Akademi Dergisi
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki o, saat için bir bilgidir…” Zuhruf Suresi 61. ayet meali
Bu güne kadar ilim ehli arasında hep tartışılan ayetlerden biri de bu ayet...
"O" denilirken hz İsa'nın kastedildiğini iddia edenler de oldu. Kur'an-ı Kerim'in kastedildiğini iddia edenler de oldu. Başka manalara gelebileceğini iddia edenler de oldu.
En doğrusunu Allah bilir, kimin kastedildiği hakkında zaten ihtilaf var ama belki de "o" denilirken hz Mehdi kastedildi.
Çünkü ayette geçen "saat" i alimlerin çoğu "kıyamet" olarak anlamışlar. "Kıyamet" manası vermeyenler ise "saat"in ne olabileceğini anlayamamışlar. Oysa oradaki "saat" de Mehdi zamanında devranın dönmesi, binlerce sene sonra küfrün yıkılması, dünyanın iman, adalet, emniyet, huzur ile dolması manasına geliyor.
"O" denilirken hz İsa'nın kastedildiğini iddia edenler de oldu. Kur'an-ı Kerim'in kastedildiğini iddia edenler de oldu. Başka manalara gelebileceğini iddia edenler de oldu.
En doğrusunu Allah bilir, kimin kastedildiği hakkında zaten ihtilaf var ama belki de "o" denilirken hz Mehdi kastedildi.
Çünkü ayette geçen "saat" i alimlerin çoğu "kıyamet" olarak anlamışlar. "Kıyamet" manası vermeyenler ise "saat"in ne olabileceğini anlayamamışlar. Oysa oradaki "saat" de Mehdi zamanında devranın dönmesi, binlerce sene sonra küfrün yıkılması, dünyanın iman, adalet, emniyet, huzur ile dolması manasına geliyor.
Akademi Dergisi
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki o, saat için bir bilgidir…” Zuhruf Suresi 61. ayet meali
Şüphesiz ki o, saatın bilgisidir. O'ndan hiç şüphe etmeyin ve Bana tabi olun. İşte doğru yol.
Akademi Dergisi
Şüphesiz ki o, saatın bilgisidir. O'ndan hiç şüphe etmeyin ve Bana tabi olun. İşte doğru yol.
Kim o?
Zuhruf suresi hakkında derinlemesine ilmi çalışmalar yapılması gerekiyor.
Çünkü bu surede daha önce gönderilen Musa peygamberden, İsa peygamberden bahsediliyor. İnsanların peygamberleri olağan üstü görüntüde kişiler olarak, sürekli olağan üstü hallere sebep olan kişiler olarak beklemelerine ve peygamberlerin mutlaka zengin ve meşhur ailelerden çıkmasını beklemelerine temas ediliyor.
Firavun'un hz Musa hakkında "Musa eğer peygamber olsaydı, yanında melekler olurdu, kolunda altın bileklikler olurdu ama o sıradan biri" mealinde konuştuğu aktarılıyor.
Peygamberimizin peygamberliğine inanmayan kişilerin "Şayet bu zamanda peygamberlik gelecek/verilecek olsaydı, şu şehirden şuna, filan şehirden de falana gelirdi/verilirdi" mealinde konuşmalarına dikkat çekiliyor. Çünkü bahsedilen iki şehirdeki o iki farklı kişi de üstün meziyetlerle, soyla, malla, ilimle, hikmetle anılan kişilerdi.
Bu gibi bilgilendirmelerden sonra devranın dönmesine yani "saat"e söz geliyor ve "o" deniliyor. "O, saatin ilmidir" deniliyor. Devam eden ayetlerden "o" kişiye tabi olmayanların da helak olacakları anlaşılıyor.
Saatin aniden, insanların beklemediği bir anda gelip yaşanabileceğine temas ediliyor.
Saat sürecinde olağan üstü hadiselerin de yaşanacağı, herkesin her şeyi anlayacağı ama yine de insanların bir kısmının müslüman olmayacağı, müslüman olanların cennete konulacağı, müslüman olmayan suçluların cehennemde kalıcı kalarak azap görecekleri, devam eden ayetlerden anlaşılıyor.
Zuhruf suresi hakkında derinlemesine ilmi çalışmalar yapılması gerekiyor.
Çünkü bu surede daha önce gönderilen Musa peygamberden, İsa peygamberden bahsediliyor. İnsanların peygamberleri olağan üstü görüntüde kişiler olarak, sürekli olağan üstü hallere sebep olan kişiler olarak beklemelerine ve peygamberlerin mutlaka zengin ve meşhur ailelerden çıkmasını beklemelerine temas ediliyor.
Firavun'un hz Musa hakkında "Musa eğer peygamber olsaydı, yanında melekler olurdu, kolunda altın bileklikler olurdu ama o sıradan biri" mealinde konuştuğu aktarılıyor.
Peygamberimizin peygamberliğine inanmayan kişilerin "Şayet bu zamanda peygamberlik gelecek/verilecek olsaydı, şu şehirden şuna, filan şehirden de falana gelirdi/verilirdi" mealinde konuşmalarına dikkat çekiliyor. Çünkü bahsedilen iki şehirdeki o iki farklı kişi de üstün meziyetlerle, soyla, malla, ilimle, hikmetle anılan kişilerdi.
Bu gibi bilgilendirmelerden sonra devranın dönmesine yani "saat"e söz geliyor ve "o" deniliyor. "O, saatin ilmidir" deniliyor. Devam eden ayetlerden "o" kişiye tabi olmayanların da helak olacakları anlaşılıyor.
Saatin aniden, insanların beklemediği bir anda gelip yaşanabileceğine temas ediliyor.
Saat sürecinde olağan üstü hadiselerin de yaşanacağı, herkesin her şeyi anlayacağı ama yine de insanların bir kısmının müslüman olmayacağı, müslüman olanların cennete konulacağı, müslüman olmayan suçluların cehennemde kalıcı kalarak azap görecekleri, devam eden ayetlerden anlaşılıyor.
Söz konusu ayetlerden birinde mealen şöyle buyruldu:
"İsa da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi: - Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
"İsa da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi: - Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
Akademi Dergisi
Söz konusu ayetlerden birinde mealen şöyle buyruldu: "İsa da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi: - Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
Bu ayette geçen hadisenin, peygamberimizden öncesindeki geçmişte yaşandığı anlaşılmış, böyle kabul edilmiş ama Kur'an-ı Kerim'de bu edebi tarz da var. Yani yaşanmamış ve gelecekte yaşanacak bir hadiseden, yaşanmış gibi bahsedilmesi...
"Saat yaklaştı ve ay yarıldı/çatladı" ayetinde de bu edebi sanat var. Burada da "Ayın gelecekte yarılacağı" manası var.
"Saat yaklaştı ve ay yarıldı/çatladı" ayetinde de bu edebi sanat var. Burada da "Ayın gelecekte yarılacağı" manası var.
Akademi Dergisi
Bu ayette geçen hadisenin, peygamberimizden öncesindeki geçmişte yaşandığı anlaşılmış, böyle kabul edilmiş ama Kur'an-ı Kerim'de bu edebi tarz da var. Yani yaşanmamış ve gelecekte yaşanacak bir hadiseden, yaşanmış gibi bahsedilmesi... "Saat yaklaştı ve ay…
Şayet bu ayette geçenler, hz İsa semaya kaldırılmadan önce yaşadığı hadiseye dair değilse ve gelecekte yaşanacaksa...
O halde Dabbetü'l arzın yani hz Mehdi'nin bütün dünya insanlığına sesleneceği...
Devranı değiştirme, dünya düzenini değiştirme sürecinde onlara nasihat edeceği...
O sırada zaten çok sarsıcı gerçeklerin meydana çıkacağı...
Dünya insanlığının, o güne kadar İblis ve Deccal tarafından nasıl kandırıldığının herkes tarafından anlaşılacağı...
Bazı olağan üstü hadiseler ve afetlerin de yaşanacağı...
Ankebut Ağına çalışan bazı kişilerin sarsıcı itiraflarının da olacağı...
Lakin meydana çıkan bunca sarsıcı gerçeğe rağmen insanların hepsinin Mehdiye tabi olmayacağı...
Bir süre sonra hz İsa'nın yeryüzüne indirileceği...
İnsanları kendisine tabi olmaya ve aynı zamanda Mehdiye tabi olmaya çağıracağı anlaşılıyor.
En doğrusunu Allah bilir.
O halde Dabbetü'l arzın yani hz Mehdi'nin bütün dünya insanlığına sesleneceği...
Devranı değiştirme, dünya düzenini değiştirme sürecinde onlara nasihat edeceği...
O sırada zaten çok sarsıcı gerçeklerin meydana çıkacağı...
Dünya insanlığının, o güne kadar İblis ve Deccal tarafından nasıl kandırıldığının herkes tarafından anlaşılacağı...
Bazı olağan üstü hadiseler ve afetlerin de yaşanacağı...
Ankebut Ağına çalışan bazı kişilerin sarsıcı itiraflarının da olacağı...
Lakin meydana çıkan bunca sarsıcı gerçeğe rağmen insanların hepsinin Mehdiye tabi olmayacağı...
Bir süre sonra hz İsa'nın yeryüzüne indirileceği...
İnsanları kendisine tabi olmaya ve aynı zamanda Mehdiye tabi olmaya çağıracağı anlaşılıyor.
En doğrusunu Allah bilir.
Akademi Dergisi
Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: “Sizler, Rumlarla güvenilir bir sulh yapacaksınız! Siz ve onlar arkanızdaki bir düşmanla savaşacaksınız! Sonra zafer kazanıp, ganimet elde ederek tepeleri çok olan bir bölgeye geleceksiniz.…
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğu nakledilir:
“Siz, Rumlarla emin bir şekilde barış yapacaksınız! Siz ve Rumlar arkanızdaki bir düşmanla beraberce savaşacaksınız! Zafer kazanacaksınız, ganimet elde edeceksiniz. Korktuğunuzdan emin olacaksınız. Sonra yığma tepeleri bulunan bir yere geleceksiniz. Sonra Hristiyanlardan bir adam haçı kaldırarak:
−Bugün haç galip geldi diyecek.
Müslümanlardan bir adam ona kızacak ve haçı kıracak! Bunun üzerine Rumlar antlaşmayı bozacak ve Müslümanlarla savaşmak için toplanacaklar!”
Ebu Davud 4292
“Siz, Rumlarla emin bir şekilde barış yapacaksınız! Siz ve Rumlar arkanızdaki bir düşmanla beraberce savaşacaksınız! Zafer kazanacaksınız, ganimet elde edeceksiniz. Korktuğunuzdan emin olacaksınız. Sonra yığma tepeleri bulunan bir yere geleceksiniz. Sonra Hristiyanlardan bir adam haçı kaldırarak:
−Bugün haç galip geldi diyecek.
Müslümanlardan bir adam ona kızacak ve haçı kıracak! Bunun üzerine Rumlar antlaşmayı bozacak ve Müslümanlarla savaşmak için toplanacaklar!”
Ebu Davud 4292
Akademi Dergisi
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğu nakledilir: “Siz, Rumlarla emin bir şekilde barış yapacaksınız! Siz ve Rumlar arkanızdaki bir düşmanla beraberce savaşacaksınız! Zafer kazanacaksınız, ganimet elde edeceksiniz. Korktuğunuzdan emin…
Bu rivayette bir detay ve küçük bir farklılık var. "Sonra yığma tepeleri bulunan bir yere geleceksiniz." denilmiş.
Bu kısmı sahih rivayet ise...
Buradan, üst üste yığılmış ve hazırda bekleyen hazineler manası da çıkıyor. Değerli madenleri kastetmiyorum, zaten çıkartılmış, işlenmiş, takılar ya da eserler halinde getirilmiş ve bir araya toplanmış hazinelerden bahsediyorum.
Şayet bu mana yoksa...
O bölgeye yapılacak yatırımlar sırasında devasa hazinelerin seferber edileceği, üst üste bölgeye sevk edileceği manası anlaşılıyor.
Ayrıca bilinmeli ki "tepede olmak" iş hayatında en yüksek seviyede, makamda olmak demek.
Bu kısmı sahih rivayet ise...
Buradan, üst üste yığılmış ve hazırda bekleyen hazineler manası da çıkıyor. Değerli madenleri kastetmiyorum, zaten çıkartılmış, işlenmiş, takılar ya da eserler halinde getirilmiş ve bir araya toplanmış hazinelerden bahsediyorum.
Şayet bu mana yoksa...
O bölgeye yapılacak yatırımlar sırasında devasa hazinelerin seferber edileceği, üst üste bölgeye sevk edileceği manası anlaşılıyor.
Ayrıca bilinmeli ki "tepede olmak" iş hayatında en yüksek seviyede, makamda olmak demek.
Neml suresi 82. ayette geçen "dâbbetü'l- arz" da hep yanlış yorumlandı...
"Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler."
"Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler."
Akademi Dergisi
Neml suresi 82. ayette geçen "dâbbetü'l- arz" da hep yanlış yorumlandı... "Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler."
Please open Telegram to view this post
VIEW IN TELEGRAM
Akademi Dergisi
Öylesine sorunlu bir tefsir tarihi var ki geçmişte...
Bu ayet de "saat" yani devran ile bağlantılı... Çok sayıda ayetten kesin şekilde, şüphesiz şekilde anlaşılıyor ki Allah binlerce yıldır, bir gün devranın yani saatin yaşanacağına söz vermiş. Bu ayette de "söz verilen vakit yani saat geldiğinde" manası var.
"Saat", geçtiği bütün ayetlerde "kıyamet" manasına geliyor olsaydı...
O halde sorulur:
- Kıyamet bütün kainatta aynı anda kopmayacak mı? Kıyamet başa gelmiş ve yaşanmışsa, kim hayatta kalabilir ve kim kime nasihat edebilir? Kim kimi iman etmeye çağırabilir?
- Kıyamet kopmadan çok önce bile dünyanın tamamında kafirler olmayacak mı? Kıyamet kopma anında hayatta tek bir müslüman olmayacağına dair dini delillerimiz yok mu?
Koca ümmet, bu hataya nasıl düşmüş olabilir, insan şaşırdıkça şaşırıyor.
Bu ayet de "saat" yani devran ile bağlantılı... Çok sayıda ayetten kesin şekilde, şüphesiz şekilde anlaşılıyor ki Allah binlerce yıldır, bir gün devranın yani saatin yaşanacağına söz vermiş. Bu ayette de "söz verilen vakit yani saat geldiğinde" manası var.
"Saat", geçtiği bütün ayetlerde "kıyamet" manasına geliyor olsaydı...
O halde sorulur:
- Kıyamet bütün kainatta aynı anda kopmayacak mı? Kıyamet başa gelmiş ve yaşanmışsa, kim hayatta kalabilir ve kim kime nasihat edebilir? Kim kimi iman etmeye çağırabilir?
- Kıyamet kopmadan çok önce bile dünyanın tamamında kafirler olmayacak mı? Kıyamet kopma anında hayatta tek bir müslüman olmayacağına dair dini delillerimiz yok mu?
Koca ümmet, bu hataya nasıl düşmüş olabilir, insan şaşırdıkça şaşırıyor.
Akademi Dergisi
Photo
Daha önceki yayınlarda anlatmıştım. Dabbetü'l arz yani Mehdi meydana çıkarak insanlığa hitap edecek. Onlara nasihat edecek. Bir süreç yaşanacak. Süreç devam ediyorken Mehdi'ye tabi olanlar da çok olacak, olmayanlar da çok olacak. Bir vakit gelince dünya genelinde küresel bir tek afet ya da afet silsilesi olacak. Dünya tarihi boyunca daha önceki helak edilmiş hiçbir kavim zamanında yaşanmamış bir helak hadisesi ya da hadiseleri yaşanacak.
Kısa sürede milyarlarca insanın öleceği anlaşılıyor. Yerin altındaki gizli şehirlerinde yaşayan uzaylılar arasından da milyarlarcasının öleceği anlaşılıyor.
O kadar büyük, şiddetli ve "kıyamet mi kopuyor" dedirtecek kadar sarsıcı helak hadisesi, daha önce hiç yaşanmadı.
İlgili bütün ayetlere bu bilgi ışında bakılması gerekiyor.
Kısa sürede milyarlarca insanın öleceği anlaşılıyor. Yerin altındaki gizli şehirlerinde yaşayan uzaylılar arasından da milyarlarcasının öleceği anlaşılıyor.
O kadar büyük, şiddetli ve "kıyamet mi kopuyor" dedirtecek kadar sarsıcı helak hadisesi, daha önce hiç yaşanmadı.
İlgili bütün ayetlere bu bilgi ışında bakılması gerekiyor.
Mehdiye inanmayanların sonları çok kötü olacak
📎 Ayrıca (Dabbetü'l arz) insanların, kendisinin çıkışına, Kur’ân’a ve dirilmeye inanmadığını söyleyecektir.15
Yaptıklarının tasvirini içeren bu anlatılardan ve insanlarla konuşacak olmasından ötürü ayette geçen “konuşur” ibaresini “yaralar” şeklinde anlayan müfessirler de olmuştur.16
__
15 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîru Mukâtil b. Süleymân, 2/485-486; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî-Meâlimü’t-Tenzîl, 6/177; Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâikû’t-Te’vîl, 2/621; Zemahşerî, Keşşâf, 4/474; Kurtubî, el-Câmi’ li-Ahkâmi’l- Kur’ân, 16/212.
16 Zemahşerî, Keşşâf, 4/475; Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, 24/218; Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili (İstanbul: Hisar Yayınevi, 2011), 6/280.
📎 Ayrıca (Dabbetü'l arz) insanların, kendisinin çıkışına, Kur’ân’a ve dirilmeye inanmadığını söyleyecektir.15
Yaptıklarının tasvirini içeren bu anlatılardan ve insanlarla konuşacak olmasından ötürü ayette geçen “konuşur” ibaresini “yaralar” şeklinde anlayan müfessirler de olmuştur.16
__
15 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîru Mukâtil b. Süleymân, 2/485-486; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî-Meâlimü’t-Tenzîl, 6/177; Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâikû’t-Te’vîl, 2/621; Zemahşerî, Keşşâf, 4/474; Kurtubî, el-Câmi’ li-Ahkâmi’l- Kur’ân, 16/212.
16 Zemahşerî, Keşşâf, 4/475; Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, 24/218; Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili (İstanbul: Hisar Yayınevi, 2011), 6/280.
📎 Dâbbe’nin ortaya çıkışı zamanı ile ilgili zikredilen rivayetlerde ortak nokta, dinî anlamda bir bozulmanın olmasıdır. İnsanların Allah’ın emirlerini unuttukları, dinî değerleri hayatlarından söküp attıkları bir dönemde Allah’ın ayetlerinden bir ayet olarak çıkacak. Fakat bu ayet daha önceden gördükleri ve aşina oldukları bir ayet şeklinde olmayacaktır. Alışılmadık bir şekilde olmasındaki hikmet; insanların dikkatini çekmek, belki birazda korkutarak onların iman etmelerini sağlamak olabilir.
📎 Dâbbe’nin ortaya çıkışından bahseden ayetin öncesine bakıldığı zaman da Allah’ın hidayet kaynağı olarak gönderdiği Kur’an ve inkârcı insanların ona karşı olan tutumlarından bahsedilmektedir. İnsanların kalplerini ilâhî hakikatlere kapatıp sağır kesildikleri bir dönemde Allah’ın azabının onlar hakkında gerçekleşeceği ve Dâbbe’nin çıkacağı belirtilmiştir. Bu durumda Dâbbe’nin çıkış zamanın insanlardaki dini hassasiyetin kaybolduğu bir dönemde olabileceğini söyleyebiliriz.
Hadis-i Şerif’te de Dâbbe’nin kıyamet alameti olarak zikredilmesi kıyametten önce, genel gidişatın bozulduğu ve dinî değerlerin unutulduğu bir dönemde çıkacağı görüşünü desteklemektedir.
Hadis-i Şerif’te de Dâbbe’nin kıyamet alameti olarak zikredilmesi kıyametten önce, genel gidişatın bozulduğu ve dinî değerlerin unutulduğu bir dönemde çıkacağı görüşünü desteklemektedir.
Yararak çıkacak
Dabbetül arz yani Mehdi, gerçek Mescid-i Haram'ı meydana çıkartacak.
(Bu konuda geçmişte başka yayınlar da yapmıştım.)
Huzeyfe (ra)’den onun (Dabbetü'l arzın) Safa tepesi’nden çıkacağına dair şu rivayet gelir:
Peygamber (sas)’e onun nereden çıkacağını sordum. O da şöyle buyurdu:
“Allah’a hürmeten mescitlerin en büyüğü olan (gerçek) Mescid-i Haram’dan çıkacak. Müslümanlar İsa (as) ile Kâbe’yi tavaf ederlerken, Safa tepesi yarılacak ve oradan çıkacak. Ne isteyen ona yetişebilecek nede kaçan ondan kurtulabilecek. İnsanlara mümin ve kâfir diyerek damga vuracak. Müminin yüzü parlak yıldız gibi parlayacak ve gözleri arasında mümin yazacak. Kâfirin ise gözleri arasına siyah bir damga vuracak.”35
__
35 et-Taberî, Câmıu’l-Beyân, X,15; es-sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, IV, 510; Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 430; el-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VI, 19
Dabbetül arz yani Mehdi, gerçek Mescid-i Haram'ı meydana çıkartacak.
(Bu konuda geçmişte başka yayınlar da yapmıştım.)
Huzeyfe (ra)’den onun (Dabbetü'l arzın) Safa tepesi’nden çıkacağına dair şu rivayet gelir:
Peygamber (sas)’e onun nereden çıkacağını sordum. O da şöyle buyurdu:
“Allah’a hürmeten mescitlerin en büyüğü olan (gerçek) Mescid-i Haram’dan çıkacak. Müslümanlar İsa (as) ile Kâbe’yi tavaf ederlerken, Safa tepesi yarılacak ve oradan çıkacak. Ne isteyen ona yetişebilecek nede kaçan ondan kurtulabilecek. İnsanlara mümin ve kâfir diyerek damga vuracak. Müminin yüzü parlak yıldız gibi parlayacak ve gözleri arasında mümin yazacak. Kâfirin ise gözleri arasına siyah bir damga vuracak.”35
__
35 et-Taberî, Câmıu’l-Beyân, X,15; es-sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, IV, 510; Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 430; el-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VI, 19
Akademi Dergisi
Yararak çıkacak Dabbetül arz yani Mehdi, gerçek Mescid-i Haram'ı meydana çıkartacak. (Bu konuda geçmişte başka yayınlar da yapmıştım.) Huzeyfe (ra)’den onun (Dabbetü'l arzın) Safa tepesi’nden çıkacağına dair şu rivayet gelir: Peygamber (sas)’e onun…
Huzeyfe (ra) onun Safa Tepesi’nde çıkmadan önce, biri bazı vadilerde diğeri de bazı Arap kabileleri arasında olmak üzere iki kez daha çıkıp tekrar kaybolacağını zikreder. 36
(Bazı hadislerde Araplardan bahsedilirken, gerçek Kudüs olan İstanbul'daki gerçek Arapların yani hz İbrahim soyundan gelen Türklerin kastedildiği, kesinlik seviyesinde anlaşılabiliyor. Zaten Mehdinin yaşadığı yer sorulunca da peygamberimiz, Kudüs'teki Mescid-i Aksa civarında yaşadığı cevabını vermiş. Gerçek Mescid-i Aksa'nın gerçek Kudüs olan İstanbul'da olduğunu da daha önce anlatmıştım.)
Bu ilk çıktığı yerin Yemen’in en uzak yerleri olduğu da rivayet edilmiştir. 37
__
36 es-Sanânî, Tefsîrü’l-Kurân, II, 84; et-Taberî, Câmıu’l-Beyân, X,15; es-Semânî, Tefsîrü’s-Semânî, III, 202.
37 Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 429.
(Bazı hadislerde Araplardan bahsedilirken, gerçek Kudüs olan İstanbul'daki gerçek Arapların yani hz İbrahim soyundan gelen Türklerin kastedildiği, kesinlik seviyesinde anlaşılabiliyor. Zaten Mehdinin yaşadığı yer sorulunca da peygamberimiz, Kudüs'teki Mescid-i Aksa civarında yaşadığı cevabını vermiş. Gerçek Mescid-i Aksa'nın gerçek Kudüs olan İstanbul'da olduğunu da daha önce anlatmıştım.)
Bu ilk çıktığı yerin Yemen’in en uzak yerleri olduğu da rivayet edilmiştir. 37
__
36 es-Sanânî, Tefsîrü’l-Kurân, II, 84; et-Taberî, Câmıu’l-Beyân, X,15; es-Semânî, Tefsîrü’s-Semânî, III, 202.
37 Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 429.
Akademi Dergisi
Huzeyfe (ra) onun Safa Tepesi’nde çıkmadan önce, biri bazı vadilerde diğeri de bazı Arap kabileleri arasında olmak üzere iki kez daha çıkıp tekrar kaybolacağını zikreder. 36 (Bazı hadislerde Araplardan bahsedilirken, gerçek Kudüs olan İstanbul'daki…
İbni Mesud’dan da onun Safa Tepesi’den çıkacağı rivayet edilmiştir.39
___
39 es-Semânî, Tefsîrü’s-Semânî, III, 202; Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 430; en-Nisâburî, Mahmud b. Ebu’l-Hasan, Îcâzü’l-Beyân an Meâni’l-Kur’ân, Beyrut: Darü’l-Garbi’l-İslâmî, 1995, II, 236; el-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VI, 191.
___
39 es-Semânî, Tefsîrü’s-Semânî, III, 202; Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 430; en-Nisâburî, Mahmud b. Ebu’l-Hasan, Îcâzü’l-Beyân an Meâni’l-Kur’ân, Beyrut: Darü’l-Garbi’l-İslâmî, 1995, II, 236; el-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VI, 191.
Akademi Dergisi
Yararak çıkacak Dabbetül arz yani Mehdi, gerçek Mescid-i Haram'ı meydana çıkartacak. (Bu konuda geçmişte başka yayınlar da yapmıştım.) Huzeyfe (ra)’den onun (Dabbetü'l arzın) Safa tepesi’nden çıkacağına dair şu rivayet gelir: Peygamber (sas)’e onun…
Bir de şu açıdan bakın...
Daha önce resim üzerinde de çizerek anlatmıştım, gerçek Mescid-i Haram'ın, şu bilinen temsili Mescid-i Haram olmadığını, temsili Mescid-i Haram'ın çok yakınında ve yer altında olduğunu...
O vakit, az önce paylaştığım hadis rivayetlerine de denk gelmemiştim. Onlardan haberdar değildim.
Şimdi safa ve mervenin ne demek oldğuna bir bakın...
Safâ “sert, başka bir kütleye karışmayan, toprak ve çamurdan arınmış taş” demek.
Merve ise “yumuşak ve esmer, kırmızımtırak volkanik kökenli, parçalanıp etrafı incelmiş sert ya da yumuşak her türlü taş” demek.
Daha önce resim üzerinde de çizerek anlatmıştım, gerçek Mescid-i Haram'ın, şu bilinen temsili Mescid-i Haram olmadığını, temsili Mescid-i Haram'ın çok yakınında ve yer altında olduğunu...
O vakit, az önce paylaştığım hadis rivayetlerine de denk gelmemiştim. Onlardan haberdar değildim.
Şimdi safa ve mervenin ne demek oldğuna bir bakın...
Safâ “sert, başka bir kütleye karışmayan, toprak ve çamurdan arınmış taş” demek.
Merve ise “yumuşak ve esmer, kırmızımtırak volkanik kökenli, parçalanıp etrafı incelmiş sert ya da yumuşak her türlü taş” demek.