Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.6K photos
25.6K videos
370 files
7.57K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Akademi Dergisi
Abdülkadir-i Geylani'nin Fethur Rabbani isimli eseri de tıpkı Futuhul Gayb isimli eseri gibi vasatın bile altında bir eser.
Üstün bir edebi seviyesi, akıcılığı, sarsıcılığı olmadığı gibi, bu kitapta da aslında hikmet yok.
Akademi Dergisi
Üstün bir edebi seviyesi, akıcılığı, sarsıcılığı olmadığı gibi, bu kitapta da aslında hikmet yok.
Bu kitapta da açıkça görülüyor ki Kur'an'dan ve sünnetten hiç deliller getirmeden, dini meselelerde pekçok şeyler iddia ediyor.
Akademi Dergisi
Bu kitapta da açıkça görülüyor ki Kur'an'dan ve sünnetten hiç deliller getirmeden, dini meselelerde pekçok şeyler iddia ediyor.
Vaaz kitaplarını ortalama seviyede okuyarak halka seneler boyunca vaaz etmiş bir kişiye "Artık bir kitap yaz" deseniz, emin olabilirsiniz ki Abdülkadir-i Geylani'nin kitaplarından kat kat ileri seviyede kitaplar yazabilirler. Üstelik kaynaksız, delilsiz iddialarda da bulunmazlar. Üstelik o kitapların içi ruhi karanlıklarla değil, manevi/ilmi aydınlıkla dolu olur.
Şu gibi cümleleri, uçurumun kenarında cümleler...

Şunları ben yazsaydım, bir saate kalmadan birkaç yüz kişi beni tekfir ederdi.

Üstelik yazdığı bu kadar sıkıntılı cümlelere de hiçbir yerde delil getirmemiş. Kendini delil getirmek zorunda bile görmediği, kitaplarının bütününe bakıldığında zaten anlaşılıyor.

Tarihteki ve günümüzdeki bütün sahte şeyhler, mürşidler, müceddidler, hiçbir delile dayanmadan dini açıklamalar yapmaları ile ünlüler.
Akademi Dergisi
Şu gibi cümleleri, uçurumun kenarında cümleler... Şunları ben yazsaydım, bir saate kalmadan birkaç yüz kişi beni tekfir ederdi. Üstelik yazdığı bu kadar sıkıntılı cümlelere de hiçbir yerde delil getirmemiş. Kendini delil getirmek zorunda bile görmediği,…
Ekran görüntüsüyle alıntıladığım o cümlelerinde, tıpkı Vahdet-i Vücudçularda görülen bir itikada gönderme, yakınlaştırma var. Böyle kişilerin hepsi, binlerce hatta onbinlerce senedir, kendilerini de Allah ya da Allah'ın parçası olarak görmek istediler, istiyorlar.

Şu cümlelere bakın ki Allah'ın neyi nasıl yaratacağına kul karar veriyormuş. Kula böyle bir "yetki" veriliyormuş. Hangi peygamberden böyle bir söz duyduk, hangi peygamberin hayatında böyle bir hal gördük?

Peygamberlerde hatta büyük peygamberlerde bile görüyoruz ki ısrarla dualar ederek istedikleri nice şeyler kendilerine verilmemiş. Senelerce, bazen onlarca sene boyunca istediklerine ulaşamamışlar. Veli zatlara yaratılış hususunda yetki veriliyormuş güya, peygamberlere neden verilmemiş?

Onlar da öyle yetki kullanırlardı ve istedikleri şeyi Allah hemen yaratırdı.
Akademi Dergisi
Ekran görüntüsüyle alıntıladığım o cümlelerinde, tıpkı Vahdet-i Vücudçularda görülen bir itikada gönderme, yakınlaştırma var. Böyle kişilerin hepsi, binlerce hatta onbinlerce senedir, kendilerini de Allah ya da Allah'ın parçası olarak görmek istediler, istiyorlar.…
Abdülkadir ve benzerleri, bunları düşünemeyecek kişiler değillerdi. Bu gibi cümleler asırlardır hep kurulmuş, hepsi taktik cümleler, sinsice müslümanları kendi istedikleri itikada yaklaştırma oyunları. Hatta bu gibi kişilerin çoğunun sözde kitaplarını kendileri yazmamış da olabilirler. Şu son zamanda Said-i Nursi gibi genleri aşırı bozuk, konuşulanları bile anlayamayan, üst üste anlaşılır üç cümle kuramayan kişiyi, güya zamanın en büyük velisi ilan etmişler. Risale-i Nur denilen o kitapları onun yazmadığı, yazamayacağı açıkça meydanda ve o kitaplarda da Abdülkadir'in kitaplarındakiler gibi fitneler, tuzaklar, sonsuz felakete götürücü kuyular var. Gafil avlanıp düşenlerin, sonsuz hayatı boyunca bir daha cenneti göremeyeceği kuyular bunlar.
Şu kısma bir bakalım...
Akademi Dergisi
Şu kısma bir bakalım...
Şayet çok ileri seviyede bir tercüme hatası, sorunu yoksa ki çok büyük ihtimalle öyle bir sorun yoktur...

O halde, Abdülkadir'in şu yazdığında hikmet nerede?

Hikmet dolu bir eser diyerek bir eser yayınlasam ve şöyle cümleler geçse, beni aynı gün topa tutarlar topa... "Ne kadar çok saçmalamışsın, boş boş yazmışsın. Vaktimizi çaldın." derler.
Akademi Dergisi
Şayet çok ileri seviyede bir tercüme hatası, sorunu yoksa ki çok büyük ihtimalle öyle bir sorun yoktur... O halde, Abdülkadir'in şu yazdığında hikmet nerede? Hikmet dolu bir eser diyerek bir eser yayınlasam ve şöyle cümleler geçse, beni aynı gün topa tutarlar…
İşte son zamanlarda iddia ettiğim şeyi, şimdi burada tekrar iddia ediyorum:

Bize mürşid-i kamil hatta müceddid diye yutturulmuş ve topluca "Silsile-i Sadat" dediğimiz kişilerin hiçbiri kitap yazmamışlar. Çünkü kitap yazabilecek vasıfta kişiler bile değillermiş. Hepsi Allah dostu, mürşid-i kamil kişi rolleri oynamışlar. Süleyman Hilmi Tunahan da kitap yazmamış ama mektuplar ve mühim meseleler diye bazı notlar var. Hoca olacak talebelere okutulan o notların bile bir başkası tarafından yazılıp yayınlandığı akademik çalışma ile çoktan ispat edildi.
Piyasada, müslüman rolü oynayan ve "mealci" olarak tanınan yüzlerce gizli Ermeni ve Yahudi ve gayet de ünlü kişiler var. Bunlar bile, Abdülkadir Geylani diye bildiğimiz kişinin kitaplarından çok daha dikkate alınır, itibar edilir kitapları, hiç zorlanmadan yazabilirler.

Abülkadir'in şu iki kitabı da kuru, karanlık, temelsiz/dayanaksız, şüpheli, tedirgin edici kitaplar.
Akademi Dergisi
Piyasada, müslüman rolü oynayan ve "mealci" olarak tanınan yüzlerce gizli Ermeni ve Yahudi ve gayet de ünlü kişiler var. Bunlar bile, Abdülkadir Geylani diye bildiğimiz kişinin kitaplarından çok daha dikkate alınır, itibar edilir kitapları, hiç zorlanmadan…
Zaten aklı başında ve gerçekten dinini, sonsuz hayatını kurtarmak isteyen, Allah'tan korkarak her hususta hakkaniyetle karar almak isteyen bir müslüman için...

Abdülkadir-i Geylani'nin, Ahmet İbn-i Hanbel'i muteber bilmesi ve müteşabih ayetlerde tevil yapılmasını yasaklayıp buna şiddetle karşı çıkması bile yeter, yeterde artar.

Sadece bu iki meseleden bile bakan müslüman, Abdülkadir-i Geylani meselesinde, bizim kadar derinden kandırılmış kişilerden de olsa, yine bizim yaptığımız gibi onu siler ve onun aleyhine döner.
Abdülkadir-i Geylani tarikat düşmanı bir selefi/vehhabi miydi?

Kadiri tarikatı
Hindistan'dan mürşid-i kamiller çıkmış olabilir miydi...
Türkiye'nin başına Yavuz Ağıralioğlu'nu da getirmeyeceğim. Kimse hayal aleminde yaşamasın.
Akademi Dergisi
Köyde sübyancılığın hakim olduğu, köydeki çok sayıda kişinin temiz ve masum olmadığı, Narin'in annesinin dahi masum olmadığı, Narin'e de defalarca tecavüz edildiği, Narin'in dik başlı bir karakteri olduğu, susturulamadığı, ele avuca sığmadığı, herkesin başını…
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Narin Güran cinayetinden tutuklu yargılanan ağabey Enes Güran'ın cezaevinde, ailesiyle yaptığı görüntülü görüşmenin kayıtları ortaya çıktı.

Görüntülerde aile üyelerinin kahkahalar içinde muhabbet ettiği, Enes Güran'ın Nevzat Bahtiyar için ise "Onu cezaevinde hallederler" dediği görüldü.
Akademi Dergisi
- Süfyan yayın yasağı getirmiş hcm,gerçekleri örtbas etmek için, halkın uyanmasını engellemek için. Nasıl koruyor sığınmacıları kendi vatandaşını düşünmüyor hain. İnsALLAH milletimiz anlar artık gerçekleri = Kendi vatandaşı? Siz hala mı anlayamadınız, Süfyan…
Yunanlı çingene hekim sapık çıktı

Edirne'de özel bir klinikte diş hekimliği yapan 42 yaşındaki Yunanistan uyruklu doktor, 16 yaşındaki genç kız çocuğuna cinsi istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı.
Akademi Dergisi
Ekrem İmamyan, dün kayyum atanan Mardin'e gitti TUSAŞ saldırısında hayatını kaybedenlerin cenazesine gitmeyen Ekrem İmamyan, yüzlerce araçlık konvoyla, terör soruştırması kapsamında yerine kayyum atanan DEM Parti'li terorist Ahmet Türk'ü ziyarete gitti.
Kravatlı çingene teröristler konakta buluştu

CHPKK'li İBB Başkanı Ekrem İmamyan, yerine kayyım atanan Ahmet Türk'ü Kasrı Kanco Konağı'nda ziyaret etti.

1980'de söz konusu konakta PKK'lı teröristler, 3 Mehmetçiği şehit etmişti.