Akademi Dergisi
2.14K subscribers
60.6K photos
25.6K videos
370 files
7.57K links
Çok önemli: Telegram bu kanalı yıllardır sansürlenemektedir. Paylaşımlarımızın Telegram uygulaması içinde yayılmasına izin vermemektedir. Kanaldaki takipçi ve görüntüleme sayıları da gerçek değildir. www.mfs.tv
Download Telegram
Forwarded from Marhas
Selamün aleyküm Abi.Mfs abi ile arkadaşları bizim köye gelmişler. Caminin bahçesindeyiz, Mfs abi sanki daha önce bizim köyde ikamet ediyormuş da, oradan başka bir yere taşınacak. Benim arabamı istiyor. Arabamı veriyorum, arabanın arkasına ve üstüne koli koli eşyaları bindiriyorlar. Ben diyorum ki bu kadar eşyayı almaz. Üzerine o kadar fazla eşya koymayın, sonra düşer diyorum kimse dinlemiyor. Arabalar caminin bahçesinden çıkınca yüzlerce araç konvoyu oluyor.Hepsi Mfs abi ile hareket ediyor.Benim arabam bahçe kapısından güzel bir şekilde çıkıyor. Başka bir araba var, o cikinca mazot kapağı bahçe kapısinın koluna takılıyor. Adam umursamadan basıyor gidiyor. Sonra Mfs abi köyde aşağı mahalledeki evin önünde duruyor.Mfs abi, muhtar ve kardeşini soruyor.Kimse dışarı çıkmıyor. Sonra bir havuzun başına gidiyoruz, havuzun içerisinde herhalde yün falan yıkadıkları için, havuzun içi biraz yosun tutmuş. Havuzun önü hayvan yalaklari gibi.Su oradan akıp gidiyor.Mfs abi muhtarı tutuyor. Kim burayı kirletti diyor. Kimseden çıt yok. Sonra kardeşini yakalıyor. Kim bunu böyle kirletti diyor. Yine kimseden çıt yok. En son o kadar kişinin arasında,Mfs abi muhtarı havuz suyunun içerisine atıyor. Muhtar suyun içerisinde hareketsiz yatıyor. Mfs abi de suya atlıyor. Suda muhtarı boğmaya çalışıyor. İlk önce muhtar bayılmış numarası yapıyor. Sonra Mfs abi muhtarın burnunu,nefes almaması için tutunca muhtar hareketlenmeye başlıyor. O da Mfs abiyi boğmaya çalışıyor. Mfs abi onu tuttuğu gibi, derin ve çıkamayacağı bir yere götürüyor. Bir ara ben de köyde oturduğum için, sen mi kirlettin diye sorulmasindan endişe ediyorum. Sonra Mfs Abi oradan çıkıp iç tarafa doğru geliyor. Marketin olduğu yere doğru, oradada görünmemeye çalışıyorum.
- Rabıtada Numan kurtulmuş ayaklarından asılmış olarak gördüm daha bir çok bakanda bu haldeydi Tayyip karşılarında ceketini düğmelerken düğmesi düşüyor oluyor du.

Pasta dilimi gibi bir şekiller oluyor du .... bu dilimleri ayırıyor du bir kaçını kendine çoğunuda hocamızın payı olduğunu söylüyor du nasıl elinden alabiliriz diye planlar yapıyor du.

Netanyahu’nun bedeni parçalara ayrılıyordu ayrılan parçaları da çürüyordu bazı kısımlarınıda köpekler yiyorlardı.

Tayyip masasında oturuyor iken tuşlara dokunuyordu şehirlerin bazı bölgesinde ışıkları kapatıyordu masasın çaprazında kemikler ile tablo yapılmıştı masasının köşesinde de destelenmiş istifa kağıtları vardı.

Cam parçaları bir kovanın içinde konulmuş içerisinde tayyiben kanı ve kravatları vardı vücudununda bazı uzuvları vardı sonra bu kovayı ateşe veriyorlardı.
- S.a hocam.

Rüyamda bir arabanın arka koltuğunda oturuyordum. Sonra sol kapıdan ya Abraham Kalın, Süfyan'ın yakın koruması ya da Fidan bindi. Sağ taraftan da Süfyan geçiyordu. "Bu da mı buraya binecek, sığmayız ki, sıkışırız" dedim. Pencere inikti. Süfyan bir şeyler dedi ve arkaya doğru devam etti. Sonra benim yanıma oturan o üç kişiden hangisiyse, bana sitem etti. Neden telsizden anons ettiniz tarzı bir cümle kullandı.

Sahne değişti. Kraliçe Elizabeth arabayı kullanıyor. Sağ koltukta annem var, arka sağ tarafta abim, solda ise ben varım. Ben önce telefonumu çıkartıp fotoğraf çektim "kimse inanmaz" dedim. Daha sonra bir baktım, arabanın el freninın uyarı ışığı yanıyor. Tam uyaracaktım, ben daha bir şey demeden, abim el atarak el frenini indirdi. Annemin ve benim elimde 10 Sterlin vardı. Üzerine bakıyorum ama bir türlü Charles'ın fotosunu bulamıyordum. Annemin elindekinde de öyle. Elizabeth'in portresi var. Sonra Charles'ı da gördüm ama çok sönük ve neredeyse çok zor görülüyordu.

Devamında kraliçe "Alman malı silahımı nereye koyacağım az sonra, bunu alırlar" tarzında bir şey dedi. O silahı isteyip, onu vurmak geçti aklımdan. Almanya'daydık. Kraliçe'nin üzerinde açık mor renginde bir kazak/hırka vardı. Bu kadın ne cılız dedim.

Ardından abim için durduk. Abim, ulu yerde, çok afedersiniz küçük abdest giderdi. Ardından yola devam ettik. Araba hareket etmeye başlayınca kraliçe bana "Sen yalan söyledin" dedi ve ardından Almanca konuştu. Hangi konuda yalan söylediğimi sordum ve Almanca konuşmasına da şaşırdım. İngilizce konuşsa, cevap verebilirdim. Soruma cevap vermedi. "Bak iftira atıyorsun, yalan söylemedim. Haydi anlat, hangi konuda yalan söylemişim" dedim. Tekrar cevap vermedi.

Şehir içinde, trafik lambasında duruyorduk. Bir araba ters şeride girerek, lambada bekleyen bir kaç tane bisiklet sürücüsüne ve onun arkasındaki arabalara çarptı.

Bu sahne başkaydı galiba. Bir genç geldi, elinde papaya meyvesine benzeyen bir şey ikram etti. Denemeye başladım. Tadi güzeldi ama görünümü pek hoş olmadığı için, ufak bir tiksinme yapmıştı bende.

Rüyanın devamı var mı bilmiyorum.
“ Artık ayağa kalkman lazım, başa geçmen lazım !”

- Selamun aleyküm
Rüyamda cemaat yurdundayım. Bir odaya giriyorum, içeride uyuşturucu ticareti. Bir diğerine giriyorum çocuk ticareti. Bir diğerine giriyorum kadın ticareti… Dayanamıyorum gördüklerime. “MFS ‘yi bulmalıyım .” diyorum. Bir kapıdan giriyorum , Kızıl Goncalar’ daki dizi karakteri Cüneyd, sizmişsiniz. Sevdiği kız Zeynep, oturur vaziyetteki Cüneyd’e : “ Artık ayağa kalkman lazım, başa geçmen lazım !” diyor. Bir beyit okuyor peşinden.

Beşar Esad göründü. Yalvarır halde diz çökmüş .

Filiz sizin yolunuzda değil.

Dün gökyüzü çok değişikti. Ordu sarmıştı gökyüzünü. Karanlıklar dağılıyordu.
- Abi selamün aleyküm. Şöyle bir rüya gördüm. Bir amfide oluyoruz. Askeriyenin bir toplantısı var. Rütbeli subaylar bulunuyor. Ben de rütbeli subayım. Amfinin orta kısmına bir subay oturmuş, aşağıdan gelenlerin yukarıya çıkmasına mani olarak daha dengeli bir sınıf ortamı oluşmasına çabalıyor.

Beni ve yanımdaki subayı da engellemek istiyor ama biz yukarılara kadar çıkıyoruz. Oturduktan sonra yanımdaki subayın Saldıray Berk okduğunu fark ediyorum. Çinli/Mao'cu bir tipi var. Elinde rulo gibi yaptığı kağıtlar var. Bana "durumları nasıl değerlendiriyorsunuz?" diye soruyor. "Sizin gibi" diye cevap veriyorum.

Oturduğumuz uzun sıranın masasının bir ayağı boşa gelince masa devriliyor. Sınıfta bir gürültü oluyor. Biraz düzeltmek istiyorum ama düzelmeyeceğini anlayıp sınıfta başka yer arıyorum.

Sınıfın bir kısmına güneş düşüyor. Biraz daha gölge bir yer olsun diye düşünürken en ön sıraya oturuyorum. Masanın üzerinde tavuk döner olduğunu degerlendirdiğim ekmek arası bir yiyecek var. Onu yemeye başlıyordum. Hayır olsun inşallah.
"Ülkenin başına geçtiği, yöneticimizin Mehmet olduğu ekranda yazıyor."

- Abi selamün aleyküm, şöyle bir rüya gördüm. Bir evde oluyorum, akşam saatleri. Ortada duran iki tane cep telefonu var. Ne olduysa telefonlar titremeye başlıyor ve mesajlar geliyor, ışıkları yanıp sönüyor.

Ne oluyor derken, duvarda bir bilgisayar ekranı beliriyor. Hackerların yaptığı gibi kodlar ekranda görünüyor. Ülkede durumların karışık olduğunu biliyorum. Ülkemize siber saldırı yapıldığını anlıyorum.

Bu durum bitince, ülkenin başındaki adam değişiyor. Bir tanıdığımızın oğlunu (adı Mehmet) ekranda görüyorum. Ülkenin başına geçtiği, yöneticimizin Mehmet olduğu ekranda yazıyor. "Bunun siyasetle ne alakası olur, bu (gerçek hayatta) elektrikçi, ülkeyi yönetebilir mi?" diye düşünüyorum.

Bütün bu siber saldırıdan sonra, ülkenin yöneticisi değiştikten sonra herkesin annesi babası da değişiyor. Bunlardan biri de benim babam. Ne dedem babamın babası oluyor, nede babannem babamın annesi oluyor, hepsi değişip başkası oluyor.

Babamın babası Kurtlar Vadisi'ndeki Tombalacı Mehmet oluyor ve adı V ile başlayan (Veysi veya Veysel) bir isim oluyor. Herkesin babası değiştiği için ben de yeni sisteme uymak zorunda olduğumu düşünüyorum.
Hayır olsun inşallah.
- Hocam hayırli sabahlar ben rüyada uyuyordum ve ruyada uyurken kabus gördüm iki tane insan gibi büyük değişik şey iki kolumdan tutarak cekistiriyolardi beni bir bilgisyar basnda oturtmaya çalışıyordu ben uzun bir süre direndikten sonra bilgisayarı kiriyordum bilgisayarn içinde de çok tuhaf cisimler vardı bilgisayar krdigm gibi bana baltaylab saldracaklrdi uyandım
- Abi selamün aleyküm. Şöyle bir rüya gördüm. Cematimiz için lider seçimi olacakmış. Buradaki eski bir hoca, iki arabalık konvoyla bize gelip babamı da alarak seçim için götürüyordu. Bir tür delege olmuşlar. Üzerlerine bol gelen, lacivert pardesüler giymişlerdi.
Hayır olsun inşallah.
- Rabıtada Suriye başkanının dişleri dökülüyordu dökülen dişleride kül oluyordu uçuşuyordu bir anda etrafına bakınıyordu kızıl toprakların üzerinde çok sayıda kafatası vardı.

Hocamızın ellerinde siyah şemsiyeler vardı ama bu şemsiyelerin kumaş kısımları yanmış sadece demir kısımlarının uçlarından şerit şeklinde kumaş kalmış oluyordu.

Hocamızın masasının üzerinde en az 50 adet kimlikler vardı bu kimliklerin fotoğraf kısmında hocamızın fotoğrafı vardı ama farklı farklı isimler yer alıyordu.

Keselerin içerisinde çilekler vardı ama bu çilekler bir anda değerli madene dönüşüyordu. Zaman geçtikçe bu keselerin boyutları değişiyordu.

Ankara’da toparlanmalar vardı evraklar dosyalar madenlerde bulunan vagonlara yüklenerek yer altına gizleniyordu.

Yayınlar şimşek gibi bir görüntüye sebep oluyordu şiddetli esen rüzgarlar ile masanın üzerinde duran  deste deste dolarları uçuruyordu.
- Rabıtada gece vakti gökyüzünde sayısız yıldızlar yeryüzünü aydınlatıyor oluyor hocamızın ayak sesleri yankılanıyor etrafta küçük tepeciklerin üzerine basa basa geçiyordu.

Hocamız bir masada çalışmalar yapıyor kağıtlara bir şeyler yazıyordu sonrasında Putin elleri bağlı olarak getiriliyor hocamız elindeki kalemi kırıyordu.

Ankrada bir tünel oluyor Tayyip ve yakın çevresindekiler bu tünele giriyorlar girişi olup çıkışı olmuyor bu tünelin ilerledikçe karanlıklaşıyordu.

Türkiye nin çevre sınırlarına bir şeyler döşeniyor tüm çevresi çember içine alınıyordu Trakya bölgesinde içimi daraltan bir şeyler vardı kan akıyordu kanallardan Ege’den Akdeniz’e kadar iniyordu.
- Rabıtada gökyüzünden çalıya benzer şeylerin düştüğünü gördüm ayın üzerinde iki at ve üzerinde iki kişi vardı. Sanki hızla dünyaya yaklaşıyorlardı.

Çölde bir birine bağlı develer gördüm üzerlerinde yükleri olan kervanlar ardı ardına geçiyorlardı

Hocamızın bahsettiği İtalya başkanı bayan hocamızla birlikte bir bahçede yürüyorlarken bir akarsuyun yanında yolları ayrılıp bayan karşı tarafta kalıyor du istesede geçemiyor du.

Bir çok büyük dağlar vardı dile gelmiş konuşuyorlardı ardından savrulup yok oluyorlardı.

Yeşil yeşil fındık ağaçları oluyor du ama fındıkların kesecikleri boş oluyordu içlerinde fındıklar oluşmamıştı .

Tayyip takım elbiseli olup tek başına bu fındık ağaçlarını kontrol ediyordu. Yerlerde çimlenmiş buğday taneleri olan uzunca bir yolda bir başına yürüyordu etrafta tek bir dağ bile yoktu boş bir vadi gibi bir yerdi piramitlere benzeyen üçgen yapılar oluyordu suyun üzerinde hareket eden.
- Rabıta da Tayyibi gördüm puslu hava ve açık alanda evrakları inceliyor ama konuşamıyor yardım çağıramıyor elleri ile hem yardım isteyip hemde tutmaya çalışıyordu rüzgarla savrulan evrakları .

Deniz üzerinde halatlarla birbirine bağlı gemiler gördüm bu gemilerle balıklar tutuluyor ama kasalardaki balıklar inciye dönüşüyordu misket büyüklüğünde olup iclerinde daha değerli taşlar olduğunu görüp kırmayı deniyorlardı

Ülkeler arasında savaş sirenleri çalıyor artık lozan anlaşmasının bittiği sebep gösteriliyordu Türkiye deki bir çok madenler için planlar yapılıp aralarında pay ediyorlardı.

Kabe’nin içinde oluyordum Kabe’nin tam ortasında yer altına giden merdiven vardı iniyordum ama indiğimde firavun tutankamonlar vardı orta kısımda küçük bir havuz vardı tabanda boş kalan kısımlarda ise hocamızın el yazısı ile yazdığı yazılar vardı.
- Rabıtada hocamızı takip eden kırmızı lazer ışıklar vardı özel güvenlikli bir tünelden geçiyormuş tünelin sonunda yuvarlak bir oda oluyor odanın duvarlarında hocamızın projelerinin son hallerini asmışlardı hocamızın yaptıklarını kameradan takip ediyor oluyorlardı.

Dolunayın şavkı dağa yansıyordu dağda ise metal eşyalar parlıyordu.

Putinin kanser olduğuna dair haberler yayınlanıyordu ama kendisi kanser yüzünden öleceğini biliyormuş.

Çin parçalara bölünecek Türkiye’ye de bu duruma yaşatmak isterlerken K Korenin bu durumu engelleyeceğini gördüm
- Rabıtada İsrail ve İran toprakları Türkiye topraklarına katılıyordu ama hiçbir göçmen faktörü kalmıyordu her biri için sınıflandırma yapılmış ve gönderilmiş oluyordu.

Yer altında mahsenlerde Ocak ya da Aralık ayında büyük bir deprem olacağını öngörüyorlardı sonrasında birilerinin izlediğini fark edip toz olup kayboluyorlardı.

Topraklar birleştikten sonra ahit sandığının ortaya çıkacağına dair söylentiler çıkıyor ama bu sandık kuş gibi uçuyor yer değiştiriyor ve bir gecede bomba gibi patlıycakmış diye söylüyorlardı.

Ekrem İmamoğlu altın zincir şeklinde bileklikler takmış ama bunlar sanki kelepçe gibiydi duruşu onu gösteriyordu.
Anıtkabir’in kolonları ters dönmüş ve ters bir şekilde yerleştirilmiş bir halde görünüyordu ama zamanla bu kolonların eridiği görülüyordu hiç kimse umursamıyor bir haldelerdi sonra bu insanlar kafelere girip kahve bardakları ile çıkıp yıkılması için yardım ediyorlardı.
- Rabıta esnasında da Wall Street'teki o meşhur boğa heykelini gördüm. Birden hareketlendi. Ardından farklı bir sahnede bu boğayı yatırmışım ve kesmek için sakinleştiriyordum. Ama aynı boğa mıydı, emin olamadım, çünkü yatırıp kesmek istediğim çok uysaldı ve teslimiyet vardı. Diğeri çok hırçındı.
- S.a hocam, hayırlı cumalar.

Rüyamda ben bir araba ile yarışırken, karşıma Papa ve üç devlet adamı çıktı. Papa en önde yürüyordu ve yanında bir devletin cumhurbaşkanı vardı. Onların hemen arkasında yine yan yana iki devlet adamı ve arkalarında da koca yığınlar. Tören düzenleniyormuş gibi bir ortam vardı. O devlet adamları kimlerdi bilmiyorum ama rüyada ben Papa'nın neden o iki devlet adamının önünde yürüdüğünü sorguladım.

Rabıta esnasında da karanlık bir odada sandık gördüm. Sandığı aydınlatan bir el feneri vardı. Onun ışığı dışında ışık yoktu. Sandıkta, beyaz porselen tabakta çiğ bir somon balığı vardı. Ardından eski tarz terazi gördüm. Sol tarafı ağır basmış.
📎İddialara göre Saldıray Berk; bir toplantıda özetle şunları anlatmıştı:

“Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar bir kaosa sürüklenmek üzere biliyorsunuz. Tek ayakta kalan kurum Silahlı Kuvvetler. Silahlı Kuvvetler’e karşı da terör, irtica, kurum dışından yıpratma kampanyası. Burada yargıyı kullanmak, emniyeti kullanmak gibi çok yönlü bir taarruz veya baskı var. Olayları gördünüz… Bu öyle kolay kolay yapılabilecek iş değil… Size söyleyeyim, yarın bugünden kötü olacak. İyiye gitmiyor. Ama en önemli husus, kendi içimizdeki birliği sağlamakta. Esas unsur. Yani Silahlı Kuvvetler’in tek yumruk olması lazım… Silahlı Kuvvetler bu ülkenin direğidir. Yıkılırsa onlar da altında kalacak bu devletin. Yani boşuna uğraşıyorlar. Başımıza gelen işbirlikçiler, onlar devam ediyorlar. Bütün amaçları birbirimize düşürmek. Pısırık ve pasif hale getirmek. ‘Orgenaralin Ergenekon çiftliği’, ‘orgeneralin Ergenekon sergisi’ diyebiliyorlar. Bunlar ellerindekini biriktiriyor, zamanı gelince kullanıyorlar. Şimdi Ergenekon imzasını atmaktan da şeref duyarım.”
📎'TÜRKİYE'NİN BEKASINA SALDIRI'

Saldıray Berk konuşmasına şöyle devam ediyor: “Mücadeleyi mutlaka bir emir alarak yapmamak lazım. Biraz önce söyledim, çok yönlü bir saldırı var, tamamen Türkiye Cumhuriyet'inin bekasına yönelik, alıştırmalar var, açılım denen şeyler var, hala biz Kürt sorunu diye konuşuyoruz. Kürt sorunu diye bir sorun yok Türkiye'de. Kürt sorunumuz yok. Artık herkes kendi üstüne düşen görevi yapmak zorunda. Yapmamız lazım. Çünkü, yapılanmanın gücünü çökertemedik. Çökertmek zorundayız. Mücadele yalnız bir cephede değil. Her cephede, her cephede yapmak durumundayız. Her şeyi düşünmek zorundayız.”