Dört halifenin dördü de kara kara kişiler değillerdi. Hz Ömer dahi Türktü.
Peygamberimiz aynı anda asla dörtten fazla eşle nikahlanmadı. O sıralarda etrafında olan diğer kadınlar cariyelerdi. Öyle cariyeler sahabenin etrafında da vardı. Civardaki gayr-i müslimlerde hatta İslam düşmanlığı yapmakta olan kişilerde de vardı.
Cariye, esir demek, köle demek. Hür kadınlar gibi görülmediler. Başkaları cariyeleri ya da erkek köleleri çok ama çok ağır şartlarda çalıştırıyor, eziyor, yarı aç yaşatıyor, sağlığına bakmıyorken... Müslümanlar, cariyelerin ve erkek kölelerin hukukunu da peygamberimizden öğrendiler ve onlara neredeyse öz evlat gibi baktılar. Asla hasta, aç ve elibesiz bırakmadılar. İhtiyaçlarını hep karşıladılar. Eziyet etmediler, dövmediler, sövmediler, aşağılamadılar.
Neticede, batılı bazı araştırmacıların da günümüzde itiraf ettiği gibi, Avrupa'da hür kadın olmaktansa, gerçek müslümanların elinde cariye olmak, çok büyük bir şanstı. Çünkü gerçek müslümanların elindeki cariyelere yapılan güzel muamele, asırlar sonrasındaki Avrupada bile hür kadınlara yapılmadı. Hala yapılmıyor.
Peygamberimizin devrindeki cariyeler içinde, müslüman erkeklere köle/cariye olmanın bir yolunu arayan gayr-i müslim kadınlar vardı. Yaşananlara, cariyelere yapılan güzel muameleye inanamıyorlardı.
Bütün bunların üstüne bir sarsıcı gerçek daha vardı ki bunu da gayr-i müslimler kesin şekilde biliyorlar, görüyorlar. Müslümanlar, köleliğin en kısa sürede ve sakince kaldırılması için şartlanmış haldeydiler. Yaptıkları çok güzel uygulama zaten köleliğin kavgasız, gürültüsüz uygulamadan kaldırılmasının zeminini oluşturuyordu ve bunun farkındaydılar. Peygamberimiz de çok sık olarak sahabeyi, köleleri azat etmeye hatta onları evlendirmeye, yuvalarını kurmaya yönlendiriyordu.
O zamanlar kadınlar insan olarak bile görülmüyorlardı. Civardaki gayr-i müslim kadınlar dahi peygamberimiz ve gerçek ashabına hayranlıkla bakıyorlardı. Hayat tarzlarına, muamelelerine inanamıyorlardı.
Cariye, esir demek, köle demek. Hür kadınlar gibi görülmediler. Başkaları cariyeleri ya da erkek köleleri çok ama çok ağır şartlarda çalıştırıyor, eziyor, yarı aç yaşatıyor, sağlığına bakmıyorken... Müslümanlar, cariyelerin ve erkek kölelerin hukukunu da peygamberimizden öğrendiler ve onlara neredeyse öz evlat gibi baktılar. Asla hasta, aç ve elibesiz bırakmadılar. İhtiyaçlarını hep karşıladılar. Eziyet etmediler, dövmediler, sövmediler, aşağılamadılar.
Neticede, batılı bazı araştırmacıların da günümüzde itiraf ettiği gibi, Avrupa'da hür kadın olmaktansa, gerçek müslümanların elinde cariye olmak, çok büyük bir şanstı. Çünkü gerçek müslümanların elindeki cariyelere yapılan güzel muamele, asırlar sonrasındaki Avrupada bile hür kadınlara yapılmadı. Hala yapılmıyor.
Peygamberimizin devrindeki cariyeler içinde, müslüman erkeklere köle/cariye olmanın bir yolunu arayan gayr-i müslim kadınlar vardı. Yaşananlara, cariyelere yapılan güzel muameleye inanamıyorlardı.
Bütün bunların üstüne bir sarsıcı gerçek daha vardı ki bunu da gayr-i müslimler kesin şekilde biliyorlar, görüyorlar. Müslümanlar, köleliğin en kısa sürede ve sakince kaldırılması için şartlanmış haldeydiler. Yaptıkları çok güzel uygulama zaten köleliğin kavgasız, gürültüsüz uygulamadan kaldırılmasının zeminini oluşturuyordu ve bunun farkındaydılar. Peygamberimiz de çok sık olarak sahabeyi, köleleri azat etmeye hatta onları evlendirmeye, yuvalarını kurmaya yönlendiriyordu.
O zamanlar kadınlar insan olarak bile görülmüyorlardı. Civardaki gayr-i müslim kadınlar dahi peygamberimiz ve gerçek ashabına hayranlıkla bakıyorlardı. Hayat tarzlarına, muamelelerine inanamıyorlardı.
Allah, Musa peygamber ile neden Tur-i Sina denilen aracın içinde iken konuştu?
Peygamberimizle neden Tur-i Sina içinde iken konuşmadı?
Peygamberimizle neden Tur-i Sina içinde iken konuşmadı?
Gerçek Hira dağındaki meşhur mağara, yer altındaki gerçek Mescid-i Haram'a bir geçiş kapısı mıydı?
Peygamberimiz gibi, daha öncesinde peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib de bu mağaradan aşağı inerek gerçek Mescid-i Haram'a gidiyor muydu?
Peygamberimiz gibi, daha öncesinde peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib de bu mağaradan aşağı inerek gerçek Mescid-i Haram'a gidiyor muydu?
Akademi Dergisi
Gerçek Hira dağındaki meşhur mağara, yer altındaki gerçek Mescid-i Haram'a bir geçiş kapısı mıydı? Peygamberimiz gibi, daha öncesinde peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib de bu mağaradan aşağı inerek gerçek Mescid-i Haram'a gidiyor muydu?
Peygamberimiz bazı zamanlar, hanımı hz Hatice'yi de gerçek Mescid-i Haram'a götürüyor muydu?
Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib çok alim ve Allah dostu bir zat mıydı?
Hızır aleyhisselam ile görüşüyor muydu?
Hızır aleyhisselam ile görüşüyor muydu?
Yemenli Ebrehe, hristiyan bilinse de aslında satanist miydi?
Ankebut Ağının o zamandaki siyasi kadrosu arasındaki bir kişi miydi?
Ankebut Ağının o zamandaki siyasi kadrosu arasındaki bir kişi miydi?
Ebrehe, kahinleri/medyumları sayesinde, çok yakında son peygamberin dünyayı teşrif edeceğini öğrenmiş miydi?
Hatta Ebrehe, o son peygamberin Mekke'de çok yakında doğacağını hatta Abdulmuttalib'in torunu olarak doğacağını öğrenmiş miydi?
Meşhur Fil vakasında Ebrehe'nin asıl hedefi, hz Muhammed miydi? Onu daha doğmadan, doğumuna yakın tarihte annesi ile birlikte öldürmek miydi?
Ebrehe önce Mekke civarında otlanan develeri çaldırdı adamlarına... Abdulmuttalib'in 200 kadar devesini de çalmışlardı.
Civardan olan ve hainlik yaparak Ebrehe ile çetesine yardım edenler de vardı. Bu kişilerin Ebrehe'nin yanına verdiği kılavuz, yol gösterici kişi ibretlik şekilde ölmüştü.
Nedense Ebrehe'nin filleri de ilerlemek istemiyordu. Türlü tuhaf haller yaşanıyordu.
Ebrehe ve çetesi oraya çakılmış gibi kaldılar. Abdulmuttalibi çağırdılar ve ona "Kabeyi yıkıp gidelim. Size dokunmayacağız" mı dediler? Yoksa "O çocuğu öldürüp gidelim, karşılık vermeyin, size dokunmayacağız" mı dediler?
Ebrehe, o Kabe'nin gerçek Kabe olmadığını bilmiyor muydu?
Civardan olan ve hainlik yaparak Ebrehe ile çetesine yardım edenler de vardı. Bu kişilerin Ebrehe'nin yanına verdiği kılavuz, yol gösterici kişi ibretlik şekilde ölmüştü.
Nedense Ebrehe'nin filleri de ilerlemek istemiyordu. Türlü tuhaf haller yaşanıyordu.
Ebrehe ve çetesi oraya çakılmış gibi kaldılar. Abdulmuttalibi çağırdılar ve ona "Kabeyi yıkıp gidelim. Size dokunmayacağız" mı dediler? Yoksa "O çocuğu öldürüp gidelim, karşılık vermeyin, size dokunmayacağız" mı dediler?
Ebrehe, o Kabe'nin gerçek Kabe olmadığını bilmiyor muydu?
Abdulmuttalib "Benim develerimi ver" dedi, Ebrehe'yi dikkate bile almadı.
Ebrehe ve o çetesi, askeri güçleri yanında iken, bir başına olan Abdulmuttalib'e neden zarar veremedi? Develerini neden sorun çıkartmadan geri verdi?
O kısımlarda aslında neler döndü, neler yaşandı?
Bu hadiselerde neden olağan akışa aykırı çok yön var?
Abdulmuttalib nasıl bir koruma kalkanının içindeydi?
Ebrehe ve o çetesi, askeri güçleri yanında iken, bir başına olan Abdulmuttalib'e neden zarar veremedi? Develerini neden sorun çıkartmadan geri verdi?
O kısımlarda aslında neler döndü, neler yaşandı?
Bu hadiselerde neden olağan akışa aykırı çok yön var?
Abdulmuttalib nasıl bir koruma kalkanının içindeydi?
Abdulmuttalib Mekke'ye dönünce ahaliye neden "Dağlara ve vadilere doğru uzaklaşın. Bir süre buralarda durmayın" dedi? Neyi, nasıl biliyordu? Nasıl kendinden bu kadar emindi?
İstihbaratı nasıl bu kadar kuvvetliydi?
İstihbaratı nasıl bu kadar kuvvetliydi?
Ebrehe, inatlaşarak Mekke'ye girdiğinde, o anlarda gerçekte neler yaşandı?
"Ebebil kuşları" mı, "uçan sürü" mü? Gerçek manası hangisi?
"Ebebil kuşları" mı, "uçan sürü" mü? Gerçek manası hangisi?
Uçanlar aslında ne idi? Uçak sürüsü mü, UFO sürüsü mü? Drone sürüsü mü? Kuş şeklinde biyonik robotlar sürüsü mü?
O uçan sürünün, Ebrehe'nin ordusunun mensupları üzerine bıraktıkları "kızgın taşlar" gerçekte ne idi? Nükleer teknoloji ile geliştirilmiş, çok uçuk seviyede bir teknoloji ile imal edilmiş olağan üstü mühimmat mıydı?
Hem binek hayvanlarının, hem de üzerinde bulunan insanların vücutlarını nasıl oldu da saniyeler içinde delip geçtiler?
Sahi, onlar gerçekten dünya insanları ve dünya hayvanları mıydı?
Hem binek hayvanlarının, hem de üzerinde bulunan insanların vücutlarını nasıl oldu da saniyeler içinde delip geçtiler?
Sahi, onlar gerçekten dünya insanları ve dünya hayvanları mıydı?
Zamanın Ankebut Ağı mensupları arasında mühim bir yerde bulunan, Hindistan'a uzanan deniz ticaret yollarını kontrolüne almış olan... Çok büyük paralar çeviren, bölgenin dini dengelerini de değiştirmek isteyen Ebrehe, dünya insanı mıydı?
Yer altı şehirlerinde gizlice yaşayan uzaylıların maskeyle ya da biyonik robotla yeryüzünde kullandıkları adamlarından biri miydi? Emri altındaki kişiler arasında da maskeli ya da biyonik robotlu uzaylı insanlar var mıydı?
Fil, at, deve gibi görünenler gerçek hayvanlar mıydı, biyonik robotlar mıydı? Onlara, Mekke'ye girmeden önce de yüksek teknoloji ile önleme/set mi yapıldı?
Yer altı şehirlerinde gizlice yaşayan uzaylıların maskeyle ya da biyonik robotla yeryüzünde kullandıkları adamlarından biri miydi? Emri altındaki kişiler arasında da maskeli ya da biyonik robotlu uzaylı insanlar var mıydı?
Fil, at, deve gibi görünenler gerçek hayvanlar mıydı, biyonik robotlar mıydı? Onlara, Mekke'ye girmeden önce de yüksek teknoloji ile önleme/set mi yapıldı?
Abdulmuttalib, Ebrehe'nin gerçek kimliğini, bağlantılarını, maksatlarını biliyor muydu?
Bundan daha mühimi, Ebrehe Abdulmuttalib'in neler bildiğini, elinde nasıl imkanlar olduğunu biliyor muydu?
Çekingen ve tavizkar tavırlarının sebebi bu muydu? Neden Abdulmuttalib'ten bu kadar çekiniyordu?
Bundan daha mühimi, Ebrehe Abdulmuttalib'in neler bildiğini, elinde nasıl imkanlar olduğunu biliyor muydu?
Çekingen ve tavizkar tavırlarının sebebi bu muydu? Neden Abdulmuttalib'ten bu kadar çekiniyordu?
Mekke şehri aslında nasıl bir şehir, altında nasıl dengeler, gerçekler var?