Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.4K photos
25.5K videos
370 files
7.56K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
22 ülkenin ortak mektubunda şu ifadeler yer aldı:

Çin’i, yasalara uymaya, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye, Sincan (Doğu Türkistan) ve Çin genelinde din ve inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermeye çağırıyoruz.

Çin’i, Sincan’da (Doğu Türkistan) Uygur Türkleri ve diğer Müslüman topluluklara mensup azınlıkları keyfi gözaltılardan, serbest dolaşım haklarını ellerinden almaktan uzak durmaya davet ediyoruz”

Ayrıca Çin’e gönderilen mektupta imzası bulunan 22 devlet, Pekin yönetiminden, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’nin de aralarında bulunacağı uluslararası bağımsız uzmanlar heyetine Doğu Türkistan’a “tam erişim” izni vermesini istedi.

ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, Çin’in kendi planladığı Doğu Türkistan ziyaretlerinin ‘propaganda ve göz boyama’ amaçlı ‘tiyatrodan ibaret’ olduğunu belirtiyor.

Toplama kampları
Çin’in dünyaya eğitim merkezi olarak lanse ettiği toplama kamplarında ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 3 milyon civarında Uygur Türkü zorla tutuluyor.

Diasporadaki Uygurlar, asimilasyon ve kültürel soykırım olarak tanımladıkları toplama kamplarına götürülen kişilerin çocuklarının ellerinden alındığını ve bir daha göremediklerini belirtiyor.

Binlerce Uygur çocuk, ailelerinden koparılmış durumda.

Toplama kamplarına götürülenlerin büyük bir kısmından bir daha haber alınamıyor.”
Haziran 2019 itibarıyla İŞKUR’da kayıtlı işsizlerin 899’u doktora derecesine sahipken, 20 bin 592’si yüksek lisans ve 664 bin 507’si ise lisans mezunu.
İki ABD askeri para karşılığı göçmen kaçırma suçundan gözaltına alındı

Amerikan askerlerinin üç göçmeni ABD'ye sokmak için 8 bin dolar aldığı açıklandı

ABD yargı yetkilileri tarafından yapılan açıklamaya göre, Bryon Darnell Law ve David Javier Salazar-Quintero adında iki asker, 3 Temmuz’da Kaliforniya’daki Jacumba bölgesindeki Meksika sınır bölgesinde gözaltına alındı.

İki asker, üç yasa dışı göçmeni donanmaya ait araçla 8 bin dolar karşılığında, 10 kilometrelik mesafe yol katederek ABD’ye kaçırmakla suçlanıyor.

Donanma Sözcüsü Cameron Edinburgh, “Konunun soruşturulması için tam bir işbirliği içinde çalışmalara devam ediyoruz” dedi.

ABD askerleri, göçmenlerin ülkeye girmesi konusunda ilk kez yardımda bulunmuyor. 2014, 2017 ve 2018 yıllarında da benzer durumlarla karşı karşıya kalınmıştı.

Kaçak göç girişimi yüzde 140 arttı

ABD’li Sınır Muhafızları, geçtiğimiz ekim ayından haziran ayına kadar yasadışı yollarla ülkeye girmeye çalışan yaklaşık 700 bin kişiyi gözaltına aldı.

2018 yılına oranla aynı dönem içerisinde bu yıl yapılan göç girişimlerinde yüzde 140'lık bir artış olduğu gözlendi.
Çernobil kazası:
Nedeni neydi, sonuçları ne oldu?


Günümüzde Ukrayna'ya bağlı olan Pripyat şehrinin yakınlarındaki Çernobil nükleer santralinde, 26 Nisan 1986'da korkunç bir patlama yaşandı.
Facia sonucu Ukrayna, Rusya ve Belarus'un birçok bölgesinde hava ve su zehirlenmesi etkisini gösterdi. Dünya çapında hissedilen sonuçları olan patlama, radyoaktif madde yüklü bulutların Türkiye de dahil birçok ülkeye yayılmasına yol açtı.

Bugüne dek gelmiş geçmiş en büyük ölçekli nükleer kaza olan facia sonrasında yapılan çalışmalar, nükleer enerji teknolojisiyle reaktörlerin tasarım güvenliğinin Çernobil öncesi ve Çernobil sonrası olmak üzere ikiye ayrılmasıyla sonuçlandı.
Kazanın hikayesi, yaşanmış olaylara ve neredeyse tamamiyle gerçek kişilere dayanan 'Çernobil' isimli HBO yapımı kurgu mini-dizinin ekranlara taşınmasıyla yeniden gündeme geldi. Çernobil reaktör kazası hakkında merak edilenleri 10 soruda derledik:
Çernobil kazasına ne sebep oldu?

İnsanlık tarihinin en korkulu nükleer faciasının esas nedeni bugün dahi oldukça tartışmalı. Nükleer santral çizelgesine göre, çalışanların dördüncü reaktörü kapattıkları anda reaktörün sıcaklığının korkunç boyutlara vardığı ve bunun da iki ayrı patlamaya yol açtığı net olarak biliniyor.

Ancak sıcaklığın nasıl olup da birden bire bu denli yükseldiği hâlâ gizemini koruyor.

Uluslararası Nükleer Güvenliği Danışma Kurulu'nun (INSAG) 1986 yılında yayınladığı ilk raporda, patlamanın sorumlusu olarak, kuralları çiğnedikleri söylenen santral operatörleri gösteriliyordu. Buna rağmen, 1992 yılında yayınlanan INSAG-7 raporunda, santralin tasarımından kaynaklanan, kontrol çubukları ve güvenlik sistemleri gibi kimi özelliklerin de altı çizilmişti.
Yani uzmanlar, Çernobil nükleer santralinin inşasında en başında birtakım kusurlar olduğunu ileri sürdüler. Deprem ve terör saldırısı gibi pek çok ihtimal göz önünde bulundurulmuş olsa da, bunların hiçbiri tek başına yeterli bir açıklama olarak kabul görmedi.
Sovyetler Birliği kazaya nasıl müdahale etti?

Yetkililerin açıklamalarına göre Sovyetler Birliği, ülkede ortaya çıkması muhtemel görünen panik hâlini önlemek adına facianın gerçek boyutunu ilk birkaç gün kamuoyuna yansıtmadı. Bunda, gerçeğin üzerini örtmeye çalışan üst düzey santral yöneticilerinin de payı vardı (Daha sonra bu kişiler yargılanıp cezalandırıldı.)
27 Nisan tarihinden itibaren, Çernobil'e en yakın yerleşim yeri olan, Kiev'in 132 kilometre doğusundaki 49.360 nüfuslu Pripyat şehri tahliye edildi. Sonraki hafta ve aylarda radyoaktif maddeyle kirlenmiş bölgelerdeki yerli halktan 67 bin kişi, devlet emriyle tahliye edildi.
Tahliye edilen vatandaşların sayısının toplamda 200 bini bulduğu tahmin ediliyor.

Mayıs ayıyla beraber yetkililer, yasaklı bölgeyi 30 kilometreye dek genişletti. Reaktörün yüksek radyoaktivite barındıran kalıntıları, vermeye devam edecekleri hasarların önlenmesi amacıyla çelik ve betondan yapılan sağlam bir kemer çatıyla kaplandı.
Patlama sonrası 600 binden fazla Sovyet vatandaşı, ya istedikleri ya da görevlendirildikleri için kendilerini feda ederek yangın söndürme, bölgeyi radyoaktif kirlilikten temizleme ve kemer çatı inşa etme gibi çalışmalarda görev aldı.
Kaç kurban verildi?

Patlama anında üç santral çalışanı hayatını kaybetti, ancak facianın sonrasında yaşanan yıkım çok daha vahimdi. Sovyet arşivlerine göre 26 Nisan günü santralde olan çalışanlardan 42 tanesi, akut radyasyon sendromu neticesinde on yıldan daha kısa süre içinde yaşamını yitirdi.

Yangını söndürmek için bölgeye intikal eden 28 itfaiye görevlisi ve acil yardım servisi çalışanı, faciayı izleyen üç ay içerisinde yaşamını yitirdi. Kurbanlardan birinin ölüm nedeni ani kalp durmasıyken, diğerleri yine akut radyasyon sendromundan ötürü can verdi.

Genel olarak, patlamalardan sonra 200 bin kilometrelik bir alan, uranyum ve plütonyum izotopları olan iyot-131, sezyum ve stronsiyum-90 gibi insan sağlığına oldukça zararlı radyoaktif maddelerle kirlenmişti. Ancak radyasyondan ötürü hasta olan ya da hayatını kaybedenlerin net bir sayısını saptamak mümkün değil.
Zira faciadan yıllar sonra hayatını kaybeden insanların esas ölüm nedenlerinin radyasyon olup olmadığını belirlemek oldukça güç. 2005 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Çernobil nükleer faciasından ötürü hayatını kaybedenlerin sayısının 4 bini bulmuş olabileceğini açıkladı.
Atmosfere yayılan radyoaktif maddelerin çevreye etkileri nelerdi?

Çernobil nükleer santralinin dördüncü reaktörünün patlamasının ardından, 100'den fazla radyoaktif element atmosfere saçıldı. Söz konusu elementlerin çoğu kısa ömürlüydü ve içlerinde barındırdıkları radyoaktif maddeler çabucak zayıfladı. Ancak aralarından iyot, stronsiyum ve sezyum isimli en tehlikelileri sırayla 8 gün, 29 yıl ve 30 yıl boyunca doğada kalabiliyorlardı. Stronsiyum-90 ve Sezyum-137 elementlerinin etkisinin bugün dahi bölgede hissediliyor olması oldukça yüksek bir ihtimal. İyot insanlarda tiroit kanserine yol açabiliyorken, strosiyum'un da lösemiye neden olduğu biliniyor.

Söz konusu tehlikeli radyoaktif maddeler arasından en uzak bölgelere taşınabilen ve en dayanıklısı olan sezyum ise, karaciğer ve dalak başta olmak üzere tüm insan vücudu üzerinde yıkıcı etkilere yol açıyor.

Bunların yanında, santraldeki patlamanın ardından bölgedeki bitki ve hayvanlarda birtakım mutasyonlar gözlemlenmeye başladı. Sözgelimi bitkilerin yaprakları şekil değiştirdi ve kimi hayvanlar fiziksel deformasyonlarla dünyaya geldi.
Ancak artan radyasyon seviyesine rağmen günümüzde, nadir türlerin nüfusu bölgede yeniden artmaya başladı. Söz konusu hayvanlar arasında kunduz, sığın, kurt, vahşi ayı ve farklı kuş türleri yer alıyor.