Akademi Dergisi
Birileri çıkıp ABD'nin gerçek halini haberleştirmeli artık... Gerçek borç miktarını, gerçek ihracat ve ithalat değerlerini, maliyesinin nasıl batak bir halde olduğunu, düzeltilme ihtimalinin bulunmadığını, sokakta yatanların gerçek sayısını, açlıktan günde…
Batak Almanya ve Fransa'nın ortak şirketi Airbus üretim hedefini tutturamayacak
Şirketler Grubu, A320neo orta mesafeli jet için üretim hedeflerini erteliyor. Ayda 75 model hedefine planlandığı gibi 2025 yılında değil, ancak 2026 yılında ulaşılabileceğini açıklandı.
Şirketler Grubu, A320neo orta mesafeli jet için üretim hedeflerini erteliyor. Ayda 75 model hedefine planlandığı gibi 2025 yılında değil, ancak 2026 yılında ulaşılabileceğini açıklandı.
Akademi Dergisi
Kahramanmaraş-Dulkadiroğlu'nda AKPKK İlçe Başkanı Şahin Avşaroğlu’nun inşa ettiği 3 bina çöktü, yüzlerce kişi öldü.
Kahramanmaraş’ta yaptığı binalar un ufak olan AKPKK Dulkadiroğlu İlçe Başkanı Şahin Avşaroğlu tutuklandı.
Akademi Dergisi
Yeni Zelanda tarafında ve Hazar tarafında uzaylılara ait yer altı şehirlerini çökerttik. İntikamın şiddetini artırıyoruz, artıracağız. Oralarda yaşananlar deprem değil... İtalya'nın başına gelenler de tabii değil. Çoğuna biz yüksek teknoloji ile sebep oluyoruz.…
Yeni Zelanda Auckland Adaları'nda 4.5 şiddetinde, 107 km derinlikte deprem meydana geldi.
Akademi Dergisi
Maraş merkezli ilk depremden sonra, Maraş merkezli ikinci bir deprem oldu. İkincisi artçı değildi. İkisi de çok yüksek şiddette oldu ve bunun bilimsel izahı hala yapılamadı. "Suni depremdi" denilmeden de yapılamaz.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Malatya'da ikinci deprem anı bir vatandaş tarafından böyle kaydedildi.
Akademi Dergisi
Metafizik sinyaller nedeniyle yanan, kaza yapan Tesla marka arabaları elden geldiğince gizliyorlar. Tesla'yı zaten basın, medya, sosyal medya oyunlarıyla devleştirdiler ve aynı yolla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Tesla, devasa bir balon... Bu en büyük kanıtı…
Tesla sendikalaşma girişimleri nedeniyle işçileri işten çıkardı
Workers United sendikasının Twitter paylaşımında, Tesla'nın New York eyaletindeki Buffalo şehrinde bulunan fabrikasında sendika çalışmasının duyurulmasından bir gün sonra onlarca işçinin işten çıkarıldığı belirtildi.
Workers United sendikasının Twitter paylaşımında, Tesla'nın New York eyaletindeki Buffalo şehrinde bulunan fabrikasında sendika çalışmasının duyurulmasından bir gün sonra onlarca işçinin işten çıkarıldığı belirtildi.
Çöp proje Tesla, tam otonom sürüş yazılımı nedeniyle 362 bin ABD aracını geri çağırıyor
Milli Otoyol Trafik Güvenliği İdaresi raporuna göre Tesla, Model S, Model X, Model 3 ve Model Y araçlarının 362 binden fazla modeline yazılım güncellemesi yapıyor. Bunun sebebi, tam sürücüsüz beta yazılımına sahip omodeller "kavşaklarda güvensiz" olma ihtimali.
Tesla, tam sürücüsüz beta yazılımına sahip veya kurulum aşamasında olan araçların hız sınırlarını aşmasına veya kavşaklardan "yasadışı veya öngörülemeyen bir şekilde" geçmesine izin verebileceğini ve kaza riskini artırabileceğini söyledi.
Araçların yapabileceklerine örnek olarak, sadece dönüş şeridindeyken bir kavşaktan dümdüz geçmek, dur işareti olan bir kavşağa tam olarak durmadan girmek veya sabit sarı trafik sinyali sırasında bir kavşaktan dikkatli olmadan geçmek olabilir.
Geri çağırmada ayrıca sistemin ilan edilen hız sınırlarındaki değişikliklere yeterince tepki vermeyebileceği veya sürücünün hız sınırlarını aşmak için aracın hızını ayarlamasını hesaba katmayabileceği belirtildi.
Milli Otoyol Trafik Güvenliği İdaresi raporuna göre Tesla, Model S, Model X, Model 3 ve Model Y araçlarının 362 binden fazla modeline yazılım güncellemesi yapıyor. Bunun sebebi, tam sürücüsüz beta yazılımına sahip omodeller "kavşaklarda güvensiz" olma ihtimali.
Tesla, tam sürücüsüz beta yazılımına sahip veya kurulum aşamasında olan araçların hız sınırlarını aşmasına veya kavşaklardan "yasadışı veya öngörülemeyen bir şekilde" geçmesine izin verebileceğini ve kaza riskini artırabileceğini söyledi.
Araçların yapabileceklerine örnek olarak, sadece dönüş şeridindeyken bir kavşaktan dümdüz geçmek, dur işareti olan bir kavşağa tam olarak durmadan girmek veya sabit sarı trafik sinyali sırasında bir kavşaktan dikkatli olmadan geçmek olabilir.
Geri çağırmada ayrıca sistemin ilan edilen hız sınırlarındaki değişikliklere yeterince tepki vermeyebileceği veya sürücünün hız sınırlarını aşmak için aracın hızını ayarlamasını hesaba katmayabileceği belirtildi.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Türk markası Beko’yu Türkiye’de mi almak daha kolay Almanya’da mı?
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Depremin 12. gününe doğru girerken Hatay’da çadır probleminin hala çözülemediği görülüyor.
Ne imiş, bu kadar büyük suni depremler, manyetik alan dengesine müdahale edilerek yapılamazmış.
Dünya dediğimiz şu koca gezegen, akıl almaz ağırlığına rağmen, neden uzayda füze gibi bir yöne gitmiyor, düşmüyor, savrulmuyor?
Dünyanın çekirdeği, yeryüzünün tersi yönde dönüyor. Bu dönüş, tabii bir manyetik alan oluşturuyor. Bu manyetik alan, güneşin manyetik alanı ile etkileşiyor. Bu da şu demektir ki kocaman ağırlığıyla bu dünyayı manyetik alan taşıyor, kaldırıyor. Uzayda yer çekmesinin olmayışı, bu işi kolaylaştırıyor.
Yıllar önce anlatmıştım, devasa bir ya da iki uzay aracı olsa, dünyaya kontrollü şekilde yaklaşsalar, biri güney kutbu hizasında, diğeri kuzey kutbu hizasında dursalar, yeterli elektromanyetik yani suni manyetik alan gücüne sahip olsalar, koca dünyayı buradan alıp başka güneş sistemine bile götürebilirler. Üstelik, bu nakil yaşanırken dünya dönmeye de devam eder. Depremler, seller, okyanus taşmaları, yer çökmeleri, gaz dengesizliği dahil, hiçbir sorun yaşanmaz.
Yine yıllar önce yazmıştım ki Nuh tufanı sırasında yaşanan devasa afetlere, dünyaya çok yaklaşmış olan büyük ve güçlü enerjili bir uzay aracı sebep olmuş olabilir.
Yine dünyamızda kocaman denizlerde ve okyanuslarda hiç kesilmeden devam eden med-cezir, Ay'ın çekme kuvveti ile oluşur. Yani Ay'ın manyetik alanı dünyanın manyetik alanına tesir ettiği için oluşur. Ağırlığı tahmin bile edilemeyecek kadar çok su kütlesi, bu manyetik alan çekimine fazla direnemez ve dalgalar oluşur. Bazen de devasa dalgalar oluşur. Okyanusları olan her gezegende dalgalar yok, çünkü onların bizdeki gibi Ay'ı yok. Ayrıca Ay gibi kocaman bir uydu da yörüngesinde manyetik alan dengesi sayesinde dönebiliyor.
Yine hiçbir direği olmadan tepemizde muazzam bir şekilde duran gök, dünyanın tabii manyetik alanı sayesinde tepemizde duruyor. Uzaya savrulmuyor. Başımıza yıkılmıyor, yeryüzü seviyesi istenmeyen gazlarla ve nemlerle dolmuyor. Bulutların çoğu yüzlerce ton ağırlığa sahip ve onlar da manyetik alan sayesinde dengeli şekilde oluşup yağıyorlar. O ağırlıklarına rağmen kimse sakatlanmıyor, ölmüyor. Yer yer bulutlar birbirlerine enerjilerini akıyorlar ve şimşek çakıyor. Zaman zaman da enerjilerini yere akıyorlar ve yıldırım oluşuyor. Her kısımda manyetik alan dengesi var.
Yani tabii ya da suni olsun, fark etmez, manyetik alan ile çok çok fazla denge sağlanıyor. Elinizde kontrol edebildiğiniz çok kuvvetli elektromanyetik alan varsa, onu yönlendirdiğiniz yerde karaları yerinden de oynatabilirsiniz, denizlerin dengesini de bozabilirsiniz, aşırı yağışlara ve çok kuvvetli fırtınalara, çok sert kış şartlarına da sebep olabilirsiniz. Aksine, yağışları durdurup aşırı sıcaklara, kuraklığa, kıtlığa da sebep olabilirsiniz.
Çok kuvvetli bir manyetik alanı dünyaya hızla yaklaştırırsanız, ya sizin manyetik alanınızı üreten aracınız çok şiddetli bir şekilde savrulur ya da bu gezegen savrulur.
Hiçbir şey bilmeyen, iki satır okumayan ve araştırmayan herkes konuşup yazıp durmasın artık. Basındaki, medyadaki, sosyal medyadaki binlerce haini herkes tanıdı zaten. Onlar konuşurlar, bilgi kirliliği yaparlar, zihinleri yönlendirirler, malum saldırgan ülkeleri kollamak isterler, buna da kolayca herkes kanmasın artık. İşte ABD "UFO da UFO" diye diye dünya kamuoyunu oyalamak için çırpınıyor. Her an şu son depremlerle alakalı olarak suçlanma ihtimalinden korkuyor.
Askeri gemilerin deprem yaptığı falan da yok. Onlar sistemin parçaları olarak kullanılıyorlar. Çok büyük elektromanyetik alanlar oluşturmak için nükleer sistemler ve devasa jeneratörler kullanılıyor. Oluşturulan manyetik alan bir anda hedef bölgeye gönderilmiyor, zaman alıyor. İyonosfer tabakasında o suni manyetik alan biriktirilince, sistemin karadaki bazı kısımları devreye alınıyor. Gökte biriktirilen suni manyetik alan bir anda yere çekilip topraklanıyor. Felaket de bu sırada yaşanıyor. Yıldırımın bir anda karadaki bir noktaya akmasına benziyor bu kısım ama teknik farklılıkları bulunuyor.
Dünya dediğimiz şu koca gezegen, akıl almaz ağırlığına rağmen, neden uzayda füze gibi bir yöne gitmiyor, düşmüyor, savrulmuyor?
Dünyanın çekirdeği, yeryüzünün tersi yönde dönüyor. Bu dönüş, tabii bir manyetik alan oluşturuyor. Bu manyetik alan, güneşin manyetik alanı ile etkileşiyor. Bu da şu demektir ki kocaman ağırlığıyla bu dünyayı manyetik alan taşıyor, kaldırıyor. Uzayda yer çekmesinin olmayışı, bu işi kolaylaştırıyor.
Yıllar önce anlatmıştım, devasa bir ya da iki uzay aracı olsa, dünyaya kontrollü şekilde yaklaşsalar, biri güney kutbu hizasında, diğeri kuzey kutbu hizasında dursalar, yeterli elektromanyetik yani suni manyetik alan gücüne sahip olsalar, koca dünyayı buradan alıp başka güneş sistemine bile götürebilirler. Üstelik, bu nakil yaşanırken dünya dönmeye de devam eder. Depremler, seller, okyanus taşmaları, yer çökmeleri, gaz dengesizliği dahil, hiçbir sorun yaşanmaz.
Yine yıllar önce yazmıştım ki Nuh tufanı sırasında yaşanan devasa afetlere, dünyaya çok yaklaşmış olan büyük ve güçlü enerjili bir uzay aracı sebep olmuş olabilir.
Yine dünyamızda kocaman denizlerde ve okyanuslarda hiç kesilmeden devam eden med-cezir, Ay'ın çekme kuvveti ile oluşur. Yani Ay'ın manyetik alanı dünyanın manyetik alanına tesir ettiği için oluşur. Ağırlığı tahmin bile edilemeyecek kadar çok su kütlesi, bu manyetik alan çekimine fazla direnemez ve dalgalar oluşur. Bazen de devasa dalgalar oluşur. Okyanusları olan her gezegende dalgalar yok, çünkü onların bizdeki gibi Ay'ı yok. Ayrıca Ay gibi kocaman bir uydu da yörüngesinde manyetik alan dengesi sayesinde dönebiliyor.
Yine hiçbir direği olmadan tepemizde muazzam bir şekilde duran gök, dünyanın tabii manyetik alanı sayesinde tepemizde duruyor. Uzaya savrulmuyor. Başımıza yıkılmıyor, yeryüzü seviyesi istenmeyen gazlarla ve nemlerle dolmuyor. Bulutların çoğu yüzlerce ton ağırlığa sahip ve onlar da manyetik alan sayesinde dengeli şekilde oluşup yağıyorlar. O ağırlıklarına rağmen kimse sakatlanmıyor, ölmüyor. Yer yer bulutlar birbirlerine enerjilerini akıyorlar ve şimşek çakıyor. Zaman zaman da enerjilerini yere akıyorlar ve yıldırım oluşuyor. Her kısımda manyetik alan dengesi var.
Yani tabii ya da suni olsun, fark etmez, manyetik alan ile çok çok fazla denge sağlanıyor. Elinizde kontrol edebildiğiniz çok kuvvetli elektromanyetik alan varsa, onu yönlendirdiğiniz yerde karaları yerinden de oynatabilirsiniz, denizlerin dengesini de bozabilirsiniz, aşırı yağışlara ve çok kuvvetli fırtınalara, çok sert kış şartlarına da sebep olabilirsiniz. Aksine, yağışları durdurup aşırı sıcaklara, kuraklığa, kıtlığa da sebep olabilirsiniz.
Çok kuvvetli bir manyetik alanı dünyaya hızla yaklaştırırsanız, ya sizin manyetik alanınızı üreten aracınız çok şiddetli bir şekilde savrulur ya da bu gezegen savrulur.
Hiçbir şey bilmeyen, iki satır okumayan ve araştırmayan herkes konuşup yazıp durmasın artık. Basındaki, medyadaki, sosyal medyadaki binlerce haini herkes tanıdı zaten. Onlar konuşurlar, bilgi kirliliği yaparlar, zihinleri yönlendirirler, malum saldırgan ülkeleri kollamak isterler, buna da kolayca herkes kanmasın artık. İşte ABD "UFO da UFO" diye diye dünya kamuoyunu oyalamak için çırpınıyor. Her an şu son depremlerle alakalı olarak suçlanma ihtimalinden korkuyor.
Askeri gemilerin deprem yaptığı falan da yok. Onlar sistemin parçaları olarak kullanılıyorlar. Çok büyük elektromanyetik alanlar oluşturmak için nükleer sistemler ve devasa jeneratörler kullanılıyor. Oluşturulan manyetik alan bir anda hedef bölgeye gönderilmiyor, zaman alıyor. İyonosfer tabakasında o suni manyetik alan biriktirilince, sistemin karadaki bazı kısımları devreye alınıyor. Gökte biriktirilen suni manyetik alan bir anda yere çekilip topraklanıyor. Felaket de bu sırada yaşanıyor. Yıldırımın bir anda karadaki bir noktaya akmasına benziyor bu kısım ama teknik farklılıkları bulunuyor.
Akademi Dergisi
Ne imiş, bu kadar büyük suni depremler, manyetik alan dengesine müdahale edilerek yapılamazmış. Dünya dediğimiz şu koca gezegen, akıl almaz ağırlığına rağmen, neden uzayda füze gibi bir yöne gitmiyor, düşmüyor, savrulmuyor? Dünyanın çekirdeği, yeryüzünün…
Yani sözün doğrusu şudur:
- Bu kadar büyük depremlerin, dünyanın tabii manyetik alanına suni manyetik alanlarla müdahaleler yapmadan gerçekleşmesi teknik olarak mümkün değildir. Kısa sürede bu kadar güçlü iki depremin peş peşe yaşanması da manyetik alana müdahale edilmeden gerçekleşemez. O halde bu vahşi saldırıyı kimin ya da kimlerin yaptığının derhal tespit edilmesi ve saldırganların cezalandırılması gerekmektedir. Ve bu gibi başka saldırılara bir daha maruz kalmadan önce, Türkiye'nin derhal elektromanyetik saldırı tekniklerine karşı savunma sistemi tesis etmesi gerekmektedir.
- Bu kadar büyük depremlerin, dünyanın tabii manyetik alanına suni manyetik alanlarla müdahaleler yapmadan gerçekleşmesi teknik olarak mümkün değildir. Kısa sürede bu kadar güçlü iki depremin peş peşe yaşanması da manyetik alana müdahale edilmeden gerçekleşemez. O halde bu vahşi saldırıyı kimin ya da kimlerin yaptığının derhal tespit edilmesi ve saldırganların cezalandırılması gerekmektedir. Ve bu gibi başka saldırılara bir daha maruz kalmadan önce, Türkiye'nin derhal elektromanyetik saldırı tekniklerine karşı savunma sistemi tesis etmesi gerekmektedir.
Haydi bir sorun artık o sözde uzmanlara:
Şu müsilaj konusunda güya bilimsel değerlendirmeler yaparken neler neler dediniz. Hepinizin açıklamaları videolarda ve yazılı kaynaklarda duruyor. Bunlara hemen ulaşılabiliyor.
Öyle bir kamuoyu oluşturdunuz ki önümüzdeki on yıllar boyunca bu felaketle mücadele etmek zorunda olduğumuza, hızlıca bir çare bulamayacağımıza kani olmuştuk.
Sonra mfs çıktı "Deniz tabanında toprağın ısısı kasıtlı olarak yüksek tutuluyor. Tabandan deniz suyuna doğru sürekli olarak gaz da sızıyor. Azot başta olmak üzere, muhtelif gazların sürekli deniz suyuna sızması da deniz dibindeki ısının yüksek tutulması da büyük bir hızla müsilaj oluşturuyor. Tabii akışta bu denizde bu seviyede müsilaj oluşması mümkün değil. Bu, bir saldırı. Deniz dibinde gaz sızdırılan noktalar hemen tespit edilebilir. Derhal hem gaz sızan noktalar tespit edilmelidir hem de bir yandan deniz yüzeyden temizlenmelidir" dedi.
Sonra, her şeyi aşırı ağırdan alan, müsilaj konusunda hala somut hiçbir şey yapmamış olan bakanlık ve birkaç belediye, birden panik yaptılar. İlk defa mfs'nin sevk ettiği hayırlı bir işe o kısa sürede ve kararlılıkla giriştiler. Lakin, sadece birkaç gün müsilaj temizliği yaptılar. Oluştuğu kadar muazzam bir hızda yok oldu müsilaj... Sonra mfs farklı zamanlarda bu konuyu hatırlattı. "Bu nasıl iştir böyle? Aslında neler yaşandı? Neden bu konunun üstüne gidilmiyor?" dedi. Hala hiçbiriniz çıkıp bu konuda dikkate alınır bilimsel izahlar yapamadınız. Hepiniz de aşırı şüpheli şekilde sustunuz, susuyorsunuz. Sustunuz, sustunuz ve şimdi ağız birliği ile "Yok HAARP varmış da deprem yapılıyormuş. Komik bunlar. Bunlara harcayacak vaktimiz yok bizim" diyorsunuz.
Siz insan değil misiniz? Siz kimden yanasınız? Maksadınız ne? Kime çalışıyorsunuz? İnsani hiçbir duygunuz kalmadı mı? Hepiniz mi mason, satanist, gizli Ermeni ve gizli Yahudisiniz? Bu ülkede hatta bu dünyada neler dönüyor? Çıkın ya açıklayın ya da açıklayın. Başka bir tercih hakkınız yok. Bu milleti daha fazla da germeyin, kandırmayın, felaketlere sürüklemeyin. Düşmanların kucağına atmayın. Yarım milyon insan öldürülmüş, yaramıza tuz basmayın.
Şu müsilaj konusunda güya bilimsel değerlendirmeler yaparken neler neler dediniz. Hepinizin açıklamaları videolarda ve yazılı kaynaklarda duruyor. Bunlara hemen ulaşılabiliyor.
Öyle bir kamuoyu oluşturdunuz ki önümüzdeki on yıllar boyunca bu felaketle mücadele etmek zorunda olduğumuza, hızlıca bir çare bulamayacağımıza kani olmuştuk.
Sonra mfs çıktı "Deniz tabanında toprağın ısısı kasıtlı olarak yüksek tutuluyor. Tabandan deniz suyuna doğru sürekli olarak gaz da sızıyor. Azot başta olmak üzere, muhtelif gazların sürekli deniz suyuna sızması da deniz dibindeki ısının yüksek tutulması da büyük bir hızla müsilaj oluşturuyor. Tabii akışta bu denizde bu seviyede müsilaj oluşması mümkün değil. Bu, bir saldırı. Deniz dibinde gaz sızdırılan noktalar hemen tespit edilebilir. Derhal hem gaz sızan noktalar tespit edilmelidir hem de bir yandan deniz yüzeyden temizlenmelidir" dedi.
Sonra, her şeyi aşırı ağırdan alan, müsilaj konusunda hala somut hiçbir şey yapmamış olan bakanlık ve birkaç belediye, birden panik yaptılar. İlk defa mfs'nin sevk ettiği hayırlı bir işe o kısa sürede ve kararlılıkla giriştiler. Lakin, sadece birkaç gün müsilaj temizliği yaptılar. Oluştuğu kadar muazzam bir hızda yok oldu müsilaj... Sonra mfs farklı zamanlarda bu konuyu hatırlattı. "Bu nasıl iştir böyle? Aslında neler yaşandı? Neden bu konunun üstüne gidilmiyor?" dedi. Hala hiçbiriniz çıkıp bu konuda dikkate alınır bilimsel izahlar yapamadınız. Hepiniz de aşırı şüpheli şekilde sustunuz, susuyorsunuz. Sustunuz, sustunuz ve şimdi ağız birliği ile "Yok HAARP varmış da deprem yapılıyormuş. Komik bunlar. Bunlara harcayacak vaktimiz yok bizim" diyorsunuz.
Siz insan değil misiniz? Siz kimden yanasınız? Maksadınız ne? Kime çalışıyorsunuz? İnsani hiçbir duygunuz kalmadı mı? Hepiniz mi mason, satanist, gizli Ermeni ve gizli Yahudisiniz? Bu ülkede hatta bu dünyada neler dönüyor? Çıkın ya açıklayın ya da açıklayın. Başka bir tercih hakkınız yok. Bu milleti daha fazla da germeyin, kandırmayın, felaketlere sürüklemeyin. Düşmanların kucağına atmayın. Yarım milyon insan öldürülmüş, yaramıza tuz basmayın.
Böyle işte bu işler...
ABD'nin, seçim hırsızı ve gayr-i meşru başkanı Biden:
"Çin ile çatışma değil, rekabet peşindeyiz. Yeni bir Soğuk Savaş niyetinde değiliz." dedi.
Nasıl bir sürecin devamında böyle bir açıklama yaptığını biliyorsunuz. Çin çaresiz, açıkça iflas etmemek için kıvranıyor. Kuzey Kore zaten çaresiz, Pentagon'dan emirler alıyor. Tayvan meselesi hemen çözüleblir, Japonya rahat edebilir ama...
Batının eline tarihi bir fırsat geçtiği, İstanbul dengeleri bir anda değiştirdiği halde, ABD ve müttefikleri Çin'in, Kuzey Korenin üzerine hala gitmedi, gitmeyeceği de iyice kesinleşti. Hala tansiyonu düşürebilmek için üst üste manevralar yapıyorlar. Kazara bir çatışma çıkarsa, mahvolacaklar.
"Bakın, takip edin, hiçbir şey yapmayacaklar. Çünkü dünyanın o bölgesinde de danışıklı dövüşler hakim. Tamamen danışıklı olmasalar da büyük oranda danışıklılar" demiştim.
Büyük düşman olarak gösterdikleri Çin'in ve Kuzey Kore'nin üzerine gitmek yerine... Türkiye-Yunanistan meselesinde danışıklı dövüşüldüğünü gözler önüne seren... Asya'da dengeleri değiştiren, danışıklı dövüşü gözler önüne seren, İstanbul'a karşı hep beraber hamle yaptılar. Evet, evet... Kızdılar, öfkeden çıldırdılar ve hep beraber bunu yaptılar.
"Biz birbirimizle neden gerçekten savaşalım. Zaten dünya insanlığını ayakta uyutuyoruz. Her şeyi ifşa etmeyi bırak. Her yerde dengeleri bozmayı bırak. Bize her günü cehennem etmeyi bırak. Kara para işlerimizi bozmayı bırak. İnsan kaçakçılığı ve organ kaçakçılığı işlerini devletler arası ittifakla yaptığımızı anlamayı bırak. Alemin önünde madara olduk kaç kere" demiş oldular ve Türkiye'ye devasa suni deprem saldırılarını peş peşe yaptılar.
Daha öteye giderek işgal denemek istediler ama sert kayaya çarptılar. Şu başımızdaki hain Ankara hükumetinin aşırı cüretkar hainliklerine rağmen, Türkiye'ye sözde yardım niyetiyle çökme teşebbüslerinde bile başarılı olamadılar.
Şimdi de bu kavga bitmedi. İstanbul, cehenneme döndürülmüş bu dünyayı temize çıkartmaya kararlı. Bedeli her ne olursa olsun... Ve İstanbul, bedel ödetenlere onlarca misli ile bedel ödetmeye de kararlı.
ABD'nin, seçim hırsızı ve gayr-i meşru başkanı Biden:
"Çin ile çatışma değil, rekabet peşindeyiz. Yeni bir Soğuk Savaş niyetinde değiliz." dedi.
Nasıl bir sürecin devamında böyle bir açıklama yaptığını biliyorsunuz. Çin çaresiz, açıkça iflas etmemek için kıvranıyor. Kuzey Kore zaten çaresiz, Pentagon'dan emirler alıyor. Tayvan meselesi hemen çözüleblir, Japonya rahat edebilir ama...
Batının eline tarihi bir fırsat geçtiği, İstanbul dengeleri bir anda değiştirdiği halde, ABD ve müttefikleri Çin'in, Kuzey Korenin üzerine hala gitmedi, gitmeyeceği de iyice kesinleşti. Hala tansiyonu düşürebilmek için üst üste manevralar yapıyorlar. Kazara bir çatışma çıkarsa, mahvolacaklar.
"Bakın, takip edin, hiçbir şey yapmayacaklar. Çünkü dünyanın o bölgesinde de danışıklı dövüşler hakim. Tamamen danışıklı olmasalar da büyük oranda danışıklılar" demiştim.
Büyük düşman olarak gösterdikleri Çin'in ve Kuzey Kore'nin üzerine gitmek yerine... Türkiye-Yunanistan meselesinde danışıklı dövüşüldüğünü gözler önüne seren... Asya'da dengeleri değiştiren, danışıklı dövüşü gözler önüne seren, İstanbul'a karşı hep beraber hamle yaptılar. Evet, evet... Kızdılar, öfkeden çıldırdılar ve hep beraber bunu yaptılar.
"Biz birbirimizle neden gerçekten savaşalım. Zaten dünya insanlığını ayakta uyutuyoruz. Her şeyi ifşa etmeyi bırak. Her yerde dengeleri bozmayı bırak. Bize her günü cehennem etmeyi bırak. Kara para işlerimizi bozmayı bırak. İnsan kaçakçılığı ve organ kaçakçılığı işlerini devletler arası ittifakla yaptığımızı anlamayı bırak. Alemin önünde madara olduk kaç kere" demiş oldular ve Türkiye'ye devasa suni deprem saldırılarını peş peşe yaptılar.
Daha öteye giderek işgal denemek istediler ama sert kayaya çarptılar. Şu başımızdaki hain Ankara hükumetinin aşırı cüretkar hainliklerine rağmen, Türkiye'ye sözde yardım niyetiyle çökme teşebbüslerinde bile başarılı olamadılar.
Şimdi de bu kavga bitmedi. İstanbul, cehenneme döndürülmüş bu dünyayı temize çıkartmaya kararlı. Bedeli her ne olursa olsun... Ve İstanbul, bedel ödetenlere onlarca misli ile bedel ödetmeye de kararlı.
Sadece faylar değil, gazlar da büyük tehlike...
Marmara bölgesinde depremler ve/veya devasa patlamalar ile yangınlar yaşanması riskini büyük oranda ortadan kaldırmak mümkün. Bunun için yer altındaki gazlara hızla ulaşmak ve bu gazları hızla tahliye etmek gerekiyor.
Bu güne kadar da Marmara'daki bazı depremler fay hareketinden ötürü değil, gaz hareketinden ötürü yaşandı.
14 Mayıs 2018 tarihli bir mülakatı aktarıyorum.
Marmara bölgesinde depremler ve/veya devasa patlamalar ile yangınlar yaşanması riskini büyük oranda ortadan kaldırmak mümkün. Bunun için yer altındaki gazlara hızla ulaşmak ve bu gazları hızla tahliye etmek gerekiyor.
Bu güne kadar da Marmara'daki bazı depremler fay hareketinden ötürü değil, gaz hareketinden ötürü yaşandı.
14 Mayıs 2018 tarihli bir mülakatı aktarıyorum.
Fransız deprem bilimci: Marmara depremi faydan değil gazdan
Türk ve Fransız bilim insanları, Marmara’da deprem riskine dair yeni araştırma yaptı. Fransız deprem bilimci Louis Geli, Gazete Habertürk’ten Nalan Koçak'a anlattı. Geli, “Batı Marmara’daki bazı sismik hareketler gazdan kaynaklanıyor” dedi.
Marmara Denizi’nin içinde en az 7 büyüklüğünde deprem felaket senaryosu değil, artık bir gerçeklik. Fakat yeni yapılan bir araştırmaya göre, aslında Marmara’nın batısı da büyük deprem riski taşıyor olabilir. IFREMER (Fransız Deniz İşletimi için Araştırma Enstitüsü), CNRS ve İTÜ’den bilim insanları bölgede araştırma yaptı. Sonuçlar bu ay başında Scientific Reports Dergisi’nde yayımlandı. Makaleye göre, Marmara Denizi’nin batısında meydana gelen depremlerin bir kısımının nedeni gaz. Bu da fay hattının aslında kilitli olduğu anlamına gelebilir ve beklenenden büyük bir deprem riskinin değerlendirilmesi gerekebilir.
- Son araştırmanıza göre Marmara’nın batısında deprem riski değerlendirilirken gaz faktörünün de göz önünde bulundurulması gerektiğini söylüyorsunuz. Neden?
Daha önceki araştırmalar depremlerin yer kabuğunun çok derininde olduğunu söylüyordu. Eğer bir deprem çok derindeyse tektonik hareketlenme var demektir. Yani depreme iki levha arasındaki hareketlenme neden olmuş anlamına gelir. Bizse araştırmamızda şunu söylüyoruz: Marmara Denizi’nin batısında gaz rezervleri var. Bölgede kaydettiğimiz sismik hareketlerin bazıları aslında bu gazdan kaynaklanıyor. Yani bahsettiğimiz sismik hareketler teknotik hareketlere bağlı değil. Bir fay hattının davranışını incelediğinizde, yani aktif olup olmadığını anlamak istediğinizde, bölgedeki sismik hareketleri gözlemlersiniz. Büyük depremler her zaman olmadığı için, küçük depremleri kaydetmek gerekir. Sismologlar daha sonra küçük depremlerden bir hikâye ortaya çıkarmak zorunda. Olduğunu hissetmediğiniz çok küçük depremlerden bahsediyorum. Yani bir fay hattının davranış biçimini anlamak için verdiği bu küçük sinyalleri inceleriz. En sonunda da “Bu fay hattı tehlikeli ya da değil” diye makaleler yayımlarız. Kanseri anlamak için kan değerlerinize bakılması gibi düşünün.
- Peki fay hatlarını nasıl sınıflandırıyorsunuz?
Genel olarak konuşacak olursam birincisi: Kilitlenmiş fay hatları. Normalde levhalar hareket ederler. Ama fay hattı kilitlenmişse levhalarda hareketlenme yok demektir. Bu da fay hattının her iki tarafında elastik enerji biriktiği anlamına gelir. Kilitlenmiş fay hattı birden kırılır ve büyük bir deprem meydana gelir. Genel düşünceye göre, eğer bir fay hattında sismik hareketlilik görmezsek, fay hattı -elastik enerji açığa çıkarmadığı için- aniden kırılabilir. İkinci fay hattı davranışına gelecek olursam: Kayan fay hatları. Bu vakada iki levha arasındaki hareket küçük depremler aracılığıyla serbest bırakılıyor. Fay hattı enerjiyi absorbe ediyor ve enerji bu küçük sismik hareketlerle salıveriliyor. Bu da büyük deprem yaşanmayabilir demek.
Türk ve Fransız bilim insanları, Marmara’da deprem riskine dair yeni araştırma yaptı. Fransız deprem bilimci Louis Geli, Gazete Habertürk’ten Nalan Koçak'a anlattı. Geli, “Batı Marmara’daki bazı sismik hareketler gazdan kaynaklanıyor” dedi.
Marmara Denizi’nin içinde en az 7 büyüklüğünde deprem felaket senaryosu değil, artık bir gerçeklik. Fakat yeni yapılan bir araştırmaya göre, aslında Marmara’nın batısı da büyük deprem riski taşıyor olabilir. IFREMER (Fransız Deniz İşletimi için Araştırma Enstitüsü), CNRS ve İTÜ’den bilim insanları bölgede araştırma yaptı. Sonuçlar bu ay başında Scientific Reports Dergisi’nde yayımlandı. Makaleye göre, Marmara Denizi’nin batısında meydana gelen depremlerin bir kısımının nedeni gaz. Bu da fay hattının aslında kilitli olduğu anlamına gelebilir ve beklenenden büyük bir deprem riskinin değerlendirilmesi gerekebilir.
- Son araştırmanıza göre Marmara’nın batısında deprem riski değerlendirilirken gaz faktörünün de göz önünde bulundurulması gerektiğini söylüyorsunuz. Neden?
Daha önceki araştırmalar depremlerin yer kabuğunun çok derininde olduğunu söylüyordu. Eğer bir deprem çok derindeyse tektonik hareketlenme var demektir. Yani depreme iki levha arasındaki hareketlenme neden olmuş anlamına gelir. Bizse araştırmamızda şunu söylüyoruz: Marmara Denizi’nin batısında gaz rezervleri var. Bölgede kaydettiğimiz sismik hareketlerin bazıları aslında bu gazdan kaynaklanıyor. Yani bahsettiğimiz sismik hareketler teknotik hareketlere bağlı değil. Bir fay hattının davranışını incelediğinizde, yani aktif olup olmadığını anlamak istediğinizde, bölgedeki sismik hareketleri gözlemlersiniz. Büyük depremler her zaman olmadığı için, küçük depremleri kaydetmek gerekir. Sismologlar daha sonra küçük depremlerden bir hikâye ortaya çıkarmak zorunda. Olduğunu hissetmediğiniz çok küçük depremlerden bahsediyorum. Yani bir fay hattının davranış biçimini anlamak için verdiği bu küçük sinyalleri inceleriz. En sonunda da “Bu fay hattı tehlikeli ya da değil” diye makaleler yayımlarız. Kanseri anlamak için kan değerlerinize bakılması gibi düşünün.
- Peki fay hatlarını nasıl sınıflandırıyorsunuz?
Genel olarak konuşacak olursam birincisi: Kilitlenmiş fay hatları. Normalde levhalar hareket ederler. Ama fay hattı kilitlenmişse levhalarda hareketlenme yok demektir. Bu da fay hattının her iki tarafında elastik enerji biriktiği anlamına gelir. Kilitlenmiş fay hattı birden kırılır ve büyük bir deprem meydana gelir. Genel düşünceye göre, eğer bir fay hattında sismik hareketlilik görmezsek, fay hattı -elastik enerji açığa çıkarmadığı için- aniden kırılabilir. İkinci fay hattı davranışına gelecek olursam: Kayan fay hatları. Bu vakada iki levha arasındaki hareket küçük depremler aracılığıyla serbest bırakılıyor. Fay hattı enerjiyi absorbe ediyor ve enerji bu küçük sismik hareketlerle salıveriliyor. Bu da büyük deprem yaşanmayabilir demek.
‘BATI MARMARA’DAKİ BAZI DEPREMLERİN NEDENİ GAZ’
- Marmara’nın batısında bulduğunuz şey tam olarak ne?
Marmara Denizi’nin batısındaki gaz varlığını 10 yıl önce keşfettik. Bahsettiğim alan Silivri’nin batısından Tekirdağ’a kadar olan bölge. Yani Kumburgaz - Tekirdağ arası. Gazı Tekirdağ’ın güneyinde bulduk. Gazın deprem ürettiğini fark ettik. Çünkü gaz fay hattındaki basıncı artırıyor, tabakaların kaymasına neden oluyor. Burada önemli olan sonuç şu: Bölgedeki depremlerin bazılarının nedeni tektonik hareket değil gaz. Mesela Marmara’nın batısında meydana gelen orta büyüklükteki bazı depremler gaz salımına neden oluyor, bu gazlar yüzeye ulaştığında daha küçük ölçekli depremlerin oluşmasına yol açıyor.
- Sanırım bunu özellikle fark ettiğiniz 2011’de Marmara’da meydana gelen 5.2 büyüklüğündeki deprem...
Evet. Bu depremi deniz tabanı gözlem istasyonuyla kaydettiğimiz için çok şanslıydık. Karasal gözlem istasyonuyla kaydetseydik fay hattından çok uzakta olacaktık. Fakat bu kez yakındık. Bu depremden sonra çok artçı meydana geldi, hepsini inceledik.
- Ne buldunuz?
Depremlerin bazılarının, bakın hepsinin değil, gazdan kaynaklandığını bulduk. Bir hastalığın teşhisini doğru koymak istiyorsanız nedenleri birbirinden çok iyi ayırmanız gerek. Ben de önceki çalışmalara itiraz ediyor değilim ama böyle bir sonuçla karşılaştık. Altını bir kez daha çizmek istiyorum. Marmara Denizi’nin batısı hakkında konuşuyorum, tamamı değil.
‘FAY HATTI ASLINDA KİLİTLİ OLABİLİR’
- Peki bu “Fay hattı aslında kilitli” mi demek?
Kesinlikle. Marmara’nın batısındaki fay hattı hep kayan fay hattı olarak görülür, çünkü enerji salımı oluyor ve kimse büyük bir deprem beklemiyor. Bu fikrin kesinlikle yanlış olduğunu söylemiyorum. Mesele deprem olunca konu çok karmaşık oluyor. Fakat siz Türkler daha önce hesaba katmadığınız bir faktörü artık göz önünde bulundurmalısınız: Kaydettiğiniz depremlerin bazılarının sebebi düşündüğünüz şey değil. Yani bu depremlerin bir kısmı size fay hattının derin davranış biçimi hakkında hiçbir şey söylemiyor.
‘DEPREM SONRASI TSUNAMİ RİSKİ VAR’
- Peki ya tsunami?
Ever tsunami riski çok önemli. Çok bilinen ve yüksek bir risk.
- Marmara’nın batısında bulduğunuz şey tam olarak ne?
Marmara Denizi’nin batısındaki gaz varlığını 10 yıl önce keşfettik. Bahsettiğim alan Silivri’nin batısından Tekirdağ’a kadar olan bölge. Yani Kumburgaz - Tekirdağ arası. Gazı Tekirdağ’ın güneyinde bulduk. Gazın deprem ürettiğini fark ettik. Çünkü gaz fay hattındaki basıncı artırıyor, tabakaların kaymasına neden oluyor. Burada önemli olan sonuç şu: Bölgedeki depremlerin bazılarının nedeni tektonik hareket değil gaz. Mesela Marmara’nın batısında meydana gelen orta büyüklükteki bazı depremler gaz salımına neden oluyor, bu gazlar yüzeye ulaştığında daha küçük ölçekli depremlerin oluşmasına yol açıyor.
- Sanırım bunu özellikle fark ettiğiniz 2011’de Marmara’da meydana gelen 5.2 büyüklüğündeki deprem...
Evet. Bu depremi deniz tabanı gözlem istasyonuyla kaydettiğimiz için çok şanslıydık. Karasal gözlem istasyonuyla kaydetseydik fay hattından çok uzakta olacaktık. Fakat bu kez yakındık. Bu depremden sonra çok artçı meydana geldi, hepsini inceledik.
- Ne buldunuz?
Depremlerin bazılarının, bakın hepsinin değil, gazdan kaynaklandığını bulduk. Bir hastalığın teşhisini doğru koymak istiyorsanız nedenleri birbirinden çok iyi ayırmanız gerek. Ben de önceki çalışmalara itiraz ediyor değilim ama böyle bir sonuçla karşılaştık. Altını bir kez daha çizmek istiyorum. Marmara Denizi’nin batısı hakkında konuşuyorum, tamamı değil.
‘FAY HATTI ASLINDA KİLİTLİ OLABİLİR’
- Peki bu “Fay hattı aslında kilitli” mi demek?
Kesinlikle. Marmara’nın batısındaki fay hattı hep kayan fay hattı olarak görülür, çünkü enerji salımı oluyor ve kimse büyük bir deprem beklemiyor. Bu fikrin kesinlikle yanlış olduğunu söylemiyorum. Mesele deprem olunca konu çok karmaşık oluyor. Fakat siz Türkler daha önce hesaba katmadığınız bir faktörü artık göz önünde bulundurmalısınız: Kaydettiğiniz depremlerin bazılarının sebebi düşündüğünüz şey değil. Yani bu depremlerin bir kısmı size fay hattının derin davranış biçimi hakkında hiçbir şey söylemiyor.
‘DEPREM SONRASI TSUNAMİ RİSKİ VAR’
- Peki ya tsunami?
Ever tsunami riski çok önemli. Çok bilinen ve yüksek bir risk.
"KAYDEDİLEN DEPREMLERİN BAZILARININ SEBEBİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ŞEY DEĞİL"
- Sık sık deniz tabanı gözlem istasyonlarının önemini vurguluyorsunuz. Neden?
Bir depremin karakteristik özelliklerini belirlemek için öncelikle yerini tespit etmelisiniz. Nerede oldu? Her şey buna bağlı. Özellikle Türkiye için söylüyorum, eğer ölçüm aletlerinizi fay hattının yakınına koymazsanız depremin özelliklerini iyi anlayamazsınız. Bu da deniz tabanı gözlem istasyonları olmadan mümkün değil, çünkü fay denizin altında.
- Gözlemleriniz geçici istasyonlardan yapıldı değil mi?
Evet. Kalıcı istasyonların kurulmasını öneriyoruz. Bazıları diyor ki: “Bu iş çok maliyetli, aynı gözlemleri karasal gözlem istasyonlarıyla yapabiliriz.” Bense “hayır” diyorum.
‘ÖNEMLİ BİR TARTIŞMA BAŞLATMANIZ GEREKİYOR’
- Yani fay hattı düşündüğümüzden daha az enerji açığa çıkardığı için bölgede beklediğimiz deprem daha büyük olabilir mi?
Daha büyük bir deprem meydana gelebileceği riskini değerlendirmek gerek. Bu bölge için bilim insanları 7’nin üzerinde bir deprem beklemiyor. Biliyorsunuz asıl büyük depremin beklendiği yer Marmara’nın merkezi Büyükçekmece’den Silivri’ye uzanan hat. Bir diğer fikir de Adalar’ın altında olabileceği. Fakat yeni bulduğumuz veriler ışığında bu analiz gözden geçirilmeli. Biz size verileri sunuyoruz, analizi siz yapmalısınız, bu konuda önemli bir tartışma başlatmalısınız. Biz diyoruz ki sadece demin bahsettiğimiz bölgeler değil, Marmara’nın batısında da büyük deprem riski olabilir.
- Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, gazetemizden Öznur Karslı’ya verdiği röportajında, Marmara Denizi’nin içinde en iyi ihtimalle 7.2 büyüklüğünde bir depremin olacağını söylemişti. Sizin bir tahmin aralığınız var mı?
Haluk anladığım kadarıyla denizin merkez kısmındaki batık kısmından bahsediyor. Evet kesinlikle burada deprem bekliyoruz. Onun söylediği hiçbir şeyin üzerine bir şey söylemem. 7.2 ila 7.4 arasında bir deprem bekleniyor.
- Sık sık deniz tabanı gözlem istasyonlarının önemini vurguluyorsunuz. Neden?
Bir depremin karakteristik özelliklerini belirlemek için öncelikle yerini tespit etmelisiniz. Nerede oldu? Her şey buna bağlı. Özellikle Türkiye için söylüyorum, eğer ölçüm aletlerinizi fay hattının yakınına koymazsanız depremin özelliklerini iyi anlayamazsınız. Bu da deniz tabanı gözlem istasyonları olmadan mümkün değil, çünkü fay denizin altında.
- Gözlemleriniz geçici istasyonlardan yapıldı değil mi?
Evet. Kalıcı istasyonların kurulmasını öneriyoruz. Bazıları diyor ki: “Bu iş çok maliyetli, aynı gözlemleri karasal gözlem istasyonlarıyla yapabiliriz.” Bense “hayır” diyorum.
‘ÖNEMLİ BİR TARTIŞMA BAŞLATMANIZ GEREKİYOR’
- Yani fay hattı düşündüğümüzden daha az enerji açığa çıkardığı için bölgede beklediğimiz deprem daha büyük olabilir mi?
Daha büyük bir deprem meydana gelebileceği riskini değerlendirmek gerek. Bu bölge için bilim insanları 7’nin üzerinde bir deprem beklemiyor. Biliyorsunuz asıl büyük depremin beklendiği yer Marmara’nın merkezi Büyükçekmece’den Silivri’ye uzanan hat. Bir diğer fikir de Adalar’ın altında olabileceği. Fakat yeni bulduğumuz veriler ışığında bu analiz gözden geçirilmeli. Biz size verileri sunuyoruz, analizi siz yapmalısınız, bu konuda önemli bir tartışma başlatmalısınız. Biz diyoruz ki sadece demin bahsettiğimiz bölgeler değil, Marmara’nın batısında da büyük deprem riski olabilir.
- Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, gazetemizden Öznur Karslı’ya verdiği röportajında, Marmara Denizi’nin içinde en iyi ihtimalle 7.2 büyüklüğünde bir depremin olacağını söylemişti. Sizin bir tahmin aralığınız var mı?
Haluk anladığım kadarıyla denizin merkez kısmındaki batık kısmından bahsediyor. Evet kesinlikle burada deprem bekliyoruz. Onun söylediği hiçbir şeyin üzerine bir şey söylemem. 7.2 ila 7.4 arasında bir deprem bekleniyor.
"BÜYÜK BİR DEPREM OLACAK, EMİNİZ. BU BİR İHTİMAL DEĞİL"
‘1766’DAN BERİ ENERJİ BİRİKTİRİYOR’
- Zaman geçtikçe enerji biriktirdiği için depremin büyüklüğünün arttığını söyleyebilir miyiz?
Bölge neredeyse 1766 depreminden beri enerji biriktiriyor. 250 yıldır biriken bir elastik enerjiden bahsediyoruz. Bu enerjinin tam olarak nerede biriktiği asıl soru. Her 20 yıl geçtikçe daha büyük bir deprem beklemek mümkün. Büyük bir depremin gerçekleşeceğinden eminiz, bu bir ihtimal değil.
- Marmara’nın batısındaki fay hattında nasıl bir kırılma bekliyorsunuz?
Az evvel de bahsettim, ben ve meslektaşlarım bu bölgedeki fay hattının kilitlenmediğini düşünüyorduk. Çünkü bölgede çok fazla sismik hareket kaydediyorduk. Fakat şimdi bundan emin değiliz, bu nedenle fayın nasıl kırılacağından da emin değilim. Sadece söyleyeceğim, Marmara’nın bu bölgesinde de büyük bir deprem olabileceği.
‘BİRDEN FAZLA BÜYÜK DEPREM RİSKİ VAR’
- Yani birden çok büyük deprem riski olabilir, denizin merkezinde, batısında...
Evet. Kuzey Anadolu fay hattının pek çok segmenti var. Farklı segmentlerse tamamen farklı şekillerde davranır.
‘MARMARA’NIN MERKEZİNDEKİ DEPREM BATISINDA BİR DEPREMİ TETİKLEYEBİLİR’
- Peki Marmara’nın merkezindeki büyük bir deprem, batısında bir depremi tetikler mi?
Evet, kesinlikle mümkün. Biliyorsunuz 1999’da, Kuzey Anadolu fay hattında, İzmit’te meydana gelen deprem, Düzce’deki depremi tetikledi.
- En çok hangi bölgeler etkilenir?
Uzmanlığım değil, bu nedenle yorum yapmak istemiyorum.
- Bölgedeki gaz rezervlerinin başka riski var mı? Mesela deprem anında çok büyük miktarda gaz salımı nedeniyle patlama meydana gelmesi gibi...
Bu soruyu yanıtlamak istemiyorum.
(son)
‘1766’DAN BERİ ENERJİ BİRİKTİRİYOR’
- Zaman geçtikçe enerji biriktirdiği için depremin büyüklüğünün arttığını söyleyebilir miyiz?
Bölge neredeyse 1766 depreminden beri enerji biriktiriyor. 250 yıldır biriken bir elastik enerjiden bahsediyoruz. Bu enerjinin tam olarak nerede biriktiği asıl soru. Her 20 yıl geçtikçe daha büyük bir deprem beklemek mümkün. Büyük bir depremin gerçekleşeceğinden eminiz, bu bir ihtimal değil.
- Marmara’nın batısındaki fay hattında nasıl bir kırılma bekliyorsunuz?
Az evvel de bahsettim, ben ve meslektaşlarım bu bölgedeki fay hattının kilitlenmediğini düşünüyorduk. Çünkü bölgede çok fazla sismik hareket kaydediyorduk. Fakat şimdi bundan emin değiliz, bu nedenle fayın nasıl kırılacağından da emin değilim. Sadece söyleyeceğim, Marmara’nın bu bölgesinde de büyük bir deprem olabileceği.
‘BİRDEN FAZLA BÜYÜK DEPREM RİSKİ VAR’
- Yani birden çok büyük deprem riski olabilir, denizin merkezinde, batısında...
Evet. Kuzey Anadolu fay hattının pek çok segmenti var. Farklı segmentlerse tamamen farklı şekillerde davranır.
‘MARMARA’NIN MERKEZİNDEKİ DEPREM BATISINDA BİR DEPREMİ TETİKLEYEBİLİR’
- Peki Marmara’nın merkezindeki büyük bir deprem, batısında bir depremi tetikler mi?
Evet, kesinlikle mümkün. Biliyorsunuz 1999’da, Kuzey Anadolu fay hattında, İzmit’te meydana gelen deprem, Düzce’deki depremi tetikledi.
- En çok hangi bölgeler etkilenir?
Uzmanlığım değil, bu nedenle yorum yapmak istemiyorum.
- Bölgedeki gaz rezervlerinin başka riski var mı? Mesela deprem anında çok büyük miktarda gaz salımı nedeniyle patlama meydana gelmesi gibi...
Bu soruyu yanıtlamak istemiyorum.
(son)
Akademi Dergisi
Sadece faylar değil, gazlar da büyük tehlike... Marmara bölgesinde depremler ve/veya devasa patlamalar ile yangınlar yaşanması riskini büyük oranda ortadan kaldırmak mümkün. Bunun için yer altındaki gazlara hızla ulaşmak ve bu gazları hızla tahliye etmek…
Bu mülakatta konu edilmeyen en mühim hususlardan biri de Marmara bölgesinin altındaki gaz dengelerinin de suni şekilde ayarlanıyor olması... Tıpkı manyetik alanın suni müdahalelerle ayarlanıyor olması gibi...
Son yıllarda bu hususta da yazılar yazdım ve ikazlar yaptım. Uzaylı tarafların, yer altı gazlarını oynayarak büyük afetler planladıklarını yazdım. Yazdıkça da planlarını ya iptal ettirdim ya da ötelenmesini sağladım. Bunu defalarca yaptım, zaman kazanırsak belki birileri tedbirler alır mı diye baktım. Sonra da "Devlet yok, herkes kendi tedbirlerini alsın. Marmara bölgesini terk edin" diye yazdım. Bunu profesörlerin söylemesini bile sağladım ve onlar da "Marmarayı terk edin" dediler. Arada bazıları buraların terk edilmesi, batılı sömürgecilerin işine geliyor diye böyle söylediler. Ben, buralarda araziler satılsın, buralar sahipsiz kalsın, el değiştirsin manasına kurmadım o cümleyi... Buralar yanarsa, yıkılırsa, yaşanacak acılar ve kayıplar, akıl almaz seviyede olacak. Bu nedenle de "Kendiniz kalmak zorundaysanız bile, ailenizi başka bölgelere gönderin" dedim. Hala içim acıyor da bir yanım mani olmaya çabalıyor. Öbür yanım ise "Bu millet bu haliyle bir kere değil, bin kere yıkılmaya müstahak" diyor.
En son, Kraliçe'nin bütün Marmarayı alevler içinde bırakmayı, yakıp geçmeyi plandığını yazdım ve yine planlarını uygulayamadılar. Hatta panik haliyle Kraliçe karakterini oyundan çekmek zorunda da kaldılar.
Lakin tehlikeler geçmiş, atlatılmış değil.
Son yıllarda bu hususta da yazılar yazdım ve ikazlar yaptım. Uzaylı tarafların, yer altı gazlarını oynayarak büyük afetler planladıklarını yazdım. Yazdıkça da planlarını ya iptal ettirdim ya da ötelenmesini sağladım. Bunu defalarca yaptım, zaman kazanırsak belki birileri tedbirler alır mı diye baktım. Sonra da "Devlet yok, herkes kendi tedbirlerini alsın. Marmara bölgesini terk edin" diye yazdım. Bunu profesörlerin söylemesini bile sağladım ve onlar da "Marmarayı terk edin" dediler. Arada bazıları buraların terk edilmesi, batılı sömürgecilerin işine geliyor diye böyle söylediler. Ben, buralarda araziler satılsın, buralar sahipsiz kalsın, el değiştirsin manasına kurmadım o cümleyi... Buralar yanarsa, yıkılırsa, yaşanacak acılar ve kayıplar, akıl almaz seviyede olacak. Bu nedenle de "Kendiniz kalmak zorundaysanız bile, ailenizi başka bölgelere gönderin" dedim. Hala içim acıyor da bir yanım mani olmaya çabalıyor. Öbür yanım ise "Bu millet bu haliyle bir kere değil, bin kere yıkılmaya müstahak" diyor.
En son, Kraliçe'nin bütün Marmarayı alevler içinde bırakmayı, yakıp geçmeyi plandığını yazdım ve yine planlarını uygulayamadılar. Hatta panik haliyle Kraliçe karakterini oyundan çekmek zorunda da kaldılar.
Lakin tehlikeler geçmiş, atlatılmış değil.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Kahramanmaraş'ta bir enkazın duvarlarından kozalak çıktı.