Robotlar, 20 milyondan fazla Rusya vatandaşının işini elinden alabilir
Rusya Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Başkanlığı (RANEPA) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, teknolojideki son gelişmelerin yol açtığı otomasyon ve dijitalleşme neticesinde ülkedeki işgücünün yüzde 45.5’ine ihtiyaç kalmayabilir. Bu durum ise robotların, 20.1 milyon Rus vatandaşının işini elinden alabileceği anlamına geliyor.
Rusya Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Başkanlığı’nın (RANEPA) çalışmasına göre, 2030 yılına gelindiğinde Rusya’daki çalışanların yüzde 45.5’inin işgücüne ihtiyaç kalmayacak. Bu durumda işçiler ya işgücü piyasasından çekilmek ya da kendilerini yeniden eğitmek durumunda kalacaklar. Üstelik söz konusu oran, yalnızca kayıtlı olarak istihdam edilen işçileri kapsıyor.
Makaleyi kaleme alan araştırmacılara göre, dijitalleşme ve otomasyon, 20.1 milyon işçinin yaşamını etkileyecek. Zira robotlar, otel ve restorancılık sektöründeki iş gücünün yüzde 73’ünü üstlenebilir. Dolayısıyla bu sektörde çalışmakta olan işçiler, otomasyon riski altında. Aynı zamanda imalat sektörünün yüzde 60’ı, tarım ve ormancılık sektörünün yüzde 58’i, parkende satış sektörünün yüzde 53’ü ve madencilik sektörünün yüzde 51’i de söz konusu gelişmeler sonucu risk altına girecek.
Rusya Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Başkanlığı (RANEPA) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, teknolojideki son gelişmelerin yol açtığı otomasyon ve dijitalleşme neticesinde ülkedeki işgücünün yüzde 45.5’ine ihtiyaç kalmayabilir. Bu durum ise robotların, 20.1 milyon Rus vatandaşının işini elinden alabileceği anlamına geliyor.
Rusya Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Başkanlığı’nın (RANEPA) çalışmasına göre, 2030 yılına gelindiğinde Rusya’daki çalışanların yüzde 45.5’inin işgücüne ihtiyaç kalmayacak. Bu durumda işçiler ya işgücü piyasasından çekilmek ya da kendilerini yeniden eğitmek durumunda kalacaklar. Üstelik söz konusu oran, yalnızca kayıtlı olarak istihdam edilen işçileri kapsıyor.
Makaleyi kaleme alan araştırmacılara göre, dijitalleşme ve otomasyon, 20.1 milyon işçinin yaşamını etkileyecek. Zira robotlar, otel ve restorancılık sektöründeki iş gücünün yüzde 73’ünü üstlenebilir. Dolayısıyla bu sektörde çalışmakta olan işçiler, otomasyon riski altında. Aynı zamanda imalat sektörünün yüzde 60’ı, tarım ve ormancılık sektörünün yüzde 58’i, parkende satış sektörünün yüzde 53’ü ve madencilik sektörünün yüzde 51’i de söz konusu gelişmeler sonucu risk altına girecek.
Hindistan S-400'lerin ön ödemesini yaptı
Rusya Başbakan Yardımcısı Borisov, Hindistan'a S-400 teslimatı ile ilgili, "Teslimatın ön ödemesi yapıldı. Takvim doğrultusunda ilk teslimata 18-19 ay içerisinde başlayacağız.” dedi.
Teslimata kısa bir süre içerisinde başlamayı planladıklarını anlatan Borisov, “Teslimatın ön ödemesi yapıldı. Takvim doğrultusunda ilk teslimata 18-19 ay içerisinde başlayacağız.” diye konuştu.
Hindistan’a yönelik 5 bataryadan oluşacak toplam 5,43 milyar dolarlık S-400 anlaşması iki ülke arasında Ekim 2018’de imzalanmıştı.
ABD, söz konusu anlaşmayı sürekli şekilde eleştirmiş, Hindistan’ın Rusya ile vardığı S-400 anlaşmasından vazgeçmemesi halinde yaptırım uygulanabileceği uyarısında bulunmuştu.
Rusya Başbakan Yardımcısı Borisov, Hindistan'a S-400 teslimatı ile ilgili, "Teslimatın ön ödemesi yapıldı. Takvim doğrultusunda ilk teslimata 18-19 ay içerisinde başlayacağız.” dedi.
Teslimata kısa bir süre içerisinde başlamayı planladıklarını anlatan Borisov, “Teslimatın ön ödemesi yapıldı. Takvim doğrultusunda ilk teslimata 18-19 ay içerisinde başlayacağız.” diye konuştu.
Hindistan’a yönelik 5 bataryadan oluşacak toplam 5,43 milyar dolarlık S-400 anlaşması iki ülke arasında Ekim 2018’de imzalanmıştı.
ABD, söz konusu anlaşmayı sürekli şekilde eleştirmiş, Hindistan’ın Rusya ile vardığı S-400 anlaşmasından vazgeçmemesi halinde yaptırım uygulanabileceği uyarısında bulunmuştu.
"Erdoğan’ın bu çabası kabul edilemez"
Çek Cumhuriyetinde Parlamento Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Özgürlük ve Demokrasi Partisi Başkanı Tomio Okamura Türkiye rejimi başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de “güvenli bölge” adı altında bulunduğu icraat ve çabaların uluslararası kanunlara açık bir ihlal teşkil ettiğini belirtti.
Okamura bu gün yayınlanan açıklamalarında Erdoğan ve rejiminin bu icraatları ile Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü açık bir şekilde ihlal ettiğini, bunun da kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Erdoğan’ın şovenist bir yapıya sahip olduğunu ifade eden Okamura; “güvenli bölge” adı altında bulunduğu bu icraatlardan amacın söz konusu bölgeyi ele geçirmek olduğunu kaydetti.
Çek Cumhuriyetinde Parlamento Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Özgürlük ve Demokrasi Partisi Başkanı Tomio Okamura Türkiye rejimi başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de “güvenli bölge” adı altında bulunduğu icraat ve çabaların uluslararası kanunlara açık bir ihlal teşkil ettiğini belirtti.
Okamura bu gün yayınlanan açıklamalarında Erdoğan ve rejiminin bu icraatları ile Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü açık bir şekilde ihlal ettiğini, bunun da kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Erdoğan’ın şovenist bir yapıya sahip olduğunu ifade eden Okamura; “güvenli bölge” adı altında bulunduğu bu icraatlardan amacın söz konusu bölgeyi ele geçirmek olduğunu kaydetti.
Lavrov: Suriye’de terörü bitirmek ve tehcir edilenlerin geri dönmesi için çaba harcanması zorunludur
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin Suriye’de terörün kökünü kazımak, içindeki krizi 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararı gereğince çözmek ve tehcir edilenlerin ülkelerine geri dönmesini kolaylaştırmak için çaba harcanması zorunluğunu yineledi.
Lavrov Fransız mevkidaşı Jean-Yves Ludrian ile Moskovada düzenlediği ortak basın toplantısında, Suriye’de terörle mücadelenin sürsürülmesi ve GK 2254 sayılı karar gereğince içindeki krizin çözümünde ilerleme sağlanması ve tehcir edilenlerin vatanlarına geri dönüşlerinin kolaylaştırılması konuları üzerinde anlaştıklarını söyledi.
2015 yılı Aralık ayında çıkan GK 2254 sayılı karar, ülkelerinin geleceğini dış müdahale olmaksızın belirleyecek olanın Suriye halkı olduğunu ve terörist grupların herhangi siyasi sürecin dışında olduğunu belirtmiştir.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin Suriye’de terörün kökünü kazımak, içindeki krizi 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararı gereğince çözmek ve tehcir edilenlerin ülkelerine geri dönmesini kolaylaştırmak için çaba harcanması zorunluğunu yineledi.
Lavrov Fransız mevkidaşı Jean-Yves Ludrian ile Moskovada düzenlediği ortak basın toplantısında, Suriye’de terörle mücadelenin sürsürülmesi ve GK 2254 sayılı karar gereğince içindeki krizin çözümünde ilerleme sağlanması ve tehcir edilenlerin vatanlarına geri dönüşlerinin kolaylaştırılması konuları üzerinde anlaştıklarını söyledi.
2015 yılı Aralık ayında çıkan GK 2254 sayılı karar, ülkelerinin geleceğini dış müdahale olmaksızın belirleyecek olanın Suriye halkı olduğunu ve terörist grupların herhangi siyasi sürecin dışında olduğunu belirtmiştir.
Rus savaş gemisi İstanbul Boğazı'ndan geçti.
Geminin geçişine sahil güvenlik botu eşlik ederken geminin güvertesinde çok sayıda askerin olduğu görüldü. 1,5 saatte boğaz geçişini tamamlayan gemi Akdeniz'e yol aldı.
Geminin geçişine sahil güvenlik botu eşlik ederken geminin güvertesinde çok sayıda askerin olduğu görüldü. 1,5 saatte boğaz geçişini tamamlayan gemi Akdeniz'e yol aldı.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Erdoğan’ın ustalık eseri Istanbul Havalimanı'ndan olagan bir gün...
'CIA, Soğuk Savaş döneminde 10 yıl süren gizli bir zihin kontrol programı üzerinde çalıştı'
Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) Soğuk Savaş döneminin ilk yıllarında "zihin kontrolü" üzerine 10 yıl süren gizli bir program üzerinde çalıştığı öne sürüldü.
Yeni çıkan 'Poisoner in Chief - (Baş Zehirleyici)' adlı kitabı hakkında Ulusal Halk Radyosu’na (NPR) konuşan araştırmacı-yazar Stephen Kinzer, yıllar süren araştırmaları sonucu ortaya çıkan gizli program hakkında bilgi verdi.
Kinzer, MK-ULTRA adı verilen gizli zihin kontrolü programının 1950-1960 arasında CIA’in baş kimyageri Sidney Gottlieb tarafından yürütüldüğünü belirterek, “Zihin kontrolü teknikleri üzerine tarihteki en uzun süreli araştırma operasyonuydu” dedi.
Gottlieb’in proje kapsamındaki deneylerinin bir kısmının üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde gizlice finanse edildiğini kaydeden Kinzer, diğerlerinin de Amerika’daki hapishanelerde ve yasal bağlayıcılığı olmaması için ABD’nin kontrolündeki Japonya, Almanya, Filipinler gibi ülkelerdeki gözaltı merkezlerinde yapıldığını anlattı.
Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) Soğuk Savaş döneminin ilk yıllarında "zihin kontrolü" üzerine 10 yıl süren gizli bir program üzerinde çalıştığı öne sürüldü.
Yeni çıkan 'Poisoner in Chief - (Baş Zehirleyici)' adlı kitabı hakkında Ulusal Halk Radyosu’na (NPR) konuşan araştırmacı-yazar Stephen Kinzer, yıllar süren araştırmaları sonucu ortaya çıkan gizli program hakkında bilgi verdi.
Kinzer, MK-ULTRA adı verilen gizli zihin kontrolü programının 1950-1960 arasında CIA’in baş kimyageri Sidney Gottlieb tarafından yürütüldüğünü belirterek, “Zihin kontrolü teknikleri üzerine tarihteki en uzun süreli araştırma operasyonuydu” dedi.
Gottlieb’in proje kapsamındaki deneylerinin bir kısmının üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde gizlice finanse edildiğini kaydeden Kinzer, diğerlerinin de Amerika’daki hapishanelerde ve yasal bağlayıcılığı olmaması için ABD’nin kontrolündeki Japonya, Almanya, Filipinler gibi ülkelerdeki gözaltı merkezlerinde yapıldığını anlattı.
Kinzer, şunları söyledi: "Gottlieb, insanların zihinlerinin kontrolünü ele geçirmek için metot arıyordu ve bunun için iki aşamalı bir süreç olduğuna inanıyordu. İlk önce mevcut zihni şiddet kullanarak boşaltmak gerektiğini, sonra da ortaya çıkan boşluğa yeni bir zihin eklemek için bir yol bulmak gerektiğini düşünüyordu. İkincisinde çok mesafe alamadı ama ilk aşama üzerinde çok deneyler yaptı."
Kinzer, bu proje çerçevesinde CIA’in, 2. Dünya Savaşı öncesi Japonya ile Almanya’daki Nazi toplama kamplarında insanlar üzerinde benzeri deneyler yapmış bilim adamlarının da işe alınarak, ABD’nin biyolojik silah araştırmaları ile ünlü Maryland Fort Detrick’teki program merkezinde çalıştırıldığını savundu.
Gottlieb’in yıllar süren araştırmaları sırasında, “gözden çıkarılabilir” deneklerin bir çoğunun üzerinde elektroşok ve kullanıcıda halisünasyonlar oluşturan yüksek dozda LSD (Lysergic acid diethylamide) denilen uyuşturucu verilerek fiziki ve psikolojik işkencelere tabi tutulduğunu öne süren Kinzer, “Çok gizli yürütülen bu çalışmalarda Gottlieb’in deneylerinin ne kadar cana mal olduğunu tam olarak bilmek mümkün değil ancak bir kısmı öldü ve birçok yaşam kalıcı olarak yok edildi.” ifadesini kullandı.
Kinzer, bu proje çerçevesinde CIA’in, 2. Dünya Savaşı öncesi Japonya ile Almanya’daki Nazi toplama kamplarında insanlar üzerinde benzeri deneyler yapmış bilim adamlarının da işe alınarak, ABD’nin biyolojik silah araştırmaları ile ünlü Maryland Fort Detrick’teki program merkezinde çalıştırıldığını savundu.
Gottlieb’in yıllar süren araştırmaları sırasında, “gözden çıkarılabilir” deneklerin bir çoğunun üzerinde elektroşok ve kullanıcıda halisünasyonlar oluşturan yüksek dozda LSD (Lysergic acid diethylamide) denilen uyuşturucu verilerek fiziki ve psikolojik işkencelere tabi tutulduğunu öne süren Kinzer, “Çok gizli yürütülen bu çalışmalarda Gottlieb’in deneylerinin ne kadar cana mal olduğunu tam olarak bilmek mümkün değil ancak bir kısmı öldü ve birçok yaşam kalıcı olarak yok edildi.” ifadesini kullandı.
Kinzer, Gottlieb’in neredeyse üstlerine hiçbir hesap vermeden bu çalışmaları yürüttüğünü öne sürerek, “Bu adamın öldürme ehliyeti vardı. Amerika ve tüm dünyadaki insan deneklerini ölümcül seviyede istediği şekilde istismara maruz bırakmaya yetkiliydi. Sanırım o zamanki zihniyet bu projenin çok önemli olduğunu, zihin kontrolüne hakim olmanın küresel dünya gücünün anahtarı olduğuna inanıyordu.” şeklinde konuştu.
Kinzer, uzun yıllar süren deneyler sonucunda Gottlieb’in zihin kontrolünün mümkün olmadığı sonucuna vardığını ve MK-ULTRA araştırmasına son verildiğini, Gottlieb’in ise casusların kullanması için zehirler ve ileri teknoloji araçlar oluşturan CIA içindeki bir programda liderlik yapmaya devam ettiğini kaydetti.
Kinzer, “(Gottlieb’in) 70'lerin başında tüm bu belgeleri yok ederek izlerini silme çabası oldukça başarılıydı ancak yaptıklarının bir kısmını yeniden inşa etmeye yetecek kadar başka yerlerde bazı kayıtlar bulundu.” ifadesini kullandı.
Kinzer, uzun yıllar süren deneyler sonucunda Gottlieb’in zihin kontrolünün mümkün olmadığı sonucuna vardığını ve MK-ULTRA araştırmasına son verildiğini, Gottlieb’in ise casusların kullanması için zehirler ve ileri teknoloji araçlar oluşturan CIA içindeki bir programda liderlik yapmaya devam ettiğini kaydetti.
Kinzer, “(Gottlieb’in) 70'lerin başında tüm bu belgeleri yok ederek izlerini silme çabası oldukça başarılıydı ancak yaptıklarının bir kısmını yeniden inşa etmeye yetecek kadar başka yerlerde bazı kayıtlar bulundu.” ifadesini kullandı.
Rabia Naz'ın ölümünü duyuran Metin Cihan: Şu an yurt dışındayım, devlet yine neyse de mafyadan korkuyorum
Giresun'un Eynesil ilçesinde Rabia Naz Vatan'ın ölümüyle ilgili süreci başından beri takip eden ve duyurulmasını sağlayan Metin Cihan, konuyla ilgili gördüğü baskılar yüzünden yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını açıkladı.
Twitter hesabı üzerinden açıklamalarda bulunan Cihan, Rabia Naz Vatan'ın ölümünün aydınlatılmadığını belirtti ve şunları söyledi:
"Rabia Naz'ın ölümünün aydınlatılacağına dair birkaç kez çok umutlandım. Maalesef olmadı. Aksine babayı akıl hastanesine yatırmaya çalıştılar, bana soruşturma açıldı. Şu an yurt dışındayım. Zor zamanlar geçiriyorum. Yaşadığım ve bildiğim her şeyi tüm açıklığıyla anlatmak istiyorum."
Giresun'un Eynesil ilçesinde Rabia Naz Vatan'ın ölümüyle ilgili süreci başından beri takip eden ve duyurulmasını sağlayan Metin Cihan, konuyla ilgili gördüğü baskılar yüzünden yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını açıkladı.
Twitter hesabı üzerinden açıklamalarda bulunan Cihan, Rabia Naz Vatan'ın ölümünün aydınlatılmadığını belirtti ve şunları söyledi:
"Rabia Naz'ın ölümünün aydınlatılacağına dair birkaç kez çok umutlandım. Maalesef olmadı. Aksine babayı akıl hastanesine yatırmaya çalıştılar, bana soruşturma açıldı. Şu an yurt dışındayım. Zor zamanlar geçiriyorum. Yaşadığım ve bildiğim her şeyi tüm açıklığıyla anlatmak istiyorum."
"Karşımda devlet değil, mafya varmış gibi hissediyorum"
Cihan ayrıca, konuyla ilgili yaptığı bütün girişimlerin sonuçsuz kalması ve yetkililerin ifadesine başvurulmaması üzerine "Hal böyle olunca karşımda devlet değil mafya varmış gibi gibi hissediyorum, devlet yine neyse ama mafyadan korkuyorum. Recep Tayyip Erdoğan'ın haberi var mı? Aylar öncesinden beri var. Benim bunu dillendirmemem istendi. Dillendirmedim. Çözülsün istedim. Çözmek adına hiçbir şey yapılmadı" ifadelerini kullandı.
Cihan ayrıca, konuyla ilgili yaptığı bütün girişimlerin sonuçsuz kalması ve yetkililerin ifadesine başvurulmaması üzerine "Hal böyle olunca karşımda devlet değil mafya varmış gibi gibi hissediyorum, devlet yine neyse ama mafyadan korkuyorum. Recep Tayyip Erdoğan'ın haberi var mı? Aylar öncesinden beri var. Benim bunu dillendirmemem istendi. Dillendirmedim. Çözülsün istedim. Çözmek adına hiçbir şey yapılmadı" ifadelerini kullandı.
"Rabia Naz'ın ölümünü örtbas etme derdindeler"
Cihan, Rabia Naz'ın ölümünün örtbas edilmeye çalışıldığını söyledi ve konuyla ilgili bütün çabalarının durdurulduğunu açıkladı:
"Çok eski tweetlerle neden hedef gösteriliyorum? Ne itibarım var bilmem ama itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Neden? Maalesef hâlâ Rabia Naz'ın ölümünü örtbas etme derdindeler. Bu nedenle bana olan güveni yıkmaya çalışıyorlar. Bir yandan ölümü aydınlatıyor olsalar böyle demezdim.
Asıl konuya, Rabia Naz'a gelmek istiyorum. Dediğim gibi bildiğim ve gördüğüm her şeyi anlatmak istiyorum. 19 Şubat’a gelen mesajla konudan haberim oldu. 24 Şubat'ta araştırıp yazdım. İyi yaptım. Konu ülke gündemine girdi. Baba savcıyla bile görüşemezken İçişleri Bakanıyla görüştü.
Süreç boyunca Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı (bazısı birkaç kez olmak üzere) müfettişler atadı, soruşturdu. Bütün bu çabalar her nedense hep bir duvara tosladı. Hepsi durduruldu. Devletimiz bir çocuğun ölümünü aydınlatmaktan hep kaçtı."
Cihan, Rabia Naz'ın ölümünün örtbas edilmeye çalışıldığını söyledi ve konuyla ilgili bütün çabalarının durdurulduğunu açıkladı:
"Çok eski tweetlerle neden hedef gösteriliyorum? Ne itibarım var bilmem ama itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Neden? Maalesef hâlâ Rabia Naz'ın ölümünü örtbas etme derdindeler. Bu nedenle bana olan güveni yıkmaya çalışıyorlar. Bir yandan ölümü aydınlatıyor olsalar böyle demezdim.
Asıl konuya, Rabia Naz'a gelmek istiyorum. Dediğim gibi bildiğim ve gördüğüm her şeyi anlatmak istiyorum. 19 Şubat’a gelen mesajla konudan haberim oldu. 24 Şubat'ta araştırıp yazdım. İyi yaptım. Konu ülke gündemine girdi. Baba savcıyla bile görüşemezken İçişleri Bakanıyla görüştü.
Süreç boyunca Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı (bazısı birkaç kez olmak üzere) müfettişler atadı, soruşturdu. Bütün bu çabalar her nedense hep bir duvara tosladı. Hepsi durduruldu. Devletimiz bir çocuğun ölümünü aydınlatmaktan hep kaçtı."
Akademi Dergisi
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'ı görevden aldığını açıkladı.
İran: Bolton, bizi 3 ay içerisinde yok edeceğini vaat etmişti, kendisi gitti
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın görevden alınmasını değerlendiren İran Hükümet Sözcüsü Ali Rabii, “En büyük savaş ve ekonomik terör destekçisinin” gittiğini belirtti.
Rabii, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Aylar önce John Bolton, İran’ın 3 ay içerisinde yok olacağını vaat etmişti. Biz halâ duruyoruz, o gitti. Beyaz Saray’ın, en büyük savaş ve ekonomik terör destekçisinin görevden alınmasıyla İran’ın gerçeklerini anlamada daha az engeli olacak” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'u görevden aldığını açıklamıştı.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın görevden alınmasını değerlendiren İran Hükümet Sözcüsü Ali Rabii, “En büyük savaş ve ekonomik terör destekçisinin” gittiğini belirtti.
Rabii, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Aylar önce John Bolton, İran’ın 3 ay içerisinde yok olacağını vaat etmişti. Biz halâ duruyoruz, o gitti. Beyaz Saray’ın, en büyük savaş ve ekonomik terör destekçisinin görevden alınmasıyla İran’ın gerçeklerini anlamada daha az engeli olacak” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'u görevden aldığını açıklamıştı.