Türkiye'yi çevreleyen dağlara dokunulmayacak.

Dağlar, yer hareketlerine karşı sabitleme vazifelerine devam edecekler.

Rüzgarları, nemi, iklimi dengelemeye de devam edecekler

Türkiye'nin denizlerinde denize doğru çok geniş alanlar doldurulacak

Yunanistan denilen işgal altındaki topraklarımızı da alacağız ve oralarda da aynı sistemi uygulayacağız

Binlerce yeni semt, on binlerce yeni mahalle tesis edilecek

On milyondan fazla irili ufaklı yeni ve lüks bina yapılacak.

Yer altına doğru 40-60 kata kadar giden iş merkezleri yapılacak.

Yine yer altına doğru giden kapalı ziraat çiftlikleri yapılacak.

Kamuya ait hastahaneler, okullar, devlet daireleri bile, çok katlı olacaklarsa hep sağlamca yer altına doğru çok katlı olacaklar.

Çok yüksek sayıda sanayi bölgesi de yapılacak buralarda. Büyük fabrikalar da yer altına doğru gidecekler.

Yerin üstünde mükemmel bir görüntü olacak. En yüksek bina beş katlı olacak. Hepsinin bahçesi olacak. Yollar, caddeler hep düz ve düzenli olacak. Ağaçlar, bitkiler, çiçekler her yere saçılmış olacak, kurak bir yer olmayacak. Bu sistemin temiz su barajlarına, katı yakıta, doğalgaza, mazota ihtiyacı olmayacak. Tertemiz hava olacak. Çok sağlıklı insanlar, hayvanlar ve bitkiler olacak.

Sahil kısımlarında çoğunlukla kumsallar olacak ve sahillerin dibine, sıfır noktasına hiçbir yerde bina yapılmasına izin verilmeyecek. Her safhasında tercihler gerçek Türk/İslam kültürüne göre yapılacak.

En mühimi de şurası ki Türkiye'nin iç bölgelerindeki halkın büyük çoğunluğu buralara dağıtılacak. Sonra da onlarca sene, belki de yarım asır sürecek bir çalışma başlayacak. Türkiyenin iç kısımlarında kalan dağlar, tepeler büyük oranda tıraşlanacak. Şehirler, ilçeler, akarsular, ormanlar, tarlalar, her şey elden geçirilecek, yeniden düzenlenecek. Sonra da aynı sistemle/teknikle, kocaman Türkiyenin iç bölgelerine on milyonlarca bina yapılacak. Bu binalarda beton çok az kullanılacak. Silisli kum üzerine oynanacak. Ondan yapılacak malzemelerin ne kadar ucuz, hafif, uzun ömürlü, sağlıklı oldukları dünyaya sergilenmiş olacak. Bütün dünya insanlığına örnek işler yapılacak buralarda hatta bizden sonraki Ademlerin evlatları/nesilleri bile bu projeleri kullanacaklar, buralardan istifade edecekler.

Ege, Ak deniz ve Kara deniz bölgelerimizde, deniz kıyısındaki araziler büyük çoğunlukla dağlık, kayalık, engebeli ve kullanışsız/verimsiz araziler. Buraların çok az bir kısmı verimli olarak kullanılabiliyor.

Ayrıca en çok da Ege bölgesinde, denize yakın kısımlarda arazi/zemin sağlam değil. Bu sarsıcı gerçeğe göre acilen zaten adımlar atmamız gerekiyor. Doldurma yaparken, zemini ne kadar sağlamlaştırabileceğimize de bakacağız.

Aynı sorunlar, Türkiye'nin iç bölgelerinde de var. Hatta İstanbul'un mevcut arazisi de hiç kullanışlı/verimli değil. Bu nedenle İstanbul da ileriki safhalarda tıraşlanacak.

Böyle bir proje yapılınca, safha safha tamamlanacak ve tamamlandıkça iç bölgelerdeki nüfus buralara çekilecek. O anlardan itibaren Türkiye'dek işsizlik sorunu da kökten çözülmeye başlayacak

Çünkü doldurulan arazilerde dengeli şekilde iş imkanları da oluşturulacak.

Zaten böyle bir yol izlenirse, kısa bir süre sonra Türkiye'nin iç bölgelerinde arazinin, iklimin, şartların ıslah edilmesi sırasında elde edilecek madenler, hazineler, türlü yer altı kaynakları, Türkiye'yi uçuşa geçirecek. O anlarda devlet vergi toplamasa bile her hizmeti verebilecek kadar zengin ve güçlü olur. Türkiye nüfusunun yarısı çalışmıyor olsa bile, isterse onların tamamına maaş bağlayabilecek güçte olur. Lakin eş zamanlı olarak eğitim ve ahlak da ayağa kaldırılacağı için, Türkiye halkının çalışmadan yaşama gibi bir hedefi de olmayacak. Aksine, bu güzellikleri dünyaya yaymanın ve iyilikler de yaparak ahiret saadetini kazanmanın peşinde olacaklar.

Bu yoldan gidilirse, Türkiye içindeki kanalları ve bu kanalların çevrelerinde muazzam şehirleri yapmak da kolaylaşır. Yapılan, biten kısımlar da bittikleri gibi çok çok değerlenir ve bu iş böyle yürür gider. Buralarda bir daha işsizlik, aşsızlık, terör, mafya, kara para olmaz.