Bana göre, insan dehasının günler, haftalar veya yıllar içerisinde yarattığı bir şeyi kaybetmekle doğanın binyıllar içerisinde yarattığı bir şeyi kaybetmek arasında temel bir fark vardır. Her ikisi de feci bir kayıp olacaktır ancak türlerin kaybı ile insan eliyle yapılmış eserlerin kaybını karşılaştırmak, insan yaratıcılığını doğanın yaratıcılığına denk görmek, karşı karşıya olduğumuz durumun vahametini yansıtmaz. Ben, zaman zaman duyduğumuz başka bir analojiyi tercih ediyorum: Müdahale etme gücüne sahip olduğumuz halde türlerin yok olmasına göz yummak, tam kitap okumayı öğrendiğimiz anda kütüphanenin yanmasını izlemeye benzer. Bu, dünyamızla ilgili verilerin heba olması ve bilgilerin kaybedilmesi anlamına gelir. Türleri kaybetmek, geçmişi daha iyi anlama fırsatınin heba olmasıdır; oysa geçmişi anlamak, geleceği yönetmek için elzemdir. Ginkgoyu ve diğer türleri korumak kendi kökenlerimiz, kendi tarihimiz ve bir parçası olduğumuz biyolojik ve jeolojik sistemlerin tarihi ile ilgili verileri korumaktır. Yok oluş, dünyamızın ve onun içindeki her şeyin nasıl meydana geldiğini gösteren kanıtları imha eder.
Ginkgo: Zamanın Unuttuğu Ağaç, Peter Crane
Ginkgo: Zamanın Unuttuğu Ağaç, Peter Crane
"Madem ki kişi dünyaya atılmıştır, kendi başına bırakılmıştır, öyleyse yaptıklarından sorumludur. Nitekim o, kendini nasıl kurarsa öyle olacaktır. Tasarılarına, seçmelerine, eylemlerine göre varlığına bir öz kazandıracaktır. Edimleriyle kendini gerçekleştirecektir.. Gerçekleştirmelidir.."
Varoluşçuluk, Jean-Paul Sartre
Varoluşçuluk, Jean-Paul Sartre
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Bitlisli Stalin'den muhteşem kitap yorumu:
Erkeklerin, duygusal anlamda hayatlarına devam edebilmeleri için kadınlara ihtiyacı var. Bizim onayımız, desteğimiz ve cesaretlendirmemiz kendilerinden emin yaşamalarını sağlıyor. Kadınların ilgisi ve sağladıkları rahatlık, yaşamlarındaki erkeklerin güvende olduklarını ve destek aldıklarını hissetmelerine yardım ediyor.
Divanımdaki Erkekler, Brandy Engler
Divanımdaki Erkekler, Brandy Engler
Ama bunların hepsi çok önceydi, gençliğin bu çağında insan her gördüğü adama candan bağlanır, her rastladığı kadına âşık olur, hemen evlenmeye kalkar, bazen de evlenip ömrü boyunca pişmanlık çeker. O mutlu yıllarda Oblomov da güzel kadınlardan içli, tatlı, hatta arzulu bakışlar, vaatli gülümsemeler, ucuz birkaç öpücük elde etmiş, gözyaşlarına varan bir coşkunlukla sıktığı eller olmuştu. Ama İlya İlyiç hiçbir zaman güzel kadınlara tutulmamış, sürekli olarak hiçbir kadının esiri ya da hayranı olmamıştı. Bunun nedeni de, daha çok, böyle bir bağlanmanın doğuracağı zahmetler, külfetlerdi. Oblomov kadınları uzaktan sevmekle yetinirdi. Bir tanışıklığı birkaç gün sürdürüp de kendini âşık sandığı zamanlar pek azdı; aşk serüvenleri hiçbir zaman tutku haline gelmiyordu. Sevgisi daha başlarken bitiyor ve bir okul çocuğunun aşkı gibi, masum, temiz ve basit bir halde kalıyordu.
Oblomov, İvan Gonçarov
Oblomov, İvan Gonçarov
"Rahatım bozulsun diye okudum. Bana bir şekilde eziyet çektirmeyen yazar ilgimi çekmez." diyor Emil Michel Cioran
Aynı zamanda Çürümenin Kitabı ve Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine kitaplarının yazarı kendisi.
Peki sizlere bir şekilde eziyet çektiren uykunuzu kaçıran uzun uzun düşündüren bir kitap yahut kitaplar var mı, bizimle paylaşır mısınız? 🙃
Aynı zamanda Çürümenin Kitabı ve Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine kitaplarının yazarı kendisi.
Peki sizlere bir şekilde eziyet çektiren uykunuzu kaçıran uzun uzun düşündüren bir kitap yahut kitaplar var mı, bizimle paylaşır mısınız? 🙃
Gün batımı kaybolduğu için sevilir. Çiçekler solduğu için sevilir. Bahçedeki köpekler ve mutfaktaki kediler, yakında gitmeleri gerektiği için sevilir. Başka sebepler de vardır tabii, ama sabah sefalarının ve öğleden sonra gülücüklerinin kalbinde bir veda vaadi yatar. Yaşlı bir köpeğin gri burnunda hoşça kal yazar. Eski dostların yorgun yüzlerinden, dönüşü olmayan uzun yolculuklar okunur.
Topraktan Dönenler, Ray Bradbury
Topraktan Dönenler, Ray Bradbury