Hud kelimesi, "yahudi" manasına da kullanılıyormuş, doğru mu?
İngilizcede "hud", bir şeye aniden çarpmak gibi bir manaya mı geliyormuş?
İngilizcede "hud", bir şeye aniden çarpmak gibi bir manaya mı geliyormuş?
Akademi Dergisi
Almanyanın, çok çok yüksek sayıda cinsi sapık kişilerle, hususiyle de sübyancı ve ensest kişilerle dolu olan bir ülke olduğu... Almanya halkının çok büyük çoğunluğunun ahlaken aşırı yozlamış olduğu... Almanya'ya bir şekilde girmiş olan yüz binlerce çocuktan…
Sübyancılarla dolu batak Almanya'nın Münih şehrinde kan donduran olay
Savcılık, 47 yaşındaki bir futbol antrenörünü, 30 mağdur olduğu iddia edilen, 800'den fazla istismar vakasıyla suçluyor.
Ayrıca 200'den fazla vakada tecavüzle suçlanırken, mağdur 14 yaşın altında olduğu için dört vakada çocuk istismarıyla suçlanıyor. Ayrıca cinsel saldırı ve kasıtlı bedensel zarar verme iddiaları da var.
İddia edilen kurbanlarının, suçun işlendiği tarihte 13 ila 19 yaşları arasında olan gençlerdi. Fizyoterapi tedavileri sırasında onları istismar ettiği ve ayrıca birçok vakada onlara tecavüz ettiği söyleniyor.
Savcılık, 47 yaşındaki bir futbol antrenörünü, 30 mağdur olduğu iddia edilen, 800'den fazla istismar vakasıyla suçluyor.
Ayrıca 200'den fazla vakada tecavüzle suçlanırken, mağdur 14 yaşın altında olduğu için dört vakada çocuk istismarıyla suçlanıyor. Ayrıca cinsel saldırı ve kasıtlı bedensel zarar verme iddiaları da var.
İddia edilen kurbanlarının, suçun işlendiği tarihte 13 ila 19 yaşları arasında olan gençlerdi. Fizyoterapi tedavileri sırasında onları istismar ettiği ve ayrıca birçok vakada onlara tecavüz ettiği söyleniyor.
Hanbeli mezhebinin imamı olarak bize anlatılan, Ahmet bin Hanbel ismi ile bildiğimiz, gerçek adını bilemediğimiz, türlü uydurmalarla bize ezberletilen şahıs, muteber bir şahıs değildi.
Gerçekten müslüman da değildi, iyi niyetli bir kişi de değildi. Gerçekten İslami ilimlere vakıf da değildi.
Çok cahil bir kişiydi. Hayatının sonraki devirlerinde de derin ilim sahibi bir kişi asla olmadı.
Yakın geçmişte denenen "Bediüzzaman Said-i Nursi" projesinin, uzak geçmişte denenmiş, birkaç tık daha üst seviyede/kalitede uygulanmış haliydi.
İbn-i Hanbel, Bağdatlı değildi. Arap da değildi. Süryani ya da Yahudi idi. Ya da Süryanilerle Yahudilerin karıştığı bir soydan geliyordu. Öyle ise bile Süryani yanı ağır basıyordu. Lakin tam olarak Süryanilerden idi ise bile, Yahudilerle iş tutuyordu. Onlarla kaynaşmış, onlarla kardeş olmuş bir kişiydi. Asıl vatanı, şu anda Türkmenistan sınırları içinde olan Merv şehriydi. Bu şehirde, o devirde bile kendini yahudi ve süryani gören çingeneler doluydu. Bu gün bile bu şehir düzgün bir halde değil, bir Çingene diyarı. Zaten Türkmenistan'da da ne Türklük kalmış, ne İslamlık. Bunu bir süredir açıkça gözler önüne seriyorum.
Ahmet bin Hanbel satanistleşmiş bir kişiydi. Büyücüydü, kara suratlı, itici görüntüsü olan biriydi. Günümüzdeki Cübbeli Ahmet gibi, hatta ondan bile beter itici, kara suratlı, lakayt, hayasız, fitneci, kendini olduğundan yükseklerde göstermek isteyen biriydi.
Ahmet bin Hanbel satanistleşmiş bir kişiydi. Büyücüydü, kara suratlı, itici görüntüsü olan biriydi. Günümüzdeki Cübbeli Ahmet gibi, hatta ondan bile beter itici, kara suratlı, lakayt, hayasız, fitneci, kendini olduğundan yükseklerde göstermek isteyen biriydi.
Zamanın gerçek alimleri asla ona itibar etmedi, onu alimlerden görmedi. Onu ahlaklı, faziletli bir kişi olarak da görmediler. Hiçbir hususta ona itibar etmediler.
Onun hayatına dair anlatılanların hiç değilse yüzde doksanlık kısmı, tamamen ya da kısmen uydurma bilgiler. Tıpkı Said-i Nursi, Ali Haydar Efendi, Fethullah Gülen ve günümüzde muhtelif diyarlarda ve yakın süreçte yaşamış veya bazıları hala yaşamaya devam eden sahtekarlar, münafıklar gibi...
Onları nasıl yalanlarla şişirmek istedilerse, geçmişte Ahmet bin Hanbel'i de yalanlarla şişirdiler, göklere çıkarttılar.
Onları nasıl yalanlarla şişirmek istedilerse, geçmişte Ahmet bin Hanbel'i de yalanlarla şişirdiler, göklere çıkarttılar.
Lakin, onun hemen peşinden gelen gerçek alimler de Ahmet İbn-i Hanbel'in gerçek bir alim olmadığını açıkça ifade ettiler.
Mezhep imamı seviyesinde yani müçtehid imam seviyesinde fakih yani fıkıh alimi olmasını bir kenara koyalım, mezhep içi fıkıh alimi bile sayılamayacak kadar fıkıhta hiçti.
Mezhep imamı seviyesinde yani müçtehid imam seviyesinde fakih yani fıkıh alimi olmasını bir kenara koyalım, mezhep içi fıkıh alimi bile sayılamayacak kadar fıkıhta hiçti.
Bunu da bir kenara koyalım, Ahmet bin Hanbel, muhaddis yani hadis alimi de denilemeyecek kadar ilimden, irfandan uzak bir kişiydi.
Hadis sahasında, davranış tarzı itibariyle Ebu Hureyre'nin adeta bir kopyasıydı. Lakin, Ebu Hureyre kadar bile zekası, siyaset ilmi, gayreti yoktu.
Hadis sahasında, davranış tarzı itibariyle Ebu Hureyre'nin adeta bir kopyasıydı. Lakin, Ebu Hureyre kadar bile zekası, siyaset ilmi, gayreti yoktu.
Çok rezil bir hayat yaşadı. Düzgün bir çalışma ve geçim temin etme gayreti ve kararlılığı bile yoktu. Çok tembeldi. Sık sık, çöplerin, atıkların ya da tarlalarda hasattan sonra kalanların peşinde dolaşırdı. Temizlik bilmezdi. Tam bir Çingeneydi.
Genetik kodları o seviyede bozuk olan, o kadar kara suratlı, beden yapısı da itici seviyede bozuk olan birinden, zaten yüksek zekada olması, yüksek vasıflara sahip olması, alim olması, istikamette gitmesi, insanları da istikamete sevk etmesi beklenemezdi.
Tarihteki pek çok karakter gibi İbn-i Hanbel de bir vitrindi. Asıl karakter değildi, bir grup tarafından maşa olarak kullanılıyordu. Zaten Said-i Nursi'den, Adnan Oktar'a, yurt dışındaki benzerlerine kadar hepsi vitrin/di. Yüksek vasıfları olan, kendilerini ön plana ve sıkıntılara atmayan, yarı akıllı tipleri maşa olarak kullanan kişilerce oynatılıyorlar/dı.
Genetik kodları o seviyede bozuk olan, o kadar kara suratlı, beden yapısı da itici seviyede bozuk olan birinden, zaten yüksek zekada olması, yüksek vasıflara sahip olması, alim olması, istikamette gitmesi, insanları da istikamete sevk etmesi beklenemezdi.
Tarihteki pek çok karakter gibi İbn-i Hanbel de bir vitrindi. Asıl karakter değildi, bir grup tarafından maşa olarak kullanılıyordu. Zaten Said-i Nursi'den, Adnan Oktar'a, yurt dışındaki benzerlerine kadar hepsi vitrin/di. Yüksek vasıfları olan, kendilerini ön plana ve sıkıntılara atmayan, yarı akıllı tipleri maşa olarak kullanan kişilerce oynatılıyorlar/dı.
📎 Meşhur âlim, muhaddis Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe ed-Dîneverî (ö. 276/889) el-Me’ârif isimli eserinde “Ashâbu’r-Re’y” başlığı altında İbn Ebî Leylâ, Ebû Hanife, Rabi’a er-Re’y, Züfer, Evzâ’î, Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes, Kadı Ebû Yusuf, Ebû Abdillâh Muhammed b. el-Hasan eş- Şeybânî’nin ismlerini vermiş, ancak Ahmed b. Hanbel’den söz etmemiştir.(13) Bu eserde dikkat çeken diğer bir husus Ahmed b. Hanbel isminin “Ashâbu’l- Hadîs” başlığı altında da zikeredilmemiş olmasıdır.(14)
---
13 İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim ed-Dineverî, el-Me’ârif, thk.: Servet ‘Akkâşe, Dâru’l- Me’ârif, Kahire, 1388/1929, s. 494-500.
14 İbn Kuteybe, el-Me’ârif, s. 501-527.
---
13 İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim ed-Dineverî, el-Me’ârif, thk.: Servet ‘Akkâşe, Dâru’l- Me’ârif, Kahire, 1388/1929, s. 494-500.
14 İbn Kuteybe, el-Me’ârif, s. 501-527.
📎 Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Ahmed b. Hanbel’i fakih say- maması nedeniyle bazı sıkıntılara maruz kalan, bu nedenle Hanbelilerle karşı karşıya gelen bir şahıstır. Taberî, İhtilafu’l-Fukahâ’ adlı eserinde, Ahmed b. Hanbel’i fakihlerin arasında zikretmemiş, kendisine bunun nedeni sorulduğunda, Ahmed b. Hanbel’in bir fakih değil, muhaddis olduğunu söylemiştir. Bu durum Hanbelilerin tepkisini çekmiştir. Nitekim Taberî, 310/922 yılı Şev- val ayında vefat ettiğinde Hanbelilerin taşkınlık çıkarması endişesiyle onun için cenaze merasimi düzenlenmemiş, gece vakti gizlice kendi evine defnedilmiştir.(15)
Kaynakların bir kısmı, Hanbelilerin Taberî’ye olan düşmanlıklarına neden olarak bu tartışmayı göstermektedir. Hatta Taberî’ye nisbet edilen Cerîriyye mezhebinin yok olması da Taberî’nin Ahmed b. Hanbel’i fakihler arasında saymamasına bağlanmaktadır.(16)
---
15 Taberî,EbûCa’ferMuhammedb.Cerîr,İhtilafu’l-Fukahâ’,Dâru’l-Kutibi’l-İlmiyye,Beyrut t.y., s. 10-12; İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebî’l-Hasan Ali b. Ebî’l-Kerem Muhammed b. Abdül- kerim, el-Kâmil fî’t-Târîh, tsh.: Muhammed Yusuf ed-Dekkâk, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1407/1987, VII, 9; Ebû Zehra, Muhammed, İbn Hanbel Hayâtuhu ve ‘Asruhu Ârâûhu ve Fikhuhu, Dâru’l-Fikru’l-‘Arabî, Kahire, t.y., s. 178; Melchert, The Formation, s. 192; Mez, Adam, Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti İslâm’ın Rönesansı, (çev.: Salih Şaban), İnsan Yayınları, İstanbul, 2000, s. 252; Goldziher, “Ahmed b. Muhammed b. Hanbel”, I, 171; Hallaq, “Early Ijtihâd and the Later Construction of Authority” s. 333; Fueck, J., “The Role of Traditionalism in Islam”, Merlin L. Swartz (Ed.), Studies on Islam, (ss. 99- 122), Oxford University Press, New York&Oxford, 1981, s. 117-118.
16 Makdisi, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim, s. 47, 222.
Kaynakların bir kısmı, Hanbelilerin Taberî’ye olan düşmanlıklarına neden olarak bu tartışmayı göstermektedir. Hatta Taberî’ye nisbet edilen Cerîriyye mezhebinin yok olması da Taberî’nin Ahmed b. Hanbel’i fakihler arasında saymamasına bağlanmaktadır.(16)
---
15 Taberî,EbûCa’ferMuhammedb.Cerîr,İhtilafu’l-Fukahâ’,Dâru’l-Kutibi’l-İlmiyye,Beyrut t.y., s. 10-12; İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebî’l-Hasan Ali b. Ebî’l-Kerem Muhammed b. Abdül- kerim, el-Kâmil fî’t-Târîh, tsh.: Muhammed Yusuf ed-Dekkâk, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1407/1987, VII, 9; Ebû Zehra, Muhammed, İbn Hanbel Hayâtuhu ve ‘Asruhu Ârâûhu ve Fikhuhu, Dâru’l-Fikru’l-‘Arabî, Kahire, t.y., s. 178; Melchert, The Formation, s. 192; Mez, Adam, Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti İslâm’ın Rönesansı, (çev.: Salih Şaban), İnsan Yayınları, İstanbul, 2000, s. 252; Goldziher, “Ahmed b. Muhammed b. Hanbel”, I, 171; Hallaq, “Early Ijtihâd and the Later Construction of Authority” s. 333; Fueck, J., “The Role of Traditionalism in Islam”, Merlin L. Swartz (Ed.), Studies on Islam, (ss. 99- 122), Oxford University Press, New York&Oxford, 1981, s. 117-118.
16 Makdisi, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim, s. 47, 222.
Hanbeli diye bir fıkıh mezhebi gerçekte hiç olmadı
📎 Meşhur coğrafyacı Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Makdîsî (ö. 380/990) Ahsenu’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm isimli eserinde “Zikru’l-Mezâhib ve’z-Zimme” başlığı altında kendi döneminde yaşayan mezheplerden söz etmiştir. Makdisi, Fıkıh mezheplerini Hanefiler, Malikiler, Şafiiler ve Dâvu- dîler (Zâhiriler); Kelâm mezheplerini Mutezile, Küllâbiyye, Neccâriyye ve Sâlimiyye şeklinde sıraladıktan sonra Hanbeliyye, Rehaviyye, Evzâ’iyye ve Münziriyye’yi de Ashâbu’l-Hadis arasında zikretmiştir.(17) Buradan Makdisî’nin Hanbeliliği fıkhî veya kelamî bir mezhep değil; Ehl-i Hadis arasındaki bir ha- dis mezhebi olarak addettiği anlaşılmaktadır.
---
17 Makdîsî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed, Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm, E.
J. Brill, Leiden, 1906, s. 37.
📎 Meşhur coğrafyacı Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Makdîsî (ö. 380/990) Ahsenu’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm isimli eserinde “Zikru’l-Mezâhib ve’z-Zimme” başlığı altında kendi döneminde yaşayan mezheplerden söz etmiştir. Makdisi, Fıkıh mezheplerini Hanefiler, Malikiler, Şafiiler ve Dâvu- dîler (Zâhiriler); Kelâm mezheplerini Mutezile, Küllâbiyye, Neccâriyye ve Sâlimiyye şeklinde sıraladıktan sonra Hanbeliyye, Rehaviyye, Evzâ’iyye ve Münziriyye’yi de Ashâbu’l-Hadis arasında zikretmiştir.(17) Buradan Makdisî’nin Hanbeliliği fıkhî veya kelamî bir mezhep değil; Ehl-i Hadis arasındaki bir ha- dis mezhebi olarak addettiği anlaşılmaktadır.
---
17 Makdîsî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed, Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l-Ekâlîm, E.
J. Brill, Leiden, 1906, s. 37.
📎 Hanefi âlim Ebû Zeyd ed-Debûsî’nin (ö. 430/1039) fakihlerin ihtilafa düştüğü meselelerle ilgili kaleme aldığı Te’sîsü’n-Nazar adlı eseri sekiz bölüme ayrılmıştır. Eserin ilk beş bölümünde, Ebû Hanife ile diğer Hanefi âlimler veya Hanefi âlimlerin kendi aralarındaki ihtilaflarından söz edilmektedir. Son üç bölümde ise Hanefi âlimler ile İmam Malik, İbn Ebî Leylâ ve İmam Şafii arasındaki ihtilaflardan söz edilmiştir. Ancak eserde Ahmed b. Hanbel veya Hanbeli âlimlerin herhangi birinden söz edilmemiştir.(19)
---
19 Ebû Zeyd ed-Debûsî, Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa, Te’sîsü’n-Nazar, thk.: Mus- tafa Muhammed ed-Dımaşkî, Dâru İbn Zeydûn, Beyrut, t.y., s. 1-178.
---
19 Ebû Zeyd ed-Debûsî, Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa, Te’sîsü’n-Nazar, thk.: Mus- tafa Muhammed ed-Dımaşkî, Dâru İbn Zeydûn, Beyrut, t.y., s. 1-178.
Hanbel, listede yine yok
📎 Mezhep imamlarının fazileti ile ilgili kaleme aldığı el-İntikâ’ fî Fedâili’s- Selaseti’l-Eimmeti’l-Fukahâ adlı eserinde Maliki âlim İbn Abdilberr en-Nemerî (ö. 463/1071) İmam Malik, Ebû Hanife ve İmam Şafii’nin ismini vermiş, o dönemde Ahmed b. Hanbel’e nisbet edilen bir mezhep olmasına rağmen onu kurucu imamlar arasında zikretmemiştir. Ahmed b. Hanbel’in ismine İmam Şafii’nin ashabı arasında yer veren İbn Abdilberr, onun hadis alanında önder, Ehl-i Hadis mezhebinin imamı olduğunu ve bazı fıkhî meseleler hakkında ter- cihlerinin (ihtiyâr) bulunduğunu söylemiştir. (20)
---
20 İbn Abdilberr, el-İntikâ’, s. 107.
📎 Mezhep imamlarının fazileti ile ilgili kaleme aldığı el-İntikâ’ fî Fedâili’s- Selaseti’l-Eimmeti’l-Fukahâ adlı eserinde Maliki âlim İbn Abdilberr en-Nemerî (ö. 463/1071) İmam Malik, Ebû Hanife ve İmam Şafii’nin ismini vermiş, o dönemde Ahmed b. Hanbel’e nisbet edilen bir mezhep olmasına rağmen onu kurucu imamlar arasında zikretmemiştir. Ahmed b. Hanbel’in ismine İmam Şafii’nin ashabı arasında yer veren İbn Abdilberr, onun hadis alanında önder, Ehl-i Hadis mezhebinin imamı olduğunu ve bazı fıkhî meseleler hakkında ter- cihlerinin (ihtiyâr) bulunduğunu söylemiştir. (20)
---
20 İbn Abdilberr, el-İntikâ’, s. 107.
"Dört mezhebin icmaı" diye bir şey yok ve hiç olmadı. Çünkü Hanbeli mezhebi hiç yoktu, olmadı.
📎 Alâüddîn es-Semerkandî’nin Hanefi mezhebi ile ilgili kaleme aldığı ve genel itibariyle Ebu’l-Hüseyin el-Kudûrî’nin Muhtasar’ında eksik bulduğu konulara yer verdiği(22) Tuhfetu’l-Fukahâ isimli Hanefi fıkıh kitabında da İmam Malik ve İmam Şafii’nin görüşlerine yer verilmesine rağmen Ahmed b. Hanbel’in hiçbir görüşüne yer verilmemiştir. Bir diğer Hanefi âlim olan Kadı Numan b. Muhammed’in (ö. 351/659) İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib adlı eserinde de icma konusu ele alınırken, icmanın Malik, Ebû Hanife, Şafii ve Evzâ’î’nin görüşleri veya onların görüşlerini destekleyen kimselerle oluşabileceği belirtilmiştir.(23)
___
22 Semerkandî, Alâüddîn, Tuhfetu’l-Fukahâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1405/1984, I, s. 5-6.
23 Numan b. Muhammed,el-Kâdî, İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib, thk.: Mustafa Ğâlib, Dâru’l-En- dülüs, Beyrut 1983, s. 127.
📎 Alâüddîn es-Semerkandî’nin Hanefi mezhebi ile ilgili kaleme aldığı ve genel itibariyle Ebu’l-Hüseyin el-Kudûrî’nin Muhtasar’ında eksik bulduğu konulara yer verdiği(22) Tuhfetu’l-Fukahâ isimli Hanefi fıkıh kitabında da İmam Malik ve İmam Şafii’nin görüşlerine yer verilmesine rağmen Ahmed b. Hanbel’in hiçbir görüşüne yer verilmemiştir. Bir diğer Hanefi âlim olan Kadı Numan b. Muhammed’in (ö. 351/659) İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib adlı eserinde de icma konusu ele alınırken, icmanın Malik, Ebû Hanife, Şafii ve Evzâ’î’nin görüşleri veya onların görüşlerini destekleyen kimselerle oluşabileceği belirtilmiştir.(23)
___
22 Semerkandî, Alâüddîn, Tuhfetu’l-Fukahâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1405/1984, I, s. 5-6.
23 Numan b. Muhammed,el-Kâdî, İhtilâfu Usûli’l-Mezâhib, thk.: Mustafa Ğâlib, Dâru’l-En- dülüs, Beyrut 1983, s. 127.