Mehmet Fahri Sertkaya, [28.04.20 15:45]
Dünyaya aşı dağıtan bazı kuruluşların Ankebut Ağı'nın, Masonların, Siyonistlerin ve bunlara bağlı olan CIA ve MOSSAD gibi gizli servislerin kontrollerinde olduğu tartışmasız bir gerçek.
Bebeklik çağında vurulan aşılar son derece tehlikeli ve art niyetle üretilmiş aşılardan ve bu da tartışmasız bir gerçek. Özellikle daha bebek iken insanların vücuduna o zararlı maddelerin girmesini istiyorlar. Ayrıca anne-babalar çocuklarına bebeklik zamanında daha hassaslar ve bu hassasiyeti de kullanıyorlar.
Mehmet Fahri Sertkaya, [28.04.20 15:47]
O aşıların muhteviyatında, kısırlığa sebep olan, zeka geriliğine sebep olan, bulanık şuur haline sebep olan, bağışıklık sistemini zayıflatmaya sebep olan, bu vesileyle insanların kolayca hastalanır bir vücut yapısına sahip olmasına sebep olan zararlı maddeler var ve bunları kasten içlerine katıyorlar
Dünyaya aşı dağıtan bazı kuruluşların Ankebut Ağı'nın, Masonların, Siyonistlerin ve bunlara bağlı olan CIA ve MOSSAD gibi gizli servislerin kontrollerinde olduğu tartışmasız bir gerçek.
Bebeklik çağında vurulan aşılar son derece tehlikeli ve art niyetle üretilmiş aşılardan ve bu da tartışmasız bir gerçek. Özellikle daha bebek iken insanların vücuduna o zararlı maddelerin girmesini istiyorlar. Ayrıca anne-babalar çocuklarına bebeklik zamanında daha hassaslar ve bu hassasiyeti de kullanıyorlar.
Mehmet Fahri Sertkaya, [28.04.20 15:47]
O aşıların muhteviyatında, kısırlığa sebep olan, zeka geriliğine sebep olan, bulanık şuur haline sebep olan, bağışıklık sistemini zayıflatmaya sebep olan, bu vesileyle insanların kolayca hastalanır bir vücut yapısına sahip olmasına sebep olan zararlı maddeler var ve bunları kasten içlerine katıyorlar
Mehmet Fahri Sertkaya, [28.04.20 15:50]
Bazı insanlarda bu tür aşılar beyni de darbeliyor. Konsantrasyon bozukluğuna da sebep oluyor. Genetik rahatsızlıkları da tetikliyor. Bu insan şeytanları, zaten herkes anladı ki bütün insanlığa düşmanlar. Kendilerini bizim gibi normal insan görmüyorlar ve bizlere goyim diyorlar. Goyim dedikleri insanlığın nüfusunun en kısa sürede ve büyük oranda azalmasını istiyorlar. Bunun için aşılar üzerinden en çok da kısırlığı yaymak istiyorlar. Şu anda Türkiye'de kısırlık oranının yüzde 20 seviyesinde olduğu konuşuluyor ki bu uçuk bir değer ve istenmeden gelinen bir nokta değil. Her şey onlarca senedir planlanmıştı.
Mehmet Fahri Sertkaya, [28.04.20 15:51]
Bu kadar insanlık dışı ve şeytanca işlerin arkasında CIA olduğunu ispat eden somut çok sayıda delil var ve çok yakında somut delilleri büyük bir hızla paylaşacağımız sürece girdiğimizde, dünyada yankılanacak darbeler vurduğumuzda, bütün insanlık bu delilleri de gözleri ile görecek ve bu Yahudilerin dünya genelinde kurdukları bu şeytanca düzen yıkılacak.
Bazı insanlarda bu tür aşılar beyni de darbeliyor. Konsantrasyon bozukluğuna da sebep oluyor. Genetik rahatsızlıkları da tetikliyor. Bu insan şeytanları, zaten herkes anladı ki bütün insanlığa düşmanlar. Kendilerini bizim gibi normal insan görmüyorlar ve bizlere goyim diyorlar. Goyim dedikleri insanlığın nüfusunun en kısa sürede ve büyük oranda azalmasını istiyorlar. Bunun için aşılar üzerinden en çok da kısırlığı yaymak istiyorlar. Şu anda Türkiye'de kısırlık oranının yüzde 20 seviyesinde olduğu konuşuluyor ki bu uçuk bir değer ve istenmeden gelinen bir nokta değil. Her şey onlarca senedir planlanmıştı.
Mehmet Fahri Sertkaya, [28.04.20 15:51]
Bu kadar insanlık dışı ve şeytanca işlerin arkasında CIA olduğunu ispat eden somut çok sayıda delil var ve çok yakında somut delilleri büyük bir hızla paylaşacağımız sürece girdiğimizde, dünyada yankılanacak darbeler vurduğumuzda, bütün insanlık bu delilleri de gözleri ile görecek ve bu Yahudilerin dünya genelinde kurdukları bu şeytanca düzen yıkılacak.
Öldü
İddialar doğru, Kuzey Kore lideri Kim öldürüldü. Kim'i CIA öldürdü.
Mesele çok geniş bir mesele ama şu kadarını şimdiden yazayım ki Kim de Ankebut Ağı ile işine geldiği kadar ortak kara para işleri yapıyordu. Kendi payının artırılmasını istiyordu ve tartışmışlardı. Konseylerin emri ile öldürüldü.
İddialar doğru, Kuzey Kore lideri Kim öldürüldü. Kim'i CIA öldürdü.
Mesele çok geniş bir mesele ama şu kadarını şimdiden yazayım ki Kim de Ankebut Ağı ile işine geldiği kadar ortak kara para işleri yapıyordu. Kendi payının artırılmasını istiyordu ve tartışmışlardı. Konseylerin emri ile öldürüldü.
Çok çok kötü bir halde
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hakkında da fezleke düzenlenecek. Dokunulmazlığı kaldırılıp yargılanacak.
Mizacı yaratılıştan zayıf olan, zayıf karakterli olan, ağır yükleri kaldıramayacak bir kişi Mevlüt Çavuşoğlu ama mensup olduğu soy sebebi ile Ankebut Ağı onu hep yükseltti.
Henüz biz Ankebut Operasyonu'nu başlatmadan önce de zaten psikolojik olarak sarsılmış haldeydi. İçinde bulunduğu şeytanca sistemin yaptıklarını görmek, bilmek, bunlara aracılık etmek, çift kimlikle yaşamak, gerçek kökenini ve dinini gizlemek, sürekli yalanlar konuşmak, hep açık verme endişesi duymak bu ağın içinde olan kişileri zaten çok zorluyor. Bir de zayıf bir karakteri olanları ise sarsıyor. Çavuşoğlu, Ankebut Operasyonu başladıktan sonra en çok korkanlardan, yargılanma ve gelecek endişesi duyanlardan biri...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hakkında da fezleke düzenlenecek. Dokunulmazlığı kaldırılıp yargılanacak.
Mizacı yaratılıştan zayıf olan, zayıf karakterli olan, ağır yükleri kaldıramayacak bir kişi Mevlüt Çavuşoğlu ama mensup olduğu soy sebebi ile Ankebut Ağı onu hep yükseltti.
Henüz biz Ankebut Operasyonu'nu başlatmadan önce de zaten psikolojik olarak sarsılmış haldeydi. İçinde bulunduğu şeytanca sistemin yaptıklarını görmek, bilmek, bunlara aracılık etmek, çift kimlikle yaşamak, gerçek kökenini ve dinini gizlemek, sürekli yalanlar konuşmak, hep açık verme endişesi duymak bu ağın içinde olan kişileri zaten çok zorluyor. Bir de zayıf bir karakteri olanları ise sarsıyor. Çavuşoğlu, Ankebut Operasyonu başladıktan sonra en çok korkanlardan, yargılanma ve gelecek endişesi duyanlardan biri...
AKPKK ekibi içinde de çok sevilen, değer verilen ve başarılı görülen biri değil. Kendisi "Birileri yükü taşısın, her şeyi planlasın, ayarlasın, bana da az bir iş düşsün, onu da bana tek tek anlatsınlar da yapıp aradan çıkayım" kafasında... AKPKK çetesi, onun o bakanlığı/makamı dolduramadığını, kara para işlerinde de yeterli performans gösteremediğini en baştan beri biliyor, görüyor. Çavuşoğlu, Dışişleri Bakanlığındaki Mason ve gizli Yahudi bürokratlardan talimat almak zorunda kalacak kadar basit/zayıf ve şu uluslar arası sisteme/ağa uyum sağlayamayan birisi.
Tayyip'in talimatı ile benden şikayetçi olmuştu. Beni ne ile suçladığını bile bilmediği bir dosyası hazırlanmıştı. Ona bu talimat verilince "Tamam efendim, aman efendim" dedi ama etrafında birkaç kişiye söylendi. "Beni yakacaklar, başkası davacı olsaydı." falan dedi. Çete zaten onu etkisiz eleman ve riske atılacak değersiz biri olarak gördüğü için onu seçti. O da bunu biliyordu.
O davayı da bir oldu bitti ile, kendi hakim ve savcılarını kullanarak aleyhime sonuçlandıracaklardı. 2018'in sonunda, polis tarafından mekanımdan alındığımda adliyeye götürülmüş ve birikmiş çok sayıdaki dosyalar kapsamında bir nöbetçi hakimin karşısına çıkartılmıştım.
Bir dosyaya baktı, ifademi aldı, yakalamayı kaldırdı. Sonra "Bir dosya/dava daha var. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun hakkınızda şikayeti var." dedi.
O davayı da bir oldu bitti ile, kendi hakim ve savcılarını kullanarak aleyhime sonuçlandıracaklardı. 2018'in sonunda, polis tarafından mekanımdan alındığımda adliyeye götürülmüş ve birikmiş çok sayıdaki dosyalar kapsamında bir nöbetçi hakimin karşısına çıkartılmıştım.
Bir dosyaya baktı, ifademi aldı, yakalamayı kaldırdı. Sonra "Bir dosya/dava daha var. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun hakkınızda şikayeti var." dedi.
"Türkiye'yi gerçekten Türkler mi yönetiyor' serisi - 2: Mevlüt Çavuşoğlu kim, kime çalışıyor" başlığı ile Youtube'da paylaştığım videoda kendisine hakaret ettiğim iddia ediliyordu.
Efendi, kültürlü, dikkatli görünen orta yaşlarda bir erkek hakimdi. Şikayete gerekçe olan ve videoda sarf ettiğim bazı cümleleri okudu. Ben ona baktım, o benim baktığıma baktı ve sessizliği bozdum "Bu mu, bu kadar mı? Bu cümlelerden mi davacı olmuş?" dedim. Gayr-i ihtiyari güldüm. Sonra hakim de "Vallaa, bu kadar" dedi donuk ve şaşkın bir tavırla ve kendisi de güldü.
"Nedir bu mesele, ne diyeceksiniz" dedi ve birkaç dakikada vaziyeti izah ettim. O videonun aslında Çavuşoğlu hakkında soruşturma başlatılmasını gerektiren bir video olduğunu, her hukuk devletinde bunun böyle olacağını, Çavuşoğlu'nun hakkımdaki şikayetinin aslında savcılık aşamasında kendisinin aleyhine dönmesi gerektiğini, bu şikayetin savcılık makamından geçip aleyhimde bir davaya dönmüş olmasına çok şaşırdığımı, video içeriğinde şikayete konu cümlelerimden çok daha ağır başka cümlelerimin olduğunu, onların müşteki tarafından görmezden gelindiğini v.s. ifade ettim.
Efendi, kültürlü, dikkatli görünen orta yaşlarda bir erkek hakimdi. Şikayete gerekçe olan ve videoda sarf ettiğim bazı cümleleri okudu. Ben ona baktım, o benim baktığıma baktı ve sessizliği bozdum "Bu mu, bu kadar mı? Bu cümlelerden mi davacı olmuş?" dedim. Gayr-i ihtiyari güldüm. Sonra hakim de "Vallaa, bu kadar" dedi donuk ve şaşkın bir tavırla ve kendisi de güldü.
"Nedir bu mesele, ne diyeceksiniz" dedi ve birkaç dakikada vaziyeti izah ettim. O videonun aslında Çavuşoğlu hakkında soruşturma başlatılmasını gerektiren bir video olduğunu, her hukuk devletinde bunun böyle olacağını, Çavuşoğlu'nun hakkımdaki şikayetinin aslında savcılık aşamasında kendisinin aleyhine dönmesi gerektiğini, bu şikayetin savcılık makamından geçip aleyhimde bir davaya dönmüş olmasına çok şaşırdığımı, video içeriğinde şikayete konu cümlelerimden çok daha ağır başka cümlelerimin olduğunu, onların müşteki tarafından görmezden gelindiğini v.s. ifade ettim.
Bir televizyon kanalındaki bir canlı tartışma programında Mevlüt Çavuşoğlu hakkında ağır eleştiriler yapıldığını, "Türk ordusu Kürdistan dağlarında işgalci konumundadır" cümlesi de geçen bir evrakı imzalamasından bahsedildiğini, evrakın ekranda gösterildiğini, detaylıca hakkında konuşulduğunu, bu videonun halen Youtube'da bulunduğunu, bunu izleyince bir gazeteci olarak eleştiri hakkımı kullandığımı, hakaret kastım olmadığını v.s. ifade ettim.
Hakim çok şaşırdı. Öyle bir ifadenin altına imza atmasına da o evrakın ve altındaki imzanın canlı yayında konu edilmesine de ve videonun Youtube'da izlenilmesine de hala Çavuşoğlu hakkında fezleke düzenlenmediğine de şaşırmış olmalıydı. "O video Youtube'da halen duruyor mu?" dedi. "Evet, duruyor" dedim. Cep telefonunu çıkarttı, kürsüsünde duran dosyamın fotoğrafını çekti. Bunu, not almaya bile zamanı olmadığı o anda, unutmamak ve daha sonra konuyla ilgilenmek için yaptığını anladım.
Hakim çok şaşırdı. Öyle bir ifadenin altına imza atmasına da o evrakın ve altındaki imzanın canlı yayında konu edilmesine de ve videonun Youtube'da izlenilmesine de hala Çavuşoğlu hakkında fezleke düzenlenmediğine de şaşırmış olmalıydı. "O video Youtube'da halen duruyor mu?" dedi. "Evet, duruyor" dedim. Cep telefonunu çıkarttı, kürsüsünde duran dosyamın fotoğrafını çekti. Bunu, not almaya bile zamanı olmadığı o anda, unutmamak ve daha sonra konuyla ilgilenmek için yaptığını anladım.
Tekrar "Bu dosya savcının önünden geçip de nasıl sizin önünüze konabilir. Bir savcılık bu konuları görünce nasıl olur da böyle bir tasarrufta bulunabilir. Burada soruşturma açılacaksa Çavuşoğlu'na açılmalıyken, nasıl olur da ben şimdi karşınızda sanığım, anlayamadım" dedim. "Türkiye'de yargı bağımsız olsa, bu dosya aleyhimde bir davaya dönüşmezdi ve Çavuşoğlu yanardı. Diyelim ki dönüştü, siz şimdi hemen gereğini yapar ve devlet/millet güvenliği söz konusu diye daha neler bildiğimi ve delillerim olup olmadığını sorardınız" demeye getirdim. Hakim de bunu anladı ama nedendir bilmiyorum, meseleyi geçiştirdi. Üstelemedi.
Sonra başka bir dosyaya/davaya geçmeden hemen "Bir de 15 Temmuz'a tiyatro dediğiniz, 15 Temmuz şehitlerini aşağıladığınız, devlet büyüklerine hakaret ettiğiniz iddiası var. Ne diyeceksiniz?" dedi. Ne cevap vereceğimi çok merak eden bir tavrı vardı.
Yine gayet sakin bir şekilde "Ben zaten hayatını devlet/millet mücadelesine adamış biriyim. Şehitlere, devlete, devlet büyüklerine neden hakaret edeyim? Ben 15 Temmuz'un gerçek bir darbe olmadığını ilk anlarından beri açıkça ifade ettim. Bunun Tayyip Erdoğan ve ekibi tarafından planlanmış kanlı bir hadise olduğunu hep yazdım, çekinmedim. Lakin kimseye hakaret etmedim. Bu hususta yazdıklarım da somut delillere dayanır. Ben zaten ispat edemeyeceğim bir şeyi yazmam. Zaten bu yüzden 15 Temmuz'a tiyatro diyen çok sayıda etkili şahsı yargıladılar, cezalar aldırdılar ama ben bu hususta bir soruşturmaya bile tabi tutulmadım. Bu konuda yargılanmayı ben de çok isterim" dedim. Hakim hemen "Yani siz 15 Temmuz'a ne diyorsunuz?" dedi. "15 Temmuz hadiseleri diyorum. Darbe ya da darbe teşebbüsü demiyorum" dedim. "Ha, tamam 15 Temmuz hadiseleri..." dedi, sustu.
Yine gayet sakin bir şekilde "Ben zaten hayatını devlet/millet mücadelesine adamış biriyim. Şehitlere, devlete, devlet büyüklerine neden hakaret edeyim? Ben 15 Temmuz'un gerçek bir darbe olmadığını ilk anlarından beri açıkça ifade ettim. Bunun Tayyip Erdoğan ve ekibi tarafından planlanmış kanlı bir hadise olduğunu hep yazdım, çekinmedim. Lakin kimseye hakaret etmedim. Bu hususta yazdıklarım da somut delillere dayanır. Ben zaten ispat edemeyeceğim bir şeyi yazmam. Zaten bu yüzden 15 Temmuz'a tiyatro diyen çok sayıda etkili şahsı yargıladılar, cezalar aldırdılar ama ben bu hususta bir soruşturmaya bile tabi tutulmadım. Bu konuda yargılanmayı ben de çok isterim" dedim. Hakim hemen "Yani siz 15 Temmuz'a ne diyorsunuz?" dedi. "15 Temmuz hadiseleri diyorum. Darbe ya da darbe teşebbüsü demiyorum" dedim. "Ha, tamam 15 Temmuz hadiseleri..." dedi, sustu.
Ben sonra Ümraniye E Tipi toplama kampına kondum. Bir ay yattım, açık cezaevine sevk edildim. Gitmedim, 4,5 ay daha aynı adresimde, hiç gizlenmeden yayınlara devam ederek ortalığı yıktım. Hatta dünyayı sarstım. Sonra biliyorsunuz, çok çaresiz kaldıkları ve çöküşü gördükleri ana kadar bana dokunamadılar. Aslında o anda bile beni alamayacaklardı da çok köşeye sıkıştırdığım Merkel ve Macron'un baskıları ile beni sert bir polis baskını ile mekanımdan aldılar. Sonra en başından en sonuna kadar tamamen hukuksuz bir muamele yaptılar. Beni tekrar Ümraniye E Tipi toplama kampına koydular. Onbuçuk ay daha yattım.
Bu onbuçuk aylık süre içinde, aleyhlerine olan birçok dosyayı lehlerine çevirebilmek için binbir türlü suçlar işlediler/işlettiler. Bu kısımları detayları, kanıtları, şahitleri ile paylaşacağım. Ben yaklaşık beş ay kadar, dikkate alınacak bir karşılık vermedim. Sessiz, sakin bir şekilde cezamı yattım. Kendimi olduğumdan zayıf gösterdim. Bildiklerimi bile sustum, konuşmadım ve istediğim oldu. Bunlar beni korka korka aldırmışlardı. Olayların kontrolden çıkacağından, cemaatimizin tepkisinden, devletler arası kriz çıkmasından korkuyorlardı. O kadar süre her şey sorunsuz geçince korkularını, endişelerini yenip üzerime iyice davalar, soruşturmalar yığmaya başladılar. O güne kadar sessizce uyuyan söz konusu Mevlüt Çavuşoğlu davasında da duruşmayı yapmaya, bir oldu bitti ile ve kendi hakimleri ile oradan da bana ceza aldırmaya kalktılar.
Bu onbuçuk aylık süre içinde, aleyhlerine olan birçok dosyayı lehlerine çevirebilmek için binbir türlü suçlar işlediler/işlettiler. Bu kısımları detayları, kanıtları, şahitleri ile paylaşacağım. Ben yaklaşık beş ay kadar, dikkate alınacak bir karşılık vermedim. Sessiz, sakin bir şekilde cezamı yattım. Kendimi olduğumdan zayıf gösterdim. Bildiklerimi bile sustum, konuşmadım ve istediğim oldu. Bunlar beni korka korka aldırmışlardı. Olayların kontrolden çıkacağından, cemaatimizin tepkisinden, devletler arası kriz çıkmasından korkuyorlardı. O kadar süre her şey sorunsuz geçince korkularını, endişelerini yenip üzerime iyice davalar, soruşturmalar yığmaya başladılar. O güne kadar sessizce uyuyan söz konusu Mevlüt Çavuşoğlu davasında da duruşmayı yapmaya, bir oldu bitti ile ve kendi hakimleri ile oradan da bana ceza aldırmaya kalktılar.
Kısaca SEGBİS denilen ve ceza evinden çıkmadan adliyedeki duruşma salonuna ses/görüntü aktarma sistemi ile bağlanmayı sağlayan sistemle, cezaevindeki SEGBİS odasından duruşmaya katılacaktım.
Duruşma günü geldi. Öğleden sonra SEGBİS'e odasına alınacağım halde birkaç saat öncesinden hazırlandım. Elime bazı dosyaları ve notları aldım. Elimde dosyalarla oturdum, kalktım. Sonra elimde dosyalarla volta vurdum bahçe denen it bağlansa durmaz o yerde... Mahkum arkadaşlardan bazıları "Hocam, hayır olsun. Duruşma mı var?" dedikçe, hepsine ayrı ayrı "O evraklarını gördüğünüz Mevlüt Çavuşoğlu davası var ya, bu gün onun SEGBİS üzerinden duruşması var. Bu gün çok güzel bir gün. Bir kaç saat sonra TC'nin Dışişleri Bakanını koltuğundan edeceğim. Ben duruşmaya bağlanıp ifade verdikten sonra dünyadaki hiçbir güç onu orada tutamayacak. Çok zorlasalar bile 15-20 gün ancak tutabilirler, dahası mümkün değil." dedim. Bunu ayrı ayrı birkaç kişiye, etraftakilerin duyacağı kadar yüksek sesle söyledim ki koğuşta zaten adamları vardı ve önemli haberleri cezaevi idaresine uçuruyorlardı.
Saati geldi, duruşmaya çağırmadılar. Saati geçti, çağırmadılar. Saatini birkaç saat geçti çağırmadılar. Mesai bitti, beni duruşmaya çağırmadılar. Olabiliyordu, bazen yoğunluktan ya da teknik sebeplerden bazı mahkemeler SEGBİS duruşmalarını yapamıyorlardı. Lakin öyle olsa bile mümkün olabilen kısa sürede hemen yine bağlanıp SEGBİS'e çıkartıyorlar ve yargılama devam ediyordu. Ben, akşam olunca bazı arkadaşlara da "Gördünüz mü, beni bu duruşmaya çıkartamazlar, ifademi alamazlar dememiş miydim?" dedim.
Duruşma günü geldi. Öğleden sonra SEGBİS'e odasına alınacağım halde birkaç saat öncesinden hazırlandım. Elime bazı dosyaları ve notları aldım. Elimde dosyalarla oturdum, kalktım. Sonra elimde dosyalarla volta vurdum bahçe denen it bağlansa durmaz o yerde... Mahkum arkadaşlardan bazıları "Hocam, hayır olsun. Duruşma mı var?" dedikçe, hepsine ayrı ayrı "O evraklarını gördüğünüz Mevlüt Çavuşoğlu davası var ya, bu gün onun SEGBİS üzerinden duruşması var. Bu gün çok güzel bir gün. Bir kaç saat sonra TC'nin Dışişleri Bakanını koltuğundan edeceğim. Ben duruşmaya bağlanıp ifade verdikten sonra dünyadaki hiçbir güç onu orada tutamayacak. Çok zorlasalar bile 15-20 gün ancak tutabilirler, dahası mümkün değil." dedim. Bunu ayrı ayrı birkaç kişiye, etraftakilerin duyacağı kadar yüksek sesle söyledim ki koğuşta zaten adamları vardı ve önemli haberleri cezaevi idaresine uçuruyorlardı.
Saati geldi, duruşmaya çağırmadılar. Saati geçti, çağırmadılar. Saatini birkaç saat geçti çağırmadılar. Mesai bitti, beni duruşmaya çağırmadılar. Olabiliyordu, bazen yoğunluktan ya da teknik sebeplerden bazı mahkemeler SEGBİS duruşmalarını yapamıyorlardı. Lakin öyle olsa bile mümkün olabilen kısa sürede hemen yine bağlanıp SEGBİS'e çıkartıyorlar ve yargılama devam ediyordu. Ben, akşam olunca bazı arkadaşlara da "Gördünüz mü, beni bu duruşmaya çıkartamazlar, ifademi alamazlar dememiş miydim?" dedim.