenci biraz daha düşündü ve eliyle çizginin bir bölümünü kapattı. “İşte kısaldı!” dedi.
Bu cevap da yanlıştı.
Doğru cevabı alamayacağını bilen öğretmen, tahtaya ilkinden daha uzun çizgi çekti ve
“Şimdi birincisi nasıl görünüyor?” diye sordu.
“Daha kısa” dedi öğrenci ve başını eğdi.
“Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir” dedi öğretmen.
Kendinizle yarışın, başkalarıyla değil.
“Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?”
Öğrenci:
“Çünkü, onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım!” dedi.
Öğretmen masasından kalkıp, eline bir parça tebeşir aldı ve tahtaya bir çizgi çekti. Öğrencinin yüzüne bakıp bu çizgiyi nasıl kısaltırsın diye sordu.
Hemen atılan öğrenci, “Çizginin bir parçasını silerim!” dedi. Öğretmen bu cevabı kabul etmedi.
Öğrenci biraz daha düşündü ve eliyle çizginin bir bölümünü kapattı. “İşte kısaldı!” dedi.
Bu cevap da yanlıştı.
Doğru cevabı alamayacağını bilen öğretmen, tahtaya ilkinden daha uzun çizgi çekti ve
“Şimdi birincisi nasıl görünüyor?” diye sordu.
“Daha kısa” dedi öğrenci ve başını eğdi.
“Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir” dedi öğretmen.
Kendinizle yarışın, başkalarıyla değil.
”Cicero’ya yaşlılığında sorulan soru :
“Üstad, yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz?
” Verdiği yanıt:
“Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…”
Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere,
Gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır.
Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar.
“Yaşlanmak ve yaş almak,”
Gençlik bir hayat devresi değil,
Bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç,
Kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç,
Korkuları kadar yaşlı,
Umudu kadar genç,
Bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe,
Neşe duydukça,
Güzellikleri fark ettikçe,
Beyni yeni şeyler keşfettikçe
Herkes gençtir.!!!!
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan,
Yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.
W. E. Glads
“Üstad, yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz?
” Verdiği yanıt:
“Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…”
Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere,
Gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır.
Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar.
“Yaşlanmak ve yaş almak,”
Gençlik bir hayat devresi değil,
Bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç,
Kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç,
Korkuları kadar yaşlı,
Umudu kadar genç,
Bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe,
Neşe duydukça,
Güzellikleri fark ettikçe,
Beyni yeni şeyler keşfettikçe
Herkes gençtir.!!!!
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan,
Yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.
W. E. Glads
ANNE BABA EBEVEYN OLMAK 2017 merkez camii.pptx
2.1 MB
Anne Baba Ebeveyn Olmak konulu sunum vaaz örneği
ANNE_VE_BABA_EBEVEN_OLMAK_ANA_BABANIN_RIZASI_İDRİS_YAVUZYİĞİT.docx
71.5 KB
Anne Baba Ebeveyn Olmak konulu vaaz örneği
Bir bilgeye zehirin ne olduğunu sormuşlar.
Demiş ki;
“İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir. Fazla güç, fazla dinlenmek, fazla yiyecek, fazla ihtiras, fazla korku, fazla sakinlik, öfke, fazla neşe, nefret hatta iyi niyet.”
Yaşamın özü ve şifası dengede kalabilmektir
Demiş ki;
“İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir. Fazla güç, fazla dinlenmek, fazla yiyecek, fazla ihtiras, fazla korku, fazla sakinlik, öfke, fazla neşe, nefret hatta iyi niyet.”
Yaşamın özü ve şifası dengede kalabilmektir
Cengiz Numanoğlu, "İnsan doğmak, insana ilâhi bir ihsandır; İnsan doğan kaç kişi, ölürken de insandır?" diye seslenir bizlere.
Evet Allah takdir etmiş bizlere bu şekilde doğmayı, insan olmayı, insanca yaşamayı, insan kalmayı ve insan olarak ölmeyi. Ancak kaç kişi gerçekten insan olarak kalabilmiştir?
İnsanlığı kaybetmemek için özümüze, yaratılış amacımıza, insanlığımıza dönmeye ihtiyacımız olduğu aşikardır. İnsanda oluşan ahlaki değerler sadece insanın kemâlini değil cemalini de güzelleştirir.
Bu zaman dilimi, rahmet iklimi, maneviyat mevsimi bizi kendimize, aslımıza getirmek için bir fırsattır.
Rabbim, kendisini tanıyan, iman eden, okuyan, anlayan, amel eden, emir ve yasaklarina riayet eden, hak ve hukuku gözetenlerden olmayı hepimize nasip etsin.
Evet Allah takdir etmiş bizlere bu şekilde doğmayı, insan olmayı, insanca yaşamayı, insan kalmayı ve insan olarak ölmeyi. Ancak kaç kişi gerçekten insan olarak kalabilmiştir?
İnsanlığı kaybetmemek için özümüze, yaratılış amacımıza, insanlığımıza dönmeye ihtiyacımız olduğu aşikardır. İnsanda oluşan ahlaki değerler sadece insanın kemâlini değil cemalini de güzelleştirir.
Bu zaman dilimi, rahmet iklimi, maneviyat mevsimi bizi kendimize, aslımıza getirmek için bir fırsattır.
Rabbim, kendisini tanıyan, iman eden, okuyan, anlayan, amel eden, emir ve yasaklarina riayet eden, hak ve hukuku gözetenlerden olmayı hepimize nasip etsin.
Fuzuli'ye sormuşlar:
"Sevmek mi daha güzeldir sevilmek mi?"
Fuzuli cevap vermiş:
"Samimi değilse ikiside fuzuli..."
"Sevmek mi daha güzeldir sevilmek mi?"
Fuzuli cevap vermiş:
"Samimi değilse ikiside fuzuli..."
Diyojen bir gün çok dаr bir sokаktа zenginliğinden bаşkа bir şeyi olmаyаn küstah ve kibirli bir аdаmlа kаrşılаşır.
İkisinden biri kenаrа çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Kibirli zengin, küstah ve aşağılayıcı bir tavırla:
“Ben bir serseriye yol vermem” der.
Diyojen kenаrа çekilir ve gаyet sаkin;
“Ben veririm” der.
İkisinden biri kenаrа çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Kibirli zengin, küstah ve aşağılayıcı bir tavırla:
“Ben bir serseriye yol vermem” der.
Diyojen kenаrа çekilir ve gаyet sаkin;
“Ben veririm” der.
Einstein'a karşı 50 bilim insanı bir araya gelip karşı bir bildiri yayınlamış;
Bunu duyan Einstein'ın tepkisi, "Haklı olsalardı bir kişi yeterdi" şeklinde olmuştur.
Bunu duyan Einstein'ın tepkisi, "Haklı olsalardı bir kişi yeterdi" şeklinde olmuştur.
"Yaşadıklarım benim sınavımdı. Bana o anlarda nasıl davrandığınız da sizin sınavınızdı."
Van Gogh
Van Gogh
“Insanlar nasıl konuşulması gerektiğinin dersini alırlar. Ama en büyük ilim; Nasıl, ne zaman susması gerektiğini bilmektir.”
Tolstoy
Tolstoy
Necip Fazil vapurla Karaköy'e geçerken, yanina biri yaklasip:
"Üstad, Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik." diye sormuş.
Necip Fazıl, okudugu kitaptan başıni kaldırmadan:
"Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" diyerek cevabını vermiş.
"Üstad, Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik." diye sormuş.
Necip Fazıl, okudugu kitaptan başıni kaldırmadan:
"Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" diyerek cevabını vermiş.
Biz Müslümanlar
kimi zaman yetiştirdiğimiz âlimler, bilim adamları, aydınlar ya da edebiyatçılar ile bir çığır açtık;
kimi zaman mimarlarımız, sanatkârlarımız, zanaatkarlarımız ile bir medeniyet inşaa ettik;
kimi zaman ise içimizden çıkan önderler, liderler ve siyasetçiler ile devletler kurduk.
Böylelikle kadim bir medeniyete, köklü bir tecrübeye, derin bir bilgiye ve birikime sahip olduk.
Yaşamış olduğumuz topraklar da işte bu tecrübeler sonucu inşa edilen İslam medeniyetinin bizlere bir mirası ve büyük bir cihan devletinin bakiyesi.
Bu sebeple, yaşanan tecrübelerden faydalanmadan geleceğe dair hayaller kurmak, planlar yapmak, çalışmalar yürütmek beyhude olacaktır.
Özellikle yakın tarihimiz içerisinde yaşanan fikirsel, siyasal, sosyal tecrübeyi ve sorunları bilmeden günümüz sorunlarına çözümler bulmak neredeyse imkansızdır.
Gençlerle İslamı Konuştuk / Hayrettin Karaman / Tire Kitap
kimi zaman yetiştirdiğimiz âlimler, bilim adamları, aydınlar ya da edebiyatçılar ile bir çığır açtık;
kimi zaman mimarlarımız, sanatkârlarımız, zanaatkarlarımız ile bir medeniyet inşaa ettik;
kimi zaman ise içimizden çıkan önderler, liderler ve siyasetçiler ile devletler kurduk.
Böylelikle kadim bir medeniyete, köklü bir tecrübeye, derin bir bilgiye ve birikime sahip olduk.
Yaşamış olduğumuz topraklar da işte bu tecrübeler sonucu inşa edilen İslam medeniyetinin bizlere bir mirası ve büyük bir cihan devletinin bakiyesi.
Bu sebeple, yaşanan tecrübelerden faydalanmadan geleceğe dair hayaller kurmak, planlar yapmak, çalışmalar yürütmek beyhude olacaktır.
Özellikle yakın tarihimiz içerisinde yaşanan fikirsel, siyasal, sosyal tecrübeyi ve sorunları bilmeden günümüz sorunlarına çözümler bulmak neredeyse imkansızdır.
Gençlerle İslamı Konuştuk / Hayrettin Karaman / Tire Kitap