Akademi Dergisi
2.15K subscribers
60.5K photos
25.6K videos
370 files
7.56K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Medâyin'deki Kisrâ Sarayından On Dört Burç Çatırdayarak Yıkıldı.

Kâinatın Efendisinin doğduğu geceydi...

Saatler, doğum anlarını gösteriyordu. Derin bir uykuya dalan Medâyin şehri korkunç bir çatırdı ve gürültü sesiyle uyandı. Hükümdarla birlikte halk da heyecan içinde yataklarından fırladı. Manzara korkunçtu ve telaş verici idi. Hükümdar Sarayının o sapa sağlam burçlarından on dördü çatırdayarak yıkılıvermişti.

Geceyi korkular içinde geçiren Kisrâ sabaha çıkar çıkmaz memleketinin dinî reislerini derhal bir toplantıya çağırdı. Toplantıda, cereyan eden hâdisenin neyin nesi olduğunu görüşeceklerdi.

Kisrâ tacını giymiş tahtına oturmuştu. Henüz müzakereye başlamamışlardı ki, doludizgin yaklaşan bir atlı, elinde bir mektup getirdi. Mektupta, İstahrabat'ta binlerce seneden beri ışıl ışıl yanan ateşlerinin söndüğü haber veriliyordu.

Bu haber, Kisrâ'nın korku ve heyecanını daha da arttırdı. Bu sırada toplantıda bulunan İran başkadısı Mûbezan söz alarak gördüğü bir rüyâyı anlattı:

"Gördüm ki yüzlerce kükremiş deve, önlerine şaha kalkmış Arap atları olduğu halde Dicle suyunu geçti ve İran topraklarına yayıldılar."
"Peki, bu neye işâret olabilir?"

Kisrâ, doğru sözlü, bilgili ve adaletli Mûbezan'ın bu rüyâsını da mânâlı buldu.

Sinirleri fazlasıyla gerilmişti. Bu muammayı çözmek istiyordu. Bilgisine ve irfânına güvendiği Mûbezan'a sordu:
"Peki, bu neye işâret olabilir?"

Başkadının cevabı kısa ve öz oldu:
"Araplar tarafından çok önemli bir şeyler olacağına işâret olabilir."

Kisrâ, bunun üzerine derhal Hîre Valisi Numan bin Münzir'e bir mektup yazdı. Mektupta, "Bana orada bulunan âlimlerden, suallerime cevap verebilecek kudrette biri varsa gönder!" diyordu.

Mektubu alan Numan, işin ciddiyetini anladı ve derhal Abdü'l-Mesîh bin Amr adında bir bilgini Medayin'e gönderdi. Gelen âlimi hükümdar derhal huzura kabul etti. Cereyan eden hâdiseleri anlattıktan sonra, kendisinden bu hususta bilgi istedi. Abdü'l-Mesih, Kisrâ'ya hâdiseler hakkında bir bilgi veremeyeceğini söyledi ve ilâve etti: "Şam yakınında Câbiye'de oturan dayım Satîh'de bunlara cevap verecek bilgi vardır."
Heyecan içinde haykırdı

Bunun üzerine Kisrâ, Abdü'l-Mesîh'i gidip Satîh'ten hâdiseler hakkında bilgi almak üzere vazifelendirdi.

Meşhur Şam kâhini Satîh, kemiksiz, âdetâ âzâsız bir vücud, yüzü göğsü içinde bir acûbe-i hilkat ve çok yaşlı bir kâhindi. Dâimâ sırt üstü yatardı. Bir yere götürülmek istendiği zaman bohça gibi katlanırdı. Gaipten verdiği doğru haberler, o zamanın insanları arasında meşhurdu.

Abdü'l-Mesîh, dağ taş demeden yol alarak dayısı Satîh'in yanına vardı. O sırada Satîh, hayatının son anlarını yaşıyordu. Şiddetli hastalık içinde kıvranıyordu. Hastalığın şiddeti dudaklarından konuşma kudretini de alıp götürmüştü ki, gelen adamın ne selâmın alabildi ve ne de konuşabildi.

Fakat, Abdü'l-Mesîh olup bitenleri anlatınca iş birden değişiverdi. Ölüm döşeğinde ecelle pençeleşen Satîh gözlerini birden açtı ve sanki kabir kapısına değil, dünya evinin kapısına yeni ayak basacakmış gibi canlanarak heyecan içinde haykırdı:
"Ey Abdü'l-Mesîh! İlâhi vahyin okunması çoğalacak. Asâ'nın sahibi peygamber olarak gönderildi. Semâve Vadisini su bastı, Farsların ateşi söndü. Artık Şam da Şam değil, Satîh için. Şunu iyi bil ki, zaman üzerinde hükmü geçerli olan mutlak Hâkim, böyle istedi ve gelen peygamberle nebîlik ipinin iki ucunu düğümledi."
Derin bir nefes çektikten sonra da ilâve etti:
"Sasanîlerden, yıkılan burç sayısınca hükümdar gelecek ve sonra hüküm yerini bulacaktır."3
Bu cümleler, Satîh'in dudaklarından dökülen son sözler oldu. Sanki bu gerçeği dile getirmek için bekleyip durmuştu. Sözlerini bitirir bitirmez gözlerini kapadı ve ruhunu Yüce Allah'a teslim etti.

3. Taberî, 2/131-132
Meşhur kâhin Satîh, bu sözleriyle açıkça Âhir Zaman Peygamberinin dünyaya gelmiş olduğunu haber veriyordu. O âna kadar bir benzeri görülmemiş bu hâdise, dünyaya o gece şeref veren zâtın beraberinde getirdiği sönmez nûr ile Mazdeizmin(4) karanlık inancı içinde kıvranan İran saltanatını ortadan kaldıracağına işaretti. Nitekim, tarih buna şahid oldu ve hâdiseler Satîh'in haber verdiği gibi cereyan etti: İran Devleti, 67 yıl süren on dört hükümdarın idaresinden sonra, Kadisiyye'de Hâtemü'l-Enbiyânın ordusu tarafından İslâm topraklarına katıldı.
4. Mezdek (Mazdek) adında birinin kurduğu eski İran'da bir dinî mezheptir. Zerdüşt tarafından vaz'edilen Maniheizmin ıslah edilmiş bir şekli olarak gören ve kabul edenler de vardır. Bu mezhebin bilinen belli başlı hususiyeti, mülkte ve kadınlarda iştirakı kabul etmesidir. Bunun yanında, zühdle ilgili olarak, hayvanları öldürmek ve etini yemek de bu mezhebin yasakladığı şeyler arasındadır. (İslâm Ansiklopedisi: 8/201-205.)
Akademi Dergisi
Meşhur kâhin Satîh, bu sözleriyle açıkça Âhir Zaman Peygamberinin dünyaya gelmiş olduğunu haber veriyordu. O âna kadar bir benzeri görülmemiş bu hâdise, dünyaya o gece şeref veren zâtın beraberinde getirdiği sönmez nûr ile Mazdeizmin(4) karanlık inancı içinde…
İran, İblis'in ve Deccal'ın en büyük projelerinden biri... En başından beri İran'ı kimlerin kurduğu, İran'ın aslında ne olduğu ve neye yaradığı, yakında bütün insanlık tarafından bilinecek. İran, ikinci defa hz. Mehdi tarafından yok edilecek. (mfs)
Forwarded from Akademi Dergisi (Nasir'u Sani)
Namuslu müneccimler/astrologlar onun Mehdi olduğunu hep bilirler

4.18 --- Kesir ibn: Mürne El Huderi’den Buyurdu ki:

Ramazandaki olayların alameti, kendisinden (Ramazan ayından) sonra insanlar arasında ihtilafın olacağı semada bir alamettir (Astrologlar tarafından bilinir). Sen ona yetişirsen azığını gücün yettiği kadar çoğalt. (Naim b. Hammad’da bu hadisi tahric etti)

("Semadan bir münadi nida eder" ya da "semada bir alameti vardır" mealindeki ifadeler çoğunlukla "Hakiki astrologlar, normal insanlardan önce o alametleri görürler, o hususları anlarlar, bilirler" manasınadır. Astroloji ile de bilirler, rüyalar ve başka metafizik yollar ile de onlara malum edilir. Gerçek Mehdi çıkmadan az öncesini, çıktığı vakti ve yapacağı şeylerin genel bilgisini bilebilirler.)

4.22 --- Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali (r.a.)’dan rivayet edildi. Buyurdu ki:

"Siz üç veya yedi gün, doğudan bir ateş gördüğünüz zaman Al-i Muhammed’in (Mehdi'nin) çıkmasını bekleyiniz, inşAllah’ü Teala, bir münadi Mehdi’nin ismi ile semadan nida edecek ki, doğuda batıda olan (hakiki astrolog ve meydumlardan olan) herkes bu sesi işitecek. Öyleki korkudan, uykuda olanlar uyanacak, ayakta olan çökecek, oturan ise ayağa fırlayacaktır. O sesi işitip de “icabet eden” kimseye Allah rahmet etsin. Zira bu birinci ses Cebrail’in sesidir.
"O (Mehdi) gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir.

(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)

"O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır."

(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)
- Selamun aleyküm hayırlı sabahlar.
Rüyamda kafeterya gibi bir yere gidiyorum. Birden biri bağırıyor geri dönün Ocak patladı. Herkes koşar adımlarla geri kaçıyor. Merdivenlerden çıkıyorum arkamda bir yığın kalabalık. Düşersem Allah korusun ezileceğim diyorum temkinli ve dikkatli çıkıyorum.
Önümde çocuklar oyun oynarken yere uzanmış görüyorum. Ne yapıyorsunuz kalkın diyip çocuğun kolundan kaldırıp çıkıyorum ordan kalabalığa ezdirmeden.
Kısa bir anlığına dönüyorum arkamı baya yanmış kapkara olmuş görüyorum. Oturmuş yanan yerlerin yanında kara kara düşünen insanlar vardı.
= v.a.s. Son günlerdeki rüyalarla aynı şeyleri haber veren bir rüya görmüşsün, çünkü vakti geldi. Ankebut Ağı tarafı dünyanın her yerinde çok fena hallere düşecek. Can, mal, şirket kayıpları çok olacak.

Aynı zamanda bu rüya benim ve benimle birlikte hareket edenlerin çok büyük kazanacağımıza da delalet ediyor.

Kafe, gerçekleştirmek istediğim projeler.

ocak, şansımın yaver gitmesi. Beklediklerimin olması...

patlama, gelişmelerin bir anda TV ve gazete haberlerien konu olacağına delalet.

Merdivenlerden çıkmak, makamın, itibarın, maddi ve siyasi gücün artması. Yükselmek.

Süreç boyunca maneviyatıma dikkat edeceğim, tedbirli ve dikkatli olacağım anlaşılıyor.
"Rüyada bir çocuğu kötü bir durumdan kurtardığını görmek, kişiliğinizin çocuksu kalmış yönlerini kaybetmekten korktuğunuza yorumlanır. Aynı zamanda, zarar gören kişilik özelliklerinizi kurtarmak ve düzeltmek için gösterdiğiniz çabaları temsil eder."

Oyun oynayan çocuklar, bana zarar verememiş düşmanlarım aynı zamanda... Yere uzanmış olmaları da şu andaki halleri. Artık kontrolü kaybettiler, darmadağın oldular ve çaresizler.

Aralarından bir çocuğun kaldırılmış olması, düşman taraflardan birinin benden yana olacağı, saf değiştireceği ve onu hemen ayağa kaldıracağım, sorunlarından çıkartacağım manasına gelebilir.

"Rüyada kalabalık görmek güzel şeylere yorulur. Hedeflerin ve ideallerin gerçekleşerek, kişinin esenlik, mutluluk ve refah içinde yaşayacağı anlamına gelir. Rüyasında kalabalık gören kişi çok azimli sebatkâr ve çalışkan kişidir ve üstesinden gelemeyeceği hiçbir iş yoktur. Rüyada açık ya da kapalı mekânlarda görülen kalabalıklar nedensiz bir araya gelen kişilere işaret eder. Rüyada kişinin kendini kalabalık içinde bir lider, başkan ya da komutan olarak görmesi, kişinin toplumda yaptıkları ve konuştukları sayesinde beğeni toplayarak, çok sayılan ve sevilen biri olacağına işaret eder. İş sahibi olan kişi rüyasında kalabalık görürse rüyası, işlerinin büyük ilgi göreceğine ve artacağına delalet eder. Hükümete karşı bir adaletsizliğe ya da yanlışlığa karşı toplanır ve ses verirse eğer bolluğu ve berekete işarettir."

Her yerin yanmış olması da Ankebut Ağına büyük gelir getiren her yerin kontrolüme geçecek olması. Kara kara düşünenler de Ankebut Ağındaki düşmanlarımın önde gelenleri.
Ahir zamandaki yüksek bilim ve teknoloji seviyesini haber veren bir hadis-i şerif...

Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ruhumu kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkça, kendisinden sonra ehlinin ne yaptığını dizi haber vermedikçe kıyamet kopmaz." (Tirmizî, Fiten 19)
Arap yarımadasının yeşereceğini, kanallarla dolacağını haber veren hadis-i şerif...

“Mal çoğalıp da kapıdan taşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. O derecede ki: (Mehdi devrinde) Bir adam malının zekâtını çıkaracak, fakat onu kabul edecek hiçbir kimse bulamayacak. Hatta Arap toprağı / Arap yarımadası (ziraat, mera, bağ-bahçe ile) ırmakların aktığı yemyeşil bir hale dönmedikçe kıyamet kopmaz.”

(bk. Müslim, Zekât, 60; Ahmed b. Hanbel, 2/370, 417; Mecmau’z-Zevaid, 7/331)
Hadis-i şerifte "kırbacın ucundaki meşin"e benzetetilen şey... Günümüzdeki hoparlörlerin diyaframlarıdır.

"Ayakkabı bağcığı"na benzetilerek, teknoloji ve hatta elektrik bile bilinmeyen devirde insanlara anlatılan şey, elektrik kablosu...

Mikrofonlar, insan sesini elektromanyetik enerji darbelerine çevirir. Bu enerjiler elektrik kablolarından geçerek gider. Kablo hoparlöre bağlıdır. Hoparlör de bu enerji dalgalarını, diyaframı titreterek insan kulağının duyabileceği ses dalgalarına tekrar çevirir. Yeniden ses oluşturur.

Sekiz-on yıl kadar önce de bu hususu anlatan kısa yazılar yazıp da o vakit Akademi Dergisi'nin Facebook hesabında paylaşmıştım. Her şey gibi o yazılar da sansürlenmiş ve yayılmasına izin verilmemişti.