Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.4K photos
25.5K videos
370 files
7.56K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Akademi Dergisi
Dinimize göre kanguru eti temiz ve yenebilir. Kangurular çok hareketli ve sağlıklı hayvanlar. Söz konusu kanguru çiftliklerinde aranan şartlar için asgari sınırlar/şartlar belirlenecek ve çiftlik sahipleri sınırları gözeterek çiftlikler tesis edince, kangurular…
Türkiye'de ve bölgede, insanların yetersiz beslenme sorunlarını çözerken, yetersiz beslenmenin sebep olduğu onlarca vahim toplumsal sorunları ve tıbbi sorunları ve bitmek bilmeyen harcamaları, iş gücü kayıplarını ve dolayısıyla enflasyon sorununu çözerken, kanguruları da tercih edeceğiz.

Türkiye'de ve bölgede kanguru eti girmeyen hane bırakmayacağız.
Akademi Dergisi
Türkiye'de ve bölgede, insanların yetersiz beslenme sorunlarını çözerken, yetersiz beslenmenin sebep olduğu onlarca vahim toplumsal sorunları ve tıbbi sorunları ve bitmek bilmeyen harcamaları, iş gücü kayıplarını ve dolayısıyla enflasyon sorununu çözerken…
Konuyu derinlemesine çalışanlar göreceklerdir ki çok sayıda besici için kanguru yetiştirmek, koyun yetiştirmekten bile daha kazançlı, daha kolay, daha az riskli olacaktır.
Akademi Dergisi
Konuyu derinlemesine çalışanlar göreceklerdir ki çok sayıda besici için kanguru yetiştirmek, koyun yetiştirmekten bile daha kazançlı, daha kolay, daha az riskli olacaktır.
Bir tavşan kadar boylarda olan kanguru cinsleri olduğu gibi, iki metre boyunda ve 90 kg. ağırlığında bulunan kanguru cinsleri de var. Kanguru cinsleri arasında hiç hoplamayanları da var.

Hangi kanguru cinsini tercih edeceğini bilen ve çiftliğinde hangi şartların mevcut olması gerektiğini bilen besiciler/yatırımcılar için, kanguru beslemek çok kolay, kazançlı ve topluma, devlete çok faydalı bir iş olacaktır.
Akademi Dergisi
Bir tavşan kadar boylarda olan kanguru cinsleri olduğu gibi, iki metre boyunda ve 90 kg. ağırlığında bulunan kanguru cinsleri de var. Kanguru cinsleri arasında hiç hoplamayanları da var. Hangi kanguru cinsini tercih edeceğini bilen ve çiftliğinde hangi şartların…
Kanguruların toplamda on milyonlarcasının tabiatta serbest gezdiği Avustralya'dan, daha şimdiden bile kanguru temin edilmesi bence yerinde bir karar ve davranış olacaktır.
Akademi Dergisi
Kanguruların toplamda on milyonlarcasının tabiatta serbest gezdiği Avustralya'dan, daha şimdiden bile kanguru temin edilmesi bence yerinde bir karar ve davranış olacaktır.
Tavşanlar misali sık yavrulayan, zor yavruluk zamanında yavrusunu karnındaki kesede muhafaza eden, her türlü zarardan koruyan, bu süreçte besici müdahalesine zaten ihtiyaç bırakmayan, durmadan yavrulayan, önceki yavruları birkaç aylıkken bile yeni doğan yavrusunu idare etmede ve hayatta tutmada hiç zorluk yaşamayan, 20 yıldan fazla yaşayan, eti çok sağlıklı ve besleyici olan, derisi de ayrıca değerlendirilen kangurular, besicilik için öncelikle tercih edilmesi gereken hayvanlar arasındalar.
📎 Enok’un Kitabı[1] dinler tarihinin en ilginç metinlerinden biridir. İçinde anlatılanlar birçok kişiye bir bilimkurgu kitabı okuyor izlenimi verse de Enok’un Kitabı, Yahudi mistisizminin temel taşlarından biridir.
📎 Enok’un Kitabı, önceleri bizim “Eski Ahit” ya da yanlış olarak “Tevrat” diye adlandırdığımız
Tanah’ın[2] Apokrif kitaplarından biri olarak kabul ediliyor olsa da sonradan “kaybolmuştur.” Bu “kayboluş”un nasıl olduğu bilinmemektedir.
📎 Bu kayboluşun nedenlerini anlamak için öncelikle Apokrif Kitap kavramına bakmak gerekmektedir. Apokrif kitaplar, Yahudi dini külliyatında bulunduğu halde Tanah’a dahil edilmemiş olan kitaplardır.
📎 Apokrif sözcüğü Yunanca’dan gelmekte olup, “saklı”, “gizli” anlamını taşımaktadır. Apokrif sözcüğü daha çok Protestanlar tarafından
kullanılmakta olup, Katolikler genelde, Kitab-ı Mukaddes’e dahil edilmeyen bu kitaplar için “deuterokanonik” sözcüğünü kullanırlar.
📎 Yahudi dini külliyatında olan kitapları Tanah’a kimler, nasıl ve hangi kıstaslara göre seçmişlerdir bir bilgimiz yoktur, ancak bildiğimiz Tanah’ın MS 90 yıllarında artık saptanmış olduğudur. Hıristiyanlar ise bu kitaplarla daha sonra ilgilenmiş ve Kitab-ı Mukaddes dördüncü asırdan sonra şekillenmeye başlamıştır.
Akademi Dergisi
📎 Yahudi dini külliyatında olan kitapları Tanah’a kimler, nasıl ve hangi kıstaslara göre seçmişlerdir bir bilgimiz yoktur, ancak bildiğimiz Tanah’ın MS 90 yıllarında artık saptanmış olduğudur. Hıristiyanlar ise bu kitaplarla daha sonra ilgilenmiş ve Kitab…
İşte bu şekillenme ve bir araya toplanma sürecinde bol bol duru görü kullanılmış. Duru görüde görülenlerin tabir edilmesi gerektiği de bilinmiyormuş. Neticede hristiyanların ve yahudilerin içinde bulunduğu dini kaos daha da derinleşmiş. Duru görü ile dini hakikatleri bulma gayreti faydalar değil, daha vahim manevi ve dolayısıyla maddi zararlar vermiş. Nice katliamın, savaşın, acının sebepleri arasında bu duru görü verileri de olmuş.
📎 Bu bağlamda Enok’un Kitabı’nın ne zaman yazıldığı da bilinmemektedir. Ancak yapılan araştırmalar bu kitabın bir defada yazılmadığını uzun yıllar içinde değişime uğradığını ve birkaç yazar tarafından eklemeler yapıldığını göstermektedir. Örneğin Gözcüler’den söz eden bölüm en eski bölümlerden olup MÖ 300 yıllarına giderken diğer bölümleri MÖ 1. yy’a kadar tarihlenebilmektedir. Yunanca nüshaları bilinmekle birlikte, orijinalinin Aramice olduğu düşünülmektedir.
📎 Enok’un Kitabı ise yukarıda belirttiğimiz gibi,başlangıçta Apokrif kitaplar içinde var olmakla beraber sonradan ortadan kaybolmuştur. Zaten Apokrif sözcüğü de zamanla daha farklı bir anlam kazanarak “okunmaması” gereken anlamına gelmiş ve kitapların çoğu sadece belli kimseler dışında okunamaz hale gelmiştir. Ancak her şeye rağmen Enok’un Kitabı, Kutsal Kitap’ın birçok yerinde alıntılarla yaşamış ve bazı apokrif kitaplara da esin kaynağı olmuştur. (Graves, Patai; 2009)
📎 Dini külliyatı çok iyi koruyan bir ruhban sınıfının elinde böyle bir kitabın kaybolması, bu kitabın okunmasını “uygun bulmayan” bir dini görüşün varlığını da akla getirmektedir. “Düşmüş Melekler” ve kötülüğün kaynakları gibi çok marjinal konulardan bahseden Enok’un Kitabı’nın ise hem Yahudi din adamları hem de özellikle kilise babaları tarafından da sapkın olarak kabul edilmiş olması büyük olasılıktır. Bu
nedenle bu “kaybolmuştur”.
kitap tarihin bir yerinde
📎 Ancak bu durum çok uzun sürmemiş ve 1773 yılında bir söylenti üzerine İskoç araştırmacı veMason[3] James Bruce Habeşistan’a gitmiş ve Enok’un Kitabı’nın orada bir manastırda saklanmış üç nüshasını bulmuştur. Kitap 1821 yılında İbranice profesörü Richard Laurence tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiş ve bu derlememizin de ana kaynağını oluşturmuştur.
📎 Enok’un Kitabı’nın tam olarak varlığının ispatı aslında Ölü Deniz Yazmaları’nın bulunmasıyla da alakalıdır.
Yazmalar 1947 yılında bir çoban tarafından, Ölü Deniz kıyısında Kumran’da bir mağarada rastlantısal olarak bulunmuştur. Daha sonra, bu yazmalar Kudüs Üniversitesi’nin eline geçmiş ve bu mağaralarda araştırmalar başlamıştır. 1958 yılına kadar süren çalışmalarda birçok yazmanın yanı sıra arkeolojik başka bulgulara da rastlanmıştır.
📎 10 yıl süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın ve birçok parçanın gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. Bunlar arasında Tevrat’ta geçen metinler bulunduğu kadar bulunmayanlar da mevcuttur. Bu metinlerin
aşağı yukarı dörtte biri kadarı Tevrat’ta geçen metinlerdir. Bunların dışında kutsal metinlerin imitasyonları da söz konusudur. Ancak yazmaların pek çok yeri okunamadığı için bunları yeniden derlemek çok zor olmuş, bazı bölümler ise derlenemez şekilde bozulmuştur.
📎 Metinler daha çok deri üzerine yazılmış olmakla birlikte papirüs ve bakır üzerine yazılmış metinler de vardır. Bu metinlerin dilleri İbranice, Arami dili ve yerel dillerdir. Bu belgeler aynı zamanda bunları yazan topluluğun inançları ve yaşayışları hakkında da bilgi vermektedir.
Bu metinleri bir Yahudi topluluğunun yazdığına kuşku yoktur. Bu topluluk genellikle Esseniler olarak düşünülmektedir. Metinlerin yazılış tarihleri de metinlerin bir topluluk tarafından yazıldığını ve saklandığını göstermektedir. Metinlerin en eskisi MÖ 250 en yenisi ise 68 tarihine tarihlenmektedir. 68 tarihi aynı zamanda Kudüs’e giden Roma ordularının Kumran kentini yıktıkları tarihtir.