Akademi Dergisi
Yunanistan'ın idarecileri çoktan şekil aldılar bile... Paniklediler, şu kadar kısa sürede bile resmi açıklamalar ve tavırlar değişmeye başladı... Ben içerideyken bu işi çok abarttılar, hem Türk milletini hem de Yunanları kandırdılar. Bir danışıklı dövüş…
Görüşmede pek çok konu ele alınsa da üzerinde durulan asıl konu Yunanistan'ın Ankebut Ağından ayrılıp ayrılmayacağı idi...
Yanlış bilgi verilmiş...
Söz konusu #QAnon gurubu Trump taraftarı değil ve son zamanlarda Satanizme, Trump'a, insan katledilen ayinlere, Marina'ya, Ankebut Ağının Satanist bir teşkilat olduğuna, Sanhedrin hahamlarına ve benzeri kişilere/konulara dair yayınlarımızla güç bulmuşlardı.
Bizden bahsetmeseler de paylaşımları ile İyi ses getirmeye başlamışlardı. Paylaşımlarının kalitesi ve tesiri artmıştı, bu güne kadar uçuk bulunuyorlarken, pek de dikkate alınmıyorlarken, artık başka bir havaya bürünmüşlerdi.
Ankebut Ağının Twitter'ı ve Facebook'u zaten bunları büyük oranda sansürlüyorken vaziyet böyleydi, ses getirir olmuşlardı. Büyük zarar göreceklerini ve Ankebut Ağının daha büyük darbeler alacağını anladılar ve toptan kapatıp geçiyorlar. Elbette aralarında haddi aşan, hukuk dışına çıkanlar da var ama bu hesapların bu şekilde toptan kapatılıp geçilmesi, o dillerinden düşürmedikleri demokrasiye aykırı olduğu gibi, hukuka, insan hak ve hürriyetlerine de aykırı... Bu yaptıkları gerçekten büyük bir iki yüzlülük, hukuksuzluk ve skandal...
Çok yakında ülkemizde de Twitter, Facebook, Instagram, WhatsApp ve Youtube yasaklanacak. Milletimiz bunları kullanmayı vatana/devlete/insanlığa ihanet olarak görecek.
O anda alternatif ve güvenilir sistemler aranacak. Bu boşluğu doldurmak için şimdiden ilgililerin çalışmaya başlaması iyi olacaktır. VK.com ve Ok.ru ve diğerleri... Türk milletinin kültürünü, alışkanlıklarını, bakış açısını, tercihlerini, alıştığı arayüzleri dikkate alarak kendilerini güncelleseler, inanıyorum ki birkaç ay sonra büyük bir alaka göreceklerdir. Aslında VK'da ve Ok'da, Facebook'da ve Twitter'da bile olmayan özellikler var. Bence en çok da detaylarda, arayüzde kaybediyorlar. Telegram da sorunsuz şekilde WhatsApp'ın tahtına kurulabilecektir. Ankebut Operasyonumuz, kısa süre içinde dünya genelinde yüz milyonlarca insanın CIA'ya ait ortamlardan ayrılmalarına sebep olacaktır, bunu da öngörebiliyorum.
Söz konusu #QAnon gurubu Trump taraftarı değil ve son zamanlarda Satanizme, Trump'a, insan katledilen ayinlere, Marina'ya, Ankebut Ağının Satanist bir teşkilat olduğuna, Sanhedrin hahamlarına ve benzeri kişilere/konulara dair yayınlarımızla güç bulmuşlardı.
Bizden bahsetmeseler de paylaşımları ile İyi ses getirmeye başlamışlardı. Paylaşımlarının kalitesi ve tesiri artmıştı, bu güne kadar uçuk bulunuyorlarken, pek de dikkate alınmıyorlarken, artık başka bir havaya bürünmüşlerdi.
Ankebut Ağının Twitter'ı ve Facebook'u zaten bunları büyük oranda sansürlüyorken vaziyet böyleydi, ses getirir olmuşlardı. Büyük zarar göreceklerini ve Ankebut Ağının daha büyük darbeler alacağını anladılar ve toptan kapatıp geçiyorlar. Elbette aralarında haddi aşan, hukuk dışına çıkanlar da var ama bu hesapların bu şekilde toptan kapatılıp geçilmesi, o dillerinden düşürmedikleri demokrasiye aykırı olduğu gibi, hukuka, insan hak ve hürriyetlerine de aykırı... Bu yaptıkları gerçekten büyük bir iki yüzlülük, hukuksuzluk ve skandal...
Çok yakında ülkemizde de Twitter, Facebook, Instagram, WhatsApp ve Youtube yasaklanacak. Milletimiz bunları kullanmayı vatana/devlete/insanlığa ihanet olarak görecek.
O anda alternatif ve güvenilir sistemler aranacak. Bu boşluğu doldurmak için şimdiden ilgililerin çalışmaya başlaması iyi olacaktır. VK.com ve Ok.ru ve diğerleri... Türk milletinin kültürünü, alışkanlıklarını, bakış açısını, tercihlerini, alıştığı arayüzleri dikkate alarak kendilerini güncelleseler, inanıyorum ki birkaç ay sonra büyük bir alaka göreceklerdir. Aslında VK'da ve Ok'da, Facebook'da ve Twitter'da bile olmayan özellikler var. Bence en çok da detaylarda, arayüzde kaybediyorlar. Telegram da sorunsuz şekilde WhatsApp'ın tahtına kurulabilecektir. Ankebut Operasyonumuz, kısa süre içinde dünya genelinde yüz milyonlarca insanın CIA'ya ait ortamlardan ayrılmalarına sebep olacaktır, bunu da öngörebiliyorum.
"Hayır, o savcı intihara teşebbüs etmedi. Böyle bilinecek"
Koca savcı hastahaneye kaldırılmış da uzun süre, yakınları dahil hiç kimse kendisinden haber alamamış...
Öyle ki artık son çare olarak hastahane kayıtlarına bakılınca kendisini bir hastahanede bulabilmişler. Sonra Başsavcı vekili Zafer Koç, o savcının mezarlıkta bulunduğunu da itiraf etmiş. Daha sonra ise bir yerden bir talimat gelmiş ve "Hayır, o savcı intihara teşebbüs etmedi. Böyle bilinecek" demiş.
Ben, elde edebildiğimiz ilk bilgileri anlatayım... O savcı Ankebut Ağı mensuplarının baskısı altında kalmış bir savcı... Ankebut Ağının çocuklara neler yaptığını soruşturmalarda görmüş, işini hakkıyla yapmak isterken baskı ve tehditler neticesinde dosyaları kapatmış, bunu yapmak istemedikçe Ankebut Ağı mensuplarını kızdırmış bir savcı... Hükumetle bütünleşik bir teşkilata sahip olan bu mafya, bu haline rağmen bu savcıyı bir de Erzurum'a gönderip kendisini pis işlerinde daha tesirli şekilde kullanmak isteyince, savcı bunu da istememiş.
Sonra bu kişiler bu savcıdan kurtulmak, yok etmek istediler. Bir anda dik durmaya başlarsa, bir şekilde cesaret bulursa ve yetkisini kullanırsa, çocuklara akıl almaz şeyler yapan/yaptıran bu mafyalar ve devlet yetkilileri topun ağzına konarlardı. Büyücülüğü zaten işlerinin her safhasında kullanan bu Satanist teşkilat/kişiler, bu savcıya da intihara sebep olan büyüler yaptılar. Lakin şu an itibariyle istedikleri sonucu elde edemediler.
Savcıyı öldürmek isteyeceklerdir, hususi korumaya alınmalı, güvenliği sağlanmalı ve ayrıca soruşturmalara dahil edilmeli.
Şu Zafer Koç da ondan uzak tutulmalı, çünkü Zafer Koç da Ankebut Ağı mensubu... Neler döndüğünü çok iyi derecede biliyor, çünkü o pis işleri çeviren kadronun arasında kendisi de bulunuyor.
Koca savcı hastahaneye kaldırılmış da uzun süre, yakınları dahil hiç kimse kendisinden haber alamamış...
Öyle ki artık son çare olarak hastahane kayıtlarına bakılınca kendisini bir hastahanede bulabilmişler. Sonra Başsavcı vekili Zafer Koç, o savcının mezarlıkta bulunduğunu da itiraf etmiş. Daha sonra ise bir yerden bir talimat gelmiş ve "Hayır, o savcı intihara teşebbüs etmedi. Böyle bilinecek" demiş.
Ben, elde edebildiğimiz ilk bilgileri anlatayım... O savcı Ankebut Ağı mensuplarının baskısı altında kalmış bir savcı... Ankebut Ağının çocuklara neler yaptığını soruşturmalarda görmüş, işini hakkıyla yapmak isterken baskı ve tehditler neticesinde dosyaları kapatmış, bunu yapmak istemedikçe Ankebut Ağı mensuplarını kızdırmış bir savcı... Hükumetle bütünleşik bir teşkilata sahip olan bu mafya, bu haline rağmen bu savcıyı bir de Erzurum'a gönderip kendisini pis işlerinde daha tesirli şekilde kullanmak isteyince, savcı bunu da istememiş.
Sonra bu kişiler bu savcıdan kurtulmak, yok etmek istediler. Bir anda dik durmaya başlarsa, bir şekilde cesaret bulursa ve yetkisini kullanırsa, çocuklara akıl almaz şeyler yapan/yaptıran bu mafyalar ve devlet yetkilileri topun ağzına konarlardı. Büyücülüğü zaten işlerinin her safhasında kullanan bu Satanist teşkilat/kişiler, bu savcıya da intihara sebep olan büyüler yaptılar. Lakin şu an itibariyle istedikleri sonucu elde edemediler.
Savcıyı öldürmek isteyeceklerdir, hususi korumaya alınmalı, güvenliği sağlanmalı ve ayrıca soruşturmalara dahil edilmeli.
Şu Zafer Koç da ondan uzak tutulmalı, çünkü Zafer Koç da Ankebut Ağı mensubu... Neler döndüğünü çok iyi derecede biliyor, çünkü o pis işleri çeviren kadronun arasında kendisi de bulunuyor.
Sağlık Bakanlığı'ndaki deprem bütün şiddetiyle devam ediyor. Dördüncü istifa de yaşandı. Neler oluyor...
https://telegra.ph/Sa%C4%9Fl%C4%B1k-Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1ndaki-deprem-b%C3%BCt%C3%BCn-%C5%9Fiddetiyle-devam-ediyor-07-23
https://telegra.ph/Sa%C4%9Fl%C4%B1k-Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1ndaki-deprem-b%C3%BCt%C3%BCn-%C5%9Fiddetiyle-devam-ediyor-07-23
Telegraph
Sağlık Bakanlığındaki deprem bütün şiddetiyle devam ediyor.
Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Adil Mardinoğlu, istifa ettiğini açıkladı. İstifayı değerlendiren CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, daha öncede 3 önemli bürokratın istifa ettiğini hatırlatarak, koronavirüs test kitlerine ilişkin yolsuzluk iddialarını…
Akademi Dergisi
Photo
Şu İstanbul Adliyesi denilen yerin bir an evvel temizlenmesi gerekiyor.
İyi olanlarını tenzih ederim ama şu mekanın içi vatan haini, hırsız, alçak, rüşvetçi, karaktersiz, gizli kimlikli, gizli servislerin ve mafyaların maşası olmuş avukat, savcı ve hakimlerle dolu...
Parayı veren düdüğü çalıyor ve ayrıca gizli Hristiyan ve gizli Yahudi cemaatlerinin istediği de oluyor.
İyi olanlarını tenzih ederim ama şu mekanın içi vatan haini, hırsız, alçak, rüşvetçi, karaktersiz, gizli kimlikli, gizli servislerin ve mafyaların maşası olmuş avukat, savcı ve hakimlerle dolu...
Parayı veren düdüğü çalıyor ve ayrıca gizli Hristiyan ve gizli Yahudi cemaatlerinin istediği de oluyor.
Ümraniyet E Tipi Toplama Kampında hukuksuz şekilde tutulduğumda, ilk zamanlar değil ama sonradan cesaret ederek beni İstanbul Adliyesine de çektiler/götürdüler. Baktılar ki aylardır sakince yatıyorum, hiçbir şey yapmıyorum da anca cesaret edebildiler.
Gizli Ermeni bir savcının karşısına geçirdiler. Zayıf karakterli, ezik, korkak, çekingen biriydi. Gözleri velfecri okuyordu. Beden dili aşırı heyecanlı ve panikliydi. Aşırı derecede iyi niyetli konuşuyordu. Göz temasından da kaçınıyordu. Rolünü iyi oynayamıyor, kendisine verilen vazifeyi ifa edemiyordu.
Bana, Memorial Hastahaneler zincirinin sözde sahibi Turgut'un benden şikayetçi olduğu bir dosyayı gösterdi. Dosyadan kendisi birkaç satır okumalı ve soruları sormalıyken, üzerinde hakim olan aşırı panik haliyle, dosyayı bana verdi.
Gizli Ermeni bir savcının karşısına geçirdiler. Zayıf karakterli, ezik, korkak, çekingen biriydi. Gözleri velfecri okuyordu. Beden dili aşırı heyecanlı ve panikliydi. Aşırı derecede iyi niyetli konuşuyordu. Göz temasından da kaçınıyordu. Rolünü iyi oynayamıyor, kendisine verilen vazifeyi ifa edemiyordu.
Bana, Memorial Hastahaneler zincirinin sözde sahibi Turgut'un benden şikayetçi olduğu bir dosyayı gösterdi. Dosyadan kendisi birkaç satır okumalı ve soruları sormalıyken, üzerinde hakim olan aşırı panik haliyle, dosyayı bana verdi.
Hiçbir yerini okumadım. Kenarından tutarak bir el çabukluğu ile baştan sona doğru sayfaları hızlıca kaydırdım ve göz ucu ile baktım. Konu hakkında yaptığım yayınların o dosyada toplandığını anladım. Hepsini oraya alıntılamış olduklarına ihtimal bile vermedim. Dosyanın da savcının da "oynanmış" olduğunu, gerçek bir soruşturma olmadığını öncesinden biliyordum.
"Şikayet dosyasının bir kopyasını alacağım ve bu hususta savunmamı yazılı olarak yapacağım. Lakin merak ettiğim bir tek husus var, bu dosya kapsamında Mehmet Haberal'ın ismi geçiyor mu?" dedim. Saniyesinde "Hayır" dedi.
"Şikayet dosyasının bir kopyasını alacağım ve bu hususta savunmamı yazılı olarak yapacağım. Lakin merak ettiğim bir tek husus var, bu dosya kapsamında Mehmet Haberal'ın ismi geçiyor mu?" dedim. Saniyesinde "Hayır" dedi.
Aslında ona "Sen bu devletin savcısı değil misin? Yayınların ciddiyetini görmüyor musun? Hukukun dışına çıkarak sahada mekanları da biz mi basacağız, soruşturmaları da adamları kaldırarak biz mi yapacağız? Böyle yayınlar, üzerine sene geçtikten sonra ve Mehmet Haberal'ın da talimatıyla Turgut benden şikayetçi olmaya cesaret ettiği zaman mı bir savcının önüne gelmeliydi? Bu güne kadar neden soruşturmalar yapmadınız ve delillerimizi istemediniz, beni huzurunuza çağırmadınız? Ben bu yayınları yaparken -Herkes devletimizin ilgili makamlarına şikayet etsin. Elimde somut delilleri de var. Bu yayınları CİMER'e de gönderin- dedim de on günden fazla süre CİMER'in sitesini kapalı tuttular."
diyebilirdim ve daha arkasına bir kamyon sözü ekleyebilirdim. Takılmadım...
diyebilirdim ve daha arkasına bir kamyon sözü ekleyebilirdim. Takılmadım...
"Mehmet Haberal kim, şu bildiğimiz kişi mi?" demesini ya da "Konunun Mehmet Haberal ile bağlantısı da mı var? Ben yazılarınızın tamamına bakamadım. Yazılarda ismi mi geçiyor? Neler biliyorsunuz? İddialarınız çok vahim, insanların ve bir de çocukların hayatları söz konusu?" demesini ya da "Akıl sağlığınız hakkında iddialar da var, iyi misiniz, bir rahatsızlığınız var mı" da demesini bekliyordum. Saniyede o soruya "Hayır" deyip gözlerini kaçırıp kendisini masadan geriye doğru çekmesini beklemiyordum. Adam gerçekten zor durumdaydı. Ben oraya götürülmeden önce, çok sıkışmış olduğunu, olmadık bir işe sokulduğunu iyice anlamış haldeydi.
Ben, Jandarma marifetiyle ayrıldım savcılık makamından ve yine Ümraniye E Tipi Kapalı Toplama kampına götürüldüm. Hırsızların, dolandırıcıların, nitelikli dolandırıcıların, insan kaçakçılarının, evrakta sahtecilik yapanların tutulduğu yere...
Dosyanın kopyasını da almadım, yazılı savunma da yapmadım. Hükumetle bütünleşik uluslar arası mafyaların ve ayrıca CIA'nın, karşımda bir adalet sistemi bırakmadığını, her şeyin ayarından çıkartıldığını baştan beri biliyordum ve o zamana gelene kadar daha neler neler gördüm, yaşadım.
Ben ayrıldıktan sonra kendisine bu işi pas eden üstü ile görüştü ve "Efendim, bence elinde delil yok" dedi.
O kişi de Adalet Bakanı ve gizli Yahudi ve Mason Abdülhamid Gül ile görüşüp bilgi verdi. Zaten Mehmet Haberal bu iş için Tayyip'e emir vermişti. Tayyip de emri Abdülhamid Gül'e vermişti ve onlar da bu işe girecek savcı bulmakta zorlandıkları için bu ezik ve ahmak savcıyı kullanmak zorunda kalmışlardı. Her şeyi ellerine, yüzlerine bulaştırmışlardı.
Dosyanın kopyasını da almadım, yazılı savunma da yapmadım. Hükumetle bütünleşik uluslar arası mafyaların ve ayrıca CIA'nın, karşımda bir adalet sistemi bırakmadığını, her şeyin ayarından çıkartıldığını baştan beri biliyordum ve o zamana gelene kadar daha neler neler gördüm, yaşadım.
Ben ayrıldıktan sonra kendisine bu işi pas eden üstü ile görüştü ve "Efendim, bence elinde delil yok" dedi.
O kişi de Adalet Bakanı ve gizli Yahudi ve Mason Abdülhamid Gül ile görüşüp bilgi verdi. Zaten Mehmet Haberal bu iş için Tayyip'e emir vermişti. Tayyip de emri Abdülhamid Gül'e vermişti ve onlar da bu işe girecek savcı bulmakta zorlandıkları için bu ezik ve ahmak savcıyı kullanmak zorunda kalmışlardı. Her şeyi ellerine, yüzlerine bulaştırmışlardı.
Delillerimi verseydim de hiçbir şeye sebep olmayacaktı. Gerçek bir soruşturma ve yargılama yapılmayacaktı.
Delillerim neler, neleri ispat ediyorlar, nasıl elde edilmişler, sistemim nasıl bir sistem, usullerimiz/tekniklerimiz neler v.s. gibi sorulara cevaplar bulmaya çalışacaklardı.
Şu hukuki zeminde karşımda neler sergilendiğini, hukukun ne derece ayaklar altına alındığını ve mafyalar ile hainlerin emrine verildiğini bir kişiye bir anda anlatsam, şaşırır da "Haydi ya, o derece mi" der.
Bu arada, belki araştıranlar olur diye yazayım, söz konusu gizli Ermeni savcının soy adı da Ören... Şu gizli Ermeni ve İhlaslı dolandırıcı Enver Ören ile arasında bir akrabalık ya da başka türlü bir yakınlık var mıdır sizce?
Delillerim neler, neleri ispat ediyorlar, nasıl elde edilmişler, sistemim nasıl bir sistem, usullerimiz/tekniklerimiz neler v.s. gibi sorulara cevaplar bulmaya çalışacaklardı.
Şu hukuki zeminde karşımda neler sergilendiğini, hukukun ne derece ayaklar altına alındığını ve mafyalar ile hainlerin emrine verildiğini bir kişiye bir anda anlatsam, şaşırır da "Haydi ya, o derece mi" der.
Bu arada, belki araştıranlar olur diye yazayım, söz konusu gizli Ermeni savcının soy adı da Ören... Şu gizli Ermeni ve İhlaslı dolandırıcı Enver Ören ile arasında bir akrabalık ya da başka türlü bir yakınlık var mıdır sizce?
Akademi Dergisi
"Kalk lan ayağa, sen kime şov yapıyorsun." Hakim onların adamıydı. Sabetaycı gizli Yahudi olan Fatih Erdemir'di. Mahkemede adını soruyordum, adını veremiyordu. Çünkü Sabetaycıları ciğerlerine kadar tanıdığımı/bildiğimi biliyordu. Ben bu ifadeleri verince…
"AKP bir siyasi parti değildir. Organize bir suç, terör ve ihanet örgütüdür. Recep Tayyip Erdoğan bir cumhurbaşkanı değildir, sahte diplomalı bir vatan hainidir. Uluslar arası fuhuş, organ, uyuşturucu mafyasının/sisteminin Türkiye ayağında kullandığı etkili isimlerden biridir. Memorial, Medical Park, Medipol ve Başkent hastahaneleri üzerinden organ işi de yapar. Bu iddialarımın somut delilleri elimde mevcuttur. Yargılanmak ve delillerimi sunmak istiyorum." dedim. Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları bürosundan SEGBİS'le cezaevine bağlanan ve ifademi alan o savcıya...
Bana "Nasıl yani? Bu iddiaların bir de delilleri mi var, nedir onlar?" demedi...
Tutuklu yargılanmam talebiyle dava açtı, davaya, bu ifadeyi verdikten bir iki saat kadar sonra Muğla 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Sabetaycı gizli Yahudi hakimi Fatih Erdemir baktı. O da bana "Ne imiş senin delillerin" demedi. Deseydi, adaletin gereğini yapsaydı, gerçek bir hakim gibi karşımda dursaydı, Tayyip ve çetesi o gün bitmişti...
Bana "Nasıl yani? Bu iddiaların bir de delilleri mi var, nedir onlar?" demedi...
Tutuklu yargılanmam talebiyle dava açtı, davaya, bu ifadeyi verdikten bir iki saat kadar sonra Muğla 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Sabetaycı gizli Yahudi hakimi Fatih Erdemir baktı. O da bana "Ne imiş senin delillerin" demedi. Deseydi, adaletin gereğini yapsaydı, gerçek bir hakim gibi karşımda dursaydı, Tayyip ve çetesi o gün bitmişti...
O gün, hakim rolü oynayan o Sabetaycı Yahudi hadsize "Bu SEGBİS görüntülerini izlediklerini de biliyorum. Buradan onlara mesaj göndermek istiyorum. Beni burada tutmaya onların güçleri yetmez, ben buradan çıkacağım" dedim. Güldü küstah... Okuyordur şimdi buraları ya da hiç değilse arkadaşları/teşkilatı haber ediyordur. Çok az kaldı, gerçek Türk hakimlerinin karşısına çıkıp vatana ihanet, uluslar arası savaş ve terör suçları, organları için yüzbinlerce insanın katledilmesi, fuhuş işleri, uyuşturucu işleri ve bütün bunlara yardım ve yataklıktan, suçu ve suçluyu korumaktan, görevini kötüye kullanmaktan yargılanacaklar.
Cezaları mı? O anda kanunlarda idam cezası yoksa bile idam edilecekler. Zaten belki de kalmaz o vakte, millet linç edecektir böyle sözde hakim ve savcıları ve sözde basın mensuplarını..
Ben şu basın-medya aktörlerini de daha yenice ikaz ettim ama yine ayar almadılar. Bunlarla beraber idam edileceklerini bilerek, bunca insanlık suçuna bile basın/yayın gücüyle ortak oluyorlarsa, kendileri bilirler.
Cezaları mı? O anda kanunlarda idam cezası yoksa bile idam edilecekler. Zaten belki de kalmaz o vakte, millet linç edecektir böyle sözde hakim ve savcıları ve sözde basın mensuplarını..
Ben şu basın-medya aktörlerini de daha yenice ikaz ettim ama yine ayar almadılar. Bunlarla beraber idam edileceklerini bilerek, bunca insanlık suçuna bile basın/yayın gücüyle ortak oluyorlarsa, kendileri bilirler.