Hayatta korktuğun hiçbir şey yok mu?" diye sordum.
"O kadar da aptal değilim" diye karşılık verdi.
"Elbette ara sıra hayat beni de korkutur. Ama korku, yapmam gerekeni engellemez. Olanaklarımı sonuna dek, yüzde yüz kullanmak istiyorum. İstediğimi alacağım, istemediğimi bırakacağım. Hayatımı böyle yaşamak istiyorum, eğer işler kötü giderse, o zaman durup düşünürüm. Adaletsiz bir dünya aynı zamanda, tersinden bakıldığında, olanakları ta sonuna kadar kullanabilmene imkân sağlıyor."
"Kulağa oldukça bencil bir hayatmış gibi geliyor."
"Olabilir, ama armut piş ağzıma düş diye beklemem. Kendime göre çok çalışıyorum. Senin on katın çaba harcıyorum."
"Evet büyük bir ihtimalle bu doğru." "Bazen etrafıma bakıyorum ve mideme kramplar giriyor.
"Evet, büyük ihtimalle bu doğru.”
"Bazen etrafıma bakıyorum ve mideme kramplar giriyor. Neden bu piç kuruları hiçbir şey yapmıyor, kıllarını kıpırdatmıyor ve şikâyet edip duruyorlar acaba, diyorum."
Sesindeki acımasızlık beni şaşırtmıştı, Nagasava'ya bakakaldım.
"Benim gördüğümse, insanlar çok çalışıyor. Bir deri bir kemik kalana kadar. Ya da ben mi yanlış görüyorum yoksa?"
"Bu çok çalışmak değil. Sadece kas gücü kullanmak, o kadar" dedi, nokta koymak ister gibi.
"Benim bahsettiğim 'sıkı çalışma', amacı olan ve kişinin kendisinin yönettiği bir şey."
"Örneğin, başkaları tembellik yaparken, senin İspanyolca çalışman gibi mi?"
"Tastamam öyle. Gelecek ilkbahar, İspanyolcayı mükemmel biçimde öğrenmiş olacağım. İngilizce, Almanca ve Fransızca zaten cepte, İtalyancada da başımın çaresine bakıyorum sayılır. Böyle şeyler çok çalışmadan başarılabilir mi?"
Nagasava sigarasını içiyordu, bense Midori'nin babasını düşünüyordum. Televizyondan İspanyolca öğrenmeyi aklına bile getirmeyen bir adam vardı. Büyük ihtimalle, çok çalışma ile el emeği arasındaki farkı da hiç düşünmemişti. Bunu düşünmeye zaman bulamayacak derecede işi başından aşkındı. Çok işi vardı, üstelik bir de evden kaçmış kızını getirmek için kalkıp ta Fukuşima'ya gitmesi gerekiyordu.
Haruki Murakami/İmkansızın Şarkısı
"O kadar da aptal değilim" diye karşılık verdi.
"Elbette ara sıra hayat beni de korkutur. Ama korku, yapmam gerekeni engellemez. Olanaklarımı sonuna dek, yüzde yüz kullanmak istiyorum. İstediğimi alacağım, istemediğimi bırakacağım. Hayatımı böyle yaşamak istiyorum, eğer işler kötü giderse, o zaman durup düşünürüm. Adaletsiz bir dünya aynı zamanda, tersinden bakıldığında, olanakları ta sonuna kadar kullanabilmene imkân sağlıyor."
"Kulağa oldukça bencil bir hayatmış gibi geliyor."
"Olabilir, ama armut piş ağzıma düş diye beklemem. Kendime göre çok çalışıyorum. Senin on katın çaba harcıyorum."
"Evet büyük bir ihtimalle bu doğru." "Bazen etrafıma bakıyorum ve mideme kramplar giriyor.
"Evet, büyük ihtimalle bu doğru.”
"Bazen etrafıma bakıyorum ve mideme kramplar giriyor. Neden bu piç kuruları hiçbir şey yapmıyor, kıllarını kıpırdatmıyor ve şikâyet edip duruyorlar acaba, diyorum."
Sesindeki acımasızlık beni şaşırtmıştı, Nagasava'ya bakakaldım.
"Benim gördüğümse, insanlar çok çalışıyor. Bir deri bir kemik kalana kadar. Ya da ben mi yanlış görüyorum yoksa?"
"Bu çok çalışmak değil. Sadece kas gücü kullanmak, o kadar" dedi, nokta koymak ister gibi.
"Benim bahsettiğim 'sıkı çalışma', amacı olan ve kişinin kendisinin yönettiği bir şey."
"Örneğin, başkaları tembellik yaparken, senin İspanyolca çalışman gibi mi?"
"Tastamam öyle. Gelecek ilkbahar, İspanyolcayı mükemmel biçimde öğrenmiş olacağım. İngilizce, Almanca ve Fransızca zaten cepte, İtalyancada da başımın çaresine bakıyorum sayılır. Böyle şeyler çok çalışmadan başarılabilir mi?"
Nagasava sigarasını içiyordu, bense Midori'nin babasını düşünüyordum. Televizyondan İspanyolca öğrenmeyi aklına bile getirmeyen bir adam vardı. Büyük ihtimalle, çok çalışma ile el emeği arasındaki farkı da hiç düşünmemişti. Bunu düşünmeye zaman bulamayacak derecede işi başından aşkındı. Çok işi vardı, üstelik bir de evden kaçmış kızını getirmek için kalkıp ta Fukuşima'ya gitmesi gerekiyordu.
Haruki Murakami/İmkansızın Şarkısı
👍35❤13
Sevip sevilmemek varsa kaderde,
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Abdurrahim Karakoç/Bütün Şiirleri
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Abdurrahim Karakoç/Bütün Şiirleri
❤🔥37❤18👍4
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Mahur Beste/Atilla İlhan
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Mahur Beste/Atilla İlhan
❤37👍6🐳1
İnsanlar arasında çıkar bağı değil de gönül bağı varsa, her biri muhatabını korumayı gözeterek davranacaktır. Bu yüzden taraflar ilişkilerin dengeli ve eşit olmasını istemeyecek ve bilakis dengeyi ve eşitliği karşısındaki lehine bozmaya çalışacaktır. Karşısındaki mi dedim? Dil sürçmesi.Gönül bağı ile bağlı insanlar bağlandıklarını karşılarında görmezler. Hatta onu kendilerinden ayıramazlar bile. Gönül bağı ortadan kalkabilen bir bağ değildir. Çünkü gönülden bağlı olanlar nasıl, ne sebeple ve hangi şartlar altında bağlı olduklarını bilmezler. Bağlılıklarını bir usûle bağlamış olsalardı, her usûlsüzlük bu bağı çözerdi. Bağlarının bir sebebi olsaydı, o sebeple birlikte bağ da kaybolurdu. Belli şartlarda gönül bağı tesis edilebilseydi, o şartlara hâkimiyetle gönüllere hâkimiyet mümkün olurdu. Hâlbuki gönül bağı çözülmez çünkü gönlün nereden bağlı olduğu bulunamaz.
Ve'l Asr/İsmet Özel
Ve'l Asr/İsmet Özel
❤48⚡5👍5
Sandığınızın aksine, dünyada tamamen suçlu ya da tamamen erdemli sayılabilecek hiçbir eylem yoktur. Her şey alışkanlıklarımıza ve içinde yaşadığımız iklime bağlıdır; genelde burada suç olan şey buradan yüzlerce fersah ötede erdemdir; bizim içinse diğer yarım kürenin eylemleri suçtur. Kutsanmamış hiçbir dehşet olmadığı gibi tahrip edilmemiş hiçbir erdem de yoktur. Bir eylemin övgüye ya da yergiye layık olup olmadığına yalnızca coğrafya karar verdiğinde, gülünç ya da uçarı duygulara pek önem vermeyiz, tersine, kendimizi bu duyguların üzerinde görürüz, bize haz verdiği için hor görülen hareketlerimiz karşısında başkalarının küçümsemesini çekinmeden kabul ederiz.
En Çok Kendisine Yabancıdır İnsan/Marquis de Sade
En Çok Kendisine Yabancıdır İnsan/Marquis de Sade
🌚17❤13⚡7👍2