Akademi Dergisi
2.12K subscribers
59.8K photos
25.1K videos
370 files
7.53K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
İblis ile Deccal'ın ortak sistemi, kara paradan besleniyor. Kara para ile ayakta durabiliyor.
Bunu baştan beri bilerek, kara para yollarını sürekli kesmiş olmam da Türkiye'nin bu kadar büyük saldırılara uğramasına sebep oldu, oluyor. Kara para kesildikçe onlar daha da vahşileşiyorlar.
Son yıllarda pek çok defa, Suriye'ye gönderilmiş olan askerlerimiz üzerinde, yeni geliştirdikleri silahları acımasızca test ettiler. Şu ana kadar Suriye'de çok fazla sayıda askerimiz can verdi ve gizleniyor. Suriye'de, Libya'da, Somali'de olanlardan bu milletin hala haberi yok. Çok vahşice şeyler oldu ve oluyor. Çok vatan evladını harcadılar ve harcıyorlar.
Şu anlarda da dünyanın siyasi, askeri, mali dengeleri iyice karıştığı gibi, dünyanın üzerine oyun kurduğu Suriye'de de dengeler çok karıştı. Bu nedenle de Suriye'de asker kayıpları yaşıyoruz ve yaşayacağız. Türkiye'nin askerleri, Suriye'de sırf BOP için yani Büyük İsrail Projesi için tutuluyor.

İnsan, organ, değerli eşya, uyuşturucu, silah kaçırmak için, kara para işlerine alet edilmek için tutuluyor.
Esed karakteri iyice ABD'nin, İsrail'in, İngiltere'nin emrine girdi. İyice savruluyor ve bu da Türkiye için daha fazla güvenlik sorunu demek.

Türkiye'nin milli güvenliği, Esed karakterinin bir an evvel yok olmasını gerektiriyor.
Dünya genelinde organize şekilde satanist ayinleri yaparak güya beni durduracaklardı, bu günkü yayınlar nasıl, iyi mi?

Hala öleceğime ya da bir şekilde durdurulacağıma inananlar kaldı mı?
Dünya genelinde bankaların krizi daha da derinleşiyor ama bunu da gizliyorlar.
Türkiye'de temiz su kaynaklarının dibe vurduğunu ya da tamamen kuruduğunu nihayet yazıyorlar. Geçen sene ve önceki sene açıkladıkları veriler, tamamen sahteydi. O barajlar, iddia edildiği gibi dolmamışlardı. Şu anda da bu kadar sarsıcı şekilde kurumadılar. "Geliyorum" diye naralar atarak geldi bu sorun ama seksen milyon insanı yine adice kandırdılar ve bu millete organize şekilde düşman oldukları için, bu tehlikeye karşı da hiçbir tedbir almadılar. 15-20 gün içinde güya koca barajlar dolmuştu. O sözde basın ve medya kuruluşları ile çalışanları da bu insanlık suçuna ortaklar. Onlar da yalan olduğunu bilerek haberler yapıyorlardı, yapıyorlar.

Sözde muhalif vekillerin üçü beşi bile bu adice ihaneti, topluca canlara kast edilmesini engelleyebilirlerdi. Umurlarında bile olmadı ve iktidarla zaten aynı partiler, aynı yerlerden emirler alıyorlar, danışıklı dövüşüyorlar ve sadece tabelaları farklı. Her türlü kara para işlerinden beraber besleniyorlar.

Hepsinin de milletin ayakları altında kalması gerekiyor yoksa millet işgalcilerin ayakları altında kalacak. Yoksa millet açlıktan, susuzluktan ve hastalıklardan da kırılacak.
Bütün valilikler, bütün belediyeler alarm haline getirilseydi...

İçişleri bakanlığında merkezi bir yuvarlak masa kurulsaydı...

Türkiye'nin sivil imkanları bu şekilde seferber edilseydi...

Valiliklere ve belediyelere bağlı ekiplerle araçlar afet bölgesine acilen gönderilseydi...

Ordumuza da çok gerek kalmadan, ilk andan itibaren kurtarma ve yaraları sarma, ihtiyaçları karşılama hamlesi mükemmel şekilde başlatılabilirdi. Gerekiyorsa, gerekli kısımlarda ordumuz da vazife alabilirdi.

Pek çok büyük şehirde sadece acil vakalara bakacak tıp personelleri bırakılır, diğerleri eldeki teknik imkanlarla birlikte afet bölgesine acilen nakledilebilirdi. Sadece on saat içinde bile afet bölgesi sahra hastahaneleriyle, doktorlarla, hemşirelerle dolabilirdi.

Devamında her şey çok başka şekilde gelişirdi, yaşanırdı.

Umurlarında bile olmadı.

O saldırgan ülkelerin sözde yardım ve sağlık ekiplerinin afet bölgesine gelebilmesi ve tutunabilmesi için adeta çırpındılar. Biz sahada karşılıklar verip mani olmak istedikçe, o hain idareciler daha çok çırpındılar. Sinsice yollar aradılar.

Şimdi ise... Masum gençler, afet bölgesinden "Suyumuz yok" diyerek paylaşımlar yapıyorlar. Tavırlarından beli ki acilen su ulaştıracak vatandaşlar arıyorlar, devlet değil...

Lanet olasıca Suçişleri bakanı, o uyuşturucu ve organ baronu Solomon Soysuz çıkmış, herkesi toptan tehdit ediyor. "Provokasyondur, dezenformasyondur, ilgili hesaplar takip altındadır, gereken adli işlemler derhal yapılacaktır" mealinde konuşuyor, yazıyor. Şürekası da hemen peşi sıra hamleler yapıyor.

Bu kadar da kahpelik olur mu? Böylesini düşman işgal valisi bile yapabilir mi? Bu kadarına cesaret edebilir mi?

Onca gerçek basın mensubu da bölgeden görüntüler, röportajlar aktardı. Herkes aynı sorunları anlattı, anlatıyor. Bu millet topluca histeri mi yaşıyor, tarihte görülmemiş seviyede bir psikiyatrik salgın mı var yoksa bakanlar, yetkiililer, tarihte görülmemiş seviyede hadlerini mi aşıyorlar?

Bu millet bu tiplere tahammül etmek zorunda mı?
Polisler, jandarmalar, savcılar, hakimler, neden milletin aleyhine tavırlar içindeler? Ek ücretler mi alıyorlar Tayyip'ten ve çetesinden? Valilere, kaymakamlara, adli yetkilere, emniyet müdürlerine bu süreçte ek ödemeler mi yapılıyor?

Emniyet müdürü olabilmiş şeytanın teki, yardım malzemelerini çalmış da suç üstü olmuş. Dürüst polisler işlerini yapmışlar, somut delilleri de toplamışlar, savcı da ilk anda gereğini yapıp evde arama izni vermiş. Arama neticesinde de çalınmış yardım eşyası bulunmuş, o hırsızı neden serbest bırakırlar?

Ne oldu bu devlete, ne oldu bu sisteme? Kime çalışıyor bu sistem? Sistemi kimler organize şekilde ele geçirdiler?

Artık o Soysuz'un ve benzerlerinin emirlerine itaat eden emniyet amirlerinin bile, yargıyı siyasete hatta ihanete hatta yağmaya alet eden savcıların ve hakimlerin bile kafalarını kopartmanın vakti değil mi? Daha neyi görmemiz, yaşamamız gerekiyor?

On milyonlarca kişi ölünce mi aklımızı başımıza alarak bunu yapacağız? Bu, hukuksuz bir düşünce, karar ve eylem değil. Aksine, hukukun gereğidir. Devleti, milleti, vatanı ve can, mal, ırzı korumanın gereğidir.
7 Mart 2023 dolunayının enerjisi, sonrasındaki birkaç haftayı da yoğun şekilde etkiliyor. Bu ayın tamamı riskli...
Kanuni Sultan Süleyman, bize anlatıldığı gibi muteber, adil, cesur bir kişi değildi.
Tam aksine olarak çok sorunlu tavırları, kararları, inanışları olan lüzumsuz bir kişiydi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın süt kardeşi olan Trabzonlu Yahya Efendi hakkında anlatılanlar da doğru değil. O da çok sorunluydu ve masondu.
Osmanlı devleti, İblis'in projelerinden bir projeydi. Onca güzellikler de yaşandı. Kandırılan çok geniş müslüman kitleler de oldu, çok kahramanca şeyler de yaşandı ama bu, acı gerçeği değiştirmez. Osmanlı'yı gerçekte kimin kurduğu da köklerinin aslında kimler olduğu da belli değil. Bu husustaki bilgilerin de doğru düzgün sıhhati, kaynağı yok. Osmanlı devletinin tarihi boyunca, idareci kadronun çoğu gizli Hristiyanlardı, gizli Yahudilerdi, gizli satanistlerdi. İlmiyye sınıfından olanların arasında da bunlardan doluydu. Devlet sistemi, gerçek müslümanların eline bırakılmıyordu. Oyun içinde oyunlar dönüyordu. Müslüman millet çok kandırıldı ve sömürüldü. Bu konulara dair de geçmişte yayınlar yapmıştım.
İsmail Ernur Yılmaz da bir gizli Ermeni. İkinci ismi ve soy ismi de gizli Ermeni şifrelemesi. Üfürükçünün teki ve sefil bir varlık. Münafığın, aldatıcının teki.
Koray Kamacı da bir gizli Ermeni. İsmi de soy ismi de gizli Ermeni şifrelemesi. Pek çok gizli Ermeni'de olduğu gibi, onda da Çingene kodları/genleri hala çok baskın. Koray'ın paslaştığı kişilerin neredeyse tamamı gizli kişiler ve hepsi birbirlerini biliyorlar.

İsmail Ernur ve Koray Kamacı... Bunlar gizli Ermeni ve aldatıcı kişiler olmasalardı, gerçek sahibi CIA olan Youtube, bizi büyük bir kararlılıkla sansürlediği gibi, onları da sansürlerdi. Kanalın ya da ilgili kanalların, yüz binlerce aboneye, milyonlarca izlenmeye ulaşmasına asla izin vermezdi.

Türk rolü oynayan ve çağdaş olduklarını iddia eden malum kripto çevreler de bunlara durmadan saldırırlar, sorunlar çıkartırlardı. Bize olduğu gibi, onlara da davalar yağmur gibi yağardı. Bunların hiçbiri yaşanmıyor, çünkü sistem ve sistemin mensupları, bu ikilinin de gerçek kimliklerini ve bağlantılarını biliyorlar.
Bu ikilinin son zamanlarda "metafizik istihbarat" iddiasıyla yaydıkları bilgilerin bir kısmı doğru, bir kısmı ise uydurma ve yalan yanlış bilgiler.

Hem metafizik istihbarattan doğru düzgün anlamıyorlar ve sık hatalar yapıyorlar hem de isabetli oldukları pek çok şeyi doğru şekliyle anlatmak ve müslüman millete faydalı olmak istemiyorlar.

Akademi Dergisi'nin estirdiği rüzgarların peşinden giderek kendine ikbal hazırlamak isteyenler de çok... Gidiyormuş gibi, destekliyormuş gibi görünerek tahrifat yapan, zihinleri bulandırmak isteyenler de çok.
Metafizik/manevi istihbarat, sadece cinlerden haber almak demek değildir. Zaten cinlere hiç güvenilmez, çok yalancıdırlar. Çok hilecidirler. Bir kişi, şu Ernur gibi, cinlerden gelen haberleri aktardığını iddia ediyorsa, sonra zaten başka ne dediğine bile bakılmaz. itibar edenin ya ilmi yoktur ya da onun da niyeti bozuktur.
İsmail Ernur Yılmaz yalanlar savuruyor. Metafizik istihbaratta geleceğe dair de metafizik veriler toplanabilir. Bu, kahinlik değildir. Yasaklanan şey değildir.