Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.7K photos
25.7K videos
370 files
7.58K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Ne diyorsunuz, Baphomet ile semazen arasında bir bağ var mıdır?

Buradan yola çıkarsak yol yine Üftade'ye, Aziz Mahmud Hüdai'ye, İsmail Hakkı Bursevi'ye, Akşemseddin'e, Davud-i Kayseri'ye, İdris-i Bitlisi'ye, Molla Cami'ye ve Muhyiddin İbn-i Arabi'ye, Vatikan'a ve nihayetinde İblis'e çıkar mı?
İsrail, her yere saldırmak isteyen ama sonu çok yaklaşmış bir kuduz köpek misali...
Akademi Dergisi
PKK teröristi belediye başkanı yapıldı Abisi de bir dönem AKPKK milletvekilliği yapan ve kendisinin HDPKK Milletvekili olduğu dönemde de Türk askerini tehdit eden Abdullah Zeydan, Van Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. YSK tarafından mazbatası teslim edilen…
Beklenen oldu

Devlet yok, kanun yok, milli güvenlik yok

Van şehrinin belediye başkanı resmen bir terörist oldu. Teröristliğine dair çok sayıda somut delil bulunan Abdullah Zeydan'a skandal bir şekilde mazbata verildi.
Kaçıyorlar

Batan gemiyi önce fareler terk ediyorlar.

Aktroll Mert Armağan, AKPKK organize suç, terör ve ihanet örgütü üyeliğinden istifa ettiğini duyurdu.
Akademi Dergisi
Yanacaklar "Mini cehennem çağı" denilecek. "Başımıza gelenler nedir, nedendir?" diyecekler. "Bu nasıl olabilir? Dünyanın bazı yerleri donuyor, biz neden yanıyoruz?" diyecekler. Sosyal hayat da iş hayatı da iyice krize girecek. Aç kalacaklar. Vahşi hayat…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Lübnan'da bir plastik depsounda yangın çıktı

Beyrut'ta bir plastik deposunda büyük yangın çıktması üzerine, olay yerine acik durum ekipleri intikal etti. Depoda çıkan yangının sebebinin havai fişek kullanımı olduğu iddia ediliyor.
Fatih Altaylı:

"Devletin her biriminde hala FETÖ'cüler var. Beştepe'de bile…

Bazılarına bile bile göz yumuluyor. 'Artık bize biat ettiler' diye bakılıyor."
Akademi Dergisi
Özgür Özel hem FETÖ'cü, hem PKK'li, hem vatan hainidir. Özgür Özel'in yeri Kavala'nın yanıdır. Bu operasyonlar, çok gecikmiş operasyonlardır ve hala yapılmayacaksa millet gereğini yapmalıdır. Gözler önünde apaçık şekilde hem teröristlik, hem hainlik, hem…
CHPKK, teröre desteğini devam ettirmek için kendi kadrolarını bile silip geçiyor

CHPKK'nin terörle kaynamış hali iyice gözler önüne çıkıyor

Van'da DEM Parti adayının 'mazbatasının iptalini' isteyen CHPKK'li yönetici ihraç edildi.

Van'ın Saray ilçesinde, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nden (DEM Parti) belediye başkanı seçilen Davut Acar'ın "mazbatasının iptal edilmesi"ne yönelik başvuru yapan CHP İlçe Başkan Vekili Yasin Arslan, partisinden ihraç edildi.
Şu video tekrar tekrar çıktı daha önce önüme...

Birkaç farklı zamanda tekrarla baktım, inceledim videoyu...

Ben sanayide, teknolojide bir atılım göremedim bu videoda... Onlarca senedir kullanılan, daha önce pek çok başka araba imalatçısı şirketin de kullandığı teknolojiler var. Sadece fabrika daha yeni ve daha geniş alana yayılmış.

Öte yandan, videoya bakınca insan sarsılıyor. Çünkü milyarlarca dolarlık yatırım aslında şimdiden çöp olmuş. Dünya genelinde bataryalı elektrikli arabaların satışları hızla düşüyor. Düşme hızı gün gün artıyor. Bu sahanın/sektörün elde patladığı şimdiden kesinleşti. Tesla, elde kalan arabaları satabilmek için daha şimdiden çok büyük indirimler yapmak zorunda kalıyor.

Konu Balon Musk ve balon projeleri olunca, en çok da Tesla olunca, dünya genelinde önyargılı yayınlar yapılıyor. Baştan beri Balon Musk'ın ve şirketlerinin şişirilecek bir yanı yoktu. Hep masonların, siyonistlerin, kara paracıların oyunları bunlar...

Neticede fazla şişire şişire de patladı bu balon...
İsrail ile İran arasında bir askeri çatışma çıkması halinde bu hem İsrail'in hem de İsran'ın sonu olacak.

Bölgemde askeri hareketlilik istemiyorum.
📎 Muhyiddin ibn ‘Arabî tasavvuf tarihinin 13. yüzyıldan bu yana hâlâ etkisini sürdüren en ilginç, en etkili, en benzersiz simasıdır. Sonrakilerin Vahdetü’l-Vücûd (Unity of Existence) dedikleri tasavvuf sistemiyle hiç tartışmasız İslam tasavvuf tarihinde muazzam bir devrim yaratmış, söz konusu tarihi yepyeni bir mecraya sokmuştur. Bu sebeple günümüze kadar genelde İslam tasavvuf tarihi ve coğrafya- sında hem çok tartışılan hem çok eleştirilen hem de çok takdir edilen, sonuçta en çok benimsenen, en karizmatik sufisidir. Tabir-i caizse o, “Sufilik tarihinin Albert Einstein’ı”dır. Bilindiği gibi onun tasavvuf doktrininin ve İslam anlayışının İslam dünyasında oluşturduğu sufilik akımına literatürde Ekberîlik (Ekberiyye) denil- mektedir ki başka bir tabirle Türkçede İbn ‘Arabîcilik deniyor.
📎 Elimizdeki bilgiler Osmanlı İbn ‘Arabîciliğinin temellerinin Rum Selçukluları zamanında atıldığını gösteriyor. 13. yüzyılın ilk yarısı içinde Orta Asya ve İran’daki siyasi ve toplumsal çalkantılardan ve özellikle Moğol istilasından kaçan önemli bir kısım bürokrat, âlim, edip, san’atkâr ve sufi hem güvenli bir ortamda eserlerini yazabilmek, fikir ve tecrübelerini aktarabilmek, hem de Selçuklu sultanlarının cömert ihsanlarından yararlanmak maksadıyla Rum Selçuklu (Selâcıkatu’r-Rum) topraklarına geldiler.2 İşte İbn ‘Arabî de bu gelenlerden biriydi. Ama o Orta Asya ve İran’dan değil, parlak Endülüs Emevi uygarlığının sonunu getirecek olan Recon- quista hareketinin başlangıç yılları İspanya’sından geliyordu.3 Bu yüzden hareketin Müslüman Endülüs halkı içinde yarattığı korku ve endişeleri gençliğinde bizzat yaşamış birinin izlenimlerini taşıyarak Anadolu’ya gelmişti.

___

2- Özellikle I. ‘İzzeddîn Keykâvus (1210-1220) ve hemen arkasından I. ‘Alâeddîn Keyku- bad (1220-1237) zamanında Mevlânâ’nın babası Sultânu’l-‘Ulemâ Bahâeddîn Veled gibi Orta Asya’dan gelen Necmeddîn-i Kübrâ halifeleri ve Necmeddîn-i Râzî, Fahreddîn-i ‘Irâqî, Evhadeddîn-i Kirmânî gibi değişik tasavvuf meşreplerine mensup olanlar ve daha başkaları bunlar arasındaydı.
📎 İbn ‘Arabî’nin Diyar-ı Rum (Bilâdü’r-Rûm) ile tanışması yahut Diyar-ı Rum’un İbn ‘Arabî’yi tanıması 13. yüzyılın ilk yarısı içinde vuku buldu. İbn ‘Arabî, 1201 tarihinde hac maksadıyla gittiği Mekke’de Bağdat’tan dönen Diyar-ı Rum’un ünlü sufilerinden Şeyh Mecdüddîn İshak (ö. 1221 ?) ile tanıştı ve dostluk kurdu.4

___

4- HaşimŞahin “ŞeyhMecdüddin İshak’ınTürkiye Selçuklu Yönetimi ile ilişkileri”, Ulusla- rarası Sadreddin Konevi Sempozyumu Bildirileri, (Konya: MEBKAM, 2010), s. 203-210 ̧ Mehmet Ali Hacıgökmen, “Türkiye Selçukluları Şehzade ve Sultanlar Muallimi Mecdüd- din İshak”, Belleten, LXXVI/276 (2012), s. 421-432; Sara Nur Yıldız – Haşim Şahin, “In the Proximity of Sultans: Majd al-Din Ishāq, Ibn ‘Arabī and the Seljuk Court”, The Seljuks of Anatolia, Court and Society in the Medieval Middle East, ed. A. C. S. Peacock – Sara Nur Yıldız (London-New York: I.B. Tauris, 2013), s. 173-206.
📎 Mecdüddîn İshak Rum Selçuklularının güçlü sultanı I. ‘İzzeddîn Keykâvus (1210-1220) tarafından Sinop’un fethini müjdelemek üzere bir fetihnâme ve zengin hediyelerle halife en-Nâsir li-Dînillah’ın (1180-1225) nezdine yollan- mıştı. Halife o sıralar Fütüvvet teşkilatını düzenleyerek Müslüman hüküm- darları dağılma sürecindeki Abbasi İmparatorluğu’nun yanında tutmaya ça- lışıyordu. Bu sebeple halife şeyhin dönüşünde karşılık olarak ona fütüvvet alâmetlerini göndermişti.5 İşte şeyh Mecdüddîn İshak Bağdat’tan dönüşünde Mekke’de İbn ‘Arabî ile tanışmış ve dostluk kurmuştu. İbn ‘Arabî onun teşvi- kiyle beraberce Anadolu’ya, Malatya’ya geldi ve oraya yerleşti. Yerleşmekle de kalmadı, Mecdüddîn İshak’ın vefatı üzerine dul kalan hanımıyla evlendi ve oğlu Sadreddin’i evlat edinerek yetişmesine büyük katkıda bulundu. Zamanla Rum Selçuklularının güçlü sultanı I. Gıyaseddîn Keyhusrev (1192-1196, 1204-1210) ve I. ‘İzzeddîn Keykâvus’un (1210-1220) ilgisini çektiği ve onların dostluğunu kazandığı anlaşılıyor.6 Özellikle Sultan ‘İzzeddîn onu çok iyi karşılamış, ağırla- mış ve ondan etkilenmişti. Aslında İbn ‘Arabî sultanların yakınında bulunmayı mizacına uygun bulmayan biriydi.7 Belki bu yüzden, belki başka sebeplerle Konya’da fazla kalmamıştı.

___

5- İbn Bîbî al-Munajjima, Târîkh-i İbn Bîbî, ed. Jâlal Mottahidîn, (Tahran: Pajûhaşgâh-i ‘Ulûm-i İnsânî, 1390/2011), s. 153-157.

6- Salim Koca, SultanI. İzzeddin Keykâvus(1211-1220),(Ankara:TTK,1997),s.98; Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Konevî’nin Çağında İktidar-Sûfî Çevre İlişkilerine Dair”, Uluslararası Sadreddin Konevi Sempozyumu Bildirileri, (Konya: MEBKAM, 2010), s. 185-186.
İbn-i Arabi'nin kâfir olduğuna dair yapılan propaganda..

📎 İbn ‘Arabî’nin neden Arapça konuşulan Mısır veya Suriye’de yerleşmeyi değil de Rum Selçuklu topraklarında ikameti tercih ettiğini anlamak için Suriye ve Mısırdaki fakihlerin tesiriyle şiddetli bir İbn ‘Arabî karşıtlığının hüküm sürdüğünü, onun kâfir olduğuna dair yapılan propagandanın halkı da etki altına aldığını göz önüne almak gerekir.

Muhtemelen her ne kadar zamanın Eyyubi prensleri aynı görüşte olmasalar da bilhassa onların yerine geçen Memluk devleti zamanında İbn ‘Arabî karşıtlığı had safhaya ulaşmış bulunuyordu.

Buna rağmen gerek Rum Selçukluları gerekse Osmanlılar zamanında İbn ‘Arabî’ye duyulan bu yakınlıkta tamamıyla Arapların hoşgörüsüz Müslümanlık anlayışı ile Türklerin daha müsamahakâr anlayışlarının rolünün olup olmadığı tartışılabilir. Zaten Arap ulemasının hemen her devirde Türklerin Müslümanlıklarını sorguladıkları bilinmeyen bir şey değildir. Muhtemelen Mecdüddîn İshak da onun Rum diyarında anlayışla karşılanacağını ve saygı göreceğini söylemiş ve şeyhi bu yolla ikna etmiş olmalıdır.
Akademi Dergisi
İbn-i Arabi'nin kâfir olduğuna dair yapılan propaganda.. 📎 İbn ‘Arabî’nin neden Arapça konuşulan Mısır veya Suriye’de yerleşmeyi değil de Rum Selçuklu topraklarında ikameti tercih ettiğini anlamak için Suriye ve Mısırdaki fakihlerin tesiriyle şiddetli…
Akademik çalışmayı kaleme alan Ahmet Yaşar Ocak isimli kişinin art niyetli olduğu, konuları saptırmak istediği ve ulaştığı kaynakları değerlendirecek ilmi yeterliliğe de sahip olmadığı bu kısımda net olarak anlaşılıyor.

İbn-i Arabi gerçekten müslüman sayılamayacak bir itikada sahipti ve kimse aşırı giderek onu tekfir etmedi yani kafir ilan etmedi... Hiç kimse ona karşı haksızlık yapmadı. Yapılması gereken yapıldı.

Bu bir yana ama bahsettiği Memlükler, bilinen tarihteki en büyük Türk-İslam devletlerinden biriydi. O halde müslüman Türkler de İbn-i Arabi'ye itibar etmemişler, onu müslüman bilmemişler. Daha sonra Rumların, Vatikan'ın, Yahudilerin, satanistlerin, Çingenelerin güdümünde tesis edilen Osmanlı devleti projesinde ise inadına İbn-i Arabicilik yapılmış.

Bütün mesele bu...
İbn ‘Arabîciliğe giden yola döşenen ilk taş...

📎 Rum Selçuklu devletinde I. ‘İzzeddîn Keykâvûs ile başlayan İbn ‘Arabîciliğin Osmanlı kuruluş dönemine yansıması, herhalde bu politikanın kesintiye uğra- madan devam ettiğine işaret ediyor olmalıdır. Çünkü Osmanlı sultanı Orhan’ın (1326-1362) 1331 de İznik’i fethini müteakip hemen açtığı medreseye Sadreddîn-i Konevî mektebi mensubu meşhur sufi ve fakih Dâvûd-i Kayserî’nin (ö. 1350) mü- derris olarak tayinini, öylesine tesadüfi bir hadise telakki etmemelidir.10 Çünkü bu tayin çok geçmeden Osmanlı devletinde İbn ‘Arabîciliğe giden yola döşenen ilk taş olacaktır.
Osmanlı sultanı Orhan...

📎 İşte Dâvûd-ı Kayserî’nin de hem en önemli İbn ‘Arabî takipçilerinden ‘Abdürrezzâk-ı Kâşânî’nin (ö. 1329) parlak bir öğrencisi ve hem Sadreddîn-iKonevî üzerinden bu geleneğe mensup parlak bir sufi ve fakih olduğunu hatırla- dığımızda, onun İbn ‘Arabî düşüncesini nasıl bir yorumla Osmanlı medreselerinde tedris ettiğini çok daha iyi anlamış oluruz. Her hâlü kârda onun İznik medresesi- ne tayininin, Rum Selçukluları zamanından beri Sadreddîn-i Konevî mektebinin bir mensubu olarak Osmanlı entelektüel dünyasına nasıl bir zihniyet aşılamış bulunduğunu daha iyi değerlendirme imkânını elde etmiş olacağız. Kısaca söyle- yecek olursak Osmanlı sultanı Orhan’ın Sadreddîn-i Konevî’nin yorumuyla Rum Selçukluları zamanından beri süregeldiğini kabul etmemiz gereken İbn ‘Arabîci geleneğin tesirinde verilmiş bir kararın sonucu olduğunu söyleyebiliriz. O bu tayinle Osmanlı entelektüel dünyasında belki de farkına varmadan yepyeni bir dönemin kapısını aralamıştı.
Tuzağı en baştan kurdular...

📎 Dâvûd-i Kayserî’nin eserleri sayesinde Molla Fenârî, Kutbeddîn-i İznikî, Sofyalı Bâlî Efendi, ‘Abdullah-i Bosnavî, İsmâ‘îl Hakkî Bursevî ve daha birçok Osmanlı ulemâsı ve sufisi Dâvûd-i Kayserî’nin yolundan gittiler. Onun etkisi sade Osmanlı sahasında değil, Altınorda Devleti sahasında da kendini göstermiş, Kırım’daki Saray şehrinde Seyyid ‘Ali Hemedânî (ö. 1384) İbn ‘Arabî’nin Fusûsu’l- Hikem’ine yazdığı şerhinde büyük ölçüde Dâvûd-i Kayserî’nin şerhini esas almıştı. Hatta Kuzey Afrika’da ‘Abdulganî en-Nablusî ve Emîr ‘Abdulkadir de onun izinden gidenler arasındaydı.13 M. Chodkiewicz böylece Dâvûd-i Kayserî’nin açtığı yoldan Osmanlı medreselerinde pek çok ulemanın ileriki yıllarda da ortaya çıktığına dikkat çeker14

___

13- Bayraktar, “Davud-ı Kayserî”, s. 34.
14- Chodkiewicz, “La Réception”, s. 100.
Fitnenin merkezi, İznik medresesi...

📎 Böylece erken Osmanlı döneminde siyasal erkin tercihiyle Dâvûd-i Kayserî’nin İznik medresesinde İbn ‘Arabîci eğitim resmen başlamış oluyordu, bu eğitimin bir yandan Osmanlı sufi çevrelerinde, diğer yandan, İznik, Bursa, Edirne gibi dönemin önemli diğer medreselerinden yetişen bürokrat ve ulema içinde giderek köklü ve vazgeçilmez bir şekilde yerleşip gelenekselleştiğini görüyoruz.15

Sözü edilen medreselerden yetişen ve Osmanlı merkez ve taşra bürokrasisinin çeşitli kademelerinde görev yapan ulemâ kanalıyla İbn ‘Arabîciliğin Osmanlı devlet yönetim anlayışında artık giderek resmiyet kazandığı görülüyor. Dâvûd-i Kayserî’nin önemi, yukarıda da vurgulandığı gibi, İbn ‘Arabî’nin önemli takip- çisi hocası ‘Abdürrezzâk-ı Kâshânî ile İbn ‘Arabî’nin en başarılı ve velud şârihi Sadreddîn-i Konevî üzerinden İbn ‘Arabî mektebini izleyen en gözde şahsiyetler- den biri olmasından ileri geliyordu.

___

15 Chodkiewicz, “La Réception”, s. 100.