Akademi Dergisi
2.12K subscribers
60K photos
25.2K videos
370 files
7.54K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Ölecek o kişi... Yakın zamanda haberi çıkar, bütün dünya duyar.

Hatta peşinden başkaları da ölecek, herkes iyice şaşıracak.

Endişe etmeyin, sahada aksine bir görüntü oluşsa da her şey İstanbul'un kontrolü altında olacak.
Dünyanın her yeri yıkılmış, taraflar yerlerde... Son siyasi ve askeri hususlarda/restleşmelerde de çoktan kesin zaferler kazandım. Bundan sonrası bürokratik teferruat...

Metafizik saha da yerlerde... Yine dişime göre rakipler/düşmanlar bulamadım. Canım sıkıldıkça birilerine çatmak gibi bir huyum da yok...

Çok sıkıcı bir gece nöbetiydi, şiddetli metafizik saldırılar bekledim ama beklediğim olmadı... Ufak çatışmalar yaşanıyorken bir yandan da karalama yaptım, o meşgul etti, iyi vakit geçti. Bu yaşıma geldim de hiç şöyle rahatça resimle/sanatla meşgul olma fırsatı bulamamıştım. Halbuki, resim derslerı kapsamında yaptığım basit işlere bakan ilk okul öğretmenimden lise öğretmenlerine kadar herkes beni ille de sanata yönlendirmişti. Gerçi ilk okul öğretmenim onlarca farklı zamanda aileme "Bu çocuğu okutun. Ne yapın edin, bu çocuğu okutun. Bu başka bir çocuk." deyip durmuştu. Kastı da sanat sahası değildi.

Ben de istemiştim türlü sanatlarla meşgul olmayı ama olağan dışı bir hayat yaşamak zorunda bırakıldım. Daha yeni başladım denilebilir şu çizim işlerine ama vakit bulabilirsem öğreneceğim bu işleri de inşaallah...

Kısa süreli hedefim, İstanbul boğaziçi bölgesini ve bariyerli köprüleri hayalimdeki gibi çizip canlandırıp da dünyaya gösterebilmek... Sonraki hedefim ise ülkemizin, bölgemizin ve Türk dünyasının içinden geçecek kanalları ve kanalların çevresinde oluşacak tablo kadar güzel yerleşme yerlerini hayalimdeki gibi canlandırmak... Bir sonraki hedefim ise aynı anda yarım milyon insanın tatil yapabileceği suni adayı çizip canlandırmak olacak. Arada ise inşaat ve araba sanayiine yön verecek çizimler de yapasım var.

Bir yandan da üç boyutlu çizime bakacağım biraz. Kolay bir şey olduğu meydanda ama vakit lazım, asıl sorun o... Son iki, üç senedir de hep buna fırsat aradım, çok yaklaştığım oldu ama yine aradığım vakti bulamadım.

Bir de neredeyse bütün 3B çizim programları, çizilenleri merkezlerine aktarıyorlar, veri çalıyorlar. O da kötü, o da canımı sıkıyor ve beni geri tutuyor. Bulacağım artık bir yolunu.

Bundan sonra dünyayı duman sararken, ben bir yandan çayımı, kahvemi içerim, bir yandan dinlenirim, bir yandan da bu işlerde kendimi geliştiririm. Bir yandan da zaten Ankebut Ağının, yerin altındaki ve üstündeki kısımlarıyla beraber nasıl iyice yıkıldığını izlerim. Zaten zaman hep bizim lehimize, onların aleyhine işliyor. Beklemesini bilenin her şey ayağına geliyor. Güney Azerbaycan, Irak, Suriye, Kıbrıs, Ege adaları ve Yunanistan denilen topraklarımız da koşar adım bana doğru geliyorlar. Şu anda meşgul olmamız gereken kısımlarla olacağız, diğer kısımlarda Ankebut Ağının içindeki farklı tarafların birbirlerini nasıl yediğini de izleyeceğiz. Her şey kontrolümüz altında...
Audio
Mfs - Güçlü olan da İstanbul, haklı olan da İstanbul - Duman seviyesine geliniyor
Ee, ne yapıyorsunuz, hepiniz bu kadar mısınız?

Böyle giderse bundan sonra gece nöbetine falan kalmam, benden söylemesi... Ya artırın gayretinizi, daha fazla adam toplayın ve uğraşmaya değecek metafizik çatışmalar olsun ya da dağılın, yıkılın gidin, kendinizi kandırmayın. Boş yere süreci uzatmayın, sonu yine aynı, değişmeyecek.

Ne olacak şimdi, ben bu gece de çizim mi yapacağım?
"Acaba merak edilen dini, tarihi konularda yazılar yazarak mı vakti değerlendireyim yoksa projelere dair mi yazayım" diye düşünürken...

Birden bu güne kadar yazmam gerekirken yazmadığım bir husus aklıma geldi...

Bize devasa bir tersane lazım. Yanyana, birbirine paralel şekilde beş kuru havuzu olacak. Kuru havuzlarının çok az bir kısmı karada olacak, karadan denize/açığa doğru ilerleyecek ve her bir kuru havuzun uzunluğu 750 mt den kısa olmayacak. Genişliği 200 mt den dar olmayacak. Derinliği 40 mt den kısa olmayacak.

Bu kuru havuzlarda öncelikle İstanbul'a yapılacak bariyerli ve kemerli iki boğaz köprüsünün kemerli ayakları yapılacak. Sonra Karadenizden Hazar denizine kadar uzayacak olan kanala yerleştirilecek onlarca köprünün kemerli ayakları yapılacak. Sonra bir yandan dünyanın en büyük gemilerini, platformlarını, denizaltılarını, suni adalarını yaparken, bir yandan da Türkiye içinde dolaşacak kanallar için de köprüleri hızlıca yapacak.

Bu sayede toplamda yüzlerce büyük köprünün çoğu kısmı bu tersanede imal edilmiş olurken, yoplamda yüzlerce milyar dolar iktisat sağlayacak. Ayrıca imalat süreçlerini şaşırtacak kadar kısaltacak.
Anlatacaklarım daha isabetli şekilde anlaşılabilsin diye, temsili olarak Eyfel kulesinin resmini seçtim...
Temel mantığı/şekli Eyfel kulesine benzeyecek şekilde, söz konusu bariyerli boğaz köprülerinin kemerli ayak kısımlarını, söz konusu tersanede yapacağız.
Aradaki en belirgin fark şu ki bizim yapacağımız boğaz köprülerinde ayaklar çok daha büyük, geniş ve ağır olacaklar. Paslanmaz çelikten çelik örgü kısmı yapıldıktan sonra, kuru havuzdan çıkartmadan önce köprü ayaklarının dört bir yanı/yüzü, suyu içine almayacak şekilde yine paslanmaz çelik plakalarla kaplanacak.
Söz konusu paslanmaz çelik plakalar dahi yeterince kalın olacak ve bu köprülerin en az beş yüz sene, ciddi bir bakım/tadilat gerektirmeden kullanılmasını sağlayacaklar. Kullandıkça ucuza gelecek ama yaparken biraz pahalı olacak bu köprüler...
Her yanı çelik plakalarla kaplanan kemerli ayaklar, kuru havuz deniz suyu ile doldurulduktan sonra ince ayardan geçirilecek. Ayakların içine hesaplanmış miktarda deniz suyu da doldurulacak ki çok yüksek olan bu kemerli ayak kısımlar denizde yan yatmasınlar. Kontrollü şekilde, yarı seviyede denize batırılmış şekilde ve yan yatmadan götürülebilsinler. Bu şekilde yerlerine götürülecek olan kemerli ayaklar, tam yerine gelince deniz dibine oturtulacaklar ve sonrasında zaten içi dolu dolu çelik örgü olan bu ayakların boş kalmış kısımlarına çok özel bir beton ya da alternatif bir dolgu malzemesi doldurulacak.

Elimizde bahsettiğim özelliklerde kuru havuzlar olursa, yanı sıra gelişmiş vinç, asansör, robot kol teknolojileri ve işini düzgün yapan eğitimli bir kadro da olursa, biz bu köprüleri hiçbir ülkenin desteğini almadan, tamamen kendi imkanlarımızla ve alasıyla yaparız.
Kuru havuzların geniş, derin ve uzun olması sayesinde çok rahat bir çalışma alanı bulunur ve bu sırada köprülerin kemerlerini istendiğinde tamamen kapatacak olan bariyer sistemi/kısmı da kuru havuz içinde, kuru alanda tamamen montajlanabilir.

Neresinden bakılırsa bakılsın, bu işi en kolay, en kısa sürede, en düşük maliyetle, en sağlam şekilde yapmanın yolu, anlattığım bu yol...
Köprülerin kemerli ayaklarını dıştan çevreleyen çelik plakalar, sadece deniz seviyesine kadar olacak. Denizin üzerinde kalan kısımda metalik bir görüntü olmayacak.
Köprülerin kemerli ayakları denize tamamen batırılmadan önce... O ayakların tam olarak yerleştirilecekleri konumlara... Daha öncesinden kazıklar yapılmış olacak. Denizin dibinden, ayak basma seviyesinden toprağın içine doğru gereken derinlikte ve genişlikte ve çok sağlam beton kazıklar da yapılacak. Kemerli ayaklar dibe oturtulunca, önceden yapılmış olan bu güçlü kazıklarla birbirlerine bağlanmış/geçmiş olacaklar.

Bütün bunlara riayet ederek bu köprüler yapıldıktan sonra kimsenin deprem, tsunami ya da şiddetli düşman saldırısı gibi bir endişesi kalmayacak. Bu köprüleri yıkmak kolay kolay mümkün olmayacak. Düşmanlar dahi bunda aciz kalacaklar.
Söz konusu tersane de kuru zeminde yapılacak. Denizde yaklaşık bir km açığa doğru beş sağlam kuru havuz yapmaya çalışılmayacak. Önce devasa kum torbaları ve çok hızlı ve kurallara uygun çalışan bir ekip ile bölge deniz suyundan arındırılacak. Söz konusu kum torbası tekniği zaten günümüzde bazı köprülerin inşası sırasında sorunsuz şekilde kullanıldılar.

Tersanenin bütün kısımları tamamlandıktan sonra devasa torbalar içindeki kumlar zaten etrafa, deniz dibine saçılacaklar ve sorun oluşturmayacaklar.

Tersanenin kuru havuzlarından açığa doğru bir noktada, hesaplaması iyi yapılmış bir konumda çok sağlam bir dalga kıran da yapılacak.
Yine, yazdıklarımın daha isabetli şekilde anlaşılması için temsili bir resim atıyorum. Bu resimdeki görüntüyle sınırlı kalınmamalı.
Beş kuru havuzun hepsine, yukarıdaki resimde görülene genel olarak benzeyen kapaklar yapılacak. Kuru havuzların kapakları, denize doğru oval/şişik tarzda yapılacak. Kapaklarda, gerektiğinde deniz suyunun kuru havuza daha hızlı dolmasını sağlamak adına, motor gücüyle açılıp kapatılan mazgallar/pencereler de olabilir. Ayrıca mazgallar, gerektiğinde kapağın yukarı doğru kaldırılması/kapatılması kısmında, kapanmayı hızlandırıp kolaşlaştıracaklar. Çünkü havuzların kapakları tek parça halinde denize doğru tamamen yatarak açılacaklar. Yattıklarında adeta deniz dibine serilmiş gibi olacaklar. Dik hale getirildiklerinde ise hiç zorlanmadan deniz suyuna set olacaklar.
Böyle bir tersanenin yeri çok mühim... Pek çok kriter göz önünde bulundurularak yapılmalı. Silivri'de yapılabilir. Tekirdağ'da yapılabilir. Kocaeli'nin Karadeniz kıyısında uygun bir yerde yapılabilir. Marmara denizinin güney kıyılarında uygun bir yerde yapılabilir. Lakin İstanbul'un iç/yoğun kıyılarında asla yapılmamalıdır.
Dünyayı kan gölüne çevireceğim

İran'da meşru ve zaruri halk hareketine karıştıkları için, hak aradıkları için, Londra'ya çalışan hainlere had bildirdikleri için Türklerin idam ediliyor olmasına... Başta Türkiye ve Türk dünyasının, devamında bütün dünyanın tepkisiz kalıyor olması... Üçüncü dünya savaşının sebeplerinden birisi olacak. Türk'ün kanı haksız şekilde döküldükçe dünyayı kan gölüne çevireceğim. Bire bin can alacağım, bire bin... Sadece yerin üstünde değil, daha çok yerin altında alacağım.

İran'ı arkalayanlara değil sadece, sessiz kalan taraflara bile büyük acılar yaşatacağım. Her gün insan hak ve hürriyetlerinden bahsedip de yine her gün aksine kararlar ve davranışlar sergileyen kişiler, danışıklı dövüşlerin tarafları, dünyalı da olsalar, uzaylı da olsalar bu gezegende onlara şu andan itibaren nefes bile aldırmayacağım.

İşte bu da mfs sözü ve burada dursun...