deli gibi uykum var Nermin
şuramda sen
gecenin üçünde çevirmeme girmişsin
o dakka telsizime
ela gözlü türküler çalmışlar
şuramda sen
gecenin üçünde çevirmeme girmişsin
o dakka telsizime
ela gözlü türküler çalmışlar
google’da aramaya korktuğum dertlerim var
çektiğim oflar dikkat çekiyor
seviyorsam seni kalbimedir ziyanı
yemedim hak, haykırmadım savaş
rahat olsun kamuoyunun süper vicdanı
dışarıyı reddediyorum; evdeyim
şimdi, yani, haşa
allah kürtleri hor mu görüyor
arabı, acemi, türkü ümmet mi şimdi yani
şimdi, yani, haşa
ayet mi yasalar, devletler allah mı
anlayan sıyırıyor, bu nasıl dünya böyle
bunlar başkan mı şimdi, bunlar da kul mu
bu sabotaj yuvaları okul mu
beynimin içi arap baharı, beynimin içi bom bop
yav, ne bileyim, böyle, mesela
muhammed bin abdullah ile sarılıp ağlaşasım geliyor
oturup rakı içesim geliyor mustafa bin ali rıza ile
onarılmaktan vazgeçtim, benim dermanım kırılmak
şimdi, yani, haşa
bu lobi elemanı kılıklı yalancılar müverrih mi
allame mi şimdi bu kefen tüccarları
rezidanslar, avmler, bunlar reklamlar mı
bunlar da şehit mi
şu ömrüne doymamış ana kuzuları
her şeyi görüyorum; evdeyim
sonra çıkıyorum dışıma
dolaşıyorum ömrümden biraz daha eksilsin diye
biraz ilayı kelimetullah, biraz arz-ı mevud
dolaşıyorum sapiens tarihine veryansın ederek
saddam hüseyin’i bile özledim bu nasıl dünya böyle
sardım bir uzun cin işi duman, nasıl dünya bu böyle
hayat böyle çekilmiyor, namerdin bileği bükülmüyor dedim
dedim kendimi derinliğimdeki iblisle aklayarak
gel birlikte sürünelim çifte müjgan’ım benim
defolarımızı allah’la açıklayarak
ben mütemadiyen evdeyim
anlayamadım tarihi, hudutları anlayamadım
hakikat izafi, hakikat çok değişken
alem muamma, kafam karışık
kafam çok karışık cenge tutuşamam
arz edin allah’a tutuşamam
bu ne kadar çok islam, bir şeyler yapsın
ben teravihlere gitmiyorum, cumalara, biraz perşembelere
cüneyt arkın’ı tercih ediyorum; gitmiyorum
şekeri bırakıyorum, iyi bok yiyorum
cemiyete karışmıyorum, öküzlük ediyorum
roman okumuyorum, film izliyorum
seviyorum hem ömer muhtar’ı
hem italyan rönesansını; evdeyim
sonra kuş yemi yiyorum, göbek yapıyorum
biraz müjde ar, biraz belgesel izliyorum
yılanları filan görünce ürküyorum allah’tan
hele o timsahları, vahşi doğayı filan, “allah’ım bu ne iş” diyorum
umarım blöftür diyorum sonra
şu cehennemler, şu zebaniler filan yok mu
“ammaaann” diyorum sonra rahmana yaslanarak
tarkovski yanacaksa eğer, ben yanmışım çok mu
hem anlıyorum zamanla, ateş bir metafor
burdan tutup ben bir yığın şey düşünüyorum
ölen çocuklar görüyorum sonra, utanıyorum şükretmeye
ve acayip kırılıyorum sinemdeki zülcelal’e
gâh ağlıyor gâh küfrediyorum; evdeyim
sonra düşünce kanseri oluyorum tabi
intihar edenleri selamlıyorum, hakka iltihak edenleri
selahattin cesur dinliyorum sonra, biraz rossini
işte ajanslar, saat başı acı
nasılsa öleceğiz diyorum sonra, elhamdülillah öleceğiz
sonra anlıyorum bu bir matrix, biliyorum bu bir solaris döngüsü
bütün bu hengamenin dışında, sen bir incelik üzresin hani
gönlüm oysa piç bir gönül, peygamber gönlü değil
ve yani bu bana vahyedilen zulümdür
tanıdım kendimi, nefsimin vebali kabulümdür
bir vebal ki ikbal yeşili, kubrick kırmızısı
ben onunla bezm-i elestten beri tanışırım
imanımın ortasından vur beni
ben mevlayla bir şekilde anlaşırım
her şekilde evdeyim.
payidar zaraman
çektiğim oflar dikkat çekiyor
seviyorsam seni kalbimedir ziyanı
yemedim hak, haykırmadım savaş
rahat olsun kamuoyunun süper vicdanı
dışarıyı reddediyorum; evdeyim
şimdi, yani, haşa
allah kürtleri hor mu görüyor
arabı, acemi, türkü ümmet mi şimdi yani
şimdi, yani, haşa
ayet mi yasalar, devletler allah mı
anlayan sıyırıyor, bu nasıl dünya böyle
bunlar başkan mı şimdi, bunlar da kul mu
bu sabotaj yuvaları okul mu
beynimin içi arap baharı, beynimin içi bom bop
yav, ne bileyim, böyle, mesela
muhammed bin abdullah ile sarılıp ağlaşasım geliyor
oturup rakı içesim geliyor mustafa bin ali rıza ile
onarılmaktan vazgeçtim, benim dermanım kırılmak
şimdi, yani, haşa
bu lobi elemanı kılıklı yalancılar müverrih mi
allame mi şimdi bu kefen tüccarları
rezidanslar, avmler, bunlar reklamlar mı
bunlar da şehit mi
şu ömrüne doymamış ana kuzuları
her şeyi görüyorum; evdeyim
sonra çıkıyorum dışıma
dolaşıyorum ömrümden biraz daha eksilsin diye
biraz ilayı kelimetullah, biraz arz-ı mevud
dolaşıyorum sapiens tarihine veryansın ederek
saddam hüseyin’i bile özledim bu nasıl dünya böyle
sardım bir uzun cin işi duman, nasıl dünya bu böyle
hayat böyle çekilmiyor, namerdin bileği bükülmüyor dedim
dedim kendimi derinliğimdeki iblisle aklayarak
gel birlikte sürünelim çifte müjgan’ım benim
defolarımızı allah’la açıklayarak
ben mütemadiyen evdeyim
anlayamadım tarihi, hudutları anlayamadım
hakikat izafi, hakikat çok değişken
alem muamma, kafam karışık
kafam çok karışık cenge tutuşamam
arz edin allah’a tutuşamam
bu ne kadar çok islam, bir şeyler yapsın
ben teravihlere gitmiyorum, cumalara, biraz perşembelere
cüneyt arkın’ı tercih ediyorum; gitmiyorum
şekeri bırakıyorum, iyi bok yiyorum
cemiyete karışmıyorum, öküzlük ediyorum
roman okumuyorum, film izliyorum
seviyorum hem ömer muhtar’ı
hem italyan rönesansını; evdeyim
sonra kuş yemi yiyorum, göbek yapıyorum
biraz müjde ar, biraz belgesel izliyorum
yılanları filan görünce ürküyorum allah’tan
hele o timsahları, vahşi doğayı filan, “allah’ım bu ne iş” diyorum
umarım blöftür diyorum sonra
şu cehennemler, şu zebaniler filan yok mu
“ammaaann” diyorum sonra rahmana yaslanarak
tarkovski yanacaksa eğer, ben yanmışım çok mu
hem anlıyorum zamanla, ateş bir metafor
burdan tutup ben bir yığın şey düşünüyorum
ölen çocuklar görüyorum sonra, utanıyorum şükretmeye
ve acayip kırılıyorum sinemdeki zülcelal’e
gâh ağlıyor gâh küfrediyorum; evdeyim
sonra düşünce kanseri oluyorum tabi
intihar edenleri selamlıyorum, hakka iltihak edenleri
selahattin cesur dinliyorum sonra, biraz rossini
işte ajanslar, saat başı acı
nasılsa öleceğiz diyorum sonra, elhamdülillah öleceğiz
sonra anlıyorum bu bir matrix, biliyorum bu bir solaris döngüsü
bütün bu hengamenin dışında, sen bir incelik üzresin hani
gönlüm oysa piç bir gönül, peygamber gönlü değil
ve yani bu bana vahyedilen zulümdür
tanıdım kendimi, nefsimin vebali kabulümdür
bir vebal ki ikbal yeşili, kubrick kırmızısı
ben onunla bezm-i elestten beri tanışırım
imanımın ortasından vur beni
ben mevlayla bir şekilde anlaşırım
her şekilde evdeyim.
payidar zaraman
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
“Etraf zifiri karanlık bile olsa, şiir orada bir yerlerde, seni bekler.”
Abbas Kiyarüstemi
Abbas Kiyarüstemi
Bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
Boş versene biz aşık olmayalım birbirimize..
Aşk korkutucu, aşk yorucu, aşk zarar verir..
Beraber eğlenelim en iyisi, ama hep ve tek benimle uyu..
Bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra dağıldığı an,
Ne demek istediğimi bilmemek istiyorum.
İşte sen gülüyorsun
Ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar..
Boş versene biz aşık olmayalım birbirimize..
Aşk korkutucu, aşk yorucu, aşk zarar verir..
Beraber eğlenelim en iyisi, ama hep ve tek benimle uyu..
Bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra dağıldığı an,
Ne demek istediğimi bilmemek istiyorum.
İşte sen gülüyorsun
Ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar..
Eskiden kitap okuma alışkanlığımız yoktu, şimdi kitap alacak paramız yok.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
30 Ağustos zaferdir!
Zafer, Mustafa Kemal Atatürk'tür!
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun 🇹🇷
Zafer, Mustafa Kemal Atatürk'tür!
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun 🇹🇷
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Herkesin inandığı bir şey vardır bu hayatta benimki de sensin ne yapayım.
Sevgilim sabahın erkenini seviyor. Ben geceyi ve esmerliğini onun.
O dorukları seviyor, korkuyor bundan. Ben rüzgârla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
Ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl, diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor, ben göğe bakıyorum geceden.
Kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim diyorum, yanında, o sabahları eğilip öpüyor denizi.
O dorukları seviyor, korkuyor bundan. Ben rüzgârla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
Ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl, diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor, ben göğe bakıyorum geceden.
Kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim diyorum, yanında, o sabahları eğilip öpüyor denizi.
Tasalanma.
"Yok, diyor, ne tasası, ömür kısa, yol uzun. Nasılsa sonunda yine buluşacağız. Nasıl? Eh, diyor. Her pamuk yorganın da kendine göre bir ömrü var. Bir gün, yaşımız elverince, gözümüzde fer, dizimizde derman kalmayınca, bizi de yavaşça kara toprağa koyacaklar. Anlıyorum. Sen de dünyaya kazık kakacak değilsin, günün birinde seni de kefenleyip gömecekler. O zaman buluşuruz."
Bu Böyledir, Mustafa Kutlu
"Yok, diyor, ne tasası, ömür kısa, yol uzun. Nasılsa sonunda yine buluşacağız. Nasıl? Eh, diyor. Her pamuk yorganın da kendine göre bir ömrü var. Bir gün, yaşımız elverince, gözümüzde fer, dizimizde derman kalmayınca, bizi de yavaşça kara toprağa koyacaklar. Anlıyorum. Sen de dünyaya kazık kakacak değilsin, günün birinde seni de kefenleyip gömecekler. O zaman buluşuruz."
Bu Böyledir, Mustafa Kutlu