Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.7K photos
25.8K videos
370 files
7.58K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Ceza evi kantininde bir maden suyu satıyorlardı ki "TR'nin en dandik ve ucuz maden suyu hangisidir" diye diye aramış ve zor bulmuş olmalılar. Buna rağmen en kaliteli maden suları ile aynı fiyata satıyorlardı.

Ceza evlerindeki büyük soygun, vurgun hala devam ediyor. Sistem, mahkumları da dolandırıyor. Mahkumların yakınnlarını da dolandırıyor, soyuyor. Onlardan da acımasızca çalıyor.
Ümraniye E tipi toplama kampında hala mahkumlara günde sadece bir ekmek veriyorlardı. 60 kg ağırlığındaki mahkuma da günde bir ekmek, 130 kg ağırlığndaki mahkuma da günde bir ekmek...

Ne güzel adalet, ne güzel sistem, öyle değil mi?

Üstelik, parasını verip ikinci ekmeği satın almak isteseniz, böyle bir sistem/imkan da yok.

Güya o kadar mahkum oraya ıslah olsunlar, derslerini alsınlar diye konulmuşlar. Onları oraya koyan sistem, onları soyulacak, dolandırılacak kişiler olarak görüyor. Zaten çoğu suçlu, gözü açık, her şeyin farkında olan kişiler. Bu sistemi mi, bu davranışların arka planını mı anlamayacaklar. Kendilerine çöp kadar bile değer verilmediğinin hepsi farkında... Karşılarındaki sistemi nasıl ciddiye alsınlar, bu haldeki sisteme nasıl güvenip uysunlar. Güvenemedikleri bir sistemin elinde nasıl ıslah olsunlar.

Çıkarken benden 15 gün için 1.200 TL yemek parası kestiler. Parasında değilim, yüz katı istenseydi de verirdim. Lakin bu ülkede 15 milyon bedavacıya yüzlerce milyar dolar paramız gitti, gidiyor. Onlara aslanlar gibi bakan, her kamu imkanını ücretsiz veren, hatta milyonlarcasına hukuksuz şekilde maaş bağlayan devletimiz, bizim aleyhimize çoktan çevrilmiş vaziyette. Mahkumdan yemek parası alacak kadar düşmüşlerse, 15 milyon vatansız onursuza neden bakıyorlar? Bir de güya şu ülkeye, falan millete yardımlar gönderiyorlar. Bu ülkede mahkumlar da aç yatıyorlar, sadece milyonlarca çocuk aç yatmıyor.

O sözde sığınmacılara harcadıkları paranın binde biri ile, ceza evlerini gerçekten ıslah edici şartlara getirebilirlerdi. Hatta o parayla daha öncesinde, insanları daha ceza evine girmeden, daha dışarıda iken terbiye eden, ıslah eden yolları, sistemleri, uygulamaları destekleyebilirlerdi.
15 milyon vatansız onursuz sözde sığınmacıya vatanımızı peşkeş çeken insan şeytanları... O güya resmi yetkili zevat...

Hala ceza evlerindeki mahkumlardan her ay elektrik parası alıyor. Üstelik akşamdan sabaha kadar, hiç yoksa 12 saat boyunca avluları aydınlatan lambalar bile mahkumların faturasını ödedikleri elektrik hatlarına/sayaçlarına bağlı...

İnsanın kanını donduran haksızlıklar, küstahlıklar, ihanetler, suçlar bunlar...

Bir kapı kolu bozulsa, kapı contası değişse, en ufak bir teknik müdahale gerekse, koğuştaki mahkumlardan ücreti kesiliyor. Üstelik üst seviyeden ücretler kesiliyor ve buna rağmen en dandik, kullanışsız, sorun çıkartan, kısa sürede yeniden bozulacak malzemeler kullanılıyor.

Bu muameleyi gören mahkumlar mı ıslah olacaklar?

Ayrıca bu, mahkumlar haricinde yakınlarını da cezalandırmak değil midir? Zavallı aileler, en çok da anneler, ceza evlerindeki evlatlarına para yetiştirmenin derdindeler.

Kimi kimi nasıl cezalandırıyor ve kim kimlere vatanımızı peşkeş çekiyor, artık bunları gür sesle tartışmayacak mıyız?
Hırsızlık ya da dolandırıcılık suçu işlemiş olanlardan bazılarına 28 sene ya da 32 sene yatarı olan cezalar vermek de nedir?

Müebbet ceza almış olanların bile toplam yatarı bu kadar değil?

Bu millet, dolandırıcılara 28 ya da 32 sene bakmak, masraflarını vergileriyle karşılamak, başlarına devlet memurları atamak, sağlık masraflarını karşılamak, yanı sıra türlü türlü masraflarını karşılamak zorunda mı? Cezalandırılan asıl taraf bu millet değil mi? Vergilerini veren vatandaşlar değil mi?

Adını koyduğum masonları, kripto kimlikli omurgasızlar, onları maşa olarak kullanan ABD, İngiltere, İsrail, Rusya, Çin ve benzerleri, ceza evlerini bile sömürme, dolandırma, çalma yeri olarak kullanacaklar diye, bu millet bu acımasızca uygulamalara itaat etmek zorunda mı?

Tartışalım mı, 32 yıl ceza evinde yatırmak mı daha ağır ceza, idam cezası verip gerçekten idam etmek mi?

Hırsızlık ya da dolandırıcılık yaptıkları için 28 veya 32 yıl ceza almış olan mahkumların hiçbiri sağlıklı kalamamış. Ceza evi sürecinin daha ilk yıllarında bile hepsinin aklı zorlanmış. Davranışları çok bozuk. Kendilerine de zarar verir haldeler ya da hala vermemiş olanları her an verebilecek haldeler. Bunların hiçbir fayda vermeyen sözde psikiyatrik destekleri ve sözde psikiyatrik ilaçları için de uçuk paralar çıkıyor bu milletin cebinden ve o paralar da mason pisliklere akıyor. O sözde ilaç şirketleri de hep masonların.

Acımasızca kan emiyor sistem, kan... Sistem hiç kimseyi insan sınıfından saymıyor. Mahkumlardan çok ailelerini, yakınlarını ve milletimizi cezalandırıyor.

Bu kadar büyük mali krizlere rağmen her sene yeni yeni ceza evlerinin yapılmasının arkasında da bu masonların, satanistlerin, kara paracıların daha fazla para çalma hırsları var.
Hırsızlık, dolandırıcılık, kalpazanlık ya da benzeri grupta suçlar işleyerek 28 ve 32 yıl yatarı olan hapis cezası almış mahkumlar arasından... 3 ya da 5 yıl hapis cezası çekmiş olanlara, bir defaya mahsus olarak şartlı tahliye çıkartılacak. "Ben tahliye olmak istemiyorum" diyenler de tahliye edilecekler.

Bunlara şart koşulacak. "Bir daha, tek sefer bile hırsızlık ya da dolandırıcılık yaparsanız, doğrudan idam edileceksiniz" denilecek. Tahliye edildikten sonra hayatı boyunca herhangi bir zamanda yine aynı suçları işleyenleri, hemen yeniden yargılanacaklar. Yargılamanın ardından, itiraz süreçleri de bittikten hemen sonra, bekletmeden idam edilecekler.

Bu millet, ıslahı mümkün olmayan binlerce insan şeytanına ceza evlerinde de bakmak zorunda değil. 3-5 sene boyunca ıslah olmayanı, 3 bin sene yatırsalar bile ıslah edemezler. Islah olacak varsa daha ilk gecesinde bile olur. Diyelim ki nefsini tam yenemedi, en geç üç beş aya kadar ıslah olur. Kendinden sonra ailesini, yakınlarını hatta milletini de mahvettiğini kabullenir.

Söz konusu o 3-5 senelik cezalar da şartları çok ağırlaştırılmış cezalar olacak.
Ümraniye E tipi toplama kampı ve TR'deki benzeri haldeki bütün sözde ceza evleri çok kısa süre içinde kapatılacak.

Çok eskimiş, çöp olmuş orası... Yenisi yapılsa çok çok daha ucuza gelir. Her yeri çatlak, duvarları bile ayrışmış ama üstüne sıva yaparak kapatmışlar. Çok şaşırdım ama nedense sıvama parasını mahkumlardan almamışlar. Oysa koğuşlara hatta avlulara yapılan boyanın parasını bile mahkumlardan alıyorlar.

Banyoların tavanı mahkumların kafasına çöküyor. Zemini bile çöküp dağılıyor. Kolayca düzeltemedikleri için o koğuşlarda olanları başka koğuşlara dağıtıyorlarmış.

Bu kadar ayarı kaçmış yerlerin tadilatla ayakta tutulmaya çalışılması çok çok büyük mali zarar demek. Bütün bu zararları bu millet ödüyor. Hatta artık ödeyemiyor da inim inim inliyor bu millet...
Başka koğuştan biri ile konuştum. İşçi koğuşunda çalışan koca adama koca bir aylık çalışması için 3 bin küsur lira veriliyormuş.

Dışarıda ailesi ve çocukları olduğu için işçi koğuşunda çalıştığını açıkça söyledi o mahkum ama kendine bile zor para yetiriyor. Çünkü zaruri kantin harcamaları var ve hem kendisine sadaka gibi maaş veriliyor, ayrıca her şey çok kazık/fahiş fiyatla satılıyor.

15 milyon sözde sığınmacıya bin türlü gerekçeyle masraf edenler, bu milletin vergilerini o vatansız omurgasızlara saçanlar, temiz temiz iş/imalat yapan mahkumlara doğru düzgün bir ücret versinler önce... Mahkumları kanına kadar sömürmeyi terk etsinler.

Mahkumu ve yakınlarını gelir/sömürme kapısı olarak gören bir sistem var oldukça bu ülkede ahlak da yükselmez, suçlar da mahkumlar da acılar da bitmez.
Bir ya da iki tane mahkumu Ümraniye'den Bakırköy ya da Çağlayan adliyesine götürmek için bir resmi araç kullanılıyor. Dünya kadar yakıt yakılıyor, masraf ediliyor. Daha o aracın arızası, bakımı vs de var. Yanı sıra bir sivil memur 4-5 jandarma personeli bulunuyor. Bu haldeki bir devlet batmaya mahkumdur. SEGBİS sistemi çoktan oturduğu halde savcılar ve hakimler keyfi gerekçelerle bu devlete/millete bu masrafları yaptırıyorlar.

İlle de SEGBİS'ten olmuyorsa, ceza evlerindeki savcılar ilgili mahkumların ifadelerini alsın, elektronik ortamda ilgili savcılığa ya da mahkemeye iletsin. Çok mu zor bu...

Ceza evi savcılarının ya da atanacak ceza evi hakimlerinin ifade alması ve ilgili savcı ya da hakime göndermesi hukuka mı aykırı?
Geçmişte Edirne açık ceza evinde yatmış olan ve orada hayvancılık yapmış olan bir mahkumla biraz sohbet ettim. Sorular sordum, cevaplar aldım.

Sonunda "Neden süt hayvanları beslemediniz orada, neden süt sağmadınız bu besleme sürecinde?" dedim.

Gülerek anlattı. Her yerden savcılar ve hakimler sütün ve peynirin peşine düşmüşler. Bedava süt ve peynir kapısı olarak görmüşler. Güya hukuk adamları olan söz konusu sözde savcılarla ve hakimlerle baş edilemediği için süt sağmaktan vazgeçilmiş ve eti için hayvanlar beslenmiş.
Bana ulaşmaya çalışmayın. Kimseyle görüşmeyeceğim. Bu küstahlığı yapan ve yapanlara destek olan herkes cezasını bulana kadar bu dünyanın her yerini yakacağım, yıkacağım. Kurulu bütün sistemleri, düzenleri bozacağım. Kimsenin yanına kâr bırakmayacağım bu küstahlığı... Süreç boyunca yüksek sayıda sivil insanın zarar görmesinden de sakınmayacağım.

Benimle görüşebilmek için kolluğu, guguk sistemini kullanmayı düşünecek kadar ahmak tipler hala var sahada. Şunları en başta alın oyundan, bizden fazla size zarar böyle tipler...
Forwarded from Akademi Dergisi
Benim kim olduğumu soruyormuş resmi kimliklinin biri... Ne kanunsuzun paşasıyım, ne düzenbazın maşasıyım. Sormasına gerek yok, yerim, yurdum belli, aynı adreste hizmetimin başındayım.
Bu kadar sinyale rağmen hali iyi bile... Yakında ölür o Murat Kurum...
Eğer ABD seçimleri yapılabilirse, ben oyumu boş Bidon'a vereceğim. O ABD'nin başına çok yakışıyor.
Oysa ben, peynir denilen şeyin uyuşturucu olduğunu daha öncesinden bile açıkça yazmıştım.

Çin dahil çok sayıda ülkenin Venezüela'ya aslında ilaç götürmediğini, onların da uyuşturucu seferleri olduğunu açıkça yazmıştım.

Son 5 sene içinde, önceden yazmış olduğum onlarca şey ifşa oldu, herkes tarafından duyuldu, delilleri ve şahitleri ortalığa saçıldı ama hala ortada bir hukuk sistemi yok. Hala gerçek hakimler ve savcılar yok. Hala şu guguk sistemini karşımda kullanmak isteyecek kadar da küstahlaşabiliyorlar.

Bu hale gelmiş olan guguk sistemine itaat etmek tek Türk milletine değil, bütün insanlığa, insani değerlere ihanet etmektir. Gelecek nesilleri bile daha şimdiden felaketlere sürüklemektir.
İstanbul hükumeti:

Rusya'dan talimat alarak türlü ülkelerin resmi makamları/yetkilileri ile görüşmeler yapan Ankara çetesi mensuplarının bütün görüşmeleri, vaatleri ve imzaları hükümsüzdür.

Bunları dikkate alan taraflar, mücadelelerinde karanlığa kurşun sıkmaktalar. Emekleri, zamanları, paraları hiç oluyor.
Aşağıda isimleri tek tek yazılmış olan ülkelerin, dünyanın her yerindeki bütün diplomatik temsilcilerini şu andan itibaren çok ağır metafizik sinyale alıyoruz. Öldürmediklerimizi bile süründüreceğiz, inleteceğiz.

Aralarında iyi insan kalmış birileri varsa, zarar vermek istemiyoruz ve hemen şimdi istifa etsinler. Başka işlerde çalışsınlar.

Almanya, Fransa, İtalya, Norveç, İsveç, Finlandiya, ABD, Kanada, İngiltere', Yunanistan, Hollanda, Danimarka, Kıbrıs, İsran, İsrail, Çin, Japonya, Güney Kore, Rusya, Suudi Arabistan, Katar, BAE, Kuvey, Mısır, Tunus, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Tayvan, Umman, Ürdün, Avustralya, Avusturya, Polonya, Malezya, Endonezya, Pakistan, Ukrayna.
Akademi Dergisi
Şu andan itibaren, isimleri tek tek yazılmış olan o ülkelerdeki bütün rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi sistemlerini ağır sinyale alıyoruz. En çok da rüzgar enerjisi sistemlerine karşıyım zaten, o saçma sistemleri bozmaya bahane arıyordum, onu da buldum.…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Tesla henüz uçamıyor ama denemelere başlanmış gibi gözüküyor

Pazar gecesi Los Angeles'ın Griffith Park bölgesinde içinde seyahat ettikleri Tesla'nın bir üst geçitten uçarak 134 Otoyoluna düşmesi ve alev alması sonucu iki kişi ağır yaralandı.