Ne diyor Özgür Bey?
“CHP istese tek parti olarak devam edecekken demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran partidir.”
Lütuf buyurdunuz…
Sayın Özel, 1950’den bu yana sandıkta yoksunuz, millet size yetki vermiyor ve siz 1950’den bu yana cuntalardan medet umuyorsunuz.
Sevgili gençler, buraya özellikle sizin için dikkat çekiyorum…
CHP’nin İkinci Genel Başkanı İsmet İnönü koltuğu çok severdi.
CHP’deki koltuğunu 88 yaşında iken Bülent Ecevit karşısında kaybedince bıraktı.
1946’da kendi isteğiyle değil, gönüllü olarak değil; yoğun uluslararası baskılar nedeniyle çok partili hayata geçmek zorunda kaldı.
Şimdi o mecburiyeti sanki lütufmuş gibi kibirle milletin yüzüne vuruyorlar.
1950’de Türkiye’deki ilk şeffaf seçimde CHP iktidardan uzaklaştırıldı ve o günden bugüne tek başına iktidara gelemedi.
Peki CHP sandıktan çıkamayınca ne yaptı?
27 Mayıs cuntasının taşlarını döşedi.
CHP ülkenin ayarlarını öyle bozdu ki 1961, 1962, 1963, 1969, 1971 yılında cunta girişimleri oldu.
12 Mart muhtırası, 27 Aralık 1979 muhtırası, 12 Eylül cuntası, 28 Şubat darbesi, 27 Nisan bildirisi, 17-25 Aralık darbe girişimi, Gezi kalkışması ve 15 Temmuz…
Türkiye’deki her darbenin, her darbe girişiminin, her muhtıranın, her cuntanın taşlarını döşediler, davetiyesini yazdılar, arkasında durdular, alkışladılar, darbecilerin sırtını sıvazladılar.
CHP Genel Başkanı’na kendi tarihini iyi okumasını tavsiye ediyorum.
Şayet biraz cesareti varsa vesayet lekeleriyle âdeta katrana dönmüş kirli geçmişiyle yüzleşmesini öneriyorum.
“CHP istese tek parti olarak devam edecekken demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran partidir.”
Lütuf buyurdunuz…
Sayın Özel, 1950’den bu yana sandıkta yoksunuz, millet size yetki vermiyor ve siz 1950’den bu yana cuntalardan medet umuyorsunuz.
Sevgili gençler, buraya özellikle sizin için dikkat çekiyorum…
CHP’nin İkinci Genel Başkanı İsmet İnönü koltuğu çok severdi.
CHP’deki koltuğunu 88 yaşında iken Bülent Ecevit karşısında kaybedince bıraktı.
1946’da kendi isteğiyle değil, gönüllü olarak değil; yoğun uluslararası baskılar nedeniyle çok partili hayata geçmek zorunda kaldı.
Şimdi o mecburiyeti sanki lütufmuş gibi kibirle milletin yüzüne vuruyorlar.
1950’de Türkiye’deki ilk şeffaf seçimde CHP iktidardan uzaklaştırıldı ve o günden bugüne tek başına iktidara gelemedi.
Peki CHP sandıktan çıkamayınca ne yaptı?
27 Mayıs cuntasının taşlarını döşedi.
CHP ülkenin ayarlarını öyle bozdu ki 1961, 1962, 1963, 1969, 1971 yılında cunta girişimleri oldu.
12 Mart muhtırası, 27 Aralık 1979 muhtırası, 12 Eylül cuntası, 28 Şubat darbesi, 27 Nisan bildirisi, 17-25 Aralık darbe girişimi, Gezi kalkışması ve 15 Temmuz…
Türkiye’deki her darbenin, her darbe girişiminin, her muhtıranın, her cuntanın taşlarını döşediler, davetiyesini yazdılar, arkasında durdular, alkışladılar, darbecilerin sırtını sıvazladılar.
CHP Genel Başkanı’na kendi tarihini iyi okumasını tavsiye ediyorum.
Şayet biraz cesareti varsa vesayet lekeleriyle âdeta katrana dönmüş kirli geçmişiyle yüzleşmesini öneriyorum.
İstanbul’da Escobar düzeni kuranlar onlar.
Paylaşım kavgası veren; şikâyeti, tanıklığı yapan; savcıların kapısında ihbar sırasına girenler onlar.
Üzerindeki bütün kiri, lekeyi, çamuru bizim üzerimize sıçratmak için olmadık taklalar atanlar da aynı şekilde onlar, yine CHP’liler.
Bütün Türkiye, son 20 gündür bir tiyatro izliyoruz.
20 gündür oynanan bu tuluattan bir türlü anlayamadığımız, ışıkların sahneye değil, bize doğrultulmuş olmasıdır.
Kusura bakmayın…
Kendi iç tartışmalarınızın faturasını ne bize ne de millete ödetemezsiniz.
Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz.
CHP’yi bu bataklığın, bu mafya düzeninin içine siz soktunuz.
Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de sokakları ateşe veren sizsiniz.
Gençleri öne sürüp belediye binalarına saklanan sizsiniz.
Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz.
Tarih boyunca hep bunu yaptınız.
Sandıkta kazanamayınca gençleri sokağa döktünüz. Onların kavgalarından, çatışmasından, hatta onların kanından kendinize rant devşirdiniz.
Bu ülkenin pırıl pırıl gençlerinin omuzlarına basarak, onları çiğneyerek, onları bozuk para gibi harcayarak kariyer basamaklarını tırmandınız.
Sonra da utanmadan, sıkılmadan çıktınız, hep başkalarını suçladınız.
Kurtla avladınız, çobanla yediniz, sonra sürünün sahibiyle oturup timsah gözyaşları döktünüz...
Paylaşım kavgası veren; şikâyeti, tanıklığı yapan; savcıların kapısında ihbar sırasına girenler onlar.
Üzerindeki bütün kiri, lekeyi, çamuru bizim üzerimize sıçratmak için olmadık taklalar atanlar da aynı şekilde onlar, yine CHP’liler.
Bütün Türkiye, son 20 gündür bir tiyatro izliyoruz.
20 gündür oynanan bu tuluattan bir türlü anlayamadığımız, ışıkların sahneye değil, bize doğrultulmuş olmasıdır.
Kusura bakmayın…
Kendi iç tartışmalarınızın faturasını ne bize ne de millete ödetemezsiniz.
Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz.
CHP’yi bu bataklığın, bu mafya düzeninin içine siz soktunuz.
Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de sokakları ateşe veren sizsiniz.
Gençleri öne sürüp belediye binalarına saklanan sizsiniz.
Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz.
Tarih boyunca hep bunu yaptınız.
Sandıkta kazanamayınca gençleri sokağa döktünüz. Onların kavgalarından, çatışmasından, hatta onların kanından kendinize rant devşirdiniz.
Bu ülkenin pırıl pırıl gençlerinin omuzlarına basarak, onları çiğneyerek, onları bozuk para gibi harcayarak kariyer basamaklarını tırmandınız.
Sonra da utanmadan, sıkılmadan çıktınız, hep başkalarını suçladınız.
Kurtla avladınız, çobanla yediniz, sonra sürünün sahibiyle oturup timsah gözyaşları döktünüz...
Açıkça söylüyorum: Cirimleri kadar yer yakarlar.
Ne sokak hareketleri ne kışkırtmalar ne tehditler ne boykot adını verdikleri linç listeleri…
Allah’ın izniyle bunlarla hiçbir yere varamazlar. O eski Türkiye artık yok.
Anarşiyle sokaklarını teslim aldığınız Türkiye çok eskilerde kaldı.
Üniversitelerini işgal edip öğrencileri, hocaları esir aldığınız Türkiye, kötü bir hatıra olarak artık geçmişte kaldı.
Ticareti, üretimi kilitlediğiniz günler çok gerilerde kaldı.
Sanatçıya, gazeteciye, yazara, medyaya arkanıza aldığınız vesayet kurumlarıyla parmak salladığınız, ayar çektiğiniz Türkiye tarihte kaldı.
Yabancı diplomatların arabalarından atları çözüp o arabaları kendiniz de çekseniz size bir kuru teşekkür reva görecek konjonktür, bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne atıldı.
Artık sadece millet var, milletin muazzez iradesi var.
Bugün Türkiye’de milletin takdirine sahip çıkan güçlü bir iktidar var.
15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş bir Cumhur İttifakı var.
Millet adına karar veren bağımsız ve tarafsız bir yargı var.
Her türlü vesayetten kurtulmuş bir Türk demokrasisi var.
Cunta ve darbe girişimlerine göğsünü siper eden cesur bir millet var.
Diplomasisiyle, savunmasıyla, zalimler karşısında dik duran tavrıyla göz dolduran, mazlumların umudu olan bir Türkiye Cumhuriyeti var.
Ne yaparsanız yapın, bunu değiştiremeyeceksiniz.
Ne sokak hareketleri ne kışkırtmalar ne tehditler ne boykot adını verdikleri linç listeleri…
Allah’ın izniyle bunlarla hiçbir yere varamazlar. O eski Türkiye artık yok.
Anarşiyle sokaklarını teslim aldığınız Türkiye çok eskilerde kaldı.
Üniversitelerini işgal edip öğrencileri, hocaları esir aldığınız Türkiye, kötü bir hatıra olarak artık geçmişte kaldı.
Ticareti, üretimi kilitlediğiniz günler çok gerilerde kaldı.
Sanatçıya, gazeteciye, yazara, medyaya arkanıza aldığınız vesayet kurumlarıyla parmak salladığınız, ayar çektiğiniz Türkiye tarihte kaldı.
Yabancı diplomatların arabalarından atları çözüp o arabaları kendiniz de çekseniz size bir kuru teşekkür reva görecek konjonktür, bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne atıldı.
Artık sadece millet var, milletin muazzez iradesi var.
Bugün Türkiye’de milletin takdirine sahip çıkan güçlü bir iktidar var.
15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş bir Cumhur İttifakı var.
Millet adına karar veren bağımsız ve tarafsız bir yargı var.
Her türlü vesayetten kurtulmuş bir Türk demokrasisi var.
Cunta ve darbe girişimlerine göğsünü siper eden cesur bir millet var.
Diplomasisiyle, savunmasıyla, zalimler karşısında dik duran tavrıyla göz dolduran, mazlumların umudu olan bir Türkiye Cumhuriyeti var.
Ne yaparsanız yapın, bunu değiştiremeyeceksiniz.
Geçen hafta Türk ekonomisinin gücünü test etme imkânı bulduk. Muhalefetin ekonomimize zarar verme girişimlerini boşa çıkardık.
Merkez Bankamızın brüt rezervleri toplam 156,5 milyar dolarla güçlü görünümünü koruyor.
Milletimiz, sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kasteden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi, vermiyor.
Gezi olaylarında “tüketmeyin, ekonomi dursun” çağrıları nasıl çapulcuların ellerinde patladıysa CHP’nin boykot çağrısına da millet itibar etmedi.
Yani boykotçular bizzat vatandaşımızdan boykot yedi.
Türkiye ekonomisini batıracaklarını zannedenler bir kez daha avuçlarını yaladı, kös kös oturmak zorunda kaldı.
Muhalefetin tüm tahriklerine rağmen biz Türkiye’yi büyütmeyi, Türkiye’yi hedeflerine doğru yaklaştırmayı sürdüreceğiz.
Merkez Bankamızın brüt rezervleri toplam 156,5 milyar dolarla güçlü görünümünü koruyor.
Milletimiz, sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kasteden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi, vermiyor.
Gezi olaylarında “tüketmeyin, ekonomi dursun” çağrıları nasıl çapulcuların ellerinde patladıysa CHP’nin boykot çağrısına da millet itibar etmedi.
Yani boykotçular bizzat vatandaşımızdan boykot yedi.
Türkiye ekonomisini batıracaklarını zannedenler bir kez daha avuçlarını yaladı, kös kös oturmak zorunda kaldı.
Muhalefetin tüm tahriklerine rağmen biz Türkiye’yi büyütmeyi, Türkiye’yi hedeflerine doğru yaklaştırmayı sürdüreceğiz.
14-28 Mayıs seçimleri sonrasında ekonomide çok güçlü bir ekip kurduk, ülkemizin mevcut sorunlarını çözecek kapsamlı bir programı kararlılıkla hayata geçirdik.
Evet, dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var ama Türkiye’nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var.
Küresel ekonomi zorlu bir sınavdan geçmektedir.
Son bir haftada uluslararası ticaret savaşları yeni bir boyuta evirildi.
Türkiye olarak ticaret, üretim ve ihracat tarafında menfi bir durum beklemiyoruz.
Düşük tarife uygulanan ülkeler arasında olmamız hasebiyle bu muhataralı dönemi birçok ülkeye kıyasla daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz.
İş dünyamız müsterih olsun.
Vatandaşlarımız gönlünü ferah tutsun.
Özellikle orta ve uzun vadede Türkiye’nin benzer ülkelere göre daha az etkilenmesini, daha güçlü büyüme sergilemesini öngörüyoruz.
Her bakımdan umut veren, güven veren bir hikâyeye sahibiz.
Uygulamakta olduğumuz Makroekonomik İstikrar ve Reform Programı’yla da bu hikâyeyi büyük bir avantaja dönüştürmüş durumdayız.
Evet, dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var ama Türkiye’nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var.
Küresel ekonomi zorlu bir sınavdan geçmektedir.
Son bir haftada uluslararası ticaret savaşları yeni bir boyuta evirildi.
Türkiye olarak ticaret, üretim ve ihracat tarafında menfi bir durum beklemiyoruz.
Düşük tarife uygulanan ülkeler arasında olmamız hasebiyle bu muhataralı dönemi birçok ülkeye kıyasla daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz.
İş dünyamız müsterih olsun.
Vatandaşlarımız gönlünü ferah tutsun.
Özellikle orta ve uzun vadede Türkiye’nin benzer ülkelere göre daha az etkilenmesini, daha güçlü büyüme sergilemesini öngörüyoruz.
Her bakımdan umut veren, güven veren bir hikâyeye sahibiz.
Uygulamakta olduğumuz Makroekonomik İstikrar ve Reform Programı’yla da bu hikâyeyi büyük bir avantaja dönüştürmüş durumdayız.
Türkiye, AK Parti hükûmetleri döneminde icazet alan değil, tam tersine icazeti aranan ülke konumuna gelmiştir.
Türkiye, büyük güçlerin oyunlarında rol lütfedilen bir figüran değil, senaryosunu kendi yazdığı oyunları hayata geçiren bir aktör olmuştur.
Dünyamız, özellikle ekonomi ve askerî kapasite bakımından tek kutuplu bir yapıdan çok kutuplu bir mimariye doğru hızla yol almaktadır.
Tarihî olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan, en iyi yöneten, sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye’dir.
Yeni Türkiye güçlü Türkiye’dir; muteber, muvaffak ve muktedir bir ülkedir.
Sözünün ağırlığı olan; tavrı, duruşu, söylemi dikkatle takip edilen bir ülke olarak Türkiye’nin ismi her platformda daha sık telaffuz ediliyor.
İdrak yolları kapalı olmayanlar şu hakikati çok net görmektedir:
Türkiye, 23 yıldır temelini âdeta tuğla tuğla ördüğü güçlü altyapısıyla yeni döneme damgasını vurmaktadır.
Türkiye Yüzyılı vizyonumuz günden güne ete kemiğe bürünmekte, millî ülkümüz olarak tüm ihtişamıyla Şimal Yıldızı misali parlamaktadır.
Ülkemizdeki muhalefetin anlamak istemediği gerçeklik işte budur.
Türkiye’nin level atladığını, Türkiye’nin artık çok farklı bir ligde top koşturduğunu hâlen kavrayamadılar.
Özellikle Batı’yla münasebetler konusunda son 23 yılda nasıl bir paradigma değişimi yaşandığını hâlen anlayamadılar.
Bunlar kendi ülkelerini ve milletlerini hiçbir zaman tanımadılar, korkarım bu gidişle de hiçbir zaman tanıyamayacaklar.
Türkiye, büyük güçlerin oyunlarında rol lütfedilen bir figüran değil, senaryosunu kendi yazdığı oyunları hayata geçiren bir aktör olmuştur.
Dünyamız, özellikle ekonomi ve askerî kapasite bakımından tek kutuplu bir yapıdan çok kutuplu bir mimariye doğru hızla yol almaktadır.
Tarihî olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan, en iyi yöneten, sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye’dir.
Yeni Türkiye güçlü Türkiye’dir; muteber, muvaffak ve muktedir bir ülkedir.
Sözünün ağırlığı olan; tavrı, duruşu, söylemi dikkatle takip edilen bir ülke olarak Türkiye’nin ismi her platformda daha sık telaffuz ediliyor.
İdrak yolları kapalı olmayanlar şu hakikati çok net görmektedir:
Türkiye, 23 yıldır temelini âdeta tuğla tuğla ördüğü güçlü altyapısıyla yeni döneme damgasını vurmaktadır.
Türkiye Yüzyılı vizyonumuz günden güne ete kemiğe bürünmekte, millî ülkümüz olarak tüm ihtişamıyla Şimal Yıldızı misali parlamaktadır.
Ülkemizdeki muhalefetin anlamak istemediği gerçeklik işte budur.
Türkiye’nin level atladığını, Türkiye’nin artık çok farklı bir ligde top koşturduğunu hâlen kavrayamadılar.
Özellikle Batı’yla münasebetler konusunda son 23 yılda nasıl bir paradigma değişimi yaşandığını hâlen anlayamadılar.
Bunlar kendi ülkelerini ve milletlerini hiçbir zaman tanımadılar, korkarım bu gidişle de hiçbir zaman tanıyamayacaklar.
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
Bugün sürekli üzerinde tepindiğiniz Deniz Gezmiş’i sahaya süren siz değil misiniz?
Mecliste oylamadan kaçarak idamını onaylayan siz değil misiniz?
Kusura bakmayın, artık bu ülkenin gençlerini size yedirtmeyeceğiz, kullandırtmayacağız.
Mecliste oylamadan kaçarak idamını onaylayan siz değil misiniz?
Kusura bakmayın, artık bu ülkenin gençlerini size yedirtmeyeceğiz, kullandırtmayacağız.
Türkiye’yi yerinde sayanlar, yerinde zıplayanlar değil; son 23 yıldır olduğu gibi hedeflerine doğru emin adımlarla yürüyenler istikbale taşıyacaktır.
Türk Polis Teşkilatımızın kuruluşunun 180’inci yıl dönümünü canıgönülden tebrik ediyor; Polis Haftası’nın Emniyet Teşkilatımız, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Ülkemizin emniyeti, milletimizin geleceği için tereddüt etmeden canını feda eden tüm şehit polislerimizi, askerlerimizi, jandarmalarımızı, güvenlik korucularımızı rahmetle yâd ediyorum.
Hayatta olan gazilerimize hayırlı ve bereketli ömürler diliyor, her birine şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Her bir polis kardeşime görevlerinizde Rabb’imden üstün başarılar niyaz ediyorum. 🇹🇷
Ülkemizin emniyeti, milletimizin geleceği için tereddüt etmeden canını feda eden tüm şehit polislerimizi, askerlerimizi, jandarmalarımızı, güvenlik korucularımızı rahmetle yâd ediyorum.
Hayatta olan gazilerimize hayırlı ve bereketli ömürler diliyor, her birine şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Her bir polis kardeşime görevlerinizde Rabb’imden üstün başarılar niyaz ediyorum. 🇹🇷
Bugün Endonezya Cumhurbaşkanı, değerli dostum Sayın Subianto ile Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde bir araya geldik. 🇹🇷🇮🇩
Savunma sanayisinden müteahhitliğe, sağlık ve enerjiden gıda sektörüne kadar iş birliğimizde yeni açılımlar yapma hususunda mutabık kaldık.
Kültür, afet ve acil durum yönetimi ve iletişim alanlarında belgeler imzaladık.
Ticaret hacmimizi karşılıklı fayda temelinde ve dengeli şekilde 10 milyar dolar hedefine yükseltmek için atılabilecek adımları değerlendirdik.
Savunma sanayisi bağlamında,ortak üretim dâhil olmak üzere mevcut projelerimizi ve yeni iş birliği imkânlarını görüştük.
Halklarımız arasındaki bağları kültür ve eğitim alanındaki iş birliğimizi ilerleterek daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Ülkemizde eğitim almış yaklaşık 5 bin Endonezyalı kardeşimizin her birini kültür elçisi olarak görüyoruz.
Endonezya’yla Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı, G20, D-8 ve MIKTA dâhil tüm uluslararası platformlardaki iş birliğimizi sürdürüyoruz.
Endonezya’nın Filistin meselesine ilişkin tutumunu takdirle karşılıyoruz.
Önümüzdeki dönemde Gazze’nin yeniden inşasında ve Filistin davasının savunulmasında Endonezya’yla birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
Değerli kardeşimin Türkiye Büyük Millet Meclisimize bugün yaptıkları tarihî nitelikteki hitabı, ülkelerimiz arasındaki kadim kardeşliğin en güzel tezahürüdür.
Cumhurbaşkanı Sayın Subianto’nun ziyaretinin ikili ve çok taraflı iş birliğimize katkıda bulunacağına gönülden inanıyorum.
Savunma sanayisinden müteahhitliğe, sağlık ve enerjiden gıda sektörüne kadar iş birliğimizde yeni açılımlar yapma hususunda mutabık kaldık.
Kültür, afet ve acil durum yönetimi ve iletişim alanlarında belgeler imzaladık.
Ticaret hacmimizi karşılıklı fayda temelinde ve dengeli şekilde 10 milyar dolar hedefine yükseltmek için atılabilecek adımları değerlendirdik.
Savunma sanayisi bağlamında,ortak üretim dâhil olmak üzere mevcut projelerimizi ve yeni iş birliği imkânlarını görüştük.
Halklarımız arasındaki bağları kültür ve eğitim alanındaki iş birliğimizi ilerleterek daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Ülkemizde eğitim almış yaklaşık 5 bin Endonezyalı kardeşimizin her birini kültür elçisi olarak görüyoruz.
Endonezya’yla Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı, G20, D-8 ve MIKTA dâhil tüm uluslararası platformlardaki iş birliğimizi sürdürüyoruz.
Endonezya’nın Filistin meselesine ilişkin tutumunu takdirle karşılıyoruz.
Önümüzdeki dönemde Gazze’nin yeniden inşasında ve Filistin davasının savunulmasında Endonezya’yla birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
Değerli kardeşimin Türkiye Büyük Millet Meclisimize bugün yaptıkları tarihî nitelikteki hitabı, ülkelerimiz arasındaki kadim kardeşliğin en güzel tezahürüdür.
Cumhurbaşkanı Sayın Subianto’nun ziyaretinin ikili ve çok taraflı iş birliğimize katkıda bulunacağına gönülden inanıyorum.
Diplomasinin nabzının attığı global bir markaya dönüşen, bu sene 4’üncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’nun tüm dünya için, tüm insanlık için, özellikle coğrafyamızdaki mazlum ve mağdurlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum. #ADF2025
Dünyanın dört bir yanından forumumuzu teşrif eden her bir misafirimize teşekkür ediyorum.
Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek temasıyla düzenlenen forum kapsamında icra edilecek panellerin, görüşmelerin hepimize verimli bir ufuk turu yaptırmasını temenni ediyorum.
Bugün Antalya’da, çatışmaların yerine diyaloğu, kutuplaşmanın yerine ortak aklı, güç yarışının yerine küresel vicdanı tercih ettiğimizi hep birlikte dünyaya bir kez daha ilan ediyoruz.
Antalya’dan tüm dünyaya verdiğimiz bu barış ve dostluk mesajları, Antalya Diplomasi Forumu’nu muadillerine göre farklı bir yerde konumlandırıyor.
Her yıl olduğu gibi üç gün boyunca binlerce katılımcı kritik bölgesel ve küresel konularda fikir alışverişinde bulunup çözüm önerilerini ele alacak.
Küresel diplomasinin kalbi üç gün boyunca yine Antalya’da atacak.
Dünyanın dört bir yanından forumumuzu teşrif eden her bir misafirimize teşekkür ediyorum.
Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek temasıyla düzenlenen forum kapsamında icra edilecek panellerin, görüşmelerin hepimize verimli bir ufuk turu yaptırmasını temenni ediyorum.
Bugün Antalya’da, çatışmaların yerine diyaloğu, kutuplaşmanın yerine ortak aklı, güç yarışının yerine küresel vicdanı tercih ettiğimizi hep birlikte dünyaya bir kez daha ilan ediyoruz.
Antalya’dan tüm dünyaya verdiğimiz bu barış ve dostluk mesajları, Antalya Diplomasi Forumu’nu muadillerine göre farklı bir yerde konumlandırıyor.
Her yıl olduğu gibi üç gün boyunca binlerce katılımcı kritik bölgesel ve küresel konularda fikir alışverişinde bulunup çözüm önerilerini ele alacak.
Küresel diplomasinin kalbi üç gün boyunca yine Antalya’da atacak.
Daha birkaç gün önce Han Yunus şehrinde gazetecilerin kaldığı bir çadır İsrail kuvvetleri tarafından bombalandı.
Sadece bu sabah Han Yunus’ta 7’si çocuk 10 kişi şehit oldu.
Ambulansın içinde yaralılara yardıma giden sağlık personelini dahi infaz etmek haydutluk değilse nedir?
Masum bebekleri, çocukları, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışan kadınları acımasızca katletmek, korkaklık değilse Allah aşkına nedir?
360 kilometrekareye hapsettiği, insani yardım girişine izin vermediği, aylardır açlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa mahkûm ettiği bir halkın üzerine çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden bomba yağdırmak, gaddarlık değil midir?
Elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruyu lütfen kendimize soralım:
Savaşta dahi olsa meşru bir devlet böyle hareket eder mi?
Bunun adı devlet terörü değil midir?
İsrail’in katliamlarına sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.
Bu soykırıma karşı sesimizi yükseltmek, bu zulme itiraz etmek, buna olabilecek en güçlü tepkiyi vermek, bizim sadece kardeşlik değil, aynı zamanda insanlık vazifemizdir, insanlığımızın bir gereğidir. #ADF2025
Sadece bu sabah Han Yunus’ta 7’si çocuk 10 kişi şehit oldu.
Ambulansın içinde yaralılara yardıma giden sağlık personelini dahi infaz etmek haydutluk değilse nedir?
Masum bebekleri, çocukları, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışan kadınları acımasızca katletmek, korkaklık değilse Allah aşkına nedir?
360 kilometrekareye hapsettiği, insani yardım girişine izin vermediği, aylardır açlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa mahkûm ettiği bir halkın üzerine çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden bomba yağdırmak, gaddarlık değil midir?
Elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruyu lütfen kendimize soralım:
Savaşta dahi olsa meşru bir devlet böyle hareket eder mi?
Bunun adı devlet terörü değil midir?
İsrail’in katliamlarına sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.
Bu soykırıma karşı sesimizi yükseltmek, bu zulme itiraz etmek, buna olabilecek en güçlü tepkiyi vermek, bizim sadece kardeşlik değil, aynı zamanda insanlık vazifemizdir, insanlığımızın bir gereğidir. #ADF2025