Akademi Dergisi
2.13K subscribers
59.7K photos
25K videos
370 files
7.52K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
'Bu barış değil, yirmi yıllık bir ateşkes'

Bir kez daha şu açık şeyi hatırlatıyorum: 2. Dünya Savaşı’nın derin nedenleri pek çok açıdan Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra alınan kararlardan kaynaklanıyor. Versay Barış Antlaşması, Almanya için derin haksızlığın simgesi haline geldi. Bu anlaşma, ülke için soygun anlamına geliyordu, zira Batılı müttefiklere, ekonomisini tüketecek dev tazminatlar ödeme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakılıyordu. Müttefik ordunun baş komutanı Fransız mareşal Ferdinand Foch, Versal için şu isabetli tarifte bulunmuştu: 'Bu barış değil, yirmi yıllık bir ateşkes.'

Bkz.2- https://bit.ly/2CnD4Yk
Başka bir deyişle, Sovyet nüfuz alanı, sadece ağırlıklı olarak Ukrayna ve Belarus halklarının yaşadığı bölgeler değil, aynı zamanda Bug ve Vistül nehirleri arasındaki tarihi Polonya topraklarını da içeriyordu.

Şu anda çoğu kişi bu gerçeği bilmiyor. Eylül 1939’un ilk günlerinde Polonya’ya yapılan saldırıdan hemen sonra, Berlin’in Moskova’yı askeri operasyonlara katılmaya ısrarla ve tekrar tekrar çağırdığının bilinmediği gibi.

Bkz.3 -https://bit.ly/3fMV1hy
Sovyet yetkili temsilci Mayskiy ile yapılan gayri resmi sohbetlerde İngiliz üst düzey politikacılar ve diplomatlar daha açık konuştular. 17 Ekim 1939’da İngiltere Dışişleri Bakan Yardımcısı R. Butler şunları ifade etti:

İngiliz hükumet çevreleri, Batı Ukrayna ve Belarus’un Polonya’ya iadesi konusunda bir sorun olamayacağını düşünüyor. Yalnızca SSCB ve Almanya’nın değil, aynı zamanda İngiltere ve Fransa’nın garantisiyle mütevazi boyutlara sahip etnografik bir Polonya kurmayı başarsaydık, İngiliz hükümeti tamamen tatmin olurdu.' 27 Ekim 1939’da N.Chamberlain’in baş danışmanı G. Wilson şöyle konuştu: 'Polonya, kendi etnografik tabanında ancak Batı Ukrayna ve Belarus olmadan bağımsız bir devlet olarak yeniden tesis edilmelidir.'

Bkz.4- https://bit.ly/2YTSThb
Savaş aniden çıkmadı, bekliyorlardı ve hazırlık yapıyorlardı. Ancak Nazilerin saldırısı, yıkıcı güç tarihinde gerçekten hiç görülmemişti. 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği, neredeyse tüm Avrupa’nın endüstriyel, ekonomik, askeri potansiyelinin hizmet ettiği dünyanın en güçlü, mobilize ve eğitimli ordusuyla karşı karşıya geldi. Bu ölümcül istilaya sadece Wehrmacht değil, aynı zamanda Almanya’nın uyduları, Avrupa kıtasındaki diğer birçok ülkenin askeri birlikleri de katıldı.

Bkz.5 - https://bit.ly/2CufxVO
Akademi Dergisi
Rusya Devlet Başkanı Putin’in The National Interest için kaleme aldığı 'Büyük Zaferin 75. yılı: Tarih ve gelecek karşısındaki ortak sorumluluk' başlıklı makalesi İkinci Dünya Savaşı biteli 75 yıl geçti. Bu süre zarfında birkaç nesil yetişti. Dünyanın politik…
Çinli tarih uzmanı Putin’in İkinci Dünya Savaşı hakkındaki makalesini değerlendirdi

Ünlü Çinli tarih uzmanı Wu Enyuan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in İkinci Dünya Savaşı hakkındaki makalesinin tarihi açıdan ‘çok kuvvetli’ olduğunu, yazıda birçok yeni arşiv materyalinin kullanıldığını ve tezlerin tarihi gerçeklerle desteklendiğini belirtti.

Çin Toplum Bilimleri Akademisi Doğu Avrupa, Rusya ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü eski Direktörü ve ünlü tarih uzmanı Wu Enyuan, Sputnik’e demecinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 'Büyük Zaferin 75. yılı: Tarih ve gelecek karşısındaki ortak sorumluluk' başlıklı makalesini değerlendirdi.
İnsanlığın geleceği için çok fazla kayıp verildiği unutulmamalı’

Wu, makalesinin tarihi açıdan ‘çok kuvvetli’ olduğunu, yazıda birçok yeni arşiv materyalinin kullanıldığını ve tezlerin tarihi gerçeklerle desteklendiğini ifade etti:

‘Savaşın nedenleri ile ilgili geniş ve kapsamlı değerlendirme’

Öncelikle Putin, makalesinde İkinci Dünya Savaşı'nın nedenleri, seyri ve etkisi ile ilgili geniş ve kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Dahası, birçok tarihi belge kullandı, düşünceleri gerçeklerle desteklenmiş durumda, kaynaklar oldukça sağlam. Putin'in makalesinde gördüğüm ve çok az kişinin gördüğü tarihi belgeler çok önemli. Bence çok kuvveti bir makale.”
Putin’in birkaç önemli konuya değindiğini söyleyen Wu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Makalenin önemine gelince, öncelikle o (Putin), insanların 75 yıl sonra İkinci Dünya Savaşı’nı neden hatırlamaları gerektiğini anlatıyor. Birkaç açıklama da vermiş. Birincisi, insanlığın ilerlemesi için çok fazla kayıp verdiğimizi unutmamalıyız. Sovyetler Birliği’nin kaybı 27 milyon kişi oldu, Çin de on milyonlarca kayıp verdi, ABD, İngiltere, Fransa’nın da kayıpları oldu. İnsanlığın geleceği için verdiğimiz bu kayıplar unutulmamalı.”
Üç Hususta Kafir Müslümanla Aynı Hakka Sahiptir

Tâbiînden Meymûn bin Mihran (r.a.) şöyle demiştir:

Üç şeyde kâfir Müslüman ile müsâvî (denk)tir:

1- Ahitte bulunduğun; söz verdiğin zaman ahdine vefa göster, sözünde dur. O kimse ister Müslüman olsun ister kâfir. Çünkü ahit Allah içindir.

2- Kendisiyle akrabalık bağın bulunan kimseyi ziyaret et. İster Müslüman olsun, ister kâfir olsun.

3- Sana emanet verenin emanetine riayet et; onu koru. İster Müslüman olsun ister kâfir.

Kaynak : Tenbîhü’l-Gâfilîn
Badische Zeitung: Stuttgart olayları hafife alınamaz

Suttgart'ta yaşanan şiddet olayları ve ABD Başkanı Donald Trump’ın koronavirüs salgını dönemindeki ilk seçim mitingi Alman basınında öne çıkan konu başlıklarını oluşturuyor.

Almanya'nın Stuttgart kentinde hafta sonunda polise yönelik saldırı ve mağazaların yağmalanması şeklinde kendini gösteren şiddet olayları gündemin ana maddelerinden biri. Badische Zeitung'un yorumunda, yaşananların hiçbir şekilde haklı gösterilecek tarafı olmadığı vurgulanıyor:

"Yaşanan bu kargaşanın, polislerin siyasetçiler tarafından toptancı bir anlayışla itham altında bırakıldığı ve bir yayın organında, güya hiciv olsun diye 'çöp' olarak nitelendirildiği bir döneme denk gelmesi herhalde tesadüf değil. Devletin şiddet tekelinin araç ve temsilcileri ile ilgili söylemlerde, bunlara karşı şiddetin de meşrulaştırılma çabası ile kendini gösteren ve ağır ağır ilerleyen bir kayma söz konusu. Stuttgart olayları hiçbir şekilde haklı çıkarılamaz ve hafife alınamaz. Yaşananların politik bir aktivizm ile alakası yok. Şiddet olayları esnaf ve polisi mağdur etmiştir ve hem değerlerimize hem de toplum düzenimize bir saldırı anlamı taşımaktadır. Ayrıca ırkçılığın gerçek kurbanlarının hatırlarını da kirletmiştir."
Ölümlü obezite ameliyatları raporu Meclis'te: Yüzde 77'si hatalı

Adli Tıp Kurumu'nun TBMM’ye gönderdiği ölümle biten 34 obezite ameliyatına ilişkin raporda, ölümlerde hem teşhis hem de hekim hatasının ciddi oranda etkili olduğu tespiti yapıldı. Raporda, ölümlü obezite ameliyatlarında hastanın beden kitle endeksinin bile alınmadığı belirtildi.

Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu'nun TBMM'ye gönderdiği obezite ameliyatlarına ilişkin rapor dudak uçuklattı. Merdiven altı kuruluşlarda, hatta YouTube'dan bakılarak ameliyatların yapıldığı bilgisinin verildiği rapor, bugüne kadar konuşulan iddiaların ne denli gerçek olduğunu ortaya koydu.

TBMM Obezite Alt Komisyonu'na gelen raporda, son iki yılda gerçekleşen ve ölümle sonuçlanan 34 obezite ameliyatında hem teşhis hem de hekim hatasının ciddi oranda olduğu tespiti yapıldı.

Sadece obezite ameliyatlarını inceleyen Adli Tıp 7. İhtisas Kurulu’ndaki 12 ölüm vakasının yüzde 42'sinde, 8. İhtisas Kurulu'ndaki 22 ölüm vakasının ise yüzde 77’sinde hekim hatası bulunduğu ifade edildi. Raporda, ameliyata karar vermede gözetilen '40 beden kitle endeksi' dikkate alınmadan ameliyatlar yapıldığı, hatta bazı ameliyatlardan önce beden kitle endeksine hiç bakılmadığı tespiti yapıldı.
Suriye Halkı ABD'ye Karşı Sokaklara Döküldü

Suriye'nin Deyrezzor kentinde dün ABD tarafından Suriye’ye uygulanan tek taraflı dayatmacı ekonomik yaptırımları kınayan gösteri düzenledi.

Göstericiler milli ilkelere bağlı kalmak bağlamında sloganlar atarken, ülkeyi savunmak için her türlü çabayı göstereceklerini bildirdiler.

Suriye resmi haber ajansı SANA'nın bildirdiğine göre, Suriye bayraklarını taşıyan göstericiler, Amerika'nın iktisadi terörünü kınayan dövizlerin yanısıra Suriye aleyhinde zorbaların her türlü girişimine karşı ülkeyi savunacaklarını bildirdiler.

Bu arada Deyrezzur eyaleti vakıflar kurumu başkanı Muhtar el'Azi el'Nekşibendi, gösteride yaptığı konuşmada, Amerika'nın Suriye aleyhinde onayladığı Sezar yaptırım kanununu kınarken, bunun insani ve uluslararası kanunlarla hiç bir şekilde ilişkisinin olmadığını belirtti.
Hiçbir şey yapmadan çok büyük şeyler yapabilmek...
Akademi'nin ulaştığı gücü gözler önüne seriyor, son haftalarda yaşananlar...

"Dokunmayacağım"
"Karışmayacağım"
"Engellemeyeceğim"
diyorum ama yine de hep dokunmuşum, karışmışım, engellemişim gibi oluyor.

Boş yere mi susup geri duruyor ve bekliyorum ben? Haydi, kim ne yapacaksa yapsın, biz tam kadro halinde hazırız.
Yakın gelecekte muhterem büyüğümüzün bazı tavırları, bazı samimi kardeşlerimizi de şaşırtabilir.

Muhterem büyüğümüz bazı kararlar alıp bazı hamleler yaptığında, sanki bu yolda samimiyetle hizmet etmekte olan bazı personelimize haksızlık yapmış gibi görünebilir. İlk intiba sizleri aldatmasın ve sakın nefislerinize uymayasınız.

Şimdiden samimi mensuplarımızı ikaz etmiş olayım ki muhterem büyüğümüz Divan-ı Salihin'in talimatları ile kararlar alıyor. Her kime müdahale etmişse, uzaklaştırmışsa, bunu kendisine verilen listeler üzerinden yaptığı iyice bilinmeli...
Osmanlı hat sanatı, Hz. Ebubekir'in duası, 'Emirzâde Mehmed Vehbi Trabzonî', 1900'ler.
CİHÂDI TERK İLE KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN:

Cenâb-ı Hak, Bakara Sûresi’nin 195. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor (meâlen): “Allah yolunda infak ediniz. (Sadece mal kazanma sevdasına düşüp de) kendinizi tehlikeye atmayınız. Ve ihsanda bulununuz. (Daima iyilik ediniz.) Şüphe yok ki, Allâhü Teâlâ ihsanda bulunanları sever.”

Âyet-i kerîmedeki ihsan ile emir, Allah yolunda cihâda da şâmildir. Çünkü cihad, Müslümanlıkta bir ihsan vazîfesidir. Cihattan maksat; mal kazanmak, başkalarının yurdunu elde etmek, başkalarını esîrâne bir hâlde yaşatmak değildir. Bilakis bütün insaniyet âlemini hak ve hakîkatten haberdar etmek, bütün insanları hak dîne, hürriyet ve hidâyete kavuşturmaktır. Cihad, aslında bir himâye ve muhafaza etmektir. Beşeriyeti, ebedî mesuliyetten ve felaketten kurtarmak için bir vesiledir. Akıllı kimseleri uyandırarak hak yola sevk etmeye sebeptir. Bu gâyelere mebni olan bir cihad, bütün beşeriyete karşı ihsandan başka bir şey değildir.
Hazret-i Muâviye devrinde İslâm ordusu İstanbul üzerine bir sefer düzenler. Rumlar şehrin surlarına arkalarını yaslamış vaziyette beklerken, o sırada Müslümanlardan bir zât kaledeki düşman üzerine açıktan hücum eder, bunu gören İslam cemâatı “Eyvah! Lâ ilâhe illallah. Bu adam kendi kendini tehlikeye atıyor!” derler.

Bunun üzerine Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri: “Bu âyet-i kerîme bizim hakkımızda nâzil olmuştur. Biz, İslâmiyetin ilk zamanlarında Peygamber Efendimize (s.a.v.) yardım ettik. Onunla muhârebelere katıldık. Onu, evladımıza ve mallarımıza tercih ettik. İslâmiyet etrafa yayıldı, Müslümanların adedi arttı, muharebelere nihayet verilir gibi oldu. Bizler de evladımıza, mallarımıza döndük, onlar ile meşgul olmaya başladık. Bu hâl ise bir tehlikeye sebebiyet verebilirdi. Bu gibi tehlikelere kendi elimizle sebebiyet vermekten bu âyet-i kerîme bizi men etti, ikaz buyurdu. Binaenaleyh kendini tehlikeye atmak, mallarımızın başında durup onları ıslah ile uğraşmamız ve cihâdı terk etmemizdir” dedikten sonra hiç durmadan Allah yolunda cihada girişmiş, nihayetinde şehit olup İstanbul’a defnolunmuştur.