Toplumda algı çalışmaları da bir işe yaramıyor. İyileşme olmadı, olmuyor, olmayacak. Herkes kemerlerini sıkı bağlasın. Seçim öncesi bile kaos...

BRICS'in, batının hakimiyetine inat yükseldiğini iddia edebilenlerin karşısında ya kahkaha atılır geçilir ya da susulur geçilir.

Cevap vermeye, tartışmaya bile değmezler.

Taraflardan hiçbirinin Basra körfezinde deniz ve hava tatbikatı yapmasını istemiyorum. Herkes Basra körfezinden uzak dursun.

- Alo! Bana Muzaffer el Daima'yı bağlayın.

= ...

- Yok mu öyle bir kişi? Emin misiniz, nasıl olmaz? Var dediler? Acaba ben ismini mi karıştırdım?

- Selamun Aleykum hocam.Secimde kimseye oy vermicez fakat izmirde chp kazaniyor hep.Oy vermeyisimiz chp nin isine yaramis olcak.Butun bos oylar galip gelenin isine yaricak ne yapicaz bu durumda hocam

= vas. Seçimler yapılabilecek mi belli değil. Şayet yapılırsa oy vermeye gitmeyin, boşuna yorulmayın. Çünkü bütün partiler aynı alfabenin harfleri. Aynı yere çalışıyorlar. Hepsini kara paracı masonlar idare ediyorlar. AKPKK ile CHPKK arasında teknik olarak bir fark yok. Zaten çoğu yerde seçimlerin sonuçları önceden belirlenmiş, ayarlanmış olacak. Strese girmenize değmez.

Seçimler yapılabilirse bile sözde seçilen belediye başkanlarının tamamına yakını kısa süreçte ceza evlerine girecekler. Yerlerine valiler ve kaymakamlar bakacaklar.

Cumhurbaşkanını bile mitinge gönderip de bir avuç insanı çok zor toplayabilen, çoktan tabela partisine dönüşmüş olan bir parti, seçime mi girebilir? Girse kazanabilir mi?

Bu hale rağmen seçime giriyorsa, o seçim gerçek seçim değildir. Gerçek seçim olsa giremez. Girse, seçim sonucunda tabela partisi olduğu açıkça gözler önüne çıkar, hiçbir yeri de kazanamaz. TR'de seçim falan yapılmayacak, yapabilirlerse şayet bir defa daha orta oyunu oynayacaklar.

14 ve 28 Mayıs günlerinde de TR'de gerçekten seçimler yapılmadı. Mason biraderlerin, mafyaların, çetelerin, terör örgütlerinin, ABD'nin, Rusya'nın, en tepede ise LONDRA'nın talimatlarıyla bir seçim tiyatrosu sergilendi.

Metafizik usullerle ve en çok da rüya tabirleriyle biliyorum ki Murat Kurum ile sert bir çatışmam olacak ve onu oyundan düşüreceğim. O arsız Çingeneye meydan bırakmayacağım. Neler yaşanacağına dair detayları da biliyorum ama burada açıkça yazmayacağım.

İsteyen taraflar itibar etsin bu yazdığıma, isteyen de sahada oyalansın, boşuna para, zaman ve emek israf etsin.

Sabancılar denilen organize suç, terör ve ihanet çetesinin, TR'nin seçim süreçlerine nasıl hukuk dışı müdahaleler ettiğini ne zaman tartışacağız ve adli yetkililer ne zaman soruşturmalar başlatacak?

Çoktan bir tabela partisine dönüşmüş olan AKPKK bu seçim sürecinde "Kazansak da kaybettik" modunda ama kameralara rol yapıyorlar.

Hepsi her şeyin farkında. Büyük tırpan geliyor.

Şu sözde seçim sürecine dair Çinlilerin de bütün oyunlarını bozacağım. Çinlileri ülkemizden tekme tokat ile kovduracağım. O aşağılık böcekler bu muameleyi fazlasıyla hak ediyorlar.

Tıpkı Araplar gibiler...

Benim devletimin gücüyle bana küstahlık yapmayacaktınız. Bunlar iyi günleriniz. Ağlaşmayın sağda solda...

Kapalı kapılar ardında kendi kendinize yaptığınız arkası boş restleri, atarları da bırakın.

Biz her şeye, her ihtimale hazırız. Tek TR'yi değil, onlarca ülkeyi karıştırıp kaosa sokmak gerekse bile bu küstahlığın cezasını ağır keseceğiz.

Hepinizi bu hususta bin kere ikaz etmiştim.

Çingene Murat Kurum'dan CIA gülü Tansu'ya kıyak...

Murat Kurum'a desteğini açıklayan Tansu Çiller’in Kilyos'ta denize nazır konumdaki arazisinin statüsü bakanlık tarafından 'Doğal Koruma Alanı' iken 'Kontrollü Kullanım Alanı' olarak değiştirildi.

Değişiklik ile birlikte arazi imar hakkı kazanabilecek.

Avukat Nihat Aydınoğlu

Ümraniye E tipi toplama kampının D-14 koğuşundaydı. 80 yaşlarında. Beni de son defasında o koğuşa koydukları için, orada denk geldik.

Avukatlıktan sonra müteahhitlik yaptığını, FETÖ'nün himmet adı altında kendisinden on daire istediğini, bunu kabul etmediğini, sonra FETÖ'nün kendisine karşı mücadele vererek işlerini bozduğunu, usulüne uygun şartlarda yapılmış binaları bile yıktırdığını, itibarını sarstığını, sonra hak sahiplerinin mağdur olduklarında kendisini dava ettiklerini vs anlatmıştı.

"Benimle uğraşan taraflar var hala ama ben de onlarla uğraşıyorum" demişti.

Laf arasında "Babanız ne iş yapıyordu?" diye sordum. "Şimdi karıştırma babayı, dedeyi. Anlattık epeyi şey ama sülale boyu anlatacak değiliz ya" dedi. Oysa çok seviyeli bir sohbet devam ediyordu ve orada babasının mesleğini sormak, sinirlenecek ya da yadırganacak bir şey değildi.

Gülmeler ekleyerek sinirini bastırmaya çabaladı ama bir anda ortam buz kesti bile...

Ben "Müteahhitlik kolay iş değil, bir insan kendi başına öğrenemez öyle kolay kolay. Babadan gelmiştir bu işler diye sordum babanızın mesleğini" dedim ama konulara devam etmek istemedi, kapattı.

O an emin oldum hem kripto kimlikli kişilerden olduğuna hem de anlattığı hikayenin doğru olmadığına...

,

Tahsilli bir çevreden geldiği, muaşeret bildiği hemen belli oluyordu.

İnsanlarla seviyeli şekilde münasebet kuruyordu. Herkesle konuşmuyor, muhatap olmuyordu. Zaten koğuşta çoğunlukla gençler vardı, kendisine "dede" diye hitap ediyorlar, yaşına hürmet ediyorlardı.

Kaldığım kısa süre içinde birkaç kez kısa süreli sohbetlerimiz oldu. Koğuş meydancısına sorduğumda "Emniyet müdürü mü ne imiş, bir şeyler anlatıyor ama ben de anlamadım" demişti.

Kendisine sordum o kısımları, anlatırken zevk alarak anlattı.

Hukuk fakültesini bitirdikten sonra askere gitmiş, askerde öğretmen yapmışlar kendisini. Mardin'de bir köyde vazife vermişler.