İşte tam buraya doğru gidiliyorken, 2002 yılında o Milenyum tatbikatı yapıldı. Güya meydan okundu. "Bin yılın meydan okuması" denildi. "99'da olduğu gibi, tekrar deprem yaparız, ardından da ülkenizi işgal ederiz. Hem de onlarca ülke ittifak halinde bunu yaparız" demişlerdi. Hiçbir şeye yaramadı sözde restleri, meydan okumaları, tatbikatları, ittifakları...
Hiçbir şey yapamadılar...
Hiçbir şey yapamadılar...
Üzerine bunca sene geçti, şu anda o ülkelerin halleri, o günkü hallerinden bile bin beter... Daha da güçsüz, çaresiz, ordusuz, parasız, ahlaksız, namussuz, dinsiz, çürümüş bir haldeler.
Günümüzde, ülkemizi onlara karşı savunan kanat değişti ama ülkemizin duruşu değişmedi.
Günümüzde, ülkemizi onlara karşı savunan kanat değişti ama ülkemizin duruşu değişmedi.
O vakit solcu bir direniş vardı ordumuz içinde ama son yıllarda mfs merkezli, İstanbul merkezli bir direniş, bir dik duruş var ordumuzun içinde, ülkemizin içinde...
Şimdi de güya bizi işgal edecekler. Hayır, hepsine yine biz rest çekiyoruz, biz üstün tarafız... Yaralıyız, vurulduk, belki birilerine göre zor durumdayız ama hayır, hala biz üstün tarafız... Bunu da dünyadaki bütün dürüst taraflar görüp kabulleniyorlar zaten...
Vurulacağımızı da biliyorduk, halk kitlelerinini yıllarca ikaz ettik, dinlemediler ve sonucu bu oldu. Ne yapabilirdik?
Biz dağ gibiyiz... Bundan sonra da başka suni afetlerle vurulacağımızı biliyoruz, yine ikaz ediyoruz ama yine dinlemeyenler ya da hiçbir şeyin mücadelesini vermeyenler, hala particilik yapanlar, hala samimiyetsizce ve salya sümük seviyesizliğinde siyasi tartışma yapanlar var. Şu şartlarda bile, ölen yarım milyon insandan tesirlenmeden mideden, uçkurdan konuşanlar var.
Ne yapacağız, kalplerinin ve beyinlerinin içine girerek onları tek tek formatlayacak mıyız? Var mı böyle bir mesuliyetimiz ve vazifemiz? Onların da her biri, her şeyin farkında zaten...
Bilmediklerinden değil, şeytanlaştıklarından ötürü öyle davranmaya devam ediyorlar, numaralarını yapıyorlar ve yolun sonunda Allah onları da topluca helak ediyor. Bunu da biliyorlar, uygulamalı olarak gördüler. Bunca yıldır "Allah size lanet eder, dinimizi alet ederek bunca şeytanlığa hizmet etmeyin. Dünyanız ahiretiniz cehenneme döner" diye isyan ettiğimi biliyorlar. Şu şartlarda bile titremediler, umurlarında olmadı.
Herkesin kendi tercihi, karışamayız. İmtihan dünyası burası ve insanlardan şeytanlaşmayı tercih edenler varsa ki şu devirde çok var, şeytanlaşacaklar. Biz de sebeplere uyacağız. Onları neden kurtaralım, zaten bir an önce helak olmaları için mücadele etmemiz gerekmiyor mu? Bir ömür neden ceza evlerinde besleyelim, beslesek neye yarıyor? Zaten ceza evlerine sığacak kadar azlar mı?
Daha geçen açıkça yazmadım mı "İstanbul'un nüfusunun yarısı zaten fazlalık" diye..
Biz gerekli kitleleri ve gerekli yerleri emniyet içine alıyoruz. Hiç kimseden korkumuz yok, mücadelemize devam ediyoruz ama insanlıktan çıkmış Türkiyeli grupları da zorlaya zorlaya felaketlerden kurtaracak kadar ahmak değiliz.
İnsan kalmış olanlar, artık akıllarını başlarına alsınlar. Derhal doğru düzgün bir itikat, bir niyet, bir ahlak, bir mücadele üzerine olsunlar... Yoksa onların da sonu çok fena olacak.
Kalkacak, herkes ayağa kalkacak. Kurtuluşun başka bir yolu yok. Herkes önce itikadını, niyetini, ahlakını, amelini düzeltecek ve sonra da "neye gücüm yeter, ben neresinden tutabilirim, nasıl mücadele edebilrim" diyecek. Şu particilikten, nefsani inatlardan, türlü samimiyetsizliklerden, haram yiyip içmekten, şunca çıplaklığa ve sapıklığa tepkisiz kalmaktan, şunca aleni ihanetlere ve yıkıcı faaliyetlere tepkisiz kalmaktan derhal çıkacak herkes. Yoksa onlar için de bir iki adım ötesi bile karanlık. Onların tercihleri ne olursa olsun, Türkiye varlıkta da ayakta da kalacak. Çünkü biz mücadele ettik, ediyoruz, edeceğiz. Her daim maddi ve manevi sebeplere uyacağız.
Artık helak olmak isteyenler için de yol/yön belli, kurtulmak isteyenler için de yol/yön belli... Yerinde oturan, riske girmeyen, birilerinin her sorunu çözmesini bekleyen kimse kurtulamayacak.
Şimdi de güya bizi işgal edecekler. Hayır, hepsine yine biz rest çekiyoruz, biz üstün tarafız... Yaralıyız, vurulduk, belki birilerine göre zor durumdayız ama hayır, hala biz üstün tarafız... Bunu da dünyadaki bütün dürüst taraflar görüp kabulleniyorlar zaten...
Vurulacağımızı da biliyorduk, halk kitlelerinini yıllarca ikaz ettik, dinlemediler ve sonucu bu oldu. Ne yapabilirdik?
Biz dağ gibiyiz... Bundan sonra da başka suni afetlerle vurulacağımızı biliyoruz, yine ikaz ediyoruz ama yine dinlemeyenler ya da hiçbir şeyin mücadelesini vermeyenler, hala particilik yapanlar, hala samimiyetsizce ve salya sümük seviyesizliğinde siyasi tartışma yapanlar var. Şu şartlarda bile, ölen yarım milyon insandan tesirlenmeden mideden, uçkurdan konuşanlar var.
Ne yapacağız, kalplerinin ve beyinlerinin içine girerek onları tek tek formatlayacak mıyız? Var mı böyle bir mesuliyetimiz ve vazifemiz? Onların da her biri, her şeyin farkında zaten...
Bilmediklerinden değil, şeytanlaştıklarından ötürü öyle davranmaya devam ediyorlar, numaralarını yapıyorlar ve yolun sonunda Allah onları da topluca helak ediyor. Bunu da biliyorlar, uygulamalı olarak gördüler. Bunca yıldır "Allah size lanet eder, dinimizi alet ederek bunca şeytanlığa hizmet etmeyin. Dünyanız ahiretiniz cehenneme döner" diye isyan ettiğimi biliyorlar. Şu şartlarda bile titremediler, umurlarında olmadı.
Herkesin kendi tercihi, karışamayız. İmtihan dünyası burası ve insanlardan şeytanlaşmayı tercih edenler varsa ki şu devirde çok var, şeytanlaşacaklar. Biz de sebeplere uyacağız. Onları neden kurtaralım, zaten bir an önce helak olmaları için mücadele etmemiz gerekmiyor mu? Bir ömür neden ceza evlerinde besleyelim, beslesek neye yarıyor? Zaten ceza evlerine sığacak kadar azlar mı?
Daha geçen açıkça yazmadım mı "İstanbul'un nüfusunun yarısı zaten fazlalık" diye..
Biz gerekli kitleleri ve gerekli yerleri emniyet içine alıyoruz. Hiç kimseden korkumuz yok, mücadelemize devam ediyoruz ama insanlıktan çıkmış Türkiyeli grupları da zorlaya zorlaya felaketlerden kurtaracak kadar ahmak değiliz.
İnsan kalmış olanlar, artık akıllarını başlarına alsınlar. Derhal doğru düzgün bir itikat, bir niyet, bir ahlak, bir mücadele üzerine olsunlar... Yoksa onların da sonu çok fena olacak.
Kalkacak, herkes ayağa kalkacak. Kurtuluşun başka bir yolu yok. Herkes önce itikadını, niyetini, ahlakını, amelini düzeltecek ve sonra da "neye gücüm yeter, ben neresinden tutabilirim, nasıl mücadele edebilrim" diyecek. Şu particilikten, nefsani inatlardan, türlü samimiyetsizliklerden, haram yiyip içmekten, şunca çıplaklığa ve sapıklığa tepkisiz kalmaktan, şunca aleni ihanetlere ve yıkıcı faaliyetlere tepkisiz kalmaktan derhal çıkacak herkes. Yoksa onlar için de bir iki adım ötesi bile karanlık. Onların tercihleri ne olursa olsun, Türkiye varlıkta da ayakta da kalacak. Çünkü biz mücadele ettik, ediyoruz, edeceğiz. Her daim maddi ve manevi sebeplere uyacağız.
Artık helak olmak isteyenler için de yol/yön belli, kurtulmak isteyenler için de yol/yön belli... Yerinde oturan, riske girmeyen, birilerinin her sorunu çözmesini bekleyen kimse kurtulamayacak.
Trump kendi iktidarını bilerek, anlaşarak devir etti. Bilerek mağlup oldu. Seçimlerde hile yapılmasına kendisi izin verdi. Onca hileye karşı, hileler yapılmadan önce, yapılıyorken, yapıldıktan sonra hiçbir zaman gerçekten mücadele etmedi. Hep danışıklı dövüştüler.
Ben oradaki dengeleri bozup onu gerçek bir mücadele vermeye zorladıkça, her seferinde yine numaralarını yaptı. ABD'de Bidon ile Trump'ın hali, Türkiye'de Tayyip ile Kemal'in hali gibi... Yok birbirlerinden farkları ve hep danışıklı dövüş...
Şu andan sonra da birbirleriyle gerçekten dövüşemezler. Ben Bidon/Kamala ikilisine ilk andan beri nefes bile aldırmadım. Doğru düzgün başkanlık bile yapamadılar. Aleme madara oldular. Aslında çoktan oyundan düştüler, defalarca onları devirdim ama biri çıkıp son darbeyi onlara vurmadı. O son darbeyi vurmak da bana kaldı...
Ben oradaki dengeleri bozup onu gerçek bir mücadele vermeye zorladıkça, her seferinde yine numaralarını yaptı. ABD'de Bidon ile Trump'ın hali, Türkiye'de Tayyip ile Kemal'in hali gibi... Yok birbirlerinden farkları ve hep danışıklı dövüş...
Şu andan sonra da birbirleriyle gerçekten dövüşemezler. Ben Bidon/Kamala ikilisine ilk andan beri nefes bile aldırmadım. Doğru düzgün başkanlık bile yapamadılar. Aleme madara oldular. Aslında çoktan oyundan düştüler, defalarca onları devirdim ama biri çıkıp son darbeyi onlara vurmadı. O son darbeyi vurmak da bana kaldı...
ABD halkına sesleniyorum
ABD'den beni bilen, beni sürekli takip eden on binlerce kişi, halklarına bu hitabımı duyursun.
Biz, bu güne kadar siviller/masumlar hususunda tarihe geçen bir iyi niyet ve hassasiyet sergiledik. Zaten mücadelemiz, dünyanın her yerindeki bütün masumları, mazlumları kurtarmaya dönük bir mücadele... Sizin devletiniz, hükumetiniz, gizli servisleriniz, onların emrindeki mafyalar ve terör örgütleriyle mücadele ederken... Ülkemizde daha fazla çocuk, bebek, genç, kadın kaçırılmasın diye mücadele ederken... Ülkemiz daha fazla sömürülmesin diye mücadele ederken... Zaman geldi, kızdık, "yakarız yıkarız" dedik ama yine kendimizi sakinleştirdik de sivillere asla zarar vermedik.
Sizin devletinizin idaresini elinde tutanlar, tek bir gün içinde yaptıkları suni deprem saldırılarıyla ve ardından devlet sistemimizin resmi işleyişini bozmaları ile, bir günde 500 binin üzerinde sivil vatandaşımızı katlettiler. Günler geçtikçe sayılar artıyor ama resmi hükumet bunları da gizliyor. Sizin hükumetiniz şu anda bile içişlerimiz müdahale ediyor ve devletimizin imkanlarının, afet bölgesinde kullanılmasına mani oluyor.
Bundan sonra Türkiye'yi ve Türk milletini savunma refleksi olarak size ağır saldırılar yapacağız. Ne yazık ki sivil olanlarınızı artık ayırt edemeyeceğiz. Çünkü böyle davranmaya zorlandık ülkeniz tarafından ve bize başka bir hareket sahası bırakılmadı.
Dünyanın nerelerinde bu güne kadar nelere sebep olduğumuzu size bu yazıları ulaştıran ABD'li vatandaşlarınız zaten biliyorlar ve size anlatacaklar. İşte onların yüzlerce belki binlerce katı bir saldırıya maruz kalacaksınız.
Kısa sürede ne elektrik enerjiniz kalacak, ne çalışan bir cihazınız ya da makineniz kalacak... Ne suyunuz, ne haberleşmeniz, ne devlet sisteminiz kalacak... Ne fabrikalarınız, ne bankalarınız ne de paranız kalacak... Aranızdan yüz binlerce kişi devasa yangınlarda feci şekilde can verecek.
Yemin ettik, sizden en az on milyon kişiyi öldüreceğiz. Çünkü siz, o başınızdaki insan denemez pislikleri durdurmadınız. Siz ülke olarak İngiltere'ye ve İsrail'e maşa olmaya devam ettiniz. Bu son, sizin tercihiniz.
ABD'den beni bilen, beni sürekli takip eden on binlerce kişi, halklarına bu hitabımı duyursun.
Biz, bu güne kadar siviller/masumlar hususunda tarihe geçen bir iyi niyet ve hassasiyet sergiledik. Zaten mücadelemiz, dünyanın her yerindeki bütün masumları, mazlumları kurtarmaya dönük bir mücadele... Sizin devletiniz, hükumetiniz, gizli servisleriniz, onların emrindeki mafyalar ve terör örgütleriyle mücadele ederken... Ülkemizde daha fazla çocuk, bebek, genç, kadın kaçırılmasın diye mücadele ederken... Ülkemiz daha fazla sömürülmesin diye mücadele ederken... Zaman geldi, kızdık, "yakarız yıkarız" dedik ama yine kendimizi sakinleştirdik de sivillere asla zarar vermedik.
Sizin devletinizin idaresini elinde tutanlar, tek bir gün içinde yaptıkları suni deprem saldırılarıyla ve ardından devlet sistemimizin resmi işleyişini bozmaları ile, bir günde 500 binin üzerinde sivil vatandaşımızı katlettiler. Günler geçtikçe sayılar artıyor ama resmi hükumet bunları da gizliyor. Sizin hükumetiniz şu anda bile içişlerimiz müdahale ediyor ve devletimizin imkanlarının, afet bölgesinde kullanılmasına mani oluyor.
Bundan sonra Türkiye'yi ve Türk milletini savunma refleksi olarak size ağır saldırılar yapacağız. Ne yazık ki sivil olanlarınızı artık ayırt edemeyeceğiz. Çünkü böyle davranmaya zorlandık ülkeniz tarafından ve bize başka bir hareket sahası bırakılmadı.
Dünyanın nerelerinde bu güne kadar nelere sebep olduğumuzu size bu yazıları ulaştıran ABD'li vatandaşlarınız zaten biliyorlar ve size anlatacaklar. İşte onların yüzlerce belki binlerce katı bir saldırıya maruz kalacaksınız.
Kısa sürede ne elektrik enerjiniz kalacak, ne çalışan bir cihazınız ya da makineniz kalacak... Ne suyunuz, ne haberleşmeniz, ne devlet sisteminiz kalacak... Ne fabrikalarınız, ne bankalarınız ne de paranız kalacak... Aranızdan yüz binlerce kişi devasa yangınlarda feci şekilde can verecek.
Yemin ettik, sizden en az on milyon kişiyi öldüreceğiz. Çünkü siz, o başınızdaki insan denemez pislikleri durdurmadınız. Siz ülke olarak İngiltere'ye ve İsrail'e maşa olmaya devam ettiniz. Bu son, sizin tercihiniz.
ABD'nin USS Nitze isimli askeri gemisi, önce Dolmabahçe sarayının önüne demirledi ve abartılı büyüklükte bir bayrak açarak kendince meydan okudu...
Sonra ABD'nin Ankara'daki sözde büyükelçisi, o kara paracı ve insan kasabı pislik herif, gemiye çıktı ve boy gösterdi...
Sonra da o gemi Gölcük askeri tesisine gitti. 99 suni depreminde, depremin merkez üssü olan Gölcük askeri tesisine...
99 depremi sırasında o tesiste, gökte biriktirilen elektromanyetik alanı yere çeken, bir nevi paratoner misali bir sistem/cihaz vardı. O cihaz, devasa suni manyetik alanı yere nokta atışıyla çekti. Yerin tabii manyetik alanı ile gökteki bu suni manyetik alan arasında bir etkileşme oldu. Bu manyetik kuvvet sayesinde de yer yerinden oynadı... 99 depremi bu şekilde yapılmıştı.
Şimdi meselemiz şu, aynı türde bir cihaz, o ABD gemisi ile yine Gölcük askeri tesislerine mi getirildi? Ya da orada zaten o cihaz vardı da o cihaza bir parça, bir kısım mı getirildi? Ya da o cihaza teknik ayar yapacak kadrolar mı getirildi? Ya da neler döndü ve dönüyor?
Türkiye'de hala bir hükumet sistemi var mı? Hala bir devlet sistemi var mı? oraya girip de yerin üstünü ve altını ayrı ayrı ve didik didik arayabilecek bir resmi kurum kaldı mı?
Türkiye'nin şu anda milli egemenliği ve güvenliği var mı?
Yoksa? Yoksa ne yapılmalı?
Sonra ABD'nin Ankara'daki sözde büyükelçisi, o kara paracı ve insan kasabı pislik herif, gemiye çıktı ve boy gösterdi...
Sonra da o gemi Gölcük askeri tesisine gitti. 99 suni depreminde, depremin merkez üssü olan Gölcük askeri tesisine...
99 depremi sırasında o tesiste, gökte biriktirilen elektromanyetik alanı yere çeken, bir nevi paratoner misali bir sistem/cihaz vardı. O cihaz, devasa suni manyetik alanı yere nokta atışıyla çekti. Yerin tabii manyetik alanı ile gökteki bu suni manyetik alan arasında bir etkileşme oldu. Bu manyetik kuvvet sayesinde de yer yerinden oynadı... 99 depremi bu şekilde yapılmıştı.
Şimdi meselemiz şu, aynı türde bir cihaz, o ABD gemisi ile yine Gölcük askeri tesislerine mi getirildi? Ya da orada zaten o cihaz vardı da o cihaza bir parça, bir kısım mı getirildi? Ya da o cihaza teknik ayar yapacak kadrolar mı getirildi? Ya da neler döndü ve dönüyor?
Türkiye'de hala bir hükumet sistemi var mı? Hala bir devlet sistemi var mı? oraya girip de yerin üstünü ve altını ayrı ayrı ve didik didik arayabilecek bir resmi kurum kaldı mı?
Türkiye'nin şu anda milli egemenliği ve güvenliği var mı?
Yoksa? Yoksa ne yapılmalı?
Düzce, Bilecik, Kocaeli, Gebze ve Tuzla hattındaki sanayi tesisleri, sabahı bile beklemeden tedbirler alsınlar. Hiç değilse kritik öneme sahip olan cihazları ve makineleri, malzemeleri ve ayrıca ürünleri korumaya alsınlar. Hiçbir şey yapamıyorlarsa, açık alanlarda çadır sistemleri içinde muhafaza altına alsınlar. Şu anda Türkiye'de bir hükumet yok. Türkiye yarı işgal altında... Hiç kimsenin can, mal emniyeti de yok. Bu çatışmanın ve kaos ortamının nereye kadar gideceği de belli değil. Bunu ben de karşımdaki taraflar da şu anda bilmiyoruz. Ben sonuna kadar gideceğim. Gezegen yok olacaksa bile pes etmeyeceğim.
Benden söylemesi... İsteyen gerçekçi ve acil tedbirlerini alsın.
Benden söylemesi... İsteyen gerçekçi ve acil tedbirlerini alsın.
Şöyle derin anlarda bir rafirenirinin yakın etrafında ikamet etmek, bence atom bombasının üzerine ev kurmak ve oturmak gibi...
En çok da Tüpraş tesislerinden uzak durun, uzaklaşın, ayrılın, gidin...
En çok da Tüpraş tesislerinden uzak durun, uzaklaşın, ayrılın, gidin...
İzmit körfezinden uzaklaşın. O körfezin cehenneme döndürülmesi teknik olarak mesele bile değil, işten bile değil... Bunu onlarca ayrı devlet yapabilir. Bırakın siz Celal Şengör gibi maymunlarla oyalanmayı ve gerçek hayata dönün.
Saldırgan taraf sadece ABD değil, aynı merkez Rusya'yı öne sürüp kullanıyor.
Saldırgan taraf sadece ABD değil, aynı merkez Rusya'yı öne sürüp kullanıyor.
Maraş merkezli suni deprem saldırısı yapıldıktan sonra, Türkiye'deki o herkes tarafından bilinen ve her yerde yaygın olan onlarca kara paracı bankanın sahipleri "Tam zamanında yaptılar. Bir gün daha dayanacak gücümüz kalmamıştı" diye diye konuştular. "Biz olmadan nasıl o bölgeyi ayağa kaldıracaklar. Biz şimdi çok büyük kazanacağız" diye diye konuştular.
Çimento ve beton...
Maraş merkezli suni deprem saldırısının arkasında türlü dengeler ve hedefler var. İlerleyen süreçte daha çok konuşulacak, tartışılacak ama şimdiden herkes bilsin ki bu saldırıyı yapmalarının bir nedeni de dünya genelindeki çimento pazarını korumak.
Herkesin aklına, bir yerleri topluca yıkıp da sonra yeniden binalar, şehirler yaparken para kazanacakları gelmiştir. Yanlış anlaşılmaması için, açarak anlatıyorum. Son zamanlarda bina/ev/inşaat tekniklerine dair yaptığım yayınlarda hep çimentoyu hedef almıştım. Yeni Nesil Porselen (YNP) deyip durdukça, onlara ağır darbeler vurmuştum. Çöl kumlarından duvarlar, kolonlar, evler yapılabileceğini duyurunca zaten onları krizlere düşürmüştüm.
Suni deprem saldırısından kısa süre önce de artık açıkça çimentoyu ve beton karıştırıcı da denilen araçları hedef almıştım. Dünya genelinde onca satanist holding, Türkiye'deki Koç'lar, Sabancı'lar da dahil, hemen ayinlere, büyülere başlamışlardı.
Bu, onları can evinden vurmaktı. Hepsi zaten batak haldeydi ve koca dünyayı değişmeye, hem de kısa süreç içinde değişmeye zorladıkça, insanlığa faydalı bir düzene zorladıkça, onlar iyice darbelendiler. İyice öfkelendiler. Onların çoğunun evlerinin harcında bile insan kanı var. Ayinlerde İblis'e insanlar adayarak, katlederek her işe girişiyorlar, başlıyorlar.
Şimdilik bu kadar yazıyorum. Sonra bu hususlar divan-ı harpte bile muhakeme mevzuu olacak. Savunmalar da alınacak, adaletle yargılamalar yapılacak ama kendilerini savunacak halleri olmayacak. Zaten bütün pislikleri somut şekilde meydanda olacak ve idam kararları peş peşe verilecek.
Maraş merkezli suni deprem saldırısının arkasında türlü dengeler ve hedefler var. İlerleyen süreçte daha çok konuşulacak, tartışılacak ama şimdiden herkes bilsin ki bu saldırıyı yapmalarının bir nedeni de dünya genelindeki çimento pazarını korumak.
Herkesin aklına, bir yerleri topluca yıkıp da sonra yeniden binalar, şehirler yaparken para kazanacakları gelmiştir. Yanlış anlaşılmaması için, açarak anlatıyorum. Son zamanlarda bina/ev/inşaat tekniklerine dair yaptığım yayınlarda hep çimentoyu hedef almıştım. Yeni Nesil Porselen (YNP) deyip durdukça, onlara ağır darbeler vurmuştum. Çöl kumlarından duvarlar, kolonlar, evler yapılabileceğini duyurunca zaten onları krizlere düşürmüştüm.
Suni deprem saldırısından kısa süre önce de artık açıkça çimentoyu ve beton karıştırıcı da denilen araçları hedef almıştım. Dünya genelinde onca satanist holding, Türkiye'deki Koç'lar, Sabancı'lar da dahil, hemen ayinlere, büyülere başlamışlardı.
Bu, onları can evinden vurmaktı. Hepsi zaten batak haldeydi ve koca dünyayı değişmeye, hem de kısa süreç içinde değişmeye zorladıkça, insanlığa faydalı bir düzene zorladıkça, onlar iyice darbelendiler. İyice öfkelendiler. Onların çoğunun evlerinin harcında bile insan kanı var. Ayinlerde İblis'e insanlar adayarak, katlederek her işe girişiyorlar, başlıyorlar.
Şimdilik bu kadar yazıyorum. Sonra bu hususlar divan-ı harpte bile muhakeme mevzuu olacak. Savunmalar da alınacak, adaletle yargılamalar yapılacak ama kendilerini savunacak halleri olmayacak. Zaten bütün pislikleri somut şekilde meydanda olacak ve idam kararları peş peşe verilecek.
Akademi Dergisi
Pakistan da sinyale çok giriyor. Yanıyor, yıkılıyor, çöküyor, bozuluyor, patlıyor. İntihar eden sözde müslüman din adamları var. Ağır krizler geçiriyorlar, dayanamıyorlar ve acıdan akıllarını kayberek intihar ediyorlar. Son zamanlarda yayılan zombi insan…
Pakistan'da askeri helikopter düştü
Pakistan Kara Havacılık Kolordusu'na ait bir Mil Mi-17 helikopteri dün gece Quetta'daki gece uçuşu operasyonları sırasında kontrolsüz bir dönüş yaptıktan sonra yan yatarak düştü.
Bütün mürettebat/pilotlar hafif yaralı olarak kurtuldu. Helikopterde ise büyük hasar meydana geldi.
Pakistan Kara Havacılık Kolordusu'na ait bir Mil Mi-17 helikopteri dün gece Quetta'daki gece uçuşu operasyonları sırasında kontrolsüz bir dönüş yaptıktan sonra yan yatarak düştü.
Bütün mürettebat/pilotlar hafif yaralı olarak kurtuldu. Helikopterde ise büyük hasar meydana geldi.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Endonezya'da deprem ve yangın
Endonezya'nın Papua şehrinde 5,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Depremden hemen sonra Hamadi'de yangın çıktı.
Endonezya'nın Papua şehrinde 5,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Depremden hemen sonra Hamadi'de yangın çıktı.
Akademi Dergisi
İnsan kalmış herkes, bulduğu ilk fırsatta, şu aşağıdaki şehirlerden çıksın ve en az altı ay geri dönmesin: Londra, Moskova, Washington, Berlin, Paris, Roma, Tel Aviv, Pekin, Tokyo, Seul, Riyad, İslamabad, Bakü, Sofya, Ottawa, Helsinki, Tahran, Stockholm…
Japonya'nın Hokkaidō adasında 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Akademi Dergisi
İnsan kalmış herkes, bulduğu ilk fırsatta, şu aşağıdaki şehirlerden çıksın ve en az altı ay geri dönmesin: Londra, Moskova, Washington, Berlin, Paris, Roma, Tel Aviv, Pekin, Tokyo, Seul, Riyad, İslamabad, Bakü, Sofya, Ottawa, Helsinki, Tahran, Stockholm…
Rusya'da gaz patlaması sonucu çok sayıda kişi öldü
Sibirya'nın Novosibirsk şehrinde meydana gelen gaz patlaması bir apartman bloğunun kısmen çökmesine neden oldu. En az sekiz kişi hayatını kaybetti. Güvenlik yönetmeliklerinin ihlaline ilişkin soruşturmalar devam etmektedir.
Patlamada yaklaşık 60 dairenin tahrip olduğuna inanılıyor. Kazanın sebebinin bir gaz sızıntısı olduğu düşünülüyor.
Sibirya'nın Novosibirsk şehrinde meydana gelen gaz patlaması bir apartman bloğunun kısmen çökmesine neden oldu. En az sekiz kişi hayatını kaybetti. Güvenlik yönetmeliklerinin ihlaline ilişkin soruşturmalar devam etmektedir.
Patlamada yaklaşık 60 dairenin tahrip olduğuna inanılıyor. Kazanın sebebinin bir gaz sızıntısı olduğu düşünülüyor.
Akademi Dergisi
Bölgedeki hafif hasarlı binalarda bile kimse ikamet etmesin. Hasarlı olmasa da zayıf görülen/bulunan binalarda da kimse ikamet etmesin. Tedbirde gevşeklik gösterilmesin.
Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremin ardından çevre illerde artçı depremler devam ediyor. Bu kez Bingöl'ün Genç ilçesinde 3.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Akademi Dergisi
Resmi yetkilileri dinlemeyin. Afet bölgesine gönüllü akışını durdurmayın. Gönüllülerle elden yardım ulaştırma sistemini terk etmeyin. Vatan haini ve Türk düşmanı resmi yetkililere ve onların meydan verdiği gayr-i resmi dolandırıcılara, kaçakçılara, başta da…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Hatay'da AKPKK'nin maşası haydut/çeteler bir bir yakalanıyor
Suriyeli hain/harp kaçkınları deprem sonrası hırsızlık yaparken yakayı ele veriyor ve Türk halkı da gereken cezayı kesiyor. (Küfür içerir.)
Suriyeli hain/harp kaçkınları deprem sonrası hırsızlık yaparken yakayı ele veriyor ve Türk halkı da gereken cezayı kesiyor. (Küfür içerir.)
Akademi Dergisi
Resmi yetkilileri dinlemeyin. Afet bölgesine gönüllü akışını durdurmayın. Gönüllülerle elden yardım ulaştırma sistemini terk etmeyin. Vatan haini ve Türk düşmanı resmi yetkililere ve onların meydan verdiği gayr-i resmi dolandırıcılara, kaçakçılara, başta da…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Türk halkının bütün hainlerden intikamını alacağı gün yakındır
Yağma yapan bir başka AKPKK maşası hain/haydut Suriyeli cezasını buluyor. (Küfür içerir)
Yağma yapan bir başka AKPKK maşası hain/haydut Suriyeli cezasını buluyor. (Küfür içerir)
Akademi Dergisi
Fuat Oktay: "Hatay Havalimanı'nda da onarım devam ediyor. Devletin yapamayacağını bir belediye mi gelecek yapacak? Havalimanı yapacak? Siz kimsiniz?" Belediye, devletin bir kısmı, bir birimi, bir parçası değil mi yani? Daha ayrı bir şey mi? "Devlet" dediğimiz…
AKPKK militanı Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gür-büz, enkaz altında yüzlerce insan olduğu halde “Arama kurtarma çalışmaları tamamlanmıştır” tweeti attı. Gelen tepkiler üzerine tweeti silmek zorunda kaldı.