Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.5K photos
25.6K videos
370 files
7.57K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
TR'de kara paracılığın kökünün kazınması için de Menzil çukurunun kökünün kazınması gerekiyor.
Ocak ve Şubat aylarında İstanbul'da deprem yaşanacağını durugörüde görerek yayıncılık yoluyla anlatanlara katılmıyorum.
Akademi Dergisi
Ocak ve Şubat aylarında İstanbul'da deprem yaşanacağını durugörüde görerek yayıncılık yoluyla anlatanlara katılmıyorum.
Yine durugörüde gördüklerini doğrudan manasına yorarak, gerçek manasına kabul ederek hata yapmış gibi görünüyorlar.
Akademi Dergisi
Yine durugörüde gördüklerini doğrudan manasına yorarak, gerçek manasına kabul ederek hata yapmış gibi görünüyorlar.
Deprem, ani, sarsıcı ve mühim gelişme demektir. Ufak ufak depremler yaşanacak da sonra İstanbul'da deprem olacaksa, bu gerçek manasına gelmeyebilir.

Önce nispeten daha ufak ani ve mühim gelişmeler yaşanacağı, sonunda da çok büyük, çok sarsıcı bir ani gelişme yaşanacağı manasına gelir ki bu gördükleri TR'nin yeni lideri ile alakalı.
İstanbul'un batı yakası değil, doğu yakası bu gelişmelerle konuşulacak, bu hususta da hatalı yorumlamalar olduğu kanaatindeyim.
Depremin İstanbul'a tam ortadan vurması, yeri yarması gibi şeyler görülmüşse, bu da gerçek manasına gelmez. Bu, zeminin şartlarının değişmesi demektir ki mevcut bir dengenin değişeceği manasınadır. Yani bu görülen şey yaşanınca mesela siyasi akış, siyasi denge birden ve çok büyük oranda kırılır, akış değişir. Ya da mevcut mali denge, beklenmedik şekilde aniden ve çok büyük oranda kırılma yaşar, değişir. Ya da hem siyasi, hem dini, hem mali dengeler bir anda kırılır, akış değişir.
İstanbul emin bir belde... Dünyada yer altı şehirlerinde gizlice yaşayan uzaylıların teknoloji seviyesinden bile çok çok ileri teknolojik imkanlarla korunan bir şehir. Bu korumanın arkasında Tur-i Sina, Tabut-u Sekine bile var. Bunların, dünyanın çekirdeği ile olan ileri seviye bağlantıları, dengeleri bile, İstanbul'un korunmasında tesiri olan şeyler.

Daha önce de ifade etmiştim ki İstanbul, sadece bu korumanın kaldırılması uygun görülen zamanlarda vurulabilir, açık hedef olur. Aksi halde, düşman unsurlar, elektromanyetik silahlarla İstanbul'da suni deprem yapamazlar. Hatta Gölcük'te yaparlar ya da İstanbul'da yapmaya çalışırlarken Gölcük'e seker ama Gölcük merkezli depremin İstanbul'a doğru ilerleyen sarsıcı tesiri, bilimsel olarak izah edilemeyecek şekilde büyük oranda söner. İstanbul korunur.

İstanbul'daki bu koruma, maneviyatla alakalı. Maneviyat büyüklerinin kararlarına bağlı, bu korumanın ne zaman kaldırılacağı ve düşman saldırılarına izin verileceği...
Akademi Dergisi
Ocak ve Şubat aylarında İstanbul'da deprem yaşanacağını durugörüde görerek yayıncılık yoluyla anlatanlara katılmıyorum.
Gelelim şu meşhur ve çok tartışılan Millenium Challenge 2002 tatbikatına...
Akademi Dergisi
Gelelim şu meşhur ve çok tartışılan Millenium Challenge 2002 tatbikatına...
"Bin yılın meydan okuması" dediler, çünkü gelecekteki en az bin yıl için dengeleri değiştirecek büyük bir şeyin yaşanacağını biliyorlardı.
Akademi Dergisi
"Bin yılın meydan okuması" dediler, çünkü gelecekteki en az bin yıl için dengeleri değiştirecek büyük bir şeyin yaşanacağını biliyorlardı.
Geçenlerde konumuz oldu burada... Duru görü ile çalışarak onlarca sene önce roman ya da çizgi roman ya da çizgi film ya da dizi ya da film çektiler ve çekiyorlar. Hatta The Economist'i ve kapaklarını bile durugörüden istifade ile yayınlıyorlar. Her yerde durugörü kullanılarak üretilmiş, geliştirilmiş bir şey var ama halkları bu konuda bilgilendirmediler.

Son olarak "Dünyayı ardında bırak" isimli filmi yayınladılar. Tamamen metafizik istihbarata dayalı bir film olduğu, sıradan izleyicinin o filmden hiçbir şey anlayamayacağı hususunda çok şeyler yazdım. Bu Telegram kanalının geçmişinde ve www.mfs.tv adresindeki web sitemde duruyor bu yayınlar.
Onlarca senedir hep durugörü ile ve rüya tabirleri ile, kendi ifadeleriyle kahinlikle, geleceği görmek istediler.

Gördükleri, bildikleri şeyler arasında TR'nin gerçekten hür bir devlet olacağı, bir liderin çıkıp TR'yi kurtaracağı, ardından bütün bölgeyi kurtaracağı vardı. Ahir zamana dair hadislerin de doğru, isabetli olduğunu biliyorlardı, İslam düşmanı kaldıkları halde...

O liderin aynı zamanda, gelmesi beklenen Mehdi olduğunu da biliyorlardı.
İşte Millenium Challenge 2002 tatbikatını da bu kapsamda yaptılar. Çünkü o lider, o tatbikat yapıldığında artık yirmili yaşlarına gelmişti.

Durugörüde ve rüyalarda gördüklerini ne kadar doğru yorumladılar, ne kadarını doğru anladılar, bilemem...

Lakin gördükleri şey İstanbul'da gerçek bir deprem yaşanması, sonra İstanbul başta olmak üzere TR'yi işgal edecekleri değildi.
Deprem, ani ve büyük bir gelişmenin yaşanması demekti ki bu da TR'nin o çok konuşulan liderinin artık meydana çıkması, zuhur etmesi demekti.

Onlar için çok acı ama bir sarsıcı gerçek de şu ki gördükleri savaş ve askeri müdahale de anladıkları manaya gelmiyordu. Kavga etmek gibi savaşmak da gerçek manasına gelmez. Tersine çıkar. Savaşlar bazen mali kriz demektir, başka manalara da gelir ama çoğunlukla anlaşma çabasıdır.
TR'nin o yeni lideri İstanbul'dan çıkınca, zuhur edince, o vakit çaresizce onunla anlaşma çabasında olacaklarını gördüler ama çoğu meselede olduğu gibi tam isabetle yorumlayamadılar. Binlerce senedir, nadir insanlar dışında metafizikçilerin çoğu metafizik kabiliyetlerini tam isabetle kullanamadı.

Bunun hikmetini anlatmıştım. Hayatın olağan akışı bozulmasın diye, durugörüde ve rüyada, geleceğe dair şeyler çoğu zaman sembol diliyle gösteriliyor. O sembol dilini tabir etmek gerekiyor ki buna zaten rüya tabiri de deniliyor. Bunu çok nadir insanlar tam isabetle yapabiliyor ve bu sayede hayatın olağan akışı bozulmuyor, kaos çıkmıyor. Aksi halde herkes anlar, çözer ve ne yaşanacağını önceden bilir ve neticede o şey yaşanmaz, kaosa dönüşür. Tıpkı 28 Ekim 2023 sürecinde yaşanacakları herkesin anlaması ve bu nedenle beklenen şeylerin yaşanmaması, hayatın akışının değişmesi gibi...
Bilenler biliyorlar ki o kurtarıcı liderin meydana inmesine ve "İşte buradayım" demesine sayılı günler kaldı. Yine etkili ve yetkili bu kişiler biliyorlar ki ABD'nin de NATO'nun da AB'nin de Rusya'nın da Çin'in de bu gelişmeye mani olabilecek güçleri kalmadı.

Londra merkezli sistem çoktan çökertildi. Tıpkı metafizik istihbaratta gördükleri gibi, o lider çıkınca kapısını aşındıracak, ille de anlaşmaya çabalayacak şartlar içindeler. Ne hazin ki her şeyi yanlış yorumladılar.
TR'nin kontrollerinden çıkacağını, gerçek hürriyetine kavuşacağını, hemen devamında bölgenin de kontrollerinden çıkacağını bildikleri için...

Bu kısmını doğru yorumladıkları için...

"Öyle bir şeye izin vermeyiz" resti çekercesine bu tatbikatı yaptılar. Tatbikat da abarttıkları gibi çok büyük, çok kapsamlı bir şey değildi.
Daha önce yayınlarımda anlatmıştım. 80'lerin ABD başkanı "Armagedon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" diye her yerde konuşup duruyordu.

O ABD başkanı da metafizik istihbarat sayesinde, TR'nin beklenen o liderinin 1981 yılında doğduğunu bile biliyordu. Kendi aralarında bunu detaylıca konuşuyorlardı.

Devamındaki süreçte orta doğuya türlü türlü müdahaleleri bile, o lideri yani Mehdi'yi durdurmak, önden yol almak, ondan önde olabilmek için yaptılar. O daha sahaya çıkmadan sahada kalıcı ya da uzun süreli üstünlük elde edebilmek, hayatın olağan akışını bozmak için yaptılar.

Körfez savaşlarını bile aslında bu nedenle yaptılar. Şu son güya renkli devrimleri bile bu maksatla yaptılar. Buraları TR'nin yeni liderine kolayca bırakmak istemediler. Hatta Abdullah Gül ile çetesini şu son sözde seçimlerde TR'nin başına bile aslında bu nedenle geçirdiler. Onlar da çoktan çöktüler, bittiler.

Ankebut Ağı hiçbir zaman, hiçbir şeye güç yetiremedi. Kaderi değiştiremedi ve değiştiremeyecek. Şimdi askeri üslerini buralarda tutamayacak kadar, çok yakında kaçacak kadar aciz hallerdeler.

Sadece TR'nin değil, bölgenin dengeleri de çoktan aleyhlerine döndü ve bölge unsurları TR'nin yeni liderine şimdiden tabi oldu.
Akademi Dergisi
Daha önce yayınlarımda anlatmıştım. 80'lerin ABD başkanı "Armagedon'u yaşayacak nesil biz olabiliriz" diye her yerde konuşup duruyordu. O ABD başkanı da metafizik istihbarat sayesinde, TR'nin beklenen o liderinin 1981 yılında doğduğunu bile biliyordu. Kendi…
Şu da bilinmeli ki tatbikatı yaptıkları zamanda TR'nin genel kurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu diye bildiğimiz gizli Ermeni ve mason kişiydi. Daha önce tarihin o devrine dair, alakalı onlarca yayın yaptım. Dünya genelinde Yahudiler, masonlar, kara paracılar arasında şiddetli iç çatışmalar vardı.

Kıvrıkoğlu tarafı ABD piyonu kullanılarak TR'de uygulanacak olan "Ilımlı İslamcılık" projesine uymak istemiyordu. Tayyip projesini de istemiyorlardı. TR içinde nüfuzları da vardı.

Bu nedenle söz konusu "Bin yılın meydan okuması" tatbikatının bu gruba karşı yapıldığı da değerlendirildi. Aslında tatbikatı yapanlar, yaptıranlar, biraz bu manada rest çekmiş de olabilirler ama aslında çıkacağı kesin olan Mehdi'ye rest çektiler.

"Çıksan da seninle savaşacağız. TR'yi ve bölgeyi, devamında dünya hakimiyetini sana bırakmayacağız" mesajı vermiş oldular. Sonra işte bu yıllara gelindi. Çok komik hallere düşmüş oldular.

Eh işte, İblis gibi şeytanlaşmış bir cine tabi olmak kadar büyük bir ahmaklığı tercih etmenin kaçınılmaz neticesi bu...

Hem rezil olmak, hem ortada çaresiz ve sefil halde kalmak...

Onlarla cinlerle, büyülerle, kahinlikle, çizgi romanla, hayali kahramanlarla, çizgi filmle, diziyle, filmle, dergi kapakları ile güçlü görünmeye çabalasınlar, İstanbul merkezli TR çoktan arşa çıktı arşa... İki taraf arasında o kadar uçuk bir mesafe farkı, güç farkı oluştu.
Akademi Dergisi
Şu da bilinmeli ki tatbikatı yaptıkları zamanda TR'nin genel kurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu diye bildiğimiz gizli Ermeni ve mason kişiydi. Daha önce tarihin o devrine dair, alakalı onlarca yayın yaptım. Dünya genelinde Yahudiler, masonlar, kara paracılar…
Şunu da yazayım ki her seviyeden herkes anlayabilmiş olsun...

Ankebut Ağının ve kontrolündeki onlarca sömürmeci, kara paracı, şişirilmiş balon gibi ülkelerin gücü kalmış olsaydı...

Maraş merkezli depremlerden sonra İstanbul'un değil, onların hükmü geçerdi.

O günlerde İstanbul karşısında düştükleri aciz, sefil haller kameralara daha fazla yansımasın diye çok büyük bir çaba harcadılar. Bunların hep belgeselleri çekilecek. Tadı kaçmasın diye, ben şimdiden detaylı anlatmıyorum.
Akademi Dergisi
Şunu da yazayım ki her seviyeden herkes anlayabilmiş olsun... Ankebut Ağının ve kontrolündeki onlarca sömürmeci, kara paracı, şişirilmiş balon gibi ülkelerin gücü kalmış olsaydı... Maraş merkezli depremlerden sonra İstanbul'un değil, onların hükmü geçerdi.…
Yani kimse İstanbul'da ya da TR'nin başka yerlerinde büyük depremler olacak da onlarca ülke ittifak halinde gelip TR'yi işgal edecek diye beklemesin. Artık TR için öyle bir risk kalmadı.

O afetler inşaallah Türkiye'de de olacak ve TR de temizlenecek. Lakin o ülkelerin hiçbiri işgal teşebbüsünde bile bulunamayacak. Çünkü onların hali TR'den çok beter olacak. Şu anda bile yerlerde sürünüyorlar zaten...