Akademi Dergisi
2.13K subscribers
60K photos
25.2K videos
370 files
7.54K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Eskiden Amerika kıtası diye bir kıta yoktu. Çok sayıda ada ve adacık vardı.
Kırmızı çizgi ile çizdiğim yerler tabii olarak oluşmuş adalardı. Geçmişteki yüksek bilim ve teknoloji çağında bu adaların arasındaki devasa alanlar dolduruldu.
Adalardan ve adacıklardan oluşan bölge, birbirine karadan tamamen bağlı bir kıtaya dönüştürüldü. Her yeri doldurulmadı, bazı adaların ada olarak kalmasına karar verildi. Küba gibi...
Zamanla arazinin doldurulduğu kısımlar iyice artırıldı ve günümüzde Kanada dediğimiz ülkenin topraklarının neredeyse tamamı da doldurularak oluşturuldu.
Yine zamanla çalışmalar devam etti ve Amerika kıtasının güney yarısı da doldurularak oluşturuldu. Oradaki adalarla adacıkların arasında kalan deniz alanları dolduruldu.
Bu yapılırken, bir yandan da yerin altında, deniz dibinden de aşağıda kalan kısımda yer altı şehirleri tesis edildi. Bunlar, yerin üstü kadar geniş, büyük yer altı şehirleri...
Hz. Zülkarneyn zamanında Ye'cüc ve Me'cüc isimli iki uzaylı kavimle harp edildi. Dünyalar savaşı yaşandı. Onlardan bazıları da dahil olmak üzere, onlarca farklı uzaylı insan türü zaten dünyamızda bulunmaktaydı. Hz. Zülkarneyn, dünyanın korunabilmesi için etrafına Kaf dağı da dediğimiz manyetik koruma kalkanını yani seti çekti. O günden sonra dünyada dengeler değişti.

Güçsüz kalmış uzaylı türler, yer altı şehirlerinde yaşamayı, fark edilerek yer yüzüne çıkmamayı, kendilerini dünya insanlarından gizlemeyi tercih ettiler. Bunlardan bir kısmı Amerika kıtasının altındaki devasa yer altı şehirlerine de yerleştiler. Bilim ve teknoloji seviyelerini korudular.

Yer yüzüne müdahaleler yapmaktan da geri durmadılar. Siyasi, askeri, mali, tıbbi, zirai her meseleye/dengeye gizlice ve sinsice karıştılar, karışıyorlar.
Bu nedenle mısır, domates, biber, patlıcan başta olmak üzere, binlerce senedir dünya insanlığına sinsice zararlar vermiş olan bitkileri genetik mühendisliği ile geliştirdiler, dünyaya da yaydılar. Dünyanın sarsıcı ve gerçek tarihinde hep böyle şeyler var.
Çok önceden de yazmıştım, Amerika kıtasının parçalanarak çökeceğini, dağılacağını... O vakit de yazmıştım, çok yerlerinin suni olduğunu ve yer altı şehirlerinde yaşamakta olan uzaylıların, eskimiş olan şehirleri yenileyecek teknoloji seviyesinde olmadıklarını...
Son zamanlarda ise çok fazla detaylar da yazdım. İşte bu defa yazdıklarım da eklenince, mesele daha da iyi anlaşılmıştır. ,
Ninja Kaplumbağaları da çok önceden yazmıştım hatta sesli mesajla da anlatmıştım. O senaryo tamamen hayali bir senaryo değil. ABD kıtasının altında da farklı farklı uzaylı insan türleri var. Kendi vücutlarının genetik yapısına müdahale ede ede, kendilerini sürüngen bir kertenkeleye, timsaha benzeten yeşillerin de dünyada bulunduğunu yazmıştım. Onlara reptilianlar da deniliyor.
İşte onların, kendi hikayelerini, biraz değiştirerek Ninja Kaplumbağalar isimli projede anlatıklarını da yazmıştım.

Zaten yeşillerin arasında genetiği değişmemiş ve asıl görünüşlerini korumaya devamedenler, kaplumbağaları çok andırıyorlar. Yüzleri yassı, ağızları geniş, hoş bir yeşil renkleri var, çok sempatik duruşları var bizim çocuklarımız onları görseler, sevimli bir oyuncak zan ederler. O halleri kendilerine iyi gelmemiş, yeterince sert olamadıklarını düşünmüşler ve kendilerini değiştirmişler geçmişte... Oradan da iş Ninja Kaplumbağa projesine kadar geliyor.
Sözü getireceğim yer şurası ki o Ninja Kaplumbağalar senaryosunda da görülen pek çok detay, gerçek hayatta da aynıyla yaşandı, yaşanıyor.
Mesela, Amerika kıtasında yerin altında yaşayan uzaylı türler, kanalizasyon sistemini kullanarak da yer üstüne çıkıyorlar.
ABD'deki kanalizasyon hatlarında saymakla bitmeyecek kadar giriş-çıkış kapıları, tünelleri var. Oralardan yerin üstüne rahatça çıkıp sonra girebiliyorlar.
Yine ABD'deki metro hatlarından da yer altı şehirlerine çok sayıda giriş-çıkıp kapısı, tüneli var.
Daha önce defalarca yazmıştım. Kapı diyorsam, bizdeki gibi değil. Tamamen beton görüntüsü ya da metal görüntüsü varken, bir anda ortadan ikiye ayrılan sonra kırık ya da çatlak izi bile olmadan birleşen kapılar bunlar.
Hatta bu da eski bir teknoloji ve asıl sistemi yine daha önce detaylı yazmıştım ki bu uzaylılar, cisimlere bir ışık tutuyorlar, atomlarını kenara çekiyorlar, cisimlerin içinden geçiyorlar, sonra ışığı kapatıyorlar ve cisim önceki haline geri geliyor.
Daha iyi anlaşılması için şöyle de anlatayım. Kanalizasyon borusunda hiçbir kapı olmasa bile, alttan kanalizasyon borusuna kadar gelseler, o ışığı tutsalar, zorlanmadan ve zarar görmeden kanalizasyon sistemine girerler, giriyorlar. Arkalarında iz de bırakmıyorlar. Zaten biyonik robotların içine de buna benzer tekniklerle giriyorlar. Bütün bu teknikleri de bizlerden, dünya insanlarından öğrendiler. Onlarda bu teknoloji seviyesi yoktu. Hz. Zülkarneyn'den ve hz Süleyman'dan öğrendiler. Bizde bunlar unutuldu, yok oldu, teknoloji kasten kaldırıldı ama onlar teknolojilerini korudular.