This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
“Sonsuz özgürlüğü seçmişsin ama sonsuz yalnızlık elde etmişsin.”
Agnes Varda / Sans toit ni loi (1985)
Agnes Varda / Sans toit ni loi (1985)
Suya hasret, kurumuş bir ot gibiydim. Yağmur olup yağdın üstüme, yeşerdim, filizlendim. Sonra güneş oldun, hayat verdin bana, koku verdin, renk verdin. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa yine kuruyacağım, dağılıp toz olacağım anlıyor musun? Çünkü senden sonra kimse gelmeyecek, biliyorum.
Aşka Dair Nesirler, Ümit Yaşar Oğuzcan
Aşka Dair Nesirler, Ümit Yaşar Oğuzcan
Çünkü sosyalizm yoksul emekçi kitlelerin işsiz kalmaması, iyi koşullar altında çalışması, doya doya yemesi içmesi, rahat bir evde oturması, hastayken bakılması, geleceğe güven duyması değildir sadece. Ömürleri boyunca bir zindana kapatılırcasına kültür yoksulluğuna mahkûm olanlara, bilimin, sanatın, edebiyatın, müziğin kapılarının açılması da sosyalizmin başlıca amaçlarından biridir. Ve açlıktan ölen, soğukta titreyen, hastane kapılarında can veren bir insanın yazgısı ne denli acıysa; doğanın güzelliğinden, düşünceden, şiirden, müzikten haz duyamayan bir insanın yazgısı da o denli acıdır.
Utopia, Thomas More
Utopia, Thomas More
seni unuttum, eminim. öyle ki bazı sabahlar yüzümde bir tebessümle uyanıyorum, ellerimi kavuşturup seni içimden söküp atan hayata teşekkür ediyorum. şükürler olsun tanrım, diye haykırıyorum. şükürler olsun ki gittin. eğer kalsaydın bugünkü gibi hüküm süremezdim.
derken.
bazı geceler, bir anda çıkıp gelsen ne yapardım diye hayal ediyorum. şu saniye odaya girsen, bugüne dek yaptığın bütün kötülükleri nasıl da en yakın camdan fırlatıp atardım ve bütün sevgim yeniden kabarırdı. en başta zaten hiç gitmemiş gibi gözlerime dolardı yeniden. sanki bu kadar uzun süre sessiz kalırken aslında gelişini avaz avaz kutlamanın hazırlığını yapar gibi. birileri açıklasın. nasıl oluyor da gittiğinde bile gitmiyor aşk. nasıl oluyor da senden geçeli çok olsa bile böyle çaresizce dönüp sana çıkıyor yolum.
derken.
bazı geceler, bir anda çıkıp gelsen ne yapardım diye hayal ediyorum. şu saniye odaya girsen, bugüne dek yaptığın bütün kötülükleri nasıl da en yakın camdan fırlatıp atardım ve bütün sevgim yeniden kabarırdı. en başta zaten hiç gitmemiş gibi gözlerime dolardı yeniden. sanki bu kadar uzun süre sessiz kalırken aslında gelişini avaz avaz kutlamanın hazırlığını yapar gibi. birileri açıklasın. nasıl oluyor da gittiğinde bile gitmiyor aşk. nasıl oluyor da senden geçeli çok olsa bile böyle çaresizce dönüp sana çıkıyor yolum.
Hayat bizim ortamımız değil diye kendimizi hayattan muaf mı tutturalım? Var olmama belgesi veren kimse yoktur. Soluk almada sebat etmek, havanın dudaklarımızı yaktığını hissetmek, temenni etmediğimiz bir gerçekliğin bağrında pişmanlıkları biriktirmek ve mahvımıza sebep olan derde bir açıklama bulmaktan vazgeçmek zorundayızdır.
Çürümenin Kitabı, Emil Michel Cioran
Çürümenin Kitabı, Emil Michel Cioran
Bir Rus kozmonotla bir Rus beyin cerrahı din hakkında tartışıyormuş. Beyin cerrahı Hıristiyanmış, kozmonot ise dinsiz. ‘Ben uzaya çok çıktım,’ demiş kozmonot kibirlice, ‘ama ne Tanrı’ya rastladım ne de meleklere.’ Beyin cerrahı yanıtlamış: ‘Ben de pek çok zeki insanın beynini ameliyat ettim, ama hiçbir yerde tek bir düşünceye rastlamadım .”’
Sofie'nin Dünyası, Jostein Gaarder
Sofie'nin Dünyası, Jostein Gaarder