Akademi Dergisi
2.13K subscribers
59.7K photos
25K videos
370 files
7.52K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Bulgaristan Başbakanı anlattı: Erdoğan sakıncalı konulara girince...

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'la arasında geçen diyalogları anlattı

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Sarayevo’daki ‘Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci’ örgütünün toplantısında “Erdoğan herhangi bir sakıncalı konuya girmeye başladığından ona, ‘asla, asla, gerek yok’ diyorum. Biliyorsunuz, dindir, tüm camilerin tamiridir, bunlar sevdiği konular. Gelin bekleyelim, şimdi her şey yolunda. Gelim gerektiği gibi gelişelim ve inşa edelim” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iki ülke arasındaki ticareti artırma konusunda anlaştıklarını dile getiren Borisov, “Türkler çok hoş, dikkatli, nazik insanlar. Tüm ticaretleri Bulgaristan’dan geçtiği için ülkemiz onlar için çok önemli ve ülkemizi seviyorlar. Halihazırda aramızdaki ticaret 5.1 milyar doları buluyor ve biz Erdoğan ile bu ticareti 10 milyar dolara kadar artırma konusunda anlaştık” ifadelerini kullandı.
Karadeniz'de, 'Suriyeliler plaja giremez' pankartı

Sinop Kaleyazısı'nda bulunan bir plajın girişinde savaş kaçkını, onursuz Suriyelilere yönelik "Vatanı için savaşmayanlar plajımıza giremez" ve "Türk ırkı varolsun" ifadelerinin yer aldığıbir pankartın asıldığı görüldü. Pankartta, ifadenin Arapçasına da yer verildi.

Plajın işletmecesi pankartın asılmasının ardından olumlu tepkilerle karşılaştığını belirterek şunları söyledi: "Türk askeri sınır dışında savaşırken, vatanı için savaşmayanların plajıma girmesini istemedim. Protesto amaçlı olarak pankartı astım." dedi.
Sayın Putin: Rüzgâr enerjisi kuşlara ve solucanlara zarar veriyor, bu işin şakası yok

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e göre rüzgâr ya da güneş enerjisinin görece masum olması, sorgulanmamaları gerektiğini anlamına gelmiyor. Rus lider Yekaterinburg’daki bir konferansta, enerji üretmek amacıyla kullanılan rüzgâr türbinlerinin kuşlara ve solucanlara zarar verdiğini söyledi.

Fosil yakıt üretiminde lider konumunda olan Rusya'nın, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak konusundaysa bazı ülkenin gerisinde olduğu biliniyor. Zira rüzgâr enerjisi, Rus şehirlerine elektrik sağlamak için nadiren tercih edilen bir seçenek.

Fakat bu, yenilenebilir enerji üretimi alanına yatırım yapılmadığı anlamına gelmiyor. Rus enerji şirketlerinden Enel Russia, 2024’e kadar 71 megavat kapasiteli bir enerji tesisi inşa etmek için 90 milyon euro (yaklaşık 580 milyon Türk lirası) yatırım yapmayı taahhüt etti.
Yenilenebilir enerji kaynakları, karbon ayak izi temel alındığında kömür ya da gaz kökenli enerji kaynaklarından çok daha masum görülebilir. Ancak bu enerji kaynaklarının doğal yaşama verdikleri zarar da hiç azımsanmayacak boyutlarda.

Nitekim söz konusu zararlar, ülkesinin Yekaterinburg şehrinde düzenlenen ve televizyonda canlı yayınlanan enerji konulu bir konferansta Rusya lideri Putin tarafından da gündeme getirildi.

Konferansta soruları yanıtlayan Putin, “Rüzgâr enerjisi oldukça faydalı, ancak bu hususta kuşların durumunu göz önünde bulunduruyor muyuz? Rüzgâr türbinleri yüzünden kaç kuş yaşamını yitiriyor, haberimiz var mı?” sorularını yöneltti ve ekledi: “Türbinlerin yarattığı sarsıntı, solucanların toprağın altından yeryüzüne çıkmalarına neden oluyor. Bu işin şakası yok.”

Bunlarla beraber Putin, insanların rüzgâr jeneratörleriyle dolup taşan ve güneş panelleri yığılı bir gezegende yaşamak istemeyeceklerini de ekledi.

Rusya Devlet Başkanı, 2013 yılında G-20 Gençlik Zirvesi’nde de aynı endişesini dile getirmişti. Çıkardığı kuvvetli ses ve yeryüzünü etkileyen şiddetli sarsıntısı nedeniyle rüzgâr santrallerinin solucanların toprağın altından çıkmasına neden olduğunu açıklayan Putin, bunun yenilenebilir enerjiden vazgeçilmesi gerektiği anlamına gelmediği ancak bu alanda inovasyona ihtiyaç duyulduğunun altını çizmişti.
Restorasyonu geçen yıl yapılan tarihi kemer köprü çöktü

Rize’nin, Ambarlık köyünde Salarha Deresi üzerine 18’inci yüzyılda kesme ve moloz taştan inşa edilen tek gözlü Ambarlık Kemer Köprü, Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce 2003 yılında tescil edilerek koruma altına alındı. Geçen yıl restore edilen 40 metre uzunluğunda 3,20 metre genişliğinde ve 10 metre yükseklikteki köprü, bu sabah saatlerinde kendiliğinden çöktü.
BM: Organize suç örgütleri ve sözde cihatçı örgütler bağlantılı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, organize suç çeteleriyle terörizm arasındaki bağlantılar ele alındı.

- https://bit.ly/2LfU7yG
Bangladeş'te iklim değişikliği nedeniyle göç edenlerin sayısı 6 milyona ulaştı

Bangladeş Sangbad Sangstha haber ajansına göre, Başbakan Hasina, başkent Dakka'da düzenlenen bir iklim toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, ülkede halihazırda 6 milyon kişinin iklim şartları nedeniyle göç ettiğini söyledi. 

Konuşmasında iklim değişikliğinin küresel bir problem olduğuna dikkati çeken Hasina, "İklim değişikliğinin küresel bir sorun olduğuna ve küresel çözümlere başvurmamız gerektiğine inanıyoruz.” şeklinde konuştu.

İklim değişikliğinin tarımı, bitkileri, hayvancılığı ve balıkçılığı ciddi şekilde etkilediğini kaydeden Hasina, bu durumun Bangladeş'in gıda güvenliğini tehdit ettiğini dile getirdi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu tarafından nisan ayında yayınlanan bir raporda, Bangladeş'te iklim değişikliğine bağlı felaketlerin 19 milyondan fazla çocuğun yaşamını ve geleceğini tehlikeye attığı uyarısında bulunulmuştu.

Raporda, Bangladeş genelinde ailelerin, ekilebilir arazilerde tuzluluğun artması, su baskınları veya akarsu erozyonu nedeniyle geçim kaynaklarını kaybettikten sonra köylerden büyük şehirlere göç ettiğine dikkat çekilmişti.
Listede Türkiye yok: ’22 ülkeden Çin’e Doğu Türkistan tepkisi’

Çoğunluğunu Batılı ülkelerinin oluşturduğu 22 ülke Çin’e ortak bir mektup göndererek, Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında zorla tutulan Uygurların derhal serbest bırakılması için çağrı yaptı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nda yazılan mektup, bir ilk olma özelliği taşıyor. Diğer yandan Türkiye mektuba imza atan ülkeler arasında yer almadı.

Batılı diplomatlar aralarında Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Japonya, İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, Letonya, Litvanya, Estonya, Danimarka, Norveç, Kuzey İrlanda, Hollanda, İzlanda, Lüksemburg, İspanya, Avusturya, İrlanda, Belçika ve İsviçre’nin de bulunduğu toplam 22 ülke büyükelçisi tarafından imzalanan 8 Temmuz tarihli mektubun Doğu Türkistan ile ilgili ortak ve net bir tutum olduğunu belirtti.
Devasa toplama kampları ve yasa dışı gözaltılardan derin endişe duyuyoruz”

Mektubu değerlendiren Avrupalı bir büyükelçi, “Bu resmi bir adım çünkü BM İnsan Hakları Konseyi’nin resmi bir belgesi olarak yayınlanacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Devasa toplama kampları ve yasa dışı gözaltılardan derin endişe duyuyoruz”
Mektupta devasa toplama kamplarındaki yasa dışı gözaltılardan ve diğer azınlıkların yanı sıra özellikle de Uygurları hedef alan yaygın izleme, gözetleme ve kısıtlamalardan derin endişe duyulduğu dile getirildi.
22 ülkenin ortak mektubunda şu ifadeler yer aldı:

Çin’i, yasalara uymaya, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye, Sincan (Doğu Türkistan) ve Çin genelinde din ve inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermeye çağırıyoruz.

Çin’i, Sincan’da (Doğu Türkistan) Uygur Türkleri ve diğer Müslüman topluluklara mensup azınlıkları keyfi gözaltılardan, serbest dolaşım haklarını ellerinden almaktan uzak durmaya davet ediyoruz”

Ayrıca Çin’e gönderilen mektupta imzası bulunan 22 devlet, Pekin yönetiminden, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’nin de aralarında bulunacağı uluslararası bağımsız uzmanlar heyetine Doğu Türkistan’a “tam erişim” izni vermesini istedi.

ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, Çin’in kendi planladığı Doğu Türkistan ziyaretlerinin ‘propaganda ve göz boyama’ amaçlı ‘tiyatrodan ibaret’ olduğunu belirtiyor.

Toplama kampları
Çin’in dünyaya eğitim merkezi olarak lanse ettiği toplama kamplarında ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 3 milyon civarında Uygur Türkü zorla tutuluyor.

Diasporadaki Uygurlar, asimilasyon ve kültürel soykırım olarak tanımladıkları toplama kamplarına götürülen kişilerin çocuklarının ellerinden alındığını ve bir daha göremediklerini belirtiyor.

Binlerce Uygur çocuk, ailelerinden koparılmış durumda.

Toplama kamplarına götürülenlerin büyük bir kısmından bir daha haber alınamıyor.”
Haziran 2019 itibarıyla İŞKUR’da kayıtlı işsizlerin 899’u doktora derecesine sahipken, 20 bin 592’si yüksek lisans ve 664 bin 507’si ise lisans mezunu.
İki ABD askeri para karşılığı göçmen kaçırma suçundan gözaltına alındı

Amerikan askerlerinin üç göçmeni ABD'ye sokmak için 8 bin dolar aldığı açıklandı

ABD yargı yetkilileri tarafından yapılan açıklamaya göre, Bryon Darnell Law ve David Javier Salazar-Quintero adında iki asker, 3 Temmuz’da Kaliforniya’daki Jacumba bölgesindeki Meksika sınır bölgesinde gözaltına alındı.

İki asker, üç yasa dışı göçmeni donanmaya ait araçla 8 bin dolar karşılığında, 10 kilometrelik mesafe yol katederek ABD’ye kaçırmakla suçlanıyor.

Donanma Sözcüsü Cameron Edinburgh, “Konunun soruşturulması için tam bir işbirliği içinde çalışmalara devam ediyoruz” dedi.

ABD askerleri, göçmenlerin ülkeye girmesi konusunda ilk kez yardımda bulunmuyor. 2014, 2017 ve 2018 yıllarında da benzer durumlarla karşı karşıya kalınmıştı.

Kaçak göç girişimi yüzde 140 arttı

ABD’li Sınır Muhafızları, geçtiğimiz ekim ayından haziran ayına kadar yasadışı yollarla ülkeye girmeye çalışan yaklaşık 700 bin kişiyi gözaltına aldı.

2018 yılına oranla aynı dönem içerisinde bu yıl yapılan göç girişimlerinde yüzde 140'lık bir artış olduğu gözlendi.
Çernobil kazası:
Nedeni neydi, sonuçları ne oldu?


Günümüzde Ukrayna'ya bağlı olan Pripyat şehrinin yakınlarındaki Çernobil nükleer santralinde, 26 Nisan 1986'da korkunç bir patlama yaşandı.
Facia sonucu Ukrayna, Rusya ve Belarus'un birçok bölgesinde hava ve su zehirlenmesi etkisini gösterdi. Dünya çapında hissedilen sonuçları olan patlama, radyoaktif madde yüklü bulutların Türkiye de dahil birçok ülkeye yayılmasına yol açtı.

Bugüne dek gelmiş geçmiş en büyük ölçekli nükleer kaza olan facia sonrasında yapılan çalışmalar, nükleer enerji teknolojisiyle reaktörlerin tasarım güvenliğinin Çernobil öncesi ve Çernobil sonrası olmak üzere ikiye ayrılmasıyla sonuçlandı.
Kazanın hikayesi, yaşanmış olaylara ve neredeyse tamamiyle gerçek kişilere dayanan 'Çernobil' isimli HBO yapımı kurgu mini-dizinin ekranlara taşınmasıyla yeniden gündeme geldi. Çernobil reaktör kazası hakkında merak edilenleri 10 soruda derledik:
Çernobil kazasına ne sebep oldu?

İnsanlık tarihinin en korkulu nükleer faciasının esas nedeni bugün dahi oldukça tartışmalı. Nükleer santral çizelgesine göre, çalışanların dördüncü reaktörü kapattıkları anda reaktörün sıcaklığının korkunç boyutlara vardığı ve bunun da iki ayrı patlamaya yol açtığı net olarak biliniyor.

Ancak sıcaklığın nasıl olup da birden bire bu denli yükseldiği hâlâ gizemini koruyor.

Uluslararası Nükleer Güvenliği Danışma Kurulu'nun (INSAG) 1986 yılında yayınladığı ilk raporda, patlamanın sorumlusu olarak, kuralları çiğnedikleri söylenen santral operatörleri gösteriliyordu. Buna rağmen, 1992 yılında yayınlanan INSAG-7 raporunda, santralin tasarımından kaynaklanan, kontrol çubukları ve güvenlik sistemleri gibi kimi özelliklerin de altı çizilmişti.
Yani uzmanlar, Çernobil nükleer santralinin inşasında en başında birtakım kusurlar olduğunu ileri sürdüler. Deprem ve terör saldırısı gibi pek çok ihtimal göz önünde bulundurulmuş olsa da, bunların hiçbiri tek başına yeterli bir açıklama olarak kabul görmedi.