This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Küçük çıkarlar uğruna ihanet projelerine payandalık edenlerin sonu hüsran olacaktır.
Selahattin-i Eyyubi’nin gaza arkadaşlarını emperyalist emellerine alet etmeye çalışanlar hepimizin ortak hasmıdır.
Selahattin-i Eyyubi’nin gaza arkadaşlarını emperyalist emellerine alet etmeye çalışanlar hepimizin ortak hasmıdır.
El ele verecek; Türk ile Kürt arasındaki, Kürt ile Arap arasındaki terör perdesini yırtıp atacağız.
Terör örgütü aradan çıkınca tarih boyunca olduğu gibi tekrar muhabbetle, samimiyetle, kardeşlikle kucaklaşacağız.
Bu coğrafyayı bir bütün olarak kardeşlik coğrafyası haline getireceğiz.
Tıpkı 81 vilayetimizin her biri gibi Diyarbakır’sız bir Türkiye yetim kalır.
Tıpkı 783 bin kilometrekare vatan toprağının her karışı gibi Türkiye’siz bir Diyarbakır öksüz kalır.
Son bir buçuk asırdır, bilhassa son yarım asırdır yaşadığımız sancılara artık “dur” deme vaktidir.
İç siyasetimizde ve bölgemizde yaşanan kritik bazı değişiklikler sonrasında terör belasını ilanihaye bitirmek için ülkemizin önüne yeni ve önemli bir fırsat penceresi daha açılmıştır.
Bunun heba ve heder edilmesini doğru bulmuyoruz.
Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır.
Terör örgütünün kendini feshetmesi…
Silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi…
Örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması...
Bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi…
Bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi…
Ezcümle, yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir.
Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu değildir.
Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur.
Ülkemizin kuzeyi ve güneyi âdeta cayır cayır yanarken bu ateşi Türkiye’ye sıçratma niyetinde olanların planlarını bozmakta kararlıyız.
Millet olarak bunu hep birlikte başaracağız.
Bu kutlu yürüyüşe katılmak isteyen herkesin başımızın üzerinde yeri vardır.
Terör örgütü aradan çıkınca tarih boyunca olduğu gibi tekrar muhabbetle, samimiyetle, kardeşlikle kucaklaşacağız.
Bu coğrafyayı bir bütün olarak kardeşlik coğrafyası haline getireceğiz.
Tıpkı 81 vilayetimizin her biri gibi Diyarbakır’sız bir Türkiye yetim kalır.
Tıpkı 783 bin kilometrekare vatan toprağının her karışı gibi Türkiye’siz bir Diyarbakır öksüz kalır.
Son bir buçuk asırdır, bilhassa son yarım asırdır yaşadığımız sancılara artık “dur” deme vaktidir.
İç siyasetimizde ve bölgemizde yaşanan kritik bazı değişiklikler sonrasında terör belasını ilanihaye bitirmek için ülkemizin önüne yeni ve önemli bir fırsat penceresi daha açılmıştır.
Bunun heba ve heder edilmesini doğru bulmuyoruz.
Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır.
Terör örgütünün kendini feshetmesi…
Silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi…
Örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması...
Bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi…
Bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi…
Ezcümle, yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir.
Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu değildir.
Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur.
Ülkemizin kuzeyi ve güneyi âdeta cayır cayır yanarken bu ateşi Türkiye’ye sıçratma niyetinde olanların planlarını bozmakta kararlıyız.
Millet olarak bunu hep birlikte başaracağız.
Bu kutlu yürüyüşe katılmak isteyen herkesin başımızın üzerinde yeri vardır.
Peygamberlere yâr ve yoldaş olan, ateşi gül bahçesine çeviren, iftihar vesilemiz Şanlıurfa… Teşekkürler Şanlıurfa! 🇹🇷
Bölücü örgütle sınırlarımız içinde ve dışındaki Kürt kardeşlerimizi aynı paranteze alarak ahkâm kesen yabancı mihraklara şunu hatırlatmak isterim:
Sizin bildiğiniz kadar bizim unuttuğumuz var, sizin bir hesabınız varsa bizim de bir hesabımız var.
Terörle demokrasi yan yana olmaz, terörle siyaset aynı kapta bir arada bulunmaz.
Gelinen tarihî yol ayrımında tercihler daralmıştır.
Bir tarafta meşruiyet, hukuk, demokrasi, kalkınma, refah ve huzur var; diğer tarafta daha fazla istikrarsızlık, gerilim ve huzursuzluk var.
Bir yanda kardeşliğin egemen olduğu Türkiye Yüzyılı var, diğer tarafta emperyalistlerin kanlı senaryoları var.
Milletimiz müsterih olsun.
Ya namlusu ülkemize dönük o silahlar gömülecek ya da Türkiye’ye silah doğrultanlar gömülecek.
Bunun haricinde üçüncü bir yol, alternatif mevzubahis değildir.
Sizin bildiğiniz kadar bizim unuttuğumuz var, sizin bir hesabınız varsa bizim de bir hesabımız var.
Terörle demokrasi yan yana olmaz, terörle siyaset aynı kapta bir arada bulunmaz.
Gelinen tarihî yol ayrımında tercihler daralmıştır.
Bir tarafta meşruiyet, hukuk, demokrasi, kalkınma, refah ve huzur var; diğer tarafta daha fazla istikrarsızlık, gerilim ve huzursuzluk var.
Bir yanda kardeşliğin egemen olduğu Türkiye Yüzyılı var, diğer tarafta emperyalistlerin kanlı senaryoları var.
Milletimiz müsterih olsun.
Ya namlusu ülkemize dönük o silahlar gömülecek ya da Türkiye’ye silah doğrultanlar gömülecek.
Bunun haricinde üçüncü bir yol, alternatif mevzubahis değildir.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Bizde muhalefetin yaptığı gibi millete kırılma, darılma, küsme olmaz. Biz gönüller yapmaya, gönüller kazanmaya çalışan bir hareketiz.
Biz milletiyle çıkar değil, kader birlikteliği yapan bir partiyiz.
Biz milletiyle çıkar değil, kader birlikteliği yapan bir partiyiz.
Suriye’de sadece Araplar, Türkmenler kazanmadı, Kürtler de kazandı. Suriyeli Kürt kardeşimin varlığı inkâr ediliyordu; kimliği, tapusu yoktu, hakkı yoktu. Şimdi inşallah hepsi teslim edilecek.
Bu zafer hepimizin zaferidir, Suriye halkıyla birlikte milletimizin de zaferidir.
Bu zafer kardeşliğin zaferidir; dayanışmanın, hep beraber barış ve huzur içinde yan yana yaşamanın zaferidir.
Bu zaferin karartılmasına izin vermeyeceğiz.
Bu zaferin terörle kirletilmesine müsaade etmeyeceğiz.
Bu zaferin emperyalist güçler ve içimizdeki uzantıları tarafından lekelenmesine rıza göstermeyeceğiz.
Irak’ta ve Suriye’de terör bittiğinde bu coğrafyanın yüzü bir başka gülecek.
Bu zafer hepimizin zaferidir, Suriye halkıyla birlikte milletimizin de zaferidir.
Bu zafer kardeşliğin zaferidir; dayanışmanın, hep beraber barış ve huzur içinde yan yana yaşamanın zaferidir.
Bu zaferin karartılmasına izin vermeyeceğiz.
Bu zaferin terörle kirletilmesine müsaade etmeyeceğiz.
Bu zaferin emperyalist güçler ve içimizdeki uzantıları tarafından lekelenmesine rıza göstermeyeceğiz.
Irak’ta ve Suriye’de terör bittiğinde bu coğrafyanın yüzü bir başka gülecek.
2025 #AileYılı ülkemiz, milletimiz ve tüm ailelerimiz için hayırlı, uğurlu olsun.
2025 #AileYılı kapsamında birçok yeni projeyi hayata geçiriyoruz.
Geçen sene deprem bölgemizde başlattığımız, yeni evlenecek gençlerimize Aile ve Gençlik Fonu dâhilinde verdiğimiz faizsiz kredi desteğini 81 ilimizin tamamında uygulamaya alıyoruz.
Aile ve Gençlik Fonu’ndan artık 81 vilayetimizdeki tüm gençlerimiz istifade edebilecek.
Dünyaevine girecek gençlerimiz bu imkândan faydalanmak üzere bugün itibarıyla başvurularını yapabilirler.
Yuva kuracak tüm gençlerimiz için şimdiden hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Geçen sene deprem bölgemizde başlattığımız, yeni evlenecek gençlerimize Aile ve Gençlik Fonu dâhilinde verdiğimiz faizsiz kredi desteğini 81 ilimizin tamamında uygulamaya alıyoruz.
Aile ve Gençlik Fonu’ndan artık 81 vilayetimizdeki tüm gençlerimiz istifade edebilecek.
Dünyaevine girecek gençlerimiz bu imkândan faydalanmak üzere bugün itibarıyla başvurularını yapabilirler.
Yuva kuracak tüm gençlerimiz için şimdiden hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Bu yıl doğum yardımlarımızı önemli ölçüde artırıyoruz. #AileYılı
Yeni doğacak ilk çocuk için doğum yardımını 5 bin liraya yükseltiyoruz.
İkinci çocuk için her ay 1.500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için her ay 5 bin lira olacak şekilde çocuk yardımlarını devreye alıyoruz.
İkinci ve sonraki çocuklar için hiçbir bir şart gözetmeksizin vereceğimiz çocuk yardımlarını her ay annelerimizin hesabına yatıracağız.
Bu müjdemizin de ailelerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yeni doğacak ilk çocuk için doğum yardımını 5 bin liraya yükseltiyoruz.
İkinci çocuk için her ay 1.500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için her ay 5 bin lira olacak şekilde çocuk yardımlarını devreye alıyoruz.
İkinci ve sonraki çocuklar için hiçbir bir şart gözetmeksizin vereceğimiz çocuk yardımlarını her ay annelerimizin hesabına yatıracağız.
Bu müjdemizin de ailelerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
#AileYılı vesilesiyle aile kurmayı teşvik edecek maddi destekler, danışmanlık hizmetleri ve genç çiftler için konut destekleri gibi uygulamaları devreye alacağız.
Esnek, uzaktan çalışma modelleriyle kadınların ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkânları hayata geçireceğiz.
Çalışan anne-babalar için ücretsiz veya düşük maliyetli çocuk bakım hizmetlerini güçlendireceğiz.
Çocuk sahibi olmayı teşvik edecek veya kolaylaştıracak tıbbi imkânları ailelerimizin istifadesine sunmayı da önemsiyoruz.
Bunun haricinde geniş bir alanda faaliyetleri, projeleri ve müjdeleri de inşallah yıl boyunca ailelerimizle paylaşacağız.
Esnek, uzaktan çalışma modelleriyle kadınların ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkânları hayata geçireceğiz.
Çalışan anne-babalar için ücretsiz veya düşük maliyetli çocuk bakım hizmetlerini güçlendireceğiz.
Çocuk sahibi olmayı teşvik edecek veya kolaylaştıracak tıbbi imkânları ailelerimizin istifadesine sunmayı da önemsiyoruz.
Bunun haricinde geniş bir alanda faaliyetleri, projeleri ve müjdeleri de inşallah yıl boyunca ailelerimizle paylaşacağız.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Peygamber Efendimiz “En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır.” buyuruyor.
Ancak son yıllarda bu alanda sorunlarımız katlanarak artıyor. Özellikle sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla birlikte ataların tabiriyle eski köye yeni adetlerin geldiğini görüyoruz.
Ancak son yıllarda bu alanda sorunlarımız katlanarak artıyor. Özellikle sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla birlikte ataların tabiriyle eski köye yeni adetlerin geldiğini görüyoruz.
Aile Yılı çerçevesinde icra edeceğimiz çalışmaları etkin ve verimli nüfus politikalarıyla destekleyip uzun vadede güçlü bir zemine taşımak en büyük önceliklerimizdendir.
Bu kapsamda 25 Aralık’ta iki önemli kurumu, Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulunu ihdas ettik.
Kurul hiç vakit kaybetmeden faaliyetlerine başladı, ilk toplantısını da 9 Ocak Perşembe günü geniş bir katılımla Külliyemizde gerçekleştirdi.
Bu yeni kurulumuz, sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirecek.
Enstitümüz ise milletimizin geleceği açısından bir beka meselesi olarak gördüğümüz aileye ilişkin ilmî, akademik ve politika geliştirici faaliyetler yürütecek.
Değerlerimizin ve nesillerimizin devamı için kritik bir sorumluluğu yüklenen her iki yeni oluşuma da çalışmalarında şimdiden başarılar diliyorum.
Bu kapsamda 25 Aralık’ta iki önemli kurumu, Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulunu ihdas ettik.
Kurul hiç vakit kaybetmeden faaliyetlerine başladı, ilk toplantısını da 9 Ocak Perşembe günü geniş bir katılımla Külliyemizde gerçekleştirdi.
Bu yeni kurulumuz, sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirecek.
Enstitümüz ise milletimizin geleceği açısından bir beka meselesi olarak gördüğümüz aileye ilişkin ilmî, akademik ve politika geliştirici faaliyetler yürütecek.
Değerlerimizin ve nesillerimizin devamı için kritik bir sorumluluğu yüklenen her iki yeni oluşuma da çalışmalarında şimdiden başarılar diliyorum.
Anayasamızın 41’inci maddesinde açıkça zikredildiği üzere “aile, toplumun temelidir”.
Bir başka ifadeyle aile küçük bir toplumdur, toplum da büyük bir ailedir.
Aile bizim en kadim, en köklü müesseselerimizden biridir.
Tarihimize göz attığımızda, aile kurumu etrafında şekillenen toplumsal bilincin yüksek olduğu dönemlerde, devletin de milletin de güçlü bir konuma sahip olduğunu görürüz.
Güçlü fertlerin güçlü aileye, güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği yalnızca sosyolojik bir tespit değil, aynı zamanda tarihî bir hakikattir.
Bu hakikatin ışığında aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin bir miras bırakmak hepimizin görevidir.
Bir başka ifadeyle aile küçük bir toplumdur, toplum da büyük bir ailedir.
Aile bizim en kadim, en köklü müesseselerimizden biridir.
Tarihimize göz attığımızda, aile kurumu etrafında şekillenen toplumsal bilincin yüksek olduğu dönemlerde, devletin de milletin de güçlü bir konuma sahip olduğunu görürüz.
Güçlü fertlerin güçlü aileye, güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği yalnızca sosyolojik bir tespit değil, aynı zamanda tarihî bir hakikattir.
Bu hakikatin ışığında aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin bir miras bırakmak hepimizin görevidir.
Çocuklarımızı ve gençlerimizi zararlı akımlardan, zehirli düşüncelerden, aile ve toplum yapımızı tehdit eden sapkın ideolojilerden korumak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bilinçli, kasıtlı ve ısrarlı bir şekilde servis edilen içerikler, başta cinsiyetsizleştirme politikaları olmak üzere LGBT ve diğer gayrifıtri akımların da alan kazanmasına yol açıyor.
LGBT’nin koçbaşı olarak kullanıldığı cinsiyetsizleştirme politikalarının öncelikli hedefi ailedir ve aile kurumunun kutsiyetidir.
İlk etapta kişisel tercih denilerek meşrulaştırılmak istenen bu anomali, günümüzde faşizan bir dayatmaya dönüşmüştür.
Fıtratı, ahlakı ve aileyi savunan herkes ağır bir baskıya maruz kalmakta, küresel kültürün silahşorları tarafından yokluğa mahkûm edilmektedir.
Günden güne kesifleşen bu iklime Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dâhil her platformda cesaretle itiraz eden nadir ülke ve liderlerden biriyiz.
Önümüzdeki dönemde bu duruşumuzu daha da sağlamlaştıracağız.
Sırasıyla bireyi, aileyi, toplumu ifsat eden cinsiyetsizleştirme politikalarına tepki göstermeye kararlılıkla devam edeceğiz.
Kim ne derse desin, bu konuda Türkiye’nin tavrı bellidir. Bundan geri adım asla söz konusu olmayacaktır.
Bilinçli, kasıtlı ve ısrarlı bir şekilde servis edilen içerikler, başta cinsiyetsizleştirme politikaları olmak üzere LGBT ve diğer gayrifıtri akımların da alan kazanmasına yol açıyor.
LGBT’nin koçbaşı olarak kullanıldığı cinsiyetsizleştirme politikalarının öncelikli hedefi ailedir ve aile kurumunun kutsiyetidir.
İlk etapta kişisel tercih denilerek meşrulaştırılmak istenen bu anomali, günümüzde faşizan bir dayatmaya dönüşmüştür.
Fıtratı, ahlakı ve aileyi savunan herkes ağır bir baskıya maruz kalmakta, küresel kültürün silahşorları tarafından yokluğa mahkûm edilmektedir.
Günden güne kesifleşen bu iklime Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dâhil her platformda cesaretle itiraz eden nadir ülke ve liderlerden biriyiz.
Önümüzdeki dönemde bu duruşumuzu daha da sağlamlaştıracağız.
Sırasıyla bireyi, aileyi, toplumu ifsat eden cinsiyetsizleştirme politikalarına tepki göstermeye kararlılıkla devam edeceğiz.
Kim ne derse desin, bu konuda Türkiye’nin tavrı bellidir. Bundan geri adım asla söz konusu olmayacaktır.
2007’de nüfus artış hızındaki gerilemeye dikkat çekme adına en az üç çocuk çağrısı yapmıştık. Bu çağrımızdan dolayı ciddi baskı gördük, itibar suikastlarına uğradık.
Şimdi ne kadar haklı olduğumuz, bize yönelik bühtanların da ne kadar mesnetsiz olduğu ortaya çıkıyor.
Doğurganlık oranı ve nüfus artış hızımız maalesef alarm vermektedir.
2001 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,38 iken bugün bu rakam 1,51’e düşmüştür.
Tüm bunlarla birlikte evlenme yaşı önemli ölçüde yükselmiş, boşanma oranları ise aynı nispette artmıştır.
Türkiye, genç ve nitelikli nüfus bakımından, üzülerek söylüyorum, kan kaybetmektedir.
Gerekli önlemleri bir an önce almaz, ihtiyaç duyulan politikaları kısa sürede uygulamazsak sorun telafi edilemez boyuta varacaktır.
Muhalefetin kışkırttığı birçok grup, yazarçizer, sanatçı, sözüm ona aydın taifesi, bizi özel hayata müdahale ile suçladı.
Soruna her dikkat çektiğimizde ise bu saldırıların ve ithamların dozu daha da arttı.
Türkiye’nin güvenliğine, geleceğine, kalkınmasına ve huzuruna dair her konuda çuvallayanlar burada da aynı yanlışı tekrarlamışlardır.
Tabii bunun sadece bir öngörüsüzlük mü yoksa arkasında çok daha sinsi emellerin mi olduğunun takdirini milletimizin yapacağına inanıyorum.
Biz doğru bildiğimiz yolda sabırla yürümekten asla vazgeçmedik; her fırsatta en az üç çocuk çağrımızı tekrarladık, tekrarlıyoruz.
Politikalarımızı destekleyici düzenlemeleri, projeleri, reform ve hizmetleri tek tek hayata geçirdik.
İnşallah bundan sonra da büyük ve güçlü Türkiye idealimizi güçlü aile ve güçlü nüfus yapısıyla gerçeğe dönüştüreceğiz.
Şimdi ne kadar haklı olduğumuz, bize yönelik bühtanların da ne kadar mesnetsiz olduğu ortaya çıkıyor.
Doğurganlık oranı ve nüfus artış hızımız maalesef alarm vermektedir.
2001 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,38 iken bugün bu rakam 1,51’e düşmüştür.
Tüm bunlarla birlikte evlenme yaşı önemli ölçüde yükselmiş, boşanma oranları ise aynı nispette artmıştır.
Türkiye, genç ve nitelikli nüfus bakımından, üzülerek söylüyorum, kan kaybetmektedir.
Gerekli önlemleri bir an önce almaz, ihtiyaç duyulan politikaları kısa sürede uygulamazsak sorun telafi edilemez boyuta varacaktır.
Muhalefetin kışkırttığı birçok grup, yazarçizer, sanatçı, sözüm ona aydın taifesi, bizi özel hayata müdahale ile suçladı.
Soruna her dikkat çektiğimizde ise bu saldırıların ve ithamların dozu daha da arttı.
Türkiye’nin güvenliğine, geleceğine, kalkınmasına ve huzuruna dair her konuda çuvallayanlar burada da aynı yanlışı tekrarlamışlardır.
Tabii bunun sadece bir öngörüsüzlük mü yoksa arkasında çok daha sinsi emellerin mi olduğunun takdirini milletimizin yapacağına inanıyorum.
Biz doğru bildiğimiz yolda sabırla yürümekten asla vazgeçmedik; her fırsatta en az üç çocuk çağrımızı tekrarladık, tekrarlıyoruz.
Politikalarımızı destekleyici düzenlemeleri, projeleri, reform ve hizmetleri tek tek hayata geçirdik.
İnşallah bundan sonra da büyük ve güçlü Türkiye idealimizi güçlü aile ve güçlü nüfus yapısıyla gerçeğe dönüştüreceğiz.