Recep Tayyip Erdoğan
116K subscribers
2.56K photos
563 videos
19 links
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı - President of Türkiye and AK Party Chairman
Download Telegram
Demokrasi binamızın temel yapı taşlarından olan tüm muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Günü’nü canıgönülden tebrik ediyorum.

81 vilayetimizde vatandaşımızın gündelik hayatına dokunan samimi hizmetlerde bulunan muhtarlarımıza teşekkür ediyor, her birine selamlarımı iletiyorum.
Bu akşam güzel İstanbul’umuzun 39 ilçesinden 950 muhtarımızla bir araya geldik. Soframızı teşrif eden her bir kardeşime şükranlarımı sunuyorum.

Mahalle ve köylerine hizmet mücadelelerinde muhtarlarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz.

2015 yılında ilkini gerçekleştirdiğimiz muhtarlar toplantılarımızla, devletin zirvesiyle yerel demokrasinin sembolü olan muhtarlarımızı 53 defa bir araya getirdik.

Milletin Evi olarak tarif ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, aynı zamanda muhtarlarımızın da evi haline dönüştü.

Türkiye’nin dört bir yanından 40 binden fazla muhtarımızla bir araya geldik, istişare ettik, ülkenin ve milletin meselelerine ortak akılla çözüm yolları aradık.

Son 22 yılda muhtarlarımızın güçlendirilmesi adına sayısız adım attık.

İçişleri Bakanlığımız bünyesinde bir Muhtarlar Daire Başkanlığı kurduk.

Büyükşehir belediyelerinde muhtarlık işleri dairesi başkanlıkları, diğer belediyelerde de muhtarlık işleri müdürlükleri ihdas ettik.

19 Ekim’i tüm Türkiye’de Muhtarlar Günü olarak ilan ettik.

Muhtarlarımızın maaşlarını, sigorta primlerini ve diğer özlük haklarını, yaptıkları görevin seviyesine uygun hale getirdik.

Muhtarların ödemekle yükümlü oldukları SGK primlerini devlet olarak biz karşılıyoruz.

51 ilimizde 2024 yılı için planladığımız 179 hizmet binasından 98’i hizmete girdi, kalan 81 tanesinin inşaatı ise hızla devam ediyor.

2 sene önce hizmete açtığımız Ankara Muhtar Evi’yle Ankara’yı ziyaretlerinde muhtarlarımızın üzerinden büyük bir yükü aldık.

Başlattığımız Muhtar Bilgi Sistemi sayesinde muhtarlarımızın ihtiyaçlarını daha hızlı bir şekilde karşılama yanında merkezdeki birimlerimizle muhtarlarımızın bağını güçlendirdik.

Adrese Dayalı Kayıt Sistemi’ni muhtarlarımızın kullanımına açtık.

İçişleri Bakanlığımız ile YÖK arasında imzalanan protokol doğrultusunda Muhtar Akademisi Projesi’ni devreye aldık.

İnşallah önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisi büyüdükçe, Türkiye’nin imkânları genişledikçe biz de bu hizmetleri çok daha ileriye taşıyacağız.
Türkiye’nin geleceğinde teröre ve terörün karanlık gölgesine yer olmadığını herkesin idrak etmesini bekliyoruz.

Bu doğrultuda, Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihî fırsat penceresinin, kişisel hesaplara kurban edilmemesini ümit ediyoruz.

Siyaset kurumu, Meclis, sivil toplum, basın, akademi ve topyekûn millet olarak hep beraber terörün ve şiddetin olmadığı bir Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
15 Temmuz gecesi aziz milletimizle sırt sırta vererek FETÖ’cü alçaklara hadlerini bildirdik.

Tankların arasından sıvışıp kaçan korkaklar milletin direnişini keyif kahvelerini yudumlayarak televizyon ekranlarında izlerken biz darbecilere meydanları dar ettik.
Biz başkaları gibi şahsi ikbal kavgası değil, Türkiye ve Türk milleti için bir istikbal mücadelesi yürütüyoruz.

Bizim için esas olan, Hakk’ın ve halkın rızasıdır; bizim için esas olan, aziz milletin hayır duasıdır; bizim için esas olan, Türkiye’nin aydınlık geleceğidir.

Bizim için esas olan, davamızın sekteye uğramamasıdır.

Biz AK kadrolar olarak millete hizmetkârlık uğruna yola çıkmış dava arkadaşlarıyız.

İlk günden beri nasıl hırsı, kibri, enaniyeti, sen ben kavgasını kapımıza yaklaştırmadıysak bundan sonra da benliğimizi, nefsimizi, enaniyetimizi gerekirse ayaklar altına alarak yolumuza devam edeceğiz.

Tüm umutlarını AK Parti’nin zayıflamasına bağlayan siyaset tüccarlarının heveslerini yine kursaklarında bırakacağız.

Tek bir arkadaşımızı dahi dışarıda bırakmayacak, dışlamayacak, gönlünü kırmayacak; bir olacak, birlik olacak, saflarımızı daha da sıklaştıracağız.

Eski-yeni, genç-yaşlı demeden hep beraber bu ülke, bu vatan, bu bayrak için aşkla çalışmayı sürdüreceğiz.

Partimiz ve ittifakımız ne kadar güçlüyse defalarca gördük ki Türkiye de güçlüdür, emniyettedir, emin ellerdedir.

Ama biz zayıflarsak Türkiye de zayıflıyor, kan kaybediyor, güçten düşüyor demektir.

AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın sendelemesini dört gözle bekleyen şer odaklarının olduğunu çok iyi biliyoruz.

Allah’ın izniyle bunlara umdukları fırsatı vermeyeceğiz.
Son günlerde hepimizi derinden sarsan, üzen, müteessir eden, her insanın vicdanını kanatan bir çete operasyonu gündemde.

Masum bebeklerin hayatıyla oynayan bu canilerin bir daha gün yüzü görmemesi için Cumhurbaşkanı olarak ben de konunun bizzat takipçisi olmaya devam edeceğim.

Her ne kadar bu çete operasyonu ülke gündemine yeni gelmiş olsa da soruşturmanın başlama tarihi 1,5 sene öncesine uzanıyor.

Yürütülen titiz soruşturma neticesinde çete üyelerine operasyon yapılarak elebaşları tutuklanıyor.

Dosya kapsamındaki 47 şüpheliden 22’si şu an cezaevinde.

Soruşturmanın adli boyutunda bunlar yaşanırken Sağlık Bakanlığımız Tekirdağ’da 1 hastaneyi kapatıyor, İstanbul’daki 9 hastanenin de ruhsatı iptal ediliyor.

Yani 12 masum sabinin hayatını kaybetmesine yol açan kim varsa, hangi sağlık kuruluşu varsa hepsiyle ilgili adli ve idari işlemler gecikmeksizin yapılıyor.

Hal böyleyken muhalefetin ve muhalif medyanın Türk ordusuna “kimyasal silah kullandı” iftirası atan Tabipler Odasıyla el ele verip utanmadan bizi, bakanlıklarımızı, sağlık sistemimizi, hatta topyekûn sağlık çalışanlarımızı hedef alması, ülkemiz siyaseti ve basını adına büyük bir şuursuzluktur.

Masum bebeklerin cenazesi ve ailelerinin acısı üzerinden siyaset yapmak, vicdan tutulmasından başka bir şey değildir.

Vatandaşa hizmet yarışında esamesi okunmayanların konu iftira atmaya; karalama, çarpıtma, hakaret etmeye gelince ön safta yer almalarını aziz milletimizin basiret ve ferasetine havale ediyorum.

Bürokratik kariyerinde SSK’yı batırmak dışında hiçbir başarısı olmayan bir çapsızın sosyal medyadan savurduğu hakaretleri ise kendisine aynen iade ediyorum.

Bu ülkede sağlık hizmetleriyle ilgili konuşacak en son kişi, CHP’nin devrik genel başkanı Kılıçdaroğlu’dur. CHP’nin sadece eski genel başkanı değil, yeni lideri de bu konuda bize laf söyleyemez.

Millet koronavirüs salgınıyla boğuşurken Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin bağlantı yollarını dahi yapmaktan aciz olan zihniyete, şayet biraz utanma duyguları varsa bu süreçte susmak düşer.

Bir avuç haysiyetsiz sebebiyle doktoru, hemşiresi, ebesi, hasta bakıcısı, teknikeri, asistanı, hocasıyla yaklaşık 1,5 milyon insanımızın çalıştığı sağlık ordumuzu kimse töhmet altında bırakamaz.

Bölücü terör örgütü sempatizanlarının da içinde olduğu bu çete, devletimizin vatandaşlarımıza daha kaliteli ve erişilebilir sağlık hizmeti sunmak amacıyla sağladığı imkânları istismar ederek böyle alçakça bir vahşeti gerçekleştirmiştir.

Devletimiz de ilk andan itibaren harekete geçmiş, gereken her türlü adımı atmıştır.

Böyle bir barbarlığı yapanlardan işledikleri suçların hesabı en ağır biçimde hukuk önünde sorulacaktır.
Milletin çocuklarını “hizmet” diyerek, “himmet” diyerek mankurtlaştıranların sonu tarihteki diğer insan kılıklı iblisler gibi onursuz bir ölüm olmuştur.

Biliyor ve inanıyoruz ki “Allah’ın cezalandırması çetindir”.

Bu hainler tüm uğraşlarımıza rağmen, maalesef, emrinde oldukları ağababalarının eteğine yapışarak Türk adaletinden kaçmayı başardılar.

Bu dünyadan işledikleri suçların, hakkına girdikleri insanların, ifsat ettikleri körpe beyinlerin ve döktükleri şehit kanlarının hesabını vermeden gittiler.

Ama ilahi adaletten kaçamayacaklardır.

Rabbimiz, bu ülkeye ve bu millete yaptığı kötülüklerin ve verdiği zararların hesabını bu hainlerden tek tek soracaktır.

Biz de devlet olarak FETÖ tamamen tasfiye oluncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz.

Devletimizin tüm kurumlarının nefesi, ister yurt içinde ister dünyanın en ücra köşesinde olsun, FETÖ’cü sırtlan sürüsünün ensesinde olacaktır.

Baş hainin ölümüyle şehit ailelerimizin yüreği biraz olsun soğumuş, gazilerimiz biraz olsun teselli bulmuş, Türkiye’ye ihanet edenlerin akıbetinin ne olacağı böylece görülmüştür.

Başta dava ve yol arkadaşımız Erol Olçok ile kıymetli evladı Abdullah Tayyip olmak üzere 15 Temmuz gecesi istiklal ve istikbalimiz uğrunda şehit olan bütün kahramanları rahmetle, şükranla, minnetle yâd ediyor; ruhları şad olsun diyorum.
Türk savunma sanayisinin lokomotif kuruluşlarından olan TUSAŞ’a yönelik düzenlenen terör eylemi; ülkemizin bekasını, milletimizin huzurunu ve “Tam Bağımsız Türkiye” idealimizin timsali olan savunma atılımlarımızı hedef alan alçakça bir saldırıdır.

Terör eyleminin ilk anından itibaren güvenlik kuvvetlerimiz olaya süratle müdahalede bulunmuş ve teröristleri etkisiz hale getirmiştir.

Milletimiz şunu bilsin ki Türkiye’ye uzanan kirli eller mutlaka kırılacak; güvenliğimize kasteden hiçbir yapı, hiçbir terör örgütü, hiçbir şer odağı emellerine ulaşamayacaktır.

Her türlü terör tehdidiyle ve destekçileriyle mücadelemiz azimle, kararlılıkla ve çok boyutlu bir şekilde devam edecektir.

Kalleş terör eyleminde şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Savunma sanayimizin gurur kaynağı TUSAŞ’ımızın fedakâr çalışanlarına ve milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Türkiye’nin savunma, havacılık ve uzay sektörlerinin yıldızlarını buluşturan, kendi alanında giderek bir marka haline gelen SAHA EXPO 2024’ün ülkemiz, sektörümüz ve katılımcı firmalar için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Yerlilik oranını artırmayı, kritik teknolojileri ülkemize kazandırmayı, uluslararası rekabet gücümüzü yükseltmeyi amaçlayan SAHA İstanbul, kuruluşundan bu yana geçen 9 senede çok büyük mesafe katetti.

SAHA İstanbul; bugün 52 farklı sektörden üyeye, 1.200’ü aşkın şirkete, 29 üniversiteye ve 45 şehre yayılmış geniş bir ağa ulaşmıştır.

SAHA EXPO’nun ise Türk şirketlerini küresel pazarla buluşturan bir köprü vazifesi üstlendiğine tanık oluyoruz.

150 binden fazla ziyaretçi, 300’ün üzerinde delegasyon, 150’den fazla alıcı delegasyonu, 120’yi aşkın ülkeden üst düzey katılım, 1.400’den fazla şirket iştirakiyle SAHA EXPO, memnuniyetle belirtmek isterim ki savunma sektöründe önemli bir platform haline gelmiştir.

Yine fuar boyunca 4,6 milyar doları ihracat sözleşmesi olmak üzere toplam 6,2 milyar dolarlık anlaşmaların imzalanacak olması da dikkate değerdir.

Görüyoruz ki Türkiye, global savunma sanayisi sektöründe güçlü bir oyuncu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Bu başarı; teknolojiyi tasarlama, geliştirme ve üretme yanında stratejik iş birlikleri ve uluslararası projelerle de perçinleniyor.

Bundan ne kadar iftihar etsek inanın azdır.
Önümüze çıkartılan tüm engellere, maruz kaldığımız gizli-açık ambargolara, içimizdeki ihanet şebekelerinin sabotajlarına, müttefiklik hukukunu ayaklar altına alan kısıtlamalara rağmen son 22 yılda savunma sanayisi alanında tam anlamıyla bir destan yazdık.

Askerimizin, polisimizin ihtiyaç duyduğu en basit malzemelerin bile yurt dışından tedarik edildiği, bize asla yakışmayan eski Türkiye tablosuna son verdik.

Terör örgütlerine karşı yürüttüğü meşru operasyonlarda dahi başka ülkelerin silahına, aracına, gerecine muhtaç olan bir ülkeyi, savunma hamlelerimiz neticesinde dışa bağımlılıktan büyük oranda kurtardık.

Sistemler sistemi Çelik Kubbe ile Çelik Kubbe’nin uzun menzil hava savunmadaki gücü Siper ve diğer pek çok projemizle kendimizi sürekli geliştirmeye çalışıyoruz.

Tüm bunlarla birlikte uydu teknolojilerinde de devamlı bir atılım halindeyiz.

Geçtiğimiz yıl uzaya fırlattığımız, Türkiye’nin ilk yerli ve millî gözetleme uydusu İMECE ile artık dünyanın her yerinden herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan görüntü alma imkânına sahibiz.

Türksat 6A projesiyle de haberleşme uydularının üretimi alanında kendi uydusunu yapabilen sayılı ülkeler arasına girdik.

Şundan tüm milletimiz emin olsun:

Türkiye’nin savunma sanayisindeki bağımsızlık yürüyüşü sadece ülkemiz için değil, mazlumlarla birlikte tüm dünya için yeni bir dönemin habercisidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında bertaraf etme gücüne, kapasitesine ve kararlılığına sahiptir.

Türkiye, 85 milyon vatandaşının topyekûn kenetlenmesiyle her türlü tuzağı bozacak basireti de ziyadesiyle haizdir.

Her ne kadar şehitlerimiz sebebiyle acımız büyük olsa da Türkiye Yüzyılı ülkümüze kasteden alçaklarla mücadele azmimiz çok daha büyüktür.

Bu tarz kalleşliklerle bize geri adım attıracaklarını zannedenlerin tepesine binmeye, inlerini başlarına geçirmeye devam edeceğiz.

Şu gerçeği herkes yakında görecektir:

Milletimizin huzur ve güvenliğini hedef alan her türlü saldırı akim kalacak, başarısız olacak, en sonunda dönüp kandan beslenen terör baronlarını vuracaktır.

Savunma sanayisi çalışanlarımız da saldırıdan hemen sonra “Hainlere inat daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz!” diyerek bu milletin nasıl yenilmez bir iradeye, nasıl sarsılmaz bir imana sahip olduğunu göstermişlerdir.

İstiklal Marşımızdaki o asil ruha bir kez daha şahit olduk:

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?


Evet, teröre meydan okuyan TUSAŞ personelimizin şahsında bu millet yenilmeyeceğini, yıkılmayacağını, alçakları yurduna asla uğratmayacağını dost düşman herkese bir kez daha ilan etmiştir.
Terörün gayesi sadece masumları katletmek değildir, tedhiş ve korku ortamı oluşturmaktır.

Ülkemizde kimi çevreler maalesef bilerek veya bilmeyerek terörün bu hedefine ulaşmasına bir nevi aracılık yapmaktadır.

Son dönemde medyamız bu tür hadiselerde çok kötü bir sınav veriyor.

Hiçbir otokontrolün, hiçbir ahlaki değerin ve denetimin olmadığı sosyal medya mecralarını bir tarafa bırakıyorum.

Çünkü sosyal medya, zaten söz konusu Türkiye olduğunda terör eyleminin eksik kalan yanlarını tamamlayan bir operasyon aygıtına dönüşmüş durumda.

Bizi asıl üzen, böyle meselelerde çok daha sorumlu, çok daha titiz yayın yapmasını beklediğimiz kendi yazılı ve görsel medyamızdır.

Hepimizi yaralayan menfur cinayetlerde sergilenen sorumsuzluğun bir benzerinin TUSAŞ’taki terör eyleminde de tekrarlandığını görüyoruz.

Bunun kabul edilebilir, mazur ve makul görülebilir hiçbir yanı yoktur.

Milletin, memleketin, devletimizin güzide kurumlarının hak ve çıkarlarının reyting yarışlarına feda edilmemesi gerekiyor.

Tabii görüntüleri filtresiz bir şekilde milletin üzerine boca edenler ne kadar büyük yanlışın içindeyse bu görüntüleri servis edenler de devletimizin ve kurumlarımızın güvenliğine telafisi zor zararlar vermektedir.

Bundan sonra bu tür sorumsuzlukların üzerine daha kararlı gideceğiz.

Medyamızdan ve siyasetçilerimizden teröre karşı yürütülen mücadelenin topyekûn ve çok boyutlu bir mücadele olduğunu her zaman göz önünde bulundurarak hareket etmesini bekliyoruz.