Bütün hukuksuzluklara, zorlama ve art niyetli tavırlara rağmen o vizitten, doktorların/ekibin tamamına yakınının ortak kararı ile "taburcu edilmem" yönünde karar çıktı. Beni yine bırakmadılar Zeki... Senin de sayende, bu şartlarda bile yine de zorladılar bu işi... Ses kaydı senin elinde yoksa, bana Telegram'dan bir merhaba de, hemen atayım dinler anlarsın ne derece bir hukuk skandalı yaşandığını...
Haberin var mı bilmem, ben bu vizitten o kutu gibi hücreye geri götürüldüm. 15 dk kadar geçmişti, kapımda bekleyen jandarma uzmana telefon geldi. Yüzü biraz attı, sonra infaz memuruna hücre kapısını açtırdı, içeri girip arama yaptı. "Komutan, telefon mu arıyorsun, gel şuralara da bak" dedim de "Yok ya öyle genel bir arama" dedi. Oysa yanda bir hücre daha var, orayı aramadı. 28 gün kaldım, kimse kimseyi veya hücreleri aramadı. Tam da vizitte "Neler döndürdüğünüzü ayrıntılarına kadar biliyorum. Dışarıda restleşme yaşandı" dediğimden on beş dakika sonra arandı.
Dahası da var, sonra Begüm de Onur da bu aramanın yapıldığını inkar ettiler. İnfaz memuru şahit, jandarma erleri şahit, yan hücrede tutulan iki kişi şahit ve dahası güvenlik kamerası kayıtları da var... Ne diyeceksin Zeki? Onur, baştan beri çok haklıymış değil mi?
Haberin var mı bilmem, ben bu vizitten o kutu gibi hücreye geri götürüldüm. 15 dk kadar geçmişti, kapımda bekleyen jandarma uzmana telefon geldi. Yüzü biraz attı, sonra infaz memuruna hücre kapısını açtırdı, içeri girip arama yaptı. "Komutan, telefon mu arıyorsun, gel şuralara da bak" dedim de "Yok ya öyle genel bir arama" dedi. Oysa yanda bir hücre daha var, orayı aramadı. 28 gün kaldım, kimse kimseyi veya hücreleri aramadı. Tam da vizitte "Neler döndürdüğünüzü ayrıntılarına kadar biliyorum. Dışarıda restleşme yaşandı" dediğimden on beş dakika sonra arandı.
Dahası da var, sonra Begüm de Onur da bu aramanın yapıldığını inkar ettiler. İnfaz memuru şahit, jandarma erleri şahit, yan hücrede tutulan iki kişi şahit ve dahası güvenlik kamerası kayıtları da var... Ne diyeceksin Zeki? Onur, baştan beri çok haklıymış değil mi?
Yine de taburcu edilmeyince ve yine de tıbbi bir işlem de yapılmayınca, günler öyle geçmeye devam edince ben büyük bir baskı kurdum. Oradaki infaz memurları ve jandarma personeli bile yaşananlara inanamadılar.
İşte o artık isyan ettiğim, gürültü çıkarttığım aşamada mecburen karşıma doktor çıkarttılar. "Sizin doktorunuz Onur Bey" diyenler bir anda kıvırıp doktorunuz Begüm Hanım dediler. Detaylarını atlıyorum, mevzu çok uzun diye ama arada kurum içi telefon görüşmeleri, yalanlar, pusular, konuşup inkar etmeler, neler neler var. Her aşaması da şahitli, ispatlı...
Onur pes etmişti o tek görüşmede ve mecburen Begüm'e "Bu işi sen hallet, buraya kadar gelmiş, bu iş halledilmeli, bu adam on senedir durdurulamadı" dediler.
O baskıyı yaptığım sırada karşıma doktor Begüm'ü çıkarttılar. Detayları ve delileri bol bol var, atlıyorum. Zamanını bekliyorum ve anlatacağım delilleri ile...
İşte o artık isyan ettiğim, gürültü çıkarttığım aşamada mecburen karşıma doktor çıkarttılar. "Sizin doktorunuz Onur Bey" diyenler bir anda kıvırıp doktorunuz Begüm Hanım dediler. Detaylarını atlıyorum, mevzu çok uzun diye ama arada kurum içi telefon görüşmeleri, yalanlar, pusular, konuşup inkar etmeler, neler neler var. Her aşaması da şahitli, ispatlı...
Onur pes etmişti o tek görüşmede ve mecburen Begüm'e "Bu işi sen hallet, buraya kadar gelmiş, bu iş halledilmeli, bu adam on senedir durdurulamadı" dediler.
O baskıyı yaptığım sırada karşıma doktor Begüm'ü çıkarttılar. Detayları ve delileri bol bol var, atlıyorum. Zamanını bekliyorum ve anlatacağım delilleri ile...
Ben Begüm'le konuşurken Onur benim orada o odada olduğumu bilmeden girdi içeri ve beni görünce hemen geri çıkmak istedi. Zor çevirdim, arkasından defalarca yüksek sesle seslendim, çıkıp kaçmaya fırsat bulamadı ve mecburen karşıma, Begüm'ün yanına oturdu. Muhatap aldım ve "Neler dönüyor burada? Taburcu olacağıma karar verilmiş, bu karar telefondan başımda duran infaz memuruna söylenmiş ve jandarma personeli de buna şahit olmuş, ben tam taburcu oluyorum derken -Yok öyle bir şey söylenmedi- diyorsunuz ve süreyi uzatmaya oynuyorsunuz? Siz neler çeviriyorsunuz? Gelin benimle, telefon görüşmesi yapılan ve bilgiyi bana aktaran infaz memuru şu anda da nöbette, başımda duruyor. Adı şu, sizinle yüzleştireyim" dedim... Çaresizlikle küstahça tavırlar sergileyerek üste çıkmaya daha doğrusu mevzuyu kıvırmaya çabaladı ve haddi iyice aşarak "Sizin yayınlarınız hayatın gerçekleri ile bağdaşmıyor, sizin için bir tedavi süreci başlatacağız ve burada kalacaksınız" dedi Onur... "İlk ve son görüşmemizde yayınlarımının yanında somut deliller bile paylaştığımı itiraf eden, bunları nereden bulduğumu soran da siz değil miydiniz?" demem bile fayda vermedi. Biliyorsun, o anda telefonları açıktı ve hattın ucunda sizlerin ayarladığı savcının kalemi vardı. Benim konuşmalarımı da duyuyordu. "Bana, beni burada tutmak için almanız gereken savcı ya da mahkeme kararını, ek süre kararını gösterecek, yazılı olarak tebliğ edip imza ettireceksiniz ve sonra ben itiraz hakkımı kullanarak burada neler döndüğünü de ayrıntılı, şahitli, ispatlı yazarak itiraz edeceğim. Bakalım ondan sonra bu işi nerelere uzayacak" dedim ve orada yanımda bulunan iki jandarma personeline de "Bu iş baştan belli idi ki mahkemelik olacak, bunlara şahit oluyorsunuz, şu duruşlarını görüyorsunuz, sizlerden ricam hafızanıza yazın, şahit olacaksınız" dedim. İsimlerini bile aldım. Sükut ederek, boyun bükerek tasdik edebildiler. Onlar bile çok rahatsız olmuşlardı.
Yanında gizli Yahudi doktor Begüm vardı. Baktım Onur mecburen yine rol yapıyor, baskı altında, açık verip duruyor, yüzüne vurunca zorlama yorumlarla kıvırmaya çalışıyor. Heyecanı ve korkusu dışa vuruyor. "B12 vitamin hapı da bir soğuk algınlığı hapıdır" diyecek kadar saçmalıyor. Ben mevzunun tadının kaçtığını anladım, baştan beri söylediği gibi bir kez daha "Bu işin sonu mahkemede bitecek ve hepiniz cezalar alacaksınız" dedim. Lakin arkasına ekledim "Hepinizi dinliyoruz, hepinizin bağlantılarını biliyoruz ve delilleri elimizde, dinleme kayıtları da elimizde"
Yüzünü görmeliydin Zeki... Çarpılmış gibiydi, sarsıldı, konudan koptu. Artık kıvıracak bir şey bulamadı, gizli Yahudi Begüm de onun sıkıştığını anlayıp sözün arasına girince "oh kurtuldum" dercesine beden hareketlerine mani olamadı ve kendini saldı...
Biliyorsun, buzdağının görünen yüzünü anlattım Zeki Çalışkan... Daha neler neler var. Sahadaki dengeleri gözettiğimden ismini anmadığım kişiler, kurumlar, teşkilatlar, bağlantılar da var.
Yüzünü görmeliydin Zeki... Çarpılmış gibiydi, sarsıldı, konudan koptu. Artık kıvıracak bir şey bulamadı, gizli Yahudi Begüm de onun sıkıştığını anlayıp sözün arasına girince "oh kurtuldum" dercesine beden hareketlerine mani olamadı ve kendini saldı...
Biliyorsun, buzdağının görünen yüzünü anlattım Zeki Çalışkan... Daha neler neler var. Sahadaki dengeleri gözettiğimden ismini anmadığım kişiler, kurumlar, teşkilatlar, bağlantılar da var.
Mesela hastahaneye günü birlik götürülüp getirilirken yanımda vazifesi icabı bulunan Jandarma personellerinin, anlatmaya çalıştığım hususları duyunca bana nasıl güzel tavırlar sergilediklerini ve bunlardan birisinin "Kardeşim, burada sana karşı apaçık şekilde bir şeyler döndürülüyor. Anlattıklarını da dinledim, hepsi çok doğru, çok mantıklı. Bu hastahaneyi ve doktorları dava et, öttürürsün" dediğini...
Ya da doktor Pınar'ı jandarma personellerinin önünde nasıl da köşeye sıkıştırdığımı, gerçek yüzünü meydana çıkarttığımı, tezatlarını yalanlarını yüzüne vurduğumu, rezil olduğunu ve oradaki jandarmaya "şahit olacaksın" dediğimde hislenmiş bir şekilde ve onay kastıyla kafa salladığını ve daha onlarca kısmı, hususu anlatmadım.
Doktor Çiğdem ve doktor Pınar'ın "Benim anlattıklarımın doğruluğunu 15 dk da internet taraması ile bile anlayabilirsiniz. Vaktiniz yok anladım ama kaçıncı defadır söz veriyorsunuz, bakacağız diyorsunuz da bakmıyorsunuz, bakın, internette bile deliller paylaştım. Onbinlerce yayınım var koca ülkede ve dünyada nasıl ses getirmişim de karşıma aklı başında bir kişi çıkıp da -İşte mfs nin tezatları, artniyeti- diyememiş. 46 raporlu birisi kullanılmış, deli olduğumu iddia etmiş, kendi raporunu montajla bana uyarlamış, bunun arkasında da Zeki Çalışkan var. Siz bu işi kısacık sürede çözebilirsiniz" gibi çıkışlarım karşısında ne hallere düştüğünü de anlatmadım. Bunların detaylarını anlatsam zaten, o kurumda deprem olur, hemen soruşturmalar ve yargılamalar başlar.
08 Ocak 2020 tarihinde hastahanede tutulduğum hücreden ceza evine dilekçe yazdım ve müdürü bilgilendirdiğim gibi dilekçemin kopyasının İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne, diğer kopyasının da İst. And. Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmesini istediğimi ve bu dilekçenin hala bulunamadığını ama gönderme faks raporunun elimde olduğunu anlatmadım Zeki... Sadece bu dilekçenin yok edilmiş olması bile onlarca devlet yetkilisini ve hastahanede bu işe karıştırılan herkesi ve ardından seni ve çeteni içeri almaya yeter. Hem de vatana ihanet dahil onlarca suça ortak olmaktan, suçu ve suçluyu korumaktan Zeki...
Ya da doktor Pınar'ı jandarma personellerinin önünde nasıl da köşeye sıkıştırdığımı, gerçek yüzünü meydana çıkarttığımı, tezatlarını yalanlarını yüzüne vurduğumu, rezil olduğunu ve oradaki jandarmaya "şahit olacaksın" dediğimde hislenmiş bir şekilde ve onay kastıyla kafa salladığını ve daha onlarca kısmı, hususu anlatmadım.
Doktor Çiğdem ve doktor Pınar'ın "Benim anlattıklarımın doğruluğunu 15 dk da internet taraması ile bile anlayabilirsiniz. Vaktiniz yok anladım ama kaçıncı defadır söz veriyorsunuz, bakacağız diyorsunuz da bakmıyorsunuz, bakın, internette bile deliller paylaştım. Onbinlerce yayınım var koca ülkede ve dünyada nasıl ses getirmişim de karşıma aklı başında bir kişi çıkıp da -İşte mfs nin tezatları, artniyeti- diyememiş. 46 raporlu birisi kullanılmış, deli olduğumu iddia etmiş, kendi raporunu montajla bana uyarlamış, bunun arkasında da Zeki Çalışkan var. Siz bu işi kısacık sürede çözebilirsiniz" gibi çıkışlarım karşısında ne hallere düştüğünü de anlatmadım. Bunların detaylarını anlatsam zaten, o kurumda deprem olur, hemen soruşturmalar ve yargılamalar başlar.
08 Ocak 2020 tarihinde hastahanede tutulduğum hücreden ceza evine dilekçe yazdım ve müdürü bilgilendirdiğim gibi dilekçemin kopyasının İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne, diğer kopyasının da İst. And. Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmesini istediğimi ve bu dilekçenin hala bulunamadığını ama gönderme faks raporunun elimde olduğunu anlatmadım Zeki... Sadece bu dilekçenin yok edilmiş olması bile onlarca devlet yetkilisini ve hastahanede bu işe karıştırılan herkesi ve ardından seni ve çeteni içeri almaya yeter. Hem de vatana ihanet dahil onlarca suça ortak olmaktan, suçu ve suçluyu korumaktan Zeki...
Ceren Bilgesoy, Ceren Ateşal, bilmem ne Büyükkılıç v.s...
Benim Erenköy' götürüldüğüm sıralarda personelin tamamına yakını gizli Yahudi ve gizli Ermeniydi Zeki... Biliyor musun bir keresinde işi gırgıra vurdum, Hakan Dağüstün diye sözde bir doktora "Sizin adınız soyadınız tuhaf... Sabetaycı mısınız?" dedim de halini bir görseydin Zeki... "Neden bahsediyorsunuz anlayamıyorum" deyince gayet sakin şekilde "Ceren Bilgesoy ve Ceren Ateşal da Sabetaycılar mı? Ne kadar tanıyorsunuz bu kişileri?" dedim. Çıkamadı işin içinden, gerginlik oldu biraz, ben sakin kaldığım halde... Baktım Jandarmalar bu hususlarda hassaslar, rahatsızlıklarını belli ettiler, konuyu anlamasalar da doktorlara sıkıntı çıkarttığımı zan ettiler de ben de "hiç gereği yok, mahkemelerde zaten ben bunları göreceğim" dedim içimden ve üstelemedim.
Benim Erenköy' götürüldüğüm sıralarda personelin tamamına yakını gizli Yahudi ve gizli Ermeniydi Zeki... Biliyor musun bir keresinde işi gırgıra vurdum, Hakan Dağüstün diye sözde bir doktora "Sizin adınız soyadınız tuhaf... Sabetaycı mısınız?" dedim de halini bir görseydin Zeki... "Neden bahsediyorsunuz anlayamıyorum" deyince gayet sakin şekilde "Ceren Bilgesoy ve Ceren Ateşal da Sabetaycılar mı? Ne kadar tanıyorsunuz bu kişileri?" dedim. Çıkamadı işin içinden, gerginlik oldu biraz, ben sakin kaldığım halde... Baktım Jandarmalar bu hususlarda hassaslar, rahatsızlıklarını belli ettiler, konuyu anlamasalar da doktorlara sıkıntı çıkarttığımı zan ettiler de ben de "hiç gereği yok, mahkemelerde zaten ben bunları göreceğim" dedim içimden ve üstelemedim.
Şimdi beni dinle insan şeytanı!
Seni tabir ve tarif edebilecek kelimeler benim lügatimde yok. Senin seviyene istesem de inemiyorum. Nasıl bir şeytan olduğunu senelerdir anlatıyorum. Otuz kadar avukat arkadaşını ne kadar vahim iddialarla suçladım da üzerine iki sene olacak, biriniz bile benden davacı olamadınız. Biriniz bile hiç değilse "Akıl sağlığı yerinde değildir." diyemediniz. it gibi titrediniz arka planda...
Ne zaman şu AKPKK organize suç, terör ve ihanet örgütünü köşeye sıkıştırsam, şu Tayyip'i şamar oğlanı yapsam ve cemaatimizin içindeki adamlarını, o münafıkları duvardan duvara vursam, karşıma sen çıkıyorsun.
Bak buraya yazıyorum, ben çilemi doldurdum, cefamı çektim, imtihanlarımı geçtim ve bundan sonra önceki gibi birisi değilim... İçeri girmek, sıkıntılar çekmek, geri durmak beni irademle yaptığım, dinimle yorumladığım ve karar aldığım hususlardı. O devir bitti... Bunu o devreleri yanmış kafana iyice kazısan iyi olur.
Bu sözlerimi kale almayıp da basit basit hamleler yapacaksan bil ki sert karşılıklarımı göreceksin. Hükumet mi krize giriyormuş, devlet ve yargı otoritesine itaat mi terk ediliyormuş, memlekette çok yönlü bir kaos mu çıkıyormuş, milyonlar sokaklara mı dökülüyormuş, peşinize mi düşüyormuş hatta iç harp mi çıkıyormuş, umurumda bile olmaz. Bu kadar hukuksuz şeylerin üzerine hala "Ben yaparım olur" tarzıyla ve devlet gücünü, adli gücü istismar ederek hala yol almaya kalkarsanız, devletin makamlarını delillere boğarım. Sistem o anda durdurulursa kaos çıkar ve ben bile durduramam hatta yönlendiremem. Bu kadar senedir nadiren somut deli paylaşmamın en büyük sebeplerinden/hikmetlerinden biri de bu zaten...
Beni zorlama, seni 3. köprüden aşağı doğru asarım, yanına çeteni de asarım ve leşlerinizi de aylarca orada bırakırım. Bilirsin, ben dediğimi yaparım.
Seni tabir ve tarif edebilecek kelimeler benim lügatimde yok. Senin seviyene istesem de inemiyorum. Nasıl bir şeytan olduğunu senelerdir anlatıyorum. Otuz kadar avukat arkadaşını ne kadar vahim iddialarla suçladım da üzerine iki sene olacak, biriniz bile benden davacı olamadınız. Biriniz bile hiç değilse "Akıl sağlığı yerinde değildir." diyemediniz. it gibi titrediniz arka planda...
Ne zaman şu AKPKK organize suç, terör ve ihanet örgütünü köşeye sıkıştırsam, şu Tayyip'i şamar oğlanı yapsam ve cemaatimizin içindeki adamlarını, o münafıkları duvardan duvara vursam, karşıma sen çıkıyorsun.
Bak buraya yazıyorum, ben çilemi doldurdum, cefamı çektim, imtihanlarımı geçtim ve bundan sonra önceki gibi birisi değilim... İçeri girmek, sıkıntılar çekmek, geri durmak beni irademle yaptığım, dinimle yorumladığım ve karar aldığım hususlardı. O devir bitti... Bunu o devreleri yanmış kafana iyice kazısan iyi olur.
Bu sözlerimi kale almayıp da basit basit hamleler yapacaksan bil ki sert karşılıklarımı göreceksin. Hükumet mi krize giriyormuş, devlet ve yargı otoritesine itaat mi terk ediliyormuş, memlekette çok yönlü bir kaos mu çıkıyormuş, milyonlar sokaklara mı dökülüyormuş, peşinize mi düşüyormuş hatta iç harp mi çıkıyormuş, umurumda bile olmaz. Bu kadar hukuksuz şeylerin üzerine hala "Ben yaparım olur" tarzıyla ve devlet gücünü, adli gücü istismar ederek hala yol almaya kalkarsanız, devletin makamlarını delillere boğarım. Sistem o anda durdurulursa kaos çıkar ve ben bile durduramam hatta yönlendiremem. Bu kadar senedir nadiren somut deli paylaşmamın en büyük sebeplerinden/hikmetlerinden biri de bu zaten...
Beni zorlama, seni 3. köprüden aşağı doğru asarım, yanına çeteni de asarım ve leşlerinizi de aylarca orada bırakırım. Bilirsin, ben dediğimi yaparım.
Türkiye'de hukuk varsa, şu gördüğün ve UYAP' a girmesini çok çok zor sağladığım, yok edilmesine izin vermediğim şu dilekçem hepinizi bitirir...
Türkiye'de hukuk yoksa, biz yine kendimizden vererek sabır ederken bir de daha da damarımıza basacaksanız, bu mfs, bu cemaat ve bu millet işini bilir. Artık isyan çığlığı duyarsınız "Bu ses de ne" derken milyonlarca ayağın altında kalırsınız.
İnsanların sabrını bu kadar zorlamak, haddi bu kadar aşmak, aklı başında kişilerin yapacağı iş değil, şeytanlaşmışsınız. O halde inceldiği yerden kopsun. Haydi meydan sizin...
Türkiye'de hukuk yoksa, biz yine kendimizden vererek sabır ederken bir de daha da damarımıza basacaksanız, bu mfs, bu cemaat ve bu millet işini bilir. Artık isyan çığlığı duyarsınız "Bu ses de ne" derken milyonlarca ayağın altında kalırsınız.
İnsanların sabrını bu kadar zorlamak, haddi bu kadar aşmak, aklı başında kişilerin yapacağı iş değil, şeytanlaşmışsınız. O halde inceldiği yerden kopsun. Haydi meydan sizin...