Cinlerle insanları zihin kontrolüne aldıklarını, bu sırada kişinin zihin kontrolünde olduğunun farkına varamadığını, o anda eylemlerini ve söylemlerini kendi iradesiyle yaptığını zan ettiğini bilmelisiniz.
Ve bu hiç de zor bir iş değil. İnsanlık tarihi boyunca bilinen ve yapılan bir şey. Cinnet denilen şey de bu halin daha kuvvetli olması, kişinin iradesinin hiç kalması sonucunda, en kısa sürede ölüme sürüklenmesi... Dışarıdan bakanlar da cinnet halindeki kişinin kendi iradesiyle hareket ettiğini zan ederler.
Metafizikle yapılabilecekleri asla hafife almayın.
En başta asla, bir lokma dahi haram yemeyin içmeyin ve manevi tedbirlerinizi asla terk etmeyin
Ve bu hiç de zor bir iş değil. İnsanlık tarihi boyunca bilinen ve yapılan bir şey. Cinnet denilen şey de bu halin daha kuvvetli olması, kişinin iradesinin hiç kalması sonucunda, en kısa sürede ölüme sürüklenmesi... Dışarıdan bakanlar da cinnet halindeki kişinin kendi iradesiyle hareket ettiğini zan ederler.
Metafizikle yapılabilecekleri asla hafife almayın.
En başta asla, bir lokma dahi haram yemeyin içmeyin ve manevi tedbirlerinizi asla terk etmeyin
Beni mi kastediyor?
Bu ülkede afetle mücadele süreci mi varmış?
Tamamen ABD'nin, İsrail'in, İngiltere'nin, NATO'nun emrindeki sözde Cumhurbaşkanlığı'nın, sözde İletişim Başkanı ve gizli Ermeni Fahrettin Altun:
"Bölgede ardı ardına yaşadığımız iki depremden sonra maalesef yeniden birtakım kasıtlı dezenformasyon faaliyeti yürütülmektedir.
Bu faaliyetler afetle mücadele sürecine olumsuz etki etme amacı taşımaktadır."
Bu ülkede afetle mücadele süreci mi varmış?
Tamamen ABD'nin, İsrail'in, İngiltere'nin, NATO'nun emrindeki sözde Cumhurbaşkanlığı'nın, sözde İletişim Başkanı ve gizli Ermeni Fahrettin Altun:
"Bölgede ardı ardına yaşadığımız iki depremden sonra maalesef yeniden birtakım kasıtlı dezenformasyon faaliyeti yürütülmektedir.
Bu faaliyetler afetle mücadele sürecine olumsuz etki etme amacı taşımaktadır."
Şu andan sonra afet olan hiçbir yerdeki sözde mülteciler, memleketimizin başka yerlerine doğru gönderilmeyecek. Karşınıza kim çıkarsa çıksın dinlemeyecek ve o öncü işgal kuvvetlerini Suriye'ye, İran'a, Irak'a doğru süreceksiniz.
Aç mı tok mu oldukları, yolda başlarına neler geldiği de sizin mesuliyetiniz değil. Ben onları kırk kere ikaz ettim ve bu günleri haber verdim. Hepsi de organize haldeler, her şeyi biliyorlar. Sürün gitsinler, bizden çıktıklarından sonra İsrail mi, İngiltere mi, ABD mi, Rusya mı onlara sahip çıkacaksa çıksın. Bizim mesuliyetimiz değil o kısmı da...
Ülkemizin orta ve batı bölgelerinde afetler olduğu gibi, ilk yapacağınız işlerden biri oralardaki sözde mültecileri (sadece Suriyelileri değil, Afrikalılara, Afganlara kadar hepsini) batı sınırlarımızda dışarı sürmek olacak. Sürecek, atacak ve kapıları kapatacaksınız. Bize doğru sınırlarımızı zorlayanlar oldu mu hemen ateş açacaksınız. Sınır bölgesinde yığılıp kalsalar da batı ülkelerine geçip ortalığı yıksalar da bize hiçbir vebal yok. Vatansızlığın neticesi budur. Vatanlarındaki mücadeleden, savaştan kaçmanın neticesi budur. Bizim bir tane vatanımız var ve kimseye kaptırmayacağız. Hala "mülteciler de mülteciler" deyip duranlara sıkın, iğneleyin, arabaların altına alın, hangi usulle oluyorsa, o usulle oyundan derhal oyundan alın. Basın mensubu, bürokrat, şucu, bucu diye ayırt etmeyin. Resmi sıfatına ve makamına da bakmayın. Hepsinin dünyadaki ve ahiretteki sorumlulukları/veballeri benim üzerime... Vatan hainlerine de vatansızlara da merhamet etmeyin ama masumlara da zarar vermeyin.
Aç mı tok mu oldukları, yolda başlarına neler geldiği de sizin mesuliyetiniz değil. Ben onları kırk kere ikaz ettim ve bu günleri haber verdim. Hepsi de organize haldeler, her şeyi biliyorlar. Sürün gitsinler, bizden çıktıklarından sonra İsrail mi, İngiltere mi, ABD mi, Rusya mı onlara sahip çıkacaksa çıksın. Bizim mesuliyetimiz değil o kısmı da...
Ülkemizin orta ve batı bölgelerinde afetler olduğu gibi, ilk yapacağınız işlerden biri oralardaki sözde mültecileri (sadece Suriyelileri değil, Afrikalılara, Afganlara kadar hepsini) batı sınırlarımızda dışarı sürmek olacak. Sürecek, atacak ve kapıları kapatacaksınız. Bize doğru sınırlarımızı zorlayanlar oldu mu hemen ateş açacaksınız. Sınır bölgesinde yığılıp kalsalar da batı ülkelerine geçip ortalığı yıksalar da bize hiçbir vebal yok. Vatansızlığın neticesi budur. Vatanlarındaki mücadeleden, savaştan kaçmanın neticesi budur. Bizim bir tane vatanımız var ve kimseye kaptırmayacağız. Hala "mülteciler de mülteciler" deyip duranlara sıkın, iğneleyin, arabaların altına alın, hangi usulle oluyorsa, o usulle oyundan derhal oyundan alın. Basın mensubu, bürokrat, şucu, bucu diye ayırt etmeyin. Resmi sıfatına ve makamına da bakmayın. Hepsinin dünyadaki ve ahiretteki sorumlulukları/veballeri benim üzerime... Vatan hainlerine de vatansızlara da merhamet etmeyin ama masumlara da zarar vermeyin.
Akademi Dergisi
O ülkelerin hepsinde ayrı ayrı yüzlerce milyar dolarlık hasara/kayba sebep olacağız. Uçakları uçamayacak, havalimanları çalışamayacak. Orduları işlemeyecek, askerleri topluca ölecek. Gemileri batacak. Sivil gemileri de batacak. Ticaretleri kilitlenecek. Enerji…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
ABD'de yangın
ABD'nin Ohio eyaletinin Bedford şehrinde bir metal üretme tesisinde büyük bir patlama ve yangın meydana geldi.
Onlarca kişi ciddi şekilde yaralanırken fabrikanın enkazı her yere dağıldı. Ortaya çıkan duman kilometrelerce uzaktan görüldü. Yangın söndürme çalışmaları devam ediyor.
ABD'nin Ohio eyaletinin Bedford şehrinde bir metal üretme tesisinde büyük bir patlama ve yangın meydana geldi.
Onlarca kişi ciddi şekilde yaralanırken fabrikanın enkazı her yere dağıldı. Ortaya çıkan duman kilometrelerce uzaktan görüldü. Yangın söndürme çalışmaları devam ediyor.
"Batının üzerine lanetler mi yağıyor"
Batılı gerçek basın mensupları ve siyasi yorumcular çıkıp da bu gibi bir başlık atsın artık... Nedir bu yaşanan?
Yangınlar, patlamalar, kazalar, elektrik kesintileri, santral arızaları, havalimanları ve uçaklardaki sorunlar, devrilen trenler, teşhis konulamayan hastalıklar, neden bozulduğu anlaşılamayan askeri gemiler ve uçaklar, neden düştüğü bilinemeyen sivil uçaklar ve daha neler neler...
"Aaa UFO ya bak UFO'ya" oyunlarıyla bunlar batılı milletlerin gözünden ne kadar daha kaçırılabilecek? O milletler gerçekleri öğrendiklerinde "Bunca restleşme, bunca karşılıklı çatışma yaşanıyorken, bizim basın kuruluşları ve basın mensupları bunları hiç haber yapmamış mı? Bu nasıl mümkün olmuş. Biz de özgür değil miydik aslında?" demeyecekler mi...
Batılı gerçek basın mensupları ve siyasi yorumcular çıkıp da bu gibi bir başlık atsın artık... Nedir bu yaşanan?
Yangınlar, patlamalar, kazalar, elektrik kesintileri, santral arızaları, havalimanları ve uçaklardaki sorunlar, devrilen trenler, teşhis konulamayan hastalıklar, neden bozulduğu anlaşılamayan askeri gemiler ve uçaklar, neden düştüğü bilinemeyen sivil uçaklar ve daha neler neler...
"Aaa UFO ya bak UFO'ya" oyunlarıyla bunlar batılı milletlerin gözünden ne kadar daha kaçırılabilecek? O milletler gerçekleri öğrendiklerinde "Bunca restleşme, bunca karşılıklı çatışma yaşanıyorken, bizim basın kuruluşları ve basın mensupları bunları hiç haber yapmamış mı? Bu nasıl mümkün olmuş. Biz de özgür değil miydik aslında?" demeyecekler mi...
Akademi Dergisi
On kanalın hiçbiri gerçekte Türk kanalı değil. O kanallarda güya yardım toplayan kişilerin hiçbiri gerçek Türk değil. Bu yolla toplanan paraların neredeyse hiçbir kısmı afet bölgesinde yardım maksatlı kullanılmayacak. Bu para da sisteme, Ankebut Ağına, mason…
Oyuncu Mine Tugay:
"O kadar yardım toplandı. Belediye başkanı telefon bağlantısında çadır istiyor… Çadır."
"O kadar yardım toplandı. Belediye başkanı telefon bağlantısında çadır istiyor… Çadır."
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Deprem devam ediyorken ve elektrikler kesilmişken gökte görülen arklar/ışıldamalar, göğün manyetik alanı ile yerin manyetik alanı arasındaki ani ve çok kuvvetli enerji etkileşmesi nedeniyle oluşuyor. Bunlar, sadece suni depremlerde böyle peş peşe ve çok kuvvetli/parlak oluyor.
Aksi yöndeki bilgiler resmi makamlarca yayılsa bile kesinlikle itibar etmeyin.
Aksi yöndeki bilgiler resmi makamlarca yayılsa bile kesinlikle itibar etmeyin.
Riskli illerde gerekiyorsa bütün askerlerimiz çadırlarda kalacaklar ama riskli görülen binalarda kalmayacaklar. Bu hususta en ufak ihmal ve gevşeklik olmayacak.
Suriye'de de çok sayıda suni deprem yapmaya çalışacaklar. Devam eden süreçte depremzede adı altında çok sayıda Suriyelinin Güneydoğu sınırlarımızdan ve en çok da Hatay'dan ülkemize girişlerini sağlamaya çalışacaklar.
Suriye'de katliamlar yapsalar bile hiç kimseyi Türkiye sınırlarından içeri kabul etmeyeceğiz. Çok meraklı ise İsrail kendisi alsın, baksın, yardım etsin. ABD de onları alıp götürebilir.
Şu andan itibaren Suriye'ye sözde yardımların Türkiye üzerinden, sınırlarımızdan geçirilerek yapılmasına da izin vermeyeceğiz. Suriye'ye havadan ve denizden yardımları kolayca ulaştırmanın hiçbir zorluğu yok ve daha kolay olanı da bu aslında...
Suriye'de katliamlar yapsalar bile hiç kimseyi Türkiye sınırlarından içeri kabul etmeyeceğiz. Çok meraklı ise İsrail kendisi alsın, baksın, yardım etsin. ABD de onları alıp götürebilir.
Şu andan itibaren Suriye'ye sözde yardımların Türkiye üzerinden, sınırlarımızdan geçirilerek yapılmasına da izin vermeyeceğiz. Suriye'ye havadan ve denizden yardımları kolayca ulaştırmanın hiçbir zorluğu yok ve daha kolay olanı da bu aslında...
Dikkatimizi Hatay'a ve bölgeye verirken, İstanbul'u, bütünüyle Marmara'yı, Ege bölgesini ve Kara deniz bölgesini boşlamayacağız. Tedbirsiz olmayacağız. Bir kez daha tekrar ediyorum ki Konya için de risk çok yüksek. Bolu/Düzce ve İzmit ile Tekirdağ için de çok yüksek.
Akademi Dergisi
Memleketi saran fırtına Bundan 6-7 ay önce, cezaevinde iken ben de bir rüya görmüştüm. Kapalı bir mekandayım. Sanki büyük bir fabrikanın çok büyük, tek katlı ve ortasında kolonlar olmayan kısmı kullanım dışı bırakılmış da ben oradayım. Hangar gibi desem…
Çok büyük ihtimalle şu rüya yaşanıyor, gerçekleşiyor.
(26 Nisan 2020)
(26 Nisan 2020)
O rüyamı hala bu gün görmüş gibi hatırlıyorum. Devasa bir mekanın içindeydim ama iki adım öteyi bile göremiyor, seçemiyordum. Zifiri karanlıktı. Çok tedirgindim, daralıyordum. Lakin bulunduğum binanın tek katlı olduğunu, uzun yanının çok çok uzun olduğunu, ona göre orantılı genişliği olduğunu, hangarlardan çok çok büyük bir yer olduğunu biliyordum rüyada... Sağıma, soluma, yukarı baksam, karanlıktan başka bir şey göremiyordum. Binanın kısımları, duvarları, çatısı bile görünmüyordu.
Sağda, eskiden dükkanlarda çok kullanılan ahşap çerçeveli ama içinin çok büyük bölümü ahşap olmayan, tek kat cam olan kapı vardı. Zayıf, çelimsiz biri bile öyle kapılara bir tekme atsa dağıtabilir. O kadar mukavetmetsiz...
Solunda ondan daha yüksek ve çok daha geniş ve tek parça halinde vitrin camı vardı. O da tek kat camdı, çift cam değildi. O camın sağ yanında, dikine ortalama noktasında (kırmızı işaretli bölgesi) açılma oldu ama dışarıdaki o kadar şiddetli fırtına içeri girmedi. Oysa dışarıda adeta kıyamet kopuyor gibiydi.
Kapının ve çerçevenin olduğu duvarın güney tarafı olduğunu çok net biliyordum rüyada...
Sağda, eskiden dükkanlarda çok kullanılan ahşap çerçeveli ama içinin çok büyük bölümü ahşap olmayan, tek kat cam olan kapı vardı. Zayıf, çelimsiz biri bile öyle kapılara bir tekme atsa dağıtabilir. O kadar mukavetmetsiz...
Solunda ondan daha yüksek ve çok daha geniş ve tek parça halinde vitrin camı vardı. O da tek kat camdı, çift cam değildi. O camın sağ yanında, dikine ortalama noktasında (kırmızı işaretli bölgesi) açılma oldu ama dışarıdaki o kadar şiddetli fırtına içeri girmedi. Oysa dışarıda adeta kıyamet kopuyor gibiydi.
Kapının ve çerçevenin olduğu duvarın güney tarafı olduğunu çok net biliyordum rüyada...
Vazgeçmediler
Eski takipçiler biliyorlar. Yıllardır İzmit Tüpraş tesisi hususunda ikazlar yapıyorum. Ayrıca İstanbul adalar ilçesinde nükleer bombalar bulunduğunu söylüyorum. O nükleer bombalar hala adalar llçesinde var. O İzmit Tüpraş hala nükleer bomba tesirine yakın şiddette patlamaya hazır duruyor. Kapatmadılar o hurda tesisi ve gerekli tedbirleri de almadılar. Zaten tadilat yapmakla düzeltilemeyecek bir halde olduğunu da o vakit söylemiştim.
Bunlar da Maraş merkezli suni afet saldırılarından sonra açıkça sergilenen art niyetler, ihanetler kadar net, açık kasıtlar, ihanetler...
Yıllardır çok sayıda rüyanın tabiri, ayrıca metafizik istihbarat verileri, ayrıca sahada elde edilebilmiş somut istihbaratların satır arası okumaları/değerlendirmeleri, aynı sonucu veriyor.
Bütün Marmara bölgesini, mümkün olmazsa İstanbul'u cayır cayır yakacaklar. Tüpraş o bölgeyi patlamaların basınç tesiriyle moloz yığınına çevirip hem de yakacakken... Marmara'nın diğer bölgelerini nükleer bombalar ve yer altında biriktirdikleri devasa miktarda gazlar yakacak, kavuracak. Bunlar, şiddetli bir depremin ardından yapılacak.
Bu planlardan vazgeçmiş değiller.
Bunları yaparken, öncelikli hedefleri, Türkiye'nin diğer bölgelerinden İstanbul'a ve bütünüyle Marmara bölgesine yardımlar, destekler ulaşmasına mani olmak. Bu nedenle yıpratmak, zayıf düşürmek, moral bozmak, ümitleri yıkmak için farklı bölgelere önden saldırıyorlar. Hep dediğim gibi, nihai hedefleri İstanbul...
Ne yapılacaksa yapılacak, ne kadar ezber bozan kararlar alınacaksa alınacak ve yüz binlerce askerimiz, beraberinde askeri tesislerimiz muhafaza edilecek. Gerekiyorsa riskli olan bütün illerden, en çok da deniz kenarlarındaki illerimizden askerlerimiz daha iç bölgeye çekilecek ama her an deniz kenarındaki illere müdahale edebilecek şartlarda olacak.
Eski takipçiler biliyorlar. Yıllardır İzmit Tüpraş tesisi hususunda ikazlar yapıyorum. Ayrıca İstanbul adalar ilçesinde nükleer bombalar bulunduğunu söylüyorum. O nükleer bombalar hala adalar llçesinde var. O İzmit Tüpraş hala nükleer bomba tesirine yakın şiddette patlamaya hazır duruyor. Kapatmadılar o hurda tesisi ve gerekli tedbirleri de almadılar. Zaten tadilat yapmakla düzeltilemeyecek bir halde olduğunu da o vakit söylemiştim.
Bunlar da Maraş merkezli suni afet saldırılarından sonra açıkça sergilenen art niyetler, ihanetler kadar net, açık kasıtlar, ihanetler...
Yıllardır çok sayıda rüyanın tabiri, ayrıca metafizik istihbarat verileri, ayrıca sahada elde edilebilmiş somut istihbaratların satır arası okumaları/değerlendirmeleri, aynı sonucu veriyor.
Bütün Marmara bölgesini, mümkün olmazsa İstanbul'u cayır cayır yakacaklar. Tüpraş o bölgeyi patlamaların basınç tesiriyle moloz yığınına çevirip hem de yakacakken... Marmara'nın diğer bölgelerini nükleer bombalar ve yer altında biriktirdikleri devasa miktarda gazlar yakacak, kavuracak. Bunlar, şiddetli bir depremin ardından yapılacak.
Bu planlardan vazgeçmiş değiller.
Bunları yaparken, öncelikli hedefleri, Türkiye'nin diğer bölgelerinden İstanbul'a ve bütünüyle Marmara bölgesine yardımlar, destekler ulaşmasına mani olmak. Bu nedenle yıpratmak, zayıf düşürmek, moral bozmak, ümitleri yıkmak için farklı bölgelere önden saldırıyorlar. Hep dediğim gibi, nihai hedefleri İstanbul...
Ne yapılacaksa yapılacak, ne kadar ezber bozan kararlar alınacaksa alınacak ve yüz binlerce askerimiz, beraberinde askeri tesislerimiz muhafaza edilecek. Gerekiyorsa riskli olan bütün illerden, en çok da deniz kenarlarındaki illerimizden askerlerimiz daha iç bölgeye çekilecek ama her an deniz kenarındaki illere müdahale edebilecek şartlarda olacak.
Akademi Dergisi
Hayırlı sabahlar hocam. Bir rüya gordüm sıkıntılı uyandım. Net ve etkisinde kaldığım için size yazıyorum vaktiniz olursa bilgilendirir isiniz. "Sabahın aydınlanmaya basladıgı saat oluyor aynı zanmda kar yagıyor hafif, buyuk kızım dısarı çıkıyor karla oynamak…
"Dünyanın aydınlanma vakti geldi. Bu Türkiye'den başlıyor."
26 Nisan 2020
26 Nisan 2020