Akademi Dergisi
ABD'de yaşanmakta olan ve bitmek bilmeyen afetlerin bir sebebi de bizim son yıllardaki mücadelemiz. Dünyanın iklimini suni yollarla kontrol altında tutan çok yüksek teknolojili sisteme yıllardır zarar veriyoruz ve bunu yaklaşık iki buçuk senedir ara ara yazdım…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
BAE sele teslim oldu
BAE'nin Havr Fakkan vadilerinde ani sel baskınları yaşanıyor.
BAE'nin Havr Fakkan vadilerinde ani sel baskınları yaşanıyor.
Akademi Dergisi
ABD'de yaşanmakta olan ve bitmek bilmeyen afetlerin bir sebebi de bizim son yıllardaki mücadelemiz. Dünyanın iklimini suni yollarla kontrol altında tutan çok yüksek teknolojili sisteme yıllardır zarar veriyoruz ve bunu yaklaşık iki buçuk senedir ara ara yazdım…
Güney Afrika'da obruklar çoğalıyor
Birkaç hafta önce Boksburg şehrinin Rondebult Yolu üzerinde büyük bir obruğun keşfedilmesinin ardından, Plantation Farm yakınlarındaki Heidelberg Yolu boyunca 5 obruk daha tespit edildi. Yolun bir kısmı EMPD (Polis) tarafından kapatıldı.
Birkaç hafta önce Boksburg şehrinin Rondebult Yolu üzerinde büyük bir obruğun keşfedilmesinin ardından, Plantation Farm yakınlarındaki Heidelberg Yolu boyunca 5 obruk daha tespit edildi. Yolun bir kısmı EMPD (Polis) tarafından kapatıldı.
Akademi Dergisi
Tamamen hukuksuz, tamamen keyfi ve hükümsüz olan o kararı kimsenin tanıması ve itaat etmesi gerekmiyor. Hukuka uygun olmayan kanun olamaz. Kanuna uygun olmayan emir ve yasak da olamaz. Olursa, kimsenin itaat mecburiyeti olmaz.
Kayseri 2. İdare Mahkemesi, Kayserispor-Fenerbahçe maçı için getirilen deplasman yasağındaki yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Bu karar ile Fenerbahçe taraftarı maça girebilecektir.
Bu karar ile Fenerbahçe taraftarı maça girebilecektir.
Akademi Dergisi
Çıkardığı imar affıyla depremde yıkılan onbinlerce binanın birinci dereceden sorumlusu ve hayatını kaybeden yüzbinlerce kişinin katili sahte diplomalı gayri resmi Cumhurbaşkanı, tescilli vatan haini Tayyip Erdoğan'ın deprem bölgesinde millet feryad ederken…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
2017- Adıyaman, Samsat depremindeki mağdur vatandaşların 6 yıldır kalıcı konut beklediği ortaya çıktı: "Bir konteynerde 7 kişiyiz. Yattığımız zaman kimin ayağı kimin kafasında belli olmuyor. Psikolojimiz bozuldu."
Akademi Dergisi
Yunanistan halkı, hükumetin istifasını istedi Yunanistan’da halk dün geceden beri tren kazası nedeniyle sokaklarda protesto düzenliyor. Sadece ulaştırma bakanının istifası değil, hükumetin istifası da isteniyor.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Haber Türk spikeri Serap Belet: “Dün tren kazasından sonra Yunan bakan istifa etti. Bu bana Çorlu tren kazasını hatırlattı. Bugün ise 45 binden fazla insanı kaybettik. Tek bir kişi bile sorumluluk hissetmiyor.”
Akademi Dergisi
Depremin ardından, geçtiğimiz yıllarda yayınlanan ‘imar affı’ reklamı gündem oldu.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Adana'da ağır hasarlı bina, küçük bir müdahale ile kum gibi dağıldı.
Akademi Dergisi
Türkiye'de adalet sistemine itaat zorunluluğu kalmamıştır Hayata bambaşka pencerelerden bakıyoruz ama Övgün Ahmet Ercan'ı, sürecin başından beri sergilediği pek çok tavrından, çıkışından dolayı takdir ediyorum. Son haklı/isabetli paylaşımlarından sonra onu…
Media is too big
VIEW IN TELEGRAM
Sözde İyi Parti Milletvekili Turhan Çömez: "İddiamın arkasındayım. Konuyu yargıya taşıyorum. Deprem gecesi yoğun bakımda olan 150 hasta şu an nerde?"
Akademi Dergisi
Evet, imar affı cinayettir hatta toplu katliamdır. Bunu bir kez daha uygulama sahasında acı acı gördük, yaşadık, yaşıyoruz. Bu da demokratik seçim sisteminin sebep olduğu bir vicdansızlıktır, hukuksuzluktur. Seçim kazanmak için af üstüne af çıkartanlar, şu…
Malatya’da 4 yıl önce inşa edilmiş bir binanın kolon ve kirişlerinin içinden tahta parçaları çıktı.
GSM şirketlerine soruşturma açılsa ne olur, kararları aslında hakimler değil, arka plandan mason tarikatının üstadları veriyor.
Zaten o GSM şirkerlerine "Afet bölgesinde iletişimi kesin, sahayı faaliyetlerimize ayarlayın" diyen de aynı mason üstadlar...
Hala organize haldeki ihanetleri, kasıtları göremeyen kaldıysa, bu işleri bırakıp seyyar satıcılık yapsın. Milleti de boşa oyalamasın. Millet onları muhalif ve vasıflı kişiler zan ediyor.
Zaten o GSM şirkerlerine "Afet bölgesinde iletişimi kesin, sahayı faaliyetlerimize ayarlayın" diyen de aynı mason üstadlar...
Hala organize haldeki ihanetleri, kasıtları göremeyen kaldıysa, bu işleri bırakıp seyyar satıcılık yapsın. Milleti de boşa oyalamasın. Millet onları muhalif ve vasıflı kişiler zan ediyor.
Askerlerimizin ilk anda sahaya inmesine sebep oluyordum, iniş başlamıştı ve sonra zorlanarak durdurdular. Peşimden hamle yapmasını beklediğim binlerce kişi, "Mesele bu defa devlet, vatan, millet, bir şeyler yapmalıyız. Enkaz altında yüz binlerce insan var. Bu işin devamında milli güvenlik krizi de var." diyerek o hamleleri yapsalardı, askerlerimizi sahaya indirmeme hainler mani olamazlardı. Tepe kadrolar mani olamazlardı.
Sözde muhalif olan o kişiler, peşimden gerekli hamleleri yapmak yerine korka korka geri durdular. Onların bu hallerine rağmen sahada pek çok şeyi yönlendirdim ve onlar zamanla saklandıkları yerden ses verebildiler. O da samimiyetsizce ve cılız sesler oldu, oluyor.
Sözde muhalif olan o kişiler, peşimden gerekli hamleleri yapmak yerine korka korka geri durdular. Onların bu hallerine rağmen sahada pek çok şeyi yönlendirdim ve onlar zamanla saklandıkları yerden ses verebildiler. O da samimiyetsizce ve cılız sesler oldu, oluyor.
Askerlerimizin sahaya inmesi hususunda Tayyiple Hulusi ve Soysuz arasındaki tartışmalar, karar ayrılıkları v.s hepsi film fırıldak... Aciz kalarak buna göz yumuyorlardı ve sonra toparlandılar.
Hala bunları, o gece baş hainler arasında yaşananları, olduğundan başka türlü şekilde ve "Sarsıcı gerçek" diye millete anlatanlar da bu işleri bırakıp seyyar satıcılık yapsınlar. Aralarındaki tartışma "Hani indirmeyecektik, siz ne yapıyorsunuz. Sakin olun, bir şey olmayacak. Korkmayın" türünden tartışmaydı.
Hala bunları, o gece baş hainler arasında yaşananları, olduğundan başka türlü şekilde ve "Sarsıcı gerçek" diye millete anlatanlar da bu işleri bırakıp seyyar satıcılık yapsınlar. Aralarındaki tartışma "Hani indirmeyecektik, siz ne yapıyorsunuz. Sakin olun, bir şey olmayacak. Korkmayın" türünden tartışmaydı.
Bu depremi, o hainlerin hepsi de önceden biliyordu ve hepsi de kararları önceden biliyordu.
Askerin sahaya indirilmeyeceği de önceden kararlaştırılmıştı. Bunun asıl sebebi de darbe korkusu falan değil. Asıl hedefleri sahayı, milyonlarca insanı ve o toprakları sahipsiz ve yardımsız bırakmaktı. Bunu sağlayabilmek için en başından beri adeta çırpındılar, hala çırpınıyorlar. Aldıkları kararlara, o kararları hangi vakitlerde aldıklarına, geriye doğru dönüp bir bakın. Her şey açıkça gözler önünde... Şuradan bile yol bulsalar, şu hali tersine çevirecekler. Oysa şu anda bile devletimiz hainlerden alınsa, bölgenin bütün acil, öncelikli sorunları kısacık sürede ve sadece Türkiye'nin imkanları ile çözülebilir.
Şu depremlerden sonra, bu güne gelindiğinde, her şey çok başka olacaktı. Bin beter bir halde olacaktık şu anda... Onların planları yüzde doksandan fazla oranda bozuldu.
Askerin sahaya indirilmeyeceği de önceden kararlaştırılmıştı. Bunun asıl sebebi de darbe korkusu falan değil. Asıl hedefleri sahayı, milyonlarca insanı ve o toprakları sahipsiz ve yardımsız bırakmaktı. Bunu sağlayabilmek için en başından beri adeta çırpındılar, hala çırpınıyorlar. Aldıkları kararlara, o kararları hangi vakitlerde aldıklarına, geriye doğru dönüp bir bakın. Her şey açıkça gözler önünde... Şuradan bile yol bulsalar, şu hali tersine çevirecekler. Oysa şu anda bile devletimiz hainlerden alınsa, bölgenin bütün acil, öncelikli sorunları kısacık sürede ve sadece Türkiye'nin imkanları ile çözülebilir.
Şu depremlerden sonra, bu güne gelindiğinde, her şey çok başka olacaktı. Bin beter bir halde olacaktık şu anda... Onların planları yüzde doksandan fazla oranda bozuldu.
Sahaya böyle müdahaleler yapılmasını, devlet içinde devlet olunmasını, kendilerini bu kadar zorlayacağımızı, planlarından haberdar olmamızı, hızlı kararlar ve müdahalelerle sahadaki kontrolü büyük oranda ellerinden almamımızı, milletimizi yardım için ayağa kaldırmamızı, yardımların elden yapılmasını istememizi, yağmacıları ezmemizi, basın ve medya hainlerini ezmemizi, bulaşıcı hastalıklara izin vermememizi ve yaptığımız onca şeyi hiç beklemiyorlardı.
İşte İsrail'in ve Çin'in bile sözde yardım ekiplerinin halleri basına da yansıdı. "Sizi yıktık, işte buradayız ve buraya bayrak diktik. Devletiniz aciz, hepiniz çaresizsiniz." dercesine görüntüler, mesajlar vereceklerdi, doğru düzgün sahaya bile inemediler. Görüntüden ibaret birkaç kurtarma eylemi yapıp def olup gittiler. Görüntüyü zor toparladılar, o kadar aciz kaldılar. Çevremize doluşan düşman askeri unsurları da neler neler yaşadı.
İşte İsrail'in ve Çin'in bile sözde yardım ekiplerinin halleri basına da yansıdı. "Sizi yıktık, işte buradayız ve buraya bayrak diktik. Devletiniz aciz, hepiniz çaresizsiniz." dercesine görüntüler, mesajlar vereceklerdi, doğru düzgün sahaya bile inemediler. Görüntüden ibaret birkaç kurtarma eylemi yapıp def olup gittiler. Görüntüyü zor toparladılar, o kadar aciz kaldılar. Çevremize doluşan düşman askeri unsurları da neler neler yaşadı.
Bütün bunlar olurken, senelerdir her gün kırk kere vatan, millet, devlet, hak, hukuk, insan hakları diye diye nutuk atanlar, saklandılar. Evet, üzerlerine düşen hiçbir şeyi yapmadılar. O bölge Türkiye'den koparılacak olsa bile yapmayacaklardı. İktidar yandaşı olanları kastetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. İktidara karşı samimi şekilde muhalif duruşu varmış gibi görünen binlercesinden bahsediyorum.
Her şeye rağmen, planlanandan çok çok az da olsa insanlar kaçırıldı, organlar çalındı, ziynet eşyası çalındı, Türkiye sanki çaresizmiş ve hiçbir şey yapamazmış görüntüleri oluşturulmak istendi de o içi başka, dışı başka insan müsveddeleri yine de sustular, beklediler.
İstanbul susmadı, durmadı, korkmadı, hiçbir cephede boşluk vermedi. Şimdi yine İstanbul'un estirdiği rüzgarlardan güç bularak nutuklar atacaklar o sahtekarlar.
Her şeye rağmen, planlanandan çok çok az da olsa insanlar kaçırıldı, organlar çalındı, ziynet eşyası çalındı, Türkiye sanki çaresizmiş ve hiçbir şey yapamazmış görüntüleri oluşturulmak istendi de o içi başka, dışı başka insan müsveddeleri yine de sustular, beklediler.
İstanbul susmadı, durmadı, korkmadı, hiçbir cephede boşluk vermedi. Şimdi yine İstanbul'un estirdiği rüzgarlardan güç bularak nutuklar atacaklar o sahtekarlar.
Bu depremlerin altında Türkiye değil, hain Ankara hükumeti kaldı. Sahte muhalifler, sahte kahramanlar kaldı. Saldırgan ülkeler kaldı. Kademeli şekilde işgal denemek isteyen ülkeler kaldı. Büyük İsrail projesi peşinde koşan taraflar kaldı. İçimizdeki İsrail kaldı, içimizdeki Ermenistan kaldı. Mason tarikatı kaldı. Demokratik cumhuriyet rejimi kaldı. Bütün siyasi partiler ve liderler kaldı. Yağmacılar kaldı, organ ve insan kaçakçıları kaldı. İsrail kaldı, İngiltere kaldı, ABD kaldı, NATO kaldı. Ve Deccal ile İblis kaldı...
Bu afetler de Türkiye'yi yıkamadı. Bundan sonrakiler de yıkamayacak.
Şimdi yıkılma sırası, yıkmaya teşebbüs edenlerde...
Bu afetler de Türkiye'yi yıkamadı. Bundan sonrakiler de yıkamayacak.
Şimdi yıkılma sırası, yıkmaya teşebbüs edenlerde...
O kadar yıkık, bitik ve çaresiz haldeler ki sinirlenmeye bile güçleri kalmadı. Sözde neler neler yapacaklardı ama neler yaşandı, yaşanıyor.
Hala devlet gücümüzün gereğince değerlendirilmesine mani olmaya çabalayarak kendilerince hınçlarını sergiliyorlar.
Büyük bir otorite boşluğu ve çaresizlik ortamını "aldatıcı ve haince tavırlarla" oluşturacaklardı, buna yol bulamadılar. Bu defa ise devlet kurumları ve memurları üzerinden, evrakları ve kayıtları oynayarak ya da hiç evrak tutturmayarak bölgeyi yağmalamanın peşindeler.
Hala Türkiye devletinin dünya kadar imkanları sahada kullanılmıyor da Ukrayna'ya, Suriye'ye, Libya'ya, Somali'ye ve benzeri yerlere kullanılıyor. Dünyanın dört bir yanında patlayan topların, mermilerin parasını bile milletçe biz ödüyoruz. Bu kadar hayat pahalılığının büyük bir sebebi de bu...
ABD'deki Beyaz Saray'da ve İngiltere'deki Kraliyette yenen yemeklerin masraflarını bile çoğunlukla biz ödüyoruz. Bizden çaldıkları ile besleniyorlar hala ve kendi imkanlarımızla afetlerin yaralarını sarmaya kullandırılmıyor.
Hiçbir hususta işletilmeyen devlet gücü, türlü vurgunlar ve hırsızlıklar karıştırılarak enkazların kaldırılması ve yeni binaların/sitelerin yapılması hususunda alasıyla işliyor. Akıl almaz ve çok şaşırtıcı bir hızla işliyor. Oysa hala binlerce köye doğru düzgün yardımlar ulaştırılmadı. Onca iş makineleriyle ve kamyonlarla yollar açılarak yardımlar ulaştırılabilirdi. Onca askeri imkanlar, İngiltere, İsrail ve ABD adına şurada burada cephe açmak ve masraf etmemiz yerine, milletimizin menfaatine olacak şekilde "gerçekten" kullanılabilirdi.
Altı yüz millet vekili var güya... Bu ülkede altı tane gerçek millet vekili olsa bile bu kadar rezalet yaşanmazdı. İşte gerçekleri halka duyurmak isteyen gazeteciler, vatandaşlar tutuklanıyor, en meşru şekilde "hükumet istifa" diyenlere bile her hukuksuzluk yapılıyor, açıkça kanun tanınmaz bir saha var, nerede o sözde vekiller? Kime çalışıyorlar? Konuşmak için, milletinin yanında durmak için İsrail'den mi, ABD ya da İngiltere'den mi, mason tarikatından mı izin ya da talimat bekliyorlar?
Hala devlet gücümüzün gereğince değerlendirilmesine mani olmaya çabalayarak kendilerince hınçlarını sergiliyorlar.
Büyük bir otorite boşluğu ve çaresizlik ortamını "aldatıcı ve haince tavırlarla" oluşturacaklardı, buna yol bulamadılar. Bu defa ise devlet kurumları ve memurları üzerinden, evrakları ve kayıtları oynayarak ya da hiç evrak tutturmayarak bölgeyi yağmalamanın peşindeler.
Hala Türkiye devletinin dünya kadar imkanları sahada kullanılmıyor da Ukrayna'ya, Suriye'ye, Libya'ya, Somali'ye ve benzeri yerlere kullanılıyor. Dünyanın dört bir yanında patlayan topların, mermilerin parasını bile milletçe biz ödüyoruz. Bu kadar hayat pahalılığının büyük bir sebebi de bu...
ABD'deki Beyaz Saray'da ve İngiltere'deki Kraliyette yenen yemeklerin masraflarını bile çoğunlukla biz ödüyoruz. Bizden çaldıkları ile besleniyorlar hala ve kendi imkanlarımızla afetlerin yaralarını sarmaya kullandırılmıyor.
Hiçbir hususta işletilmeyen devlet gücü, türlü vurgunlar ve hırsızlıklar karıştırılarak enkazların kaldırılması ve yeni binaların/sitelerin yapılması hususunda alasıyla işliyor. Akıl almaz ve çok şaşırtıcı bir hızla işliyor. Oysa hala binlerce köye doğru düzgün yardımlar ulaştırılmadı. Onca iş makineleriyle ve kamyonlarla yollar açılarak yardımlar ulaştırılabilirdi. Onca askeri imkanlar, İngiltere, İsrail ve ABD adına şurada burada cephe açmak ve masraf etmemiz yerine, milletimizin menfaatine olacak şekilde "gerçekten" kullanılabilirdi.
Altı yüz millet vekili var güya... Bu ülkede altı tane gerçek millet vekili olsa bile bu kadar rezalet yaşanmazdı. İşte gerçekleri halka duyurmak isteyen gazeteciler, vatandaşlar tutuklanıyor, en meşru şekilde "hükumet istifa" diyenlere bile her hukuksuzluk yapılıyor, açıkça kanun tanınmaz bir saha var, nerede o sözde vekiller? Kime çalışıyorlar? Konuşmak için, milletinin yanında durmak için İsrail'den mi, ABD ya da İngiltere'den mi, mason tarikatından mı izin ya da talimat bekliyorlar?