Sayıştay’dan dikkat çeken şeker raporu

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Sayıştay’dan çarpıcı bir rapor geldi. Sayıştay, raporunda özelleştirmeler nedeniyle üretimin yarı yarıya düştüğünü açıkladı.

Hükümet tarafından alınan kararla şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Sayıştay’dan çarpıcı bir rapor geldi. 

Sayıştay'ın, 14 fabrika hakkında özelleştirme kararı alınan ve geçen yıl 10 fabrikası satılan Şeker Fabrikaları ile ilgili raporunda, 2017'de 11 milyon 610 bin ton olan şeker pancarı işleme kapasitesinin, özelleştirme sonrası 5 milyon 525 bin tona düştüğü, şeker üretiminin de 1.5 milyon tondan 685 bin tona gerilediği belirtildi.

Sayıştay raporunda şu ifadeler yer aldı:

“Kuruluşun 2018 yılı içinde 10 adet fabrikası özelleştirilmiş, böylece üretim kapasitesi yarı yarıya azalmıştır. Bütün bu gelişmeler, ilerleyen yıllarda nakit girişini sağlama ve borçlarını ödeme konusunda sıkıntı yaşayabileceğini ve ödeme riski ile karşı karşıya kalabileceğini ortaya koymaktadır.

Finansal yükün hafifletilmesi ve bu kapsamda nakit ihtiyacının azaltılması, yabancı kaynaklara aşırı bağımlılığının giderilmesi, artan zarar sebebiyle önemli bir kısmı karşılıksız kalan sermayenin telafisi bakımından, yetkili merciler nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmak suretiyle sermaye artırımına gidilmesi önerilir.”

'Zirvedeki tonu belirlemeyi başardı'

Paris’te gerçekleşen ‘Normandiya Dörtlüsü’ zirvesine de değinilen yazıda, Putin’in 'bu zirvedeki tonu belirlemeyi başardığına’ dikkat çekildi.

'Kısıtlı bütçeyle ülkenin jeopolitik etkisini genişletti'

Bloomberg, Putin’in başkanlık dönemindeki en büyük başarısının ise kısıtlı bütçeyle ülkenin jeopolitik etkisini genişletme becerisi olduğunu vurgulayarak, ABD’nin sadece savunma giderlerinin Rusya’nın her şey için yaptığı harcamanın iki katı olduğunu hatırlattı.

'Rusya'nın mali bilançosu, dünyanın en sağlamlarından biri’

“Rusya Yakın Doğu’da yeniden başlıca güç oldu ve Afrika üzerindeki etkisini de arttırıyor” ifadelerine yer verilen yazıda, ayrıca Ukrayna krizinden sonra Moskova’nın mali konulardaki temkinli duruşunun ülkenin mali bilançosunun ‘dünyanın en sağlamlarından biri’ olmasını sağladığının altı çizildi.

İdlib kırsalının güneydoğusunda TOW sisteminin bulunduğu cephane deposu ele geçirildi.

-https://bit.ly/2ZDDmSB

İstanbul Şişli'de fırtınadan dolayı bir ağaç otomobilin üzerine devrildi. Devrilme anı kameralara böyle yansıdı.

Kendi vatanını koruyamayıp kaçan, harp kaçkını ÖSO hainleri Libya'yı mı koruyacak?

İngiliz haber ajansı Reuters’a konuşan üst düzey 4 Türk yetkili, Türkiye’nin SMO (ÖSO) unsurlarını Trablus’a göndermeyi planladığını açıkladı.

Türk yetkililer, SMO askerlerinin Libya’ya gönderilmesinin yapılan toplantılarda tartışıldığı ve bu yönde fikir birliğine varıldığını belirtti. Yetkililer, ülkeye kaç kişinin gönderileceği konusunda bir rakamın telaffuz edilmediğini belirtirken, şu anda Libya’da savaşan herhangi bir SMO’lunun olmadığını açıkladı.

Reuters’a konuşan SMO’dan bir kaynak ise, Türkiye ile asker gönderme konusunda belli şartlar konusunda anlaşıldığını, “Türk güvenlik şirketlerini maaş karşılığında koruyacaklarını” kaydetti.

AB'nin Libya'ya gönderdiği yüz milyonlarca euroluk göçmen fonunu milis gruplar aldı iddiası

AB, Akdeniz üzerinden 'umuda yolculuğun' başlangıç noktası Libya'ya milyonlarca euro mali destek gönderdi.

Bu para ile, adı istismar ve insan kaçakçılığıyla anılan gözaltı merkezlerindeki durumun iyileştirilmesi ve göçmenlerin daha insani şartlarda tutulması amaçlanıyordu.

Ancak hedeflenen olmadı.

Bunun yerine son derece kazançlı bir 'kirli' iş ağına ortaya çıktı.

Avrupa Birliği, BM üzerinden Libya'ya şu ana kadar 327,9 milyon euro para gönderdi. Aralık ayı başında da 41 milyon euroluk fon için onay çıktı.

AP haber ajansının araştırması, Brüksel'in gönderdiği paranın büyük kısmının otorite boşluğu yaşanan ülkede göçmenleri sömüren milis gruplar, insan tacirleri ve sahil güvenlik birimi mensuplarının iç içe geçen ağlarına gittiğini ortaya koydu.

İç yazışmalarda, bazı durumlarda BM yetkilileri, milis grupların parayı aldığını biliyordu.

Kamuoyu ile paylaşılan araştırmada, milisler BM'nin burnunun ucundaki gözaltı merkezlerinde fidye için işkence ve gasp yapıyorlar. Ya da farklı istismarlar yaşanıyor.

Birçok göçmen, gözaltı merkezlerinde kayboluyor.

Bu kişiler ya insan tacirlerine ya da başka gözaltı merkezlerine satılıyor.

İşkenceler genellikle AB tarafından fonlanan gözaltı merkezlerinde yaşanıyor.

Milisler sahil güvenlik birimi üyeleriyle anlaşıyor. Aslında sahil güvenlik, göçmenleri kıyılarından uzak tutmak için Avrupa'dan eğitim ve ekipman desteği alıyor.

Ancak sahil güvenlik üyeleri, yaptıkları gizli anlaşma kapsamında bazı göçmenleri milislerin kontrolündeki gözaltı merkezlerine tekrar teslim ediyor.

Rüşvet aldıkları diğer kısmının ise Akdeniz'den Avrupa'ya gitmesine izin veriyor.

Öte yandan göçmen istismarının yanı sıra insan kaçakçılığıyla uğraşan silahlı milisler, AB'nin göçmenlerin beslenmesi için BM kanalıyla gönderdiği fonları da kendileri alıyor.

Sunucu: "1 milyon Uygur Türkü toplama kamplarda tutuluyor."

Kıdemli CIA casusu vatan haini terörist Doğu Perinçek: "Yalan baştan aşağı yalan. Orası aynı bizim Köy Enstitüleri gibi. Eğitim veriliyor. Meslek öğretiliyor."