Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.5K photos
25.6K videos
370 files
7.57K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Akademi Dergisi
Genleri bozuk ve dolayısıyla idrakından muhakeme ve mantığına kadar her şeyi bozuk, asla terbiye edilemeyecek, asla topluma kazandırılamayacak, toplumun ve devletin başına bela bir Çingene...
Türkiye başta olmak üzere, bütün dünya basınınında son 24 saat içinde haber olmuş katilleri, hırsızları, dolandırıcıları, tecavüzleri, teröristleri, vahşileri, yalancıları, fitnecileri, namussuzları, aile fertlerine eziyet edenleri, trafik canvarlarını, asayişi bozucu türlü eylemleri olan kişileri inceleseniz...

Yüzde doksandan fazlasının Çingene ya da seyretilmiş Çingene yani yarı Çingene kişiler olduğunu görebilirsiniz.

Tam manasıyla Ademoğlu olanlar, eğitilmeseler bile, şu Çingeneler ve seyreltilmiş Çingeneler gibi leş halde yaşamazlar, yaşayamazlar. Lakin tam ya da yarı Çingeneler çok iyi ahlaki terbiye verilse bile insan gibi yaşayamazlar.

Bu Çingenelerin on beş milyonunu daha topraklarımıza getirdiler ki insanlık ve İslam ve Türklük bu topraklarda tamamen ve bir an önce yok olsun diye...

Çingeneler... İblis'in insanoğluna attığı en büyük kazık...
Şükür ki kurtuluyoruz vatanımızdaki hatta bölgemizdeki Çingenelerden...

Kendini Kürt, Ermeni, Süryani, Ezidi, Yahudi, Rum veya başka bir millet zan eden bütün Çingenelerden kurtulmamız artık çok çok yakın. On binlerce senelik bu Türk yurdu, yeniden genleri düzgün gerçek Türklerle dolu olacak. Goyimler, İsrail denilen topraklarımızda bile yaşayamayacaklar. Kendilerini Yahudi ve musevi zan etseler bile...
Vatanımızdan tamamen kazındıkları güne kadar, Çingenelerin ve seyreltilmiş Çingenelerin ilmi ve siyasi meselelerde görüş beyan etme, tartışma, sanat faaliyetlerinin içinde yer alma, askerlik ve memurluk yapma vb hakları olmayacak.
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Devletimiz, insan olup olmadıkları bile tartışmalı Çingeneler nedeniyle, muhtelif meselelerde, gereksiz masraflar ve mücadeleler içinde kalıyor. Kamu kaynakları, insan gibi yaşamamak için örgütlü şekilde direnen acayip mahluklara harcanıyor.

İnsan denilen bir güruh, hala keyfince kaçak elektirik kullanmak ve faturasını milletimize yüklemek istiyor. Bütün uyarılara ve yaptırımlara rağmen kendini haklı görüyorlar ve kolluk güçleriyle neredeyse çatışmaya girecek gibi oluyorlar. Bu muameleyi bile kendilerine yapılan zulüm gibi değerlendirebiliyorlar.

Dış görünüş itibarıyla insana fazlasıyla benzeyen ama iç yapısı, algılaması, muhakemesi ve davranışları itibariyle insan denilemeyen bu güruhun bu topraklardan acilip kazınıp atılması gerekiyor.

******

Diyarbakır’ın Silvan ilçesi, Malabadi Köyü’nde, TEDAŞ çalışanlarının askerler eşliğinde evlerde bulunan elektrik sayaçlarını elektrik direklerine taşımaları gerginliğe yol açtı.
Tamamen çökertilmiş ve tükenmiş vahşi bir Çingene sisteminin, lüzumsuz gürültü çıkartan bir avuç piçlerisiniz. Başka hiçbir şey değil.

Biz gerçek Türklere/insanlara karşı sizi elinde oynatmak isteyen sözde hükumetlerin bile başına bela bir acayip canlı türüsünüz. Sizi kullanarak devlet kurmaya kalkanın akıl sağlığını hemen sorgularım.

Bilinen binlerce yıllık tarihinizde bile siz çadır sisteminden öteye hiç geçemediniz. Yüksek teknolojinin olduğu firavunlar devrinde bile o Çingene firavunlar yine de çadırlarda yaşadılar.
Benim Mansur Yavaş ile hiç işim olmadı, hiç işim olmayacak. Benim hiçbir sözde siyasi parti ve sözde siyasi lider ile işim olmayacak. Londra dayatması bu Çingene/vahşet/cehalet rejimini bütünüyle ayaklar altında ezdireceğim.

Cahillerin, geni ve kafası bozukların, terörü ve liderlerini savunabilecek kadar insanlıktan çıkanların seçtiği, seçildiği ve devamında bütün toplumu maddi ve manevi her türlü felakete sürüklediği "dayatma" bir rejimi yok etmek için dünyayı yok etmem gerekiyorsa bile, bunu dahi yaparım.

Bu lanet olasıca Adıtürkçülük rejimi, sözde demokratik cumhuriyet rejimi bitmiş, tükenmiştir. Bundan sonra hiçkimse de hiçbir şekilde ayağa kaldıramaz.

Ve vatanımızı da hiçkimse bölemez.
📎 Hz. Muhammed’in ölümünün ardından halife seçilen Hz. Ebu Bekir, iki büyük sorunla karşı karşıya kaldı. Birinci sorun, Arabistan Yarımadası’nın dört bir yanındaki müslüman toplulukların, onun halifeliğini tanımayı reddetmeleriydi. Hicaz bölgesi dışındaki müslümanların önemli bir kısmına karşılık gelen bu kimseler, zamanında bağlılıklarını Hz. Muhammed’e bildirmişlerdi. Ancak, ona olan bağlılıklarının, onun ardından ortaya çıkabilecek bir halefi de kapsayacağını (haklı olarak) düşünmüyorlardı. (Dönemin genel kabul görmüş kaidelerine göre, böylesine ucu açık bir süreklilik zaten söz konusu olamazdı.) Dolayısıyla, ilgili kimseler, kendilerini Hz. Muhammed’in halefine karşı herhangi bir yükümlülük içinde görmediler.
Akademi Dergisi
📎 Hz. Muhammed’in ölümünün ardından halife seçilen Hz. Ebu Bekir, iki büyük sorunla karşı karşıya kaldı. Birinci sorun, Arabistan Yarımadası’nın dört bir yanındaki müslüman toplulukların, onun halifeliğini tanımayı reddetmeleriydi. Hicaz bölgesi dışındaki…
📎 Hz. Ebu Bekir’in karşı karşıya kaldığı ikinci sorun ise, “yalancı peygamberler”di. Yarımadanın farklı yerlerinde peygamberlik iddiasında bulunan kimselerin takipçileri giderek artmıştı. Bu kişiler, Hz. Muhammed’in ölümünün doğurduğu otorite boşluğunu değerlendirerek Medine üzerine yürüme planları dahi yapabilecek güce ulaşmışlardı.
📎 “… müfrezelerden biri Mâlik b. Nüveyre’yi ve yanındaki on bir kişiyi yakalayıp Hâlid’in yanına getirdi. Mâlik, Resûl-i Ekrem’in vefatını öğrenince zekât olarak topladığı develeri sahiplerine iade etmiş, kabilesine kendilerinden zekât istememesi halinde Resûlullah’ın yerine geçecek Kureyşli’nin yanında yer alabileceklerini, bu malların kendi hakları olduğunu söylemişti. Mâlik’i yakalayan müslümanlar onun mürted olup olmadığı hususunda ihtilâfa düştüler, neticede mürted olduğuna inanan Hâlid b. Velîd’in emriyle öldürüldü.” (Fayda, Mustafa. Ridde Olayları. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 35. Türkiye Diyanet Vakfı. 91-93.)
📎 Bu vakanın, yukarıdaki metinde yer almayan bir diğer önemli yönü ise, Halid bin Velid‘inMalik bin Nüveyre‘yi öldürür öldürmez, güzelliğiyle meşhur olan karısı Leyla binti Minhal‘i (iddetini de beklemeden) nikâhına almış olmasıdır. Bu konu, duyulur duyulmaz tepki doğurur. Örneğin, Hz. Ömer, Halid bin Velid’in görevinden azledilmesini ve cezalandırılmasını ister. Hz. Ebu Bekir ise, bu yola gitmez ve Halid bin Velid’e kan parası ödeterek konuyu sonuca bağlamayı tercih eder.
📎 Hz. Ebu Bekir’in halifeliğini tanımayan müslüman kabileler, tanıyanlardan daha az olmadığı gibi, “yalancı peygamberler”in etrafındaki insanların sayısı da küçümsenebilir seviyede değildi. Örneğin, Yemame Savaşı‘nda Müseyleme bin Habib’in ordusunda takriben 40.000 kişi vardı ve bu savaşta müslümanlar 700 hafız kaybetmişlerdi.
Akademi Dergisi
Devletimiz, insan olup olmadıkları bile tartışmalı Çingeneler nedeniyle, muhtelif meselelerde, gereksiz masraflar ve mücadeleler içinde kalıyor. Kamu kaynakları, insan gibi yaşamamak için örgütlü şekilde direnen acayip mahluklara harcanıyor. İnsan denilen…
Evet hocam doğru, burada neredeyse bir çok köyün elektrik sayacı yok bile hatta köylerde artık odun sobası bile indirmiyolarmş her odaya büyük elektrikli sobalar indirmiyolarmş her evde 4 5 elektrikli soba görmemiz mümkün. birçok sontac direklerine 1 milyon 3 milyon elektrik faturası geliyo kimse ödemiyor hatta gidip dilekçe veriyolarmis çoğu kişinin de dilekçesi kabul ediliyor. 100 bin filan tek veriyorlar büyük ihtimalle o parayıda orada çalışan hain kişiler alıyor.
Akademi Dergisi
📎 Hz. Ebu Bekir’in halifeliğini tanımayan müslüman kabileler, tanıyanlardan daha az olmadığı gibi, “yalancı peygamberler”in etrafındaki insanların sayısı da küçümsenebilir seviyede değildi. Örneğin, Yemame Savaşı‘nda Müseyleme bin Habib’in ordusunda takriben…
📎 Hz. Ömer Hâlid’i bir rivayete göre Ebû Ubeyde’nin vefatından sonra (18/639), diğer bir rivayete göre ise 17 (638) yılında, ele geçirdiği ganimet mallarından bir kısmını şan ve şeref sahibi kimselere verdiği için azletmiştir.
Akademi Dergisi
📎 Bu vakanın, yukarıdaki metinde yer almayan bir diğer önemli yönü ise, Halid bin Velid‘inMalik bin Nüveyre‘yi öldürür öldürmez, güzelliğiyle meşhur olan karısı Leyla binti Minhal‘i (iddetini de beklemeden) nikâhına almış olmasıdır. Bu konu, duyulur duyulmaz…
Yani diyor ki İslam ordusunun başına getirilecek gerçek bir müslüman bulamamışlar. Türlü türlü siyasi dengeler/hamleler ile davranmak zorunda kalmışlar.

Ve son yıllarda tekrarla ifade ettiğim gibi, asr-ı saadet diye bir asır asla yaşanmadı. O asırda hiçbir gerçek müslüman saadetle yaşamadı. Taşınmaz yükler içinde yaşamak zorunda kaldılar.
📎 Hicretin 17. yılı olan bu yılda Halid bin Velid ileri kuvvetlerin ve seriyyelerin komutanlığını yapmak görevinden alınmıştır.
 
Bunun sebebine gelince: Halid ile İyad bin Ganm ilerleyerek büyük miktarda malı ganimet olarak aldılar. Kendileri Hz. Ömer'in Medine'ye dönüşünde Cabiye'den yola koyulmuşlardı. O sırada Hıms'ta Ebu Ubeyde, Kınnesrin'de ise O'nun hükmü altında olmak üzere Halid bulunuyordu. Yine Ebu Ubeyde'nin komutası altında bulunmak üzere Dımaşk'ta Yezid, Ürdün'de Muaviye, Filistin'de Alkame bin Mucezziz, sahilde ise Abdullah bin Kays bulunuyordu.
 
Halid'in eline geçirdiği ganimetler haber alınınca bazı kimseler bu maldan kendilerine de bazı şeyler vermesini istediler. Bunlar arasında Eş'as bin Kays de vardı ve Halid O'na on bin dirhem vermişti.
📎 Diğer taraftan Halid hamama girmiş ve içinde şarap bulunan bir madde ile yıkanmıştı. Hz. Ömer kendisine: "Ben senin şarap ile vücudunu ovaladığın haberini aldım. Şunu bil ki Allah şarabın içini de, dışını da ona el sürmeyi de haram kılmıştır. Sakın onu vücudunuza dokundurmayınız" diye yazınca cevap olarak Halid kendisine şöyle yazmıştı. "Bu şarabı şaraplıktan çıkardığımız için artık şarabın dışında bir yıkama maddesi haline dönüşmüştür" Bunun üzerine Hz. Ömer kendisine: "Muğire'nin soyundan gelenler katı kalplilik belasına uğramışlardır. Allah sizlerin ruhunuzu bu haldeyken almasın" diye cevap yazmıştı.
📎Halid ganimetler konusunda kendisinden talepte bulunanlar arasında malları dağıtınca, Ömer bin el-Hattab bunu da işitti. Zaten O'nun yaptığı hiç bir şey Hz. Ömer'den gizli kalmazdı. Bunun üzerine Hz. Ömer postayı çağırarak onunla birlikte Ebu Ubeyde'ye bir mektup gönderdi. Bu mektupta Halid'i önüne getirip ayakta tutmasını, kendi sarığıyla onu bağlamasını ve başlığını başından almasını emretti. "Sizlere Eş'as'ı kendisinin malından mı, yoksa ganimet olarak aldığı mallardan mı mükafatlandırdığını söyleyinceye kadar O'nu bu halde tut. Şayet O, ele geçirmiş olduğu bir ganimetten dağıttığını ileri sürerse kendisinin hainlik etmiş olduğunu söylemiş olacaktır, yok eğer kendi malından bu yaptığını söylerse bu akılsızca bir tasarrufta bulunmak olacağından her iki durumda da görevden al ve O'nun görevini sen üstlen." Bunun üzerine Ebü Ubeyde Halide mektup yazdı, Halid de O'nun yanına geldi. Ebü Ubeyde insanları topladı ve kendisi minderin üzerine oturdu. Posta ayağa kalkıp Halid'e Eş'as'a hangi maldan verdiğini sorunca Halid kendisine cevap vermedi. Ebü Ubeyde ise hiçbir şey söylemeyerek susuyordu. Bunun üzerine Bilal ayağa kalkarak: "Mü'minlerin emiri senin hakkında şu şu emirleri vermiş bulunuyor" diyerek sarığını almış, Halid de itaat etmek durumunda olduğundan O'na karşı gelmemişti. Başlığını da başından aldıktan sonra bu sefer O'nu sarığıyla bağladı ve: "Sen Eş'as'a nereden mal verdin? Bizzat kendi malından mı, yoksa ele geçirdiğin bir ganimetten mi?" diye sordu. Halid: "Hayır O'na kendi malımdan verdim." diye cevap verince bağlarını çözerek başlığını yerine koydu ve bizzat kendi eliyle sarığını sardıktan sonra şunları söyledi: "Bizler başımızdaki emirleri dinler, itaat eder, komutanlarımızı da takdir eder, onlara hizmette bulunuruz."
📎 Halid görevden azledilip edilmediğini bilmemenin şaşkınlığı içinde kalmıştı. Diğer taraftan Ebu Ubeyde de kendisini değerli ve üstün gördüğü için de durumu bildirmiyordu. Halid'in Medine'ye Hz. Ömer'in yanına gitmesi gecikince artık Halid bu konuda tereddütten kurtuldu, çünkü Halid'e yanına gelmesini emretmişti. Bunun üzerine Halid Kınnesrin'e dönmüş, orada bulunanlara bir hutbe okumuş, onlarla vedalaşmış, oradan Hıms'a gitmiş, orada da bir konuşma yaptıktan sonra Medine'ye gitmek üzere yola koyulmuştu. Halid Hz. Ömer'in huzuruna çıkınca kendisine şikayette bulunarak: "Ben seni Müslümanlara şikayet ettim. Allah'a yemin ederim ki sen bana iyi davranmadın" demişti. Bunun üzerine Hz. Ömer kendisine: "Peki sen bu serveti nereden buldun?" diye sorunca Halid: "Ben bu serveti elde ettiğim ganimetIerin bana düşen paylarından yaptım. Eğer servetimin arasında altmış binden fazlasını bulursan o senin olsun." diye cevap vermişti. Bunun üzerine Hz. Ömer onun malına değer biçtirmiş, altmış binden yirmi bin fazla olduğunu görmüş, bunu alıp Beytulmale koymuştu. Daha sonra kendisine şunları söylemişti: "Ya Halid! Allah'a yemin ederim ki sen benim yanımda çok değerlisin ve yemin ederim, seni çok seviyorum." Arkasından Hz. Ömer İslam ülkesinin her yanına şunları yazmıştı: "Ben Halid'i kendisine kızdığım yahut hainlik ettiği için görevden almadım. Ancak herkes O'nu alabildiğine gözünde büyütmüş ve her şeyi O'ndan zannetmek gibi bir duruma gelmişti. Her şeyin O'nunla olup bittiğini varsaymalarından korkmaya başlamıştım. Ben onların her şeyi yapanın Allah olduğunu bilmelerini ve fitneye maruz kalmamalarını arzuladım." Daha sonra da O'ndan aldıklarının yerine başka şeyler verdi.

İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih
Akademi Dergisi
Bundan sonra borsa morsa yok... Hala borsalarda kalabilenlerin akıllarına şaşılır.
Bugün, ABD borsası neredeyse 1 trilyon dolar kaybetti.

Özellikle teknoloji şirketleri bu düşüşten ciddi şekilde etkilendi.
Akademi Dergisi
Zaten alakalı bütün ayetlere ve hadislere bakılsın... Önce ikaz, nasihat, mühlet süreci var. Tekrar tekrar ikazlardan ve mühlet verilmesinden sonra hala şeytanlıktan taviz vermeyecek olan devletler yer ile yeksan edilecekler. Şeytan'a tabi olmuş satanist masonlar…
Zaporojye Nükleer Güç Santrali’nin reaktörlerinden birinde su sızıntısı tespit edildiği bildirildi

Milletlerararası Atom Enerjisi Ajansı’ndan (MAEA) yapılan açıklamada, Zaporojye Nükleer Güç Santrali’nin reaktörlerinden birinde su sızıntısı tespit edildiği belirtildi.
Açıklamada, “Acil bir nükleer güvenlik sorunu görmememize rağmen Ajans bu konuyu yakından izlemeye devam edecektir. Genel olarak, çatışma koşullarında Zaporojye NGS’nin ekipmanlarının düzenli bakımı karşımızda zorlu bir iş olarak duruyor” denildi. MAEA’nın santralde görevli uzmanlarının her gün patlama sesleri duymaya devam ettiği, ancak tesiste herhangi bir hasar olduğuna dair bir rapor bulunmadığı kaydedildi.

29 Ekim’de MAEA uzmanlarının reaktör soğutucu pompa destek sisteminde su sızıntısı olduğuna dair bilgi almalarının ardından 1 numaralı güç ünitesine geçerek kaynak çalışmalarının yapılabilmesi için birinci devredeki basıncı atmosferik seviyeye düşürme çalışmalarına başladığı, kaynak noktalarının radyografik incelemesinin şu anda devam ettiği belirtildi.

Dinyeper Nehri'nin sol kıyısında bulunan Zaporojye NGS, güç ünitelerinin sayısı ve kurulu güç kapasitesi bakımından Avrupa'nın en büyük nükleer santrali durumunda.